
Dışarıdaki ayrımcılık cezaevinde sürüyor: Kadınlar daha dezavantajlı durumda
- 09:03 10 Ocak 2020
- Hukuk
Zeynep Durgut
VAN - Cezaevlerinde kadınların daha fazla hak ihlali ile karşılaştığını belirten ÖHD’li Sevda Aydın, dışarda kadınlara nasıl bir ayrımcılık varsa cezaevlerinde de aynısının yaşandığını kaydetti. Sevda, “Kadınlar cezaevinde olduğu için de bir kez daha dezavantajlı bir durumdadır” dedi.
Türkiye ve bölge cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte had safhaya çıkarken, OHAL sonrası da devam etti. Özellikle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevlerinin sonrasında hak ihlalleri daha da artmış durumda.
Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyelerinden avukat Sevda Aydın, şiddet ortamı arttığında, çok kritik süreçlerde ve anti demokratik uygulamalar arttığında bunun ilk yansımasının cezaevleri olduğuna işaret etti.
‘Birçok aile çıplak arama yüzünden ziyarete gidemiyor’
“Her iktidar kendisine muhalif olunmasından korkar ve önce muhalif kesimi hukuksuz bir şekilde yargılar, cezaevine koyar” diyen Sevda, politikaları başarısızlıkla sonuçlandığında ilk başta cezaevlerindeki muhaliflere saldırdığını dile getirdi. Sevda, “Bizler bunu bütün süreçlerde görüyoruz. Dışarda süreç kızıştığı zaman, şiddet ortamı arttığı zaman ve yine hükümetin anti demokratik uygulamaları arttığında bunun ilk yansıması cezaevleri olmaktadır. Şimdi bölgemizdeki cezaevlerine baktığımızda özellikle açlık grevlerinden sonra hak ihlalleri peyderpey artarak işin içinden çıkılmaz bir hale geldi” diye konuştu.
Van F Tipi Cezaevi’nde tutsaklara çıplak arama dayatıldığını aktaran Sevda, “Amaç orada kişinin onurunu kırmaktır. Evet, mevzuatta çıplak arama dayatması var. Fakat bunun bir standardı ve belirli bir sınırı olmadığı için nasıl uygulanacağı aslında cezaevinin keyfiyetine kalmış. Cezaevinde çok keyfi bir şekilde hem tutsaklara hem de tutsak ailelerine uygulamaktadırlar. Durum böyle olunca birçok aile sırf çıplak aramaya maruz kalmamak için cezaevlerindeki yakınlarını görememektedirler” dedi.
‘Mevzuatta olmayan keyfi uygulamalar var’
Van T Tipi Cezaevi’nde ve birçok cezaevinde kitaplara el konulduğunu, kitap sınırlaması getirildiğini belirten Sevda, “Halbuki böyle bir sınır mevzuatta yok. Şuan cezaevindeki bütün tutsakların kitapları toplanılmış ve ‘sayım yapacağız sonra kitapları iade edeceğiz’ bahaneleriyle aylardır tutsaklar kitaplarına ulaşamamaktadır. Bunun dışında yine grevlerden sonra gördüğümüz hak ihlallerinden biri çok keyfiyetçi bir şekilde disiplin soruşturmaları başlatılmış ve sürekli ufak tefek bahanelerle bir şeyler bulup kişilere disiplin cezaları veriliyor. En yoğun görülen hücre cezası, aile görüş yasağı, ailesini arama yasağı. Bunun dışında koğuşlara sürekli olarak keyfi bir şekilde baskınlar yapılmakta. Hem özel yaşamın gizliliği ihlal edilmekte hem de kişiler orada şiddete açık bir hale getirmektedirler” dedi
‘ATK çok riskli gruplara bile ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu vermektedir’
Cezaevinde yaşama koşulu bulunmayan ve bir an önce infazının durdurulması gereken birçok hasta tutsak olduğunu da hatırlatan Sevda, “Bunların hiçbir şekilde infazı durdurulmamakta. Bağımsız bir heyet tarafından muayene edilip raporlarının hazırlanması gerekirken, ATK tarafından raporları hazırlanmakta ve çoğu zaman ATK çok riskli gruplara bile ‘cezaevinde kalabilir’ raporu vermektedir. Diyelim ki ATK ‘cezaevinde kalamaz’ raporu verdi. Bu sefer de ‘kişinin toplum açısından sakınca teşkil ettiği’ gibi bahanelerle denetim serbestlik şartlarından faydalanması engelleniyor ve infazı durdurulmuyor” dedi.
‘Kadın tutsakların aramalarında erkek personel var’
“Cezaevi cezaevidir kadın da olsa erkek de olsa orada infazını gerçekleştirecektir diyebilirsiniz. Fakat durum kesinlikle öyle değil” diyen Sevda, dışarıda kadınlara nasıl bir ayrımcılık varsa cezaevlerinde de aynısının yaşandığını kaydetti. Kadınların erkekler için inşa edilmiş cezaevlerinde kaldığını, kadın personel sayısının az olduğunu ifade eden Sevda, “Aramalarda erkek personellerin dahil olması hem psikolojik bir şiddetle karşı karşıya getirmekte hem de kadınların alanlarını daraltmakta. Örneğin Van’dan Bakırköy Cezaevi’ne sürgün edilen bir kadın, ama eşlik eden erkek personel. Biz bu kadının ihtiyacını rahat bir şekilde erkek personelden giderilmesi konusunda talepte bulunabileceğini düşünmüyoruz. Bu noktada kadın sadece kadın olduğu için de cezaevinde olduğu için de bir kez daha dezavantajlı bir durumdadır” diye konuştu.
‘Bunun peşini bırakmayacağız’
Sorunların çözümü üzerinde durmak gerektiğine dikkat çeken Sevda, tutsak ailelerine, hukukçulara ve hak savunucularına görev düştüğüne vurgu yaptı. Öncelikle tutsakların sesinin duyurulması gerektiğinin altını çizen Sevda, “Bunu her zaman her yerde dile getirmeli ve bir şekilde toplumsal bir refleksle çözüme ulaştırmak lazım. Aileler bize de başvurabilir. Çünkü Van’da birden fazla kurum var. ÖHD, İHD ve TUHAY-DER üzerinden bize ulaşırlarsa herhangi bir hak ihlali durumunda biz de hukuku işletip bunun peşini bırakmayacağız” dedi.