‘Türkçe konuş’ emrinden sonra Anadolu toprakları diller hapishanesine çevrildi’

  • 09:06 7 Ocak 2020
  • Güncel
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - Dilin kültür ve kimliğin taşıyıcısı olduğunu söyleyen Jıneps Gazetesi Yayın Kurulu üyesi Serap Canbek, “Türkçe konuş emri ile Anadolu toprakları diller hapishanesine çevrildi. Çocuğum Çerkesce bilse ne olur, bilmese ne olur diyenler de oluyor. Dillerini biliyor olmalarının onurlu bir eylem olduğunu insanlara öğretmek gerekiyor” dedi.
 
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) “Tehlike Altındaki Diller Atlası”na göre, Türkiye'de tehlike altında olan 18 dil var. Bu diller arasında Çerkeslerin kullandığı ve Kuzey Kafkasya dilleri denilen Adigece, Abazaca, Çeçence ve Osetçe giriyor. 2005’ten bu yana aylık olarak çıkan ve Çerkeslerin sesi olan Jıneps Gazetesi Yayın Kurulu üyesi Serap Canbek, bir dilin yaşayabilmesi için üzerindeki baskıların kalkması gerektiğinin altını çizdi.
 
‘Kurslarla bir yere varılamaz’
 
Günümüzde Adigece, Abazaca ve Çeçencenin durumunun içler acısı olduğunu söyleyen Serap, bu dillerin dernekler bazında bir takım kurslar ile gelecek nesle aktarılmaya çalışıldığını ifade etti. 2012-2013 yılları arasında çıkan anadilde eğitim yasasını hatırlatan Serap, o dönem Abazaca, Çerkesce ve Adigece dillerinde sınıflar açıldığını belirtti. Ancak sınıfların açılabilmesi için kontenjanın 10 kişi olması gerektiğini vurgulayan Serap, “Çerkeslerin yoğun yaşadığı yerlerde bile umulduğu kadar sınıflar çıkmadı. Bence bu da bir kandırmacaydı. Çünkü haftada sadece iki saat ders görecekler. İki saatte hiçbir şey öğretilemezdi. Çerkeslerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki derneklerde kurslar açılıyor. Bu arada bazı illerde halk eğitim merkezlerinde açılan kurslar var. Ancak bunlarla nereye varılabilir. Bundan pek umutlu olduğumuz söylenemez” dedi.
 
‘Dil kültür ve kimliğin taşıyıcısıdır’
 
Uluslararası anlaşmalara göre anadilin devletler tarafından garanti altına alınması gerektiğini belirten Serap, anadil hakkının da insan hakları kapsamında olduğunu vurguladı. “Çünkü dil sadece insanların iletişimini sağlayan bir araç değil. Aynı zamanda kültür ve kimliğin de taşıyıcısıdır” diyen Serap, “Bunlar gönüllü çalışmalarla değil devletlerin sağlayacağı olanaklarla nesilden nesile aktarılmalıdır. Türkiye’deki durumu hepimiz biliyoruz. Dil bu gün Türkiye’deki tüm halkların ortak kaygısı ve sorunudur” şeklinde ifade etti.
 
‘Dil halkın ruhu gibi’
 
Dilin geçmişe dair her şeyi barındırdığının altını çizen Serap, şöyle konuştu: “Dil halkın ruhu gibi bir şey. Kültürü, bütün söylenceleri ve kimliğe dair ne varsa hepsini dil ile aktarıyorsun. Bugün benim anadilimdeki bir cümleyi Türkçeye çevirmeye kalktığımda çok şey eksik kalıyor. Belki Adigece tek bir kelimeyi üç dört Türkçe kelime ile anlatmam gerekiyor. Adigece’de beni ağlatan şey Türkçeye çevrildiğinde hiçbir duygu hissettirmiyor. Tüm dillerin kendi ritmi var. Dolayısıyla dil olmadığında da kültürden ve kimlikten bahsetmek olanaksız gibi geliyor. Dilin kayıp olması kimliğin de kayıp olması demektir. Yani bundan 30 yıl sonra birilerinin sadece ‘benim anneannem, babaannem Çerkesdi’ diyeceğini düşünüyorum. Diyeceksiniz ki dil bunun neresinde. Çünkü kültürü dil ile aktarmanız gerekiyor. Dolayısıyla dil olmadığında kültür de aktarılamaz.”
 
