Ölüm orucundaki avukat Ebru’nun teyzesi: Hukuksuzluğa karşı çıkmayı seçtiler

  • 09:03 13 Nisan 2020
  • Güncel
İSTANBUL - Açlık grevi eylemini 5 Nisan Avukatlar Günü’nde ölüm orucuna çeviren avukatlardan Ebru Timtik’in teyzesi Sultan Kaya, adalet istediklerini belirterek, “Ya sebepsiz yere yıllarca cezaevinde tutulacaklardı ya da hukuksuzluğa karşı çıkacaklar. Onlar meslekleri gereği hukuksuzluğa karşı çıkmayı seçtiler. Kazanacaklar, mücadeleleri başarıya kavuşacaktır” dedi.
 
İstanbul’da Çağdaş Hukukçular Derneği’ne (ÇHD) 2017 yılı Kasım ayında gerçekleştirilen operasyonun ardından tutuklanan avukatlara toplam 159 yıl hapis cezası verilmişti. Avukatlar, adil yargılanma haklarının yok sayıldığını belirterek, açlık grevi eylemine başlamıştı. Eyleme başlayan avukatlardan ÇHD'nin tutuklu Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, Aycan Çiçek, Engin Gökoğlu ve Ayşegül Çağatay, 5 Şubat'ta başlattıkları eyleme 3 Mart'ta ara vermiş, Barkın Timtik, Ebru Timtik, Oya Arslan ve Aytaç Ünsal eyleme süresiz ve dönüşümsüz olarak devam edeceklerini duyurmuştu. ÇHD'nin 5 Nisan Avukatlar Günü’nde düzenlediği toplantıda, Aytaç Ünsal ve Ebru Timtik’in eylemlerini ölüm orucuna dönüştürdüğü duyuruldu. Silivri Cezaevi’ndeki Ebru 103, Aytaç 70 gündür eylemini sürdürüyor. Koronavirüs salgını sonrası cezaevlerinde avukat ve aile görüşünün kısıtlanması nedeniyle yalnızca telefon görüşü yapabilen avukatların yakınları, Ebru ve Aytaç’ın yaşamından endişe ediyor.
 
Çocukluğundan itibaren zor bir yaşamı oldu
 
Dersimli emekçi bir ailenin dört çocuğundan en büyüğü olarak 14 Haziran 1978’de Elazığ’da dünyaya gelen Ebru, öğretmen olan babasının tayini nedeniyle ailesiyle İstanbul’a yerleşiyor. Henüz 7 yaşındayken babasını kaybediyor ve evin geçimini üstlenen annesine belli bir yaşa geldikten sonra çalışmaya başlayarak yardım ediyor.Daha sonra Erzincan’da kazandığı Hukuk Fakültesi öğrenim ihtiyaçları için üniversite süreci boyunca çalışan Ebru, annesiyle evin sorumluluğunu paylaşmayı sürdürüyor. Üniversite eğitimini bitirdikten sonra başladığı avukatlık mesleğinde çevresi tarafından “azimli ve duyarlı” bir kişilik olarak tanınan Ebru, emekçi bir ailenin çocuğu ve yaşadığı zorlu yaşamın gereği olarak aldığı davalarda kadınların, emekçilerin, işçilerin haklarını savunuyor, seslerine ses oluyor.
 
4 yıl önce annesini kaybetmesinin ardından sorumluluğu artan Ebru, dışarıda yakınları katledilen aileler için mücadele ediyor, evde ise kardeşlerine emek veriyor. Ebru’nun tüm bu dönemlerde en büyük destekçisi olan teyzesi Sultan Kaya ile Ebru’ya dair konuştuk.
 
