‘İşkence polisle sınırlı kalmıyor doktorlar da ortak ediliyor’

  • 09:03 7 Ocak 2020
  • Hukuk
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR -  “İşkenceye sıfır tolerans” iddiasında bulunan AKP hükümeti döneminde işkencenin sistematikleştirildiğini belirten ÖHD Diyarbakır Eşbaşkanı Halise Dakalı, işkencenin sadece polislerle sınırlı kalmadığına, yargı, hekim ve cezaevi savcılarının da ortak olduğuna dikkat çekti.
 
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) sürecinde gözaltı ve tutuklamalar sırasında yaşanan hak ihlalleri ve işkence en üst seviyeye çıkarken, OHAL sonrası da durum değişmedi. Neredeyse her gün gözaltı operasyonları gerçekleştirilirken, baskınlar sırasında da yere yatırma, ters kelepçe, silahlı tehdit, darp gibi hak ihlalleri birçok farklı olayda belgelendi. Son olarak yerine kayyım atanan ve gözaltına alınarak tutuklanan Sur Belediye Eşbaşkanı Filiz Buluttekin’in evine yapılan baskında eşinin ve 10 yaşındaki çocuğunun başına silah dayandığı basına yansımıştı.
 
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Halise Dakalı, yaşanan hak ihlallerine ilişkin bilgi vererek, işkence uygulamalarının cezasızlık politikalarından kaynaklandığına dikkat çekti.
 
‘Cezasızlık politikaları işkenceye neden oluyor’
 
İktidara geldiği dönemde “İşkenceye sıfır tolerans” açıklamaları yapan ve hala aynı iddiada bulunan AKP hükümeti sürecinde “sıfır tolerans”tan ziyade işkencenin sistematik hale geldiğine işaret eden Halise, neredeyse her gün bir işkence vakasıyla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Hatta işkencenin “sıradan” hale geldiğini belirten Halise, “Polisin ilk yakalama anından itibaren zor kullanma yetkisini aşarak işkence boyutuna varan müdahaleler, bir noktada sindirme politikasının parçası haline gelmiş.  PSK (Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu) polisin zor kullanma yetkisinin amaç ve yöntemi çok açık bir şekilde anlatmıştır. Fakat son zamanlarda karşılaştığımız tüm vakalarda polisin herhangi bir direnişle karşılaşılması halinde zor kullanma yetkisini bazı durumlarda gerçekleştirebileceği açıkken ne yazık ki kendilerine uygulanan cezasızlık politikalarına güvenerek aşikâr bir şekilde işkence yapıyor” dedi.
 
‘Hekimler de işkence suçuna ortak ediliyor’ 
 
İşkencenin bir ayağını yargılama makamlarının, diğer bir ayağını da hekimlerin oluşturduğunu belirten Halise, “Yoğun işkenceye, kötü muameleye maruz kalan kişiler doktor raporu almak üzere hastaneye gittiğinde sadece göz ucu ile bakılıp ‘darp ve cebir yok’ deniliyor. Özellikle son zamanlarda kişinin yüzünde açık ve yoğun bir şekilde görülen işkence izi olmasına rağmen hekimlere uygulanan psikolojik şiddet ve korkutma politikalarından dolayı hekimler de bu alanlarda görevini ihmal ederek bu suça ortak olmaktadır” ifadelerini kullandı.
 
‘İşkencenin meşrulaştırılmasının bir parçası oluyor’
 
Halise, işkence vakalarına ilişkin şu örnekleri verdi: “Bunun en büyük örneklerinden birini Sur’da yapılan ev baskınları sırasında yakalama ve yoğun işkenceye maruz kalan iki başvurucumuzdan görmüştük. Yine Bağlar’da yakalanan ve meslektaşlarımızın ilk andan itibaren takipçisi olduğu kişinin yoğun işkenceye maruz kalmasına rağmen, hekimin ‘darp ve cebir izi yoktur’ şeklindeki raporu görevi ihmal etmenin en büyük örneğidir. Köy baskınlarında da başvurucularımızla ilk andan itibaren her birinin yüzünde ve vücudunda belirgin bir şekilde darp ve cebir izine rastlanılmasına rağmen raporda bunlara yer verilmedi. Burada hekimlerin de İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı kalarak raporlarının düzenlenmesi gerekir. Buna aykırı her bir davranış ve eylem, işkence suçuna ortak olmak ile birlikte meşrulaştırması ve devam etmesine ön ayak olmanın bir parçası haline geliyor. Bu raporu veren hekimler hakkında da avukatlar sorumluluğu gereği suç duyurusunda bulunmalıdır.”
 
‘Polis şikayet edenler hakkında tutanak hazırlıyor’
 
Kolluk kuvvetlerinin, şikâyetçi olup maruz kaldığı muameleyi kabul etmeyen herkese “mukavemet” iddiasıyla tutanak hazırlayıp durumu meşrulaştırmaya çalıştığını belirten Halise, “Çok aleni bir şekilde tek başına olan bir bireyin kendisini yakalamaya gelen 5-6 polise direnişi ne ölçüde olabilir? Kişi 5 kişiye karşı nasıl bir direniş gösterebilir? Kolluk kuvvetlerinin meşrulaştırma yollarından biri de ‘mukavemet’ iddiası ve kişi hakkında soruşturma açarak karşı tarafı korkutmaya çalışması oluyor” dedi.
 
‘Cezaevi savcısı işkenceyi önlemek yerine ödüllendiriyor’
 
Sadece dışarıda değil, birçok cezaevinden de işkenceye dair başvurular aldıklarını, cezaevlerine ziyaretler gerçekleştirdiklerini aktaran Halise, en yoğun şikayetin “çıplak arama” işkencesi olduğunu söyledi. Halise, çıplak aramaya izin verilmemesi durumunda “kaba şiddet uygulandığını” dile getirdi. Çıplak arama dayatmasına karşı yoğun bir işkence uygulandığını sözlerine ekleyen Halise, “Buna karşılık hücre cezası da veriliyor. Sadece fiziki değil psikolojik şiddete varan boyutlar oluyor. Hem bu işkenceye göz yuman hem de bu işkenceleri yapanlar hakkında ilgili yerlere başvuruda bulunuyoruz. Cezaevi savcısının ona intikal eden olaylara idari ve adli etkin soruşturma yürütmeyip onun yerine ödüllendirme yoluna gittiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Mücadele etmedikçe hiçbir şeyi değiştirme şansımız olmaz’
 
Halise, sindirme politikalarının avukatlara da uygulandığına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Uygulanan işkence ve kötü muameleyi ortaya çıkaran avukatlar olması nedeniyle avukatların müvekkili ile görüşmesi engelleniyor. Görüşme esnasında işkence ve kötü muameleyi delillendirme girişimleri polislerin müdahalesi ile engellenmeye çalışılıyor. Ayrıca yaptığımız başvurular için ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ söylense de mücadele edilmedikçe hiçbir şeyi değiştirme şansımız olmayacaktır. Mücadeleyi alacağımız her olumsuz karara rağmen sonuna kadar götürmemiz gerekiyor.”