‘Anadolu toprakları diller hapishanesi’
 
Anadolu topraklarının diller, kültürler açısından çok zengin olduğunu ifade eden Serap, ancak 1930’lara gelindiğinde devletin köylere “Vatandaş Türkçe konuş” tabelaları astığını hatırlattı. Sonrasında yaşananları Çerkesler özelinde anlatan Serap, “1930’lara geldiğimizde aslında insanlar Çerkesce konuşuyordu. Türkçeyi ilkokulda öğreniyorlardı. Fakat Türkçe konuş emri ile anne ve babalar çocuklarına ‘aman ha sakın Çerkesce konuşma’ demeye başladı. Sonrasında halklar asimilasyonun kirli yüzü ile karşılaştı. Örneğin Kafkasya dillerinden olan Ubihça, Anadolu topraklarından yok oldu. Türkçe konuş emri ile Anadolu toprakları diller hapishanesine çevrildi” diye konuştu. 
 
‘Benim dilim kültürüm yok oluyor’
 
UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası Editörü Chris Molesey’in “Anadil hanenin dışına çıkamadığında, anadilin yasal ve kültürel bir statüsü olmadığında, o dili konuşan insanlar da kendini daha aşağı görürüler” sözünü hatırlatan Serap, şunları dile getirdi: “Türkiye’de yapılan tam da bu. Ötekileştirilme ve başkalaştırmanın farklı yolları deneniyor. Bugün geldiğimiz noktada birileri sokakta Kürtçe konuştuğu için öldürülebiliyor. Çerkeslere de ‘siz niye ana dil diyorsunuz. Kimse size bu ülkede bir şey demiyor. Sizi çok seviyorlar’ diyorlar. Hayır, benim dilim kültürüm yok oluyor. Buna karşı çıkmalıyız.  Bunun mağduru olan ve Anadolu’da yaşayan tüm halklar bence el ele vermeli ve birlikte mücadele etmelidir. Anadil hakkımızı kazanmalıyız. Bu hakkın aslında verilmesi gerekiyor.”
 
‘Anadili konuşmak onurlu bir eylem’
 
Çerkes dillerinin yaşaması için anne babaların çocukları ile anadilleri ile konuşması gerektiğinin altını çizen Serap, son olarak da ailelere şu önerilerde bulundu: “Biz ailelere çocuklarınız Çerkesce konuşsun diyoruz. Ancak bütün dünyaya baktığımızda İngilizce, İspanyolca varken anne babalar çocuklarının Çerkes diliyle vakit kayıp etmesini istemiyor. Türkiye’de yaşıyoruz, eğitim dili Türkçe. Türkçe öğreniyorlar. Bunun yanında bir de İngilizce öğrenmelerini istiyorlar. Yani Türkiye’deki halklar için anadil biraz fantezi gibi oldu. Anadilini konuşuyorsan bu anne babaları biraz korkutuyor. Ürkütüyor. Çocuğum Çerkesce bilse ne olur, bilmese ne olur diyenler de oluyor. Derneklerimiz dilin yaşaması için bir sürü çalışma yapıyor. İnsan hakları aktivistleri gönüllü çalışmalar yürütüyor. Ne yazık ki yetersiz kalıyor. Dillerini biliyor olmalarının onurlu bir eylem olduğunu insanlara öğretmek gerekiyor.”
 
Jıneps gazetesi hakkında
 
Jıneps, İstanbul’da basılan ve tüm abonelerine Türkiye'den gönderilen Türkçe aylık bağımsız siyasal gazetedir. İlk sayısı 2005 yılı Aralık ayında “Jineps” adıyla yayınlanan gazetenin adı iki yıl sonra “Jıneps” olarak değiştirildi. Gazetenin adı Çerkes dilinde “çiy” anlamına geliyor.
 
Gazete başta Çerkesler olmak üzere Kafkasya halklarının sorunlarını dile getirdiği, gelenek ve kültürlerini tanıttığı bir mecra olmanın yanı sıra politik içerikli yazılara, işçi mücadelesini ve demokrasi mücadelesini işleyen haber, derleme ve çevirilere yer veren bir yayın. Gazetede, Kafkasya'dan özgün güncel haberlere de yer veriliyor.
 
Gazetenin sloganı ise "Bağımsızlık, demokrasi, özgürlük ve birlik".