‘Tek isteği ezilenler için adalet’ 
 
Ebru’nun mesleğinin gereklerini yerine getirdiği, kadınların, emekçilerin, işçilerin sesi olduğu için tutuklu olduğunu söyleyen Sultan, “Yeğenim görüşülmeye başlanan infaz yasasında cezaevlerinden çıkarılacak olan kişilerin yargılandığı uyuşturucu, hırsızlık gibi suçlar işlemedi. Tek istediği ezilenler için adalet. Açlık grevini başlatmalarının ve bu eylemlerini ölüm orucuna dönüştürmelerinin nedeni de bu adalet isteminin devamı. Bu ülkede bir avukat olarak adalet arayışlarını açlık grevi ve ölüm orucuyla duyurmaya çalışıyorlar. Bu dahi ülkenin geldiği durumu gözler önüne sermeye yetiyor. Düşünün işte bu ülkede avukatlar adil yargılanma talebiyle açlık grevine başlıyor, yetmiyor bu grevlerini ölüm orucu eylemine dönüştürüyor. Tıpkı cezaevinde ölüm orucunu sürdüren müvekkilleri Mustafa Koçak gibi, sanatını özgürce yapmak istemiyle ölüm orucuna başlayan Helin Bölek ve İbrahim Gökçek gibi. Aslında müvekkillerini hala savunmaya devam ediyorlar. Müvekkilleri Helin’in yaşamını yitirmesi açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürmelerindeki önemli bir neden. Bu ülkede sanatçılar ve hukukçular ölüm orucunda. Tek istedikleri ise adalet” diyor.
 
‘Emekten, emekçiden işçiden yana oldu’
 
“Ebru’yu anlatmaya söz yetmez ki” diyen Sultan, Ebru’yu anlatırken şu ifadeleri kullanıyor: “Nasıl desem, nasıl anlatsam? Umarım tahliye olur da tanışırsınız. Onu tanımanız için az zaman geçirmeniz yeterli aslında. Yaşamdaki duruşu, olaylara bakış açısı, özverisi, cesareti, merhameti… Onunla geçirdiğimiz o kadar güzel anılar var ki. Emekçi bir ailenin kızı olarak emekten, emekçiden, işçiden yana oldu her zaman. Yaşama değer atfeden, yaşamı savunan biri. Büyük zorluklarla büyüyen bir çocuk. Mesleği boyunca da nerede bir kadın şiddete maruz kalmışsa hemen orada biterdi, sesi olurdu. Soma katliamında da işçilerin yanında yer aldı. Haklarını savundu. Daha ne demeli ki?”
 
‘Ebru adalet istiyor’
 
Ebru ile telefonda görüştüklerini ancak ölüm orucu kararını haberlerden öğrendiğini aktaran Sultan, “Avukatlar Günü kutlanırken, bu ülkede iki avukat ölüm orucuna başladığını duyurdu. Bu acı tarif edilemez. Emekçi bir ailenin çocuğu olarak büyük zorluklarla okuduğu Hukuk Fakültesi’nden sonrası edindiği avukatlık hakkını yerine getiremiyor. Şuan cezaevinde. İstediği ise davalarda sağlamaya çalıştığı adalet. Adalet istiyor yeğenim. O ve meslektaşı Aytaç. Elbette ki sağlığıyla ilgili endişelerimiz artıyor. Talepler karşılanamaz zorlukta değil. Tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu ülkede sanatçılar sanatını, avukatlar ise avukatlık mesleğini yapmak istiyor. Her iki tarafın da talepleri aynı: Adalet. Bundan ötesi yok. Koronavirüs sürecinde cezaevinde olması ayrı bir endişe yaratıyor elbette ki. Silivri Cezaevi’nde koronavirüs salgını vakası görüldüğü öğrenildi. Bu durum endişemizi de arttırdı. Bu nedenle acil tahliyelerini istiyoruz” sözlerine yer veriyor.
 
‘Mücadeleleri başarıya kavuşacak’ 
 
Ebru ve avukatların taleplerinin de eylemlerinin de yanında yer aldıklarını belirten Sultan, şunları söylüyor: “Ya sebepsiz yere yıllarca cezaevinde tutulacaklardı ya da meslekleri gereği hukuksuzluğa karşı çıkacaklardı. Onlar meslekleri gereği hukuksuzluğa karşı çıkmayı tercih ettiler. Olması gereken bu. Yeğenimin verdiği kararın yanındayım. Adaleti kim istemez ki? Benim de istediğim elbette ki yeğenim ve meslektaşları için, herkes için adalet. İçim acısa da üzülsem de umutluyum. Kazanacaklar, mücadeleleri başarıya kavuşacaktır. Çağrım adil yargılanma, adalet. Yeğenimin ve meslektaşlarının tutuldukları cezaevlerinden çıkarılmalarını istiyorum.”