Sakine, Fidan ve Leyla’dan sonra: Kürt kadınları mücadelelerini yükseltti

  • 09:01 7 Ocak 2020
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Paris’te suikastla katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’siz 7 yıl geçti. Avrupa’da üç kadınla yolları kesişen Fidan Yıldırım, üç Kürt siyasetçi kadının hedef alınmasına dair konuştu: “Bu özgürlük militanlarının katledilmesiyle bir yandan Kürde ölümden başka bir seçenek tanınmadığı mesajı verilirken diğer yandan da Kürt kadınların özgürlük mücadelesindeki etkin rolleri ve kararlılıklarının intikamı alınmak istenmiştir. Ama bu ters tepmiş; Kürt kadınları ve Kürt halkı şehitlerine sahip çıkarak mücadelesini daha da yükseltmiştir.”
 
Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbîn), Leyla Şaylemez (Ronahî)… 3 devrimci Kürt kadın, Fransa’nın başkenti Paris’te Gare du Nord tren istasyonu yakınlarında bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosu'nda 9 Ocak 2013 günü suikastla katledildi. 3 Kürt kadının Fransa’nın en işlek noktalarından birinde katledilmesinin ardından Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) üyesi Ömer Güney sanık olarak tutuklandı. Ancak, bu katliam Fransa’da MİT eliyle gerçekleştirilmesi nedeniyle “uluslararası komplo” olarak değerlendirildi. Üç Kürt kadının katledilişlerinin üzerinden 7 yıl geçmiş olsa da ne katliamın failleri yargılandı ne de üç Kürt devrimcinin mücadelesi sona erdirilebildi. Sakinelerin Kürt özgürlük mücadelesinde, kadın özgürlük mücadelesinde yarım bıraktıkları zafer yürüyüşünü bugün bölgede, Kuzey Suriye’de, Türkiye’de, Ortadoğu’da Güney Amerika’da, Avrupa’da yoldaşları sürdürüyor.
 
Paris Katliamı’nda katledilenlerden Sakine Cansız’ı, mücadele arkadaşı Fidan Yıldırım anlatıyor…
 
“Öncü sıfatının içini her anlamda dolduran, hayatı mücadele ile özdeşleşmiş, sıradanlığın yanına asla yaklaşmadığı, özgün ve özendiren, daima değişen ve değiştiren, kalıplara sığmayan, her daim sorgulayıcı, mücadeleci ve önder bir kişilik…”
 
* Belki öncelikle en basit ama en karmaşık soruyla başlamak gerekir. Sakine Cansız kimdir?
 
Sakine Cansız… Kürt halkı ve kadınının özgürlük mücadelesinde efsaneleşmiş; bu mücadeleyi yaratan ve bu mücadelenin yarattığı kahramanların en seçkinlerinden biri… Öncü sıfatının içini her anlamda dolduran, hayatı mücadele ile özdeşleşmiş, sıradanlığın yanına asla yaklaşmadığı, özgün ve özendiren, daima değişen ve değiştiren, kalıplara sığmayan, her daim sorgulayıcı, mücadeleci ve önder bir kişilik…
 
Sakine Cansız, Dersim'de doğmuş, 1938 Dersim Katliamı'nın izleri ve anılarını taşıyan insanların acılarının, ahlarının gölgesinde büyümüş bir Kürt kadını. Daha çocuk yaşta, işçi olarak Almanya'ya yerleşen ailesinin yanında kalmayı tercih etmeyip yönünü ülkeye dönmüş, eğitimini ve yaşamını kendi yurdunda sürdürmeyi tercih edecek kadar topraklarına bağlı bir yurt sevdalısı. 1970'lerde Deniz Gezmişlerle başlayan devrim dalgasından etkilenerek devrimci mücadeleye sempati duyan ve arayışlarına Kürdistan Devrimcileri saflarında cevap bulan bir özgürlük aşığı. 1976'larda henüz küçük bir grupken devrimciler ile kurduğu ilişki onu zamanla bu grubun etkin bir elemanına dönüştürmekle kalmadı, 27 Kasım 1978'de kurulan Kürdistan İşçi Partisi'nin (Partiya Karkerên Kurdistan-PKK) kurucu ve önder kadrolarından biri haline getirdi.
‘Sakine Cansız’ın direnişi bireyselliğin ötesindeydi’
 
Sakine Cansız'ı Sakine Cansız yapan sürecin en önemli olaylarından biri, 1979'da gerçekleşen Elazığ tutuklamaları sırasında ve sonrasında sergilediği direnişçi tutumdur.  Sakine Cansız gözaltına alındığı andan itibaren direnişçi bir tutum sergilemiş ve başka arkadaşlarının direnişçi olmasında da teşvik edici olmuştur. Direnişleri katliamlarla ezilmiş bir ülkede özgürlük yolunda yeni kurulmuş bir partinin neferi ve bir kadın olarak işkenceci ve sömürgecilere karşı direnişçi tutum almak tarihsel öneme sahipti. Çünkü yeni bir tarihin yazımında daha ilk adımda takınılacak tavır bir kültürün şekillenmesine yol açmaktaydı. Ya teslimiyetçi tutum takınılarak bu özgürlük adımı daha başından yara alacak ya da direnişçi tutumla yeni bir onur sayfası ve kültürünün ilk adımları atılıp sonraki direnişlerin yolu döşenecekti. Sakine Cansız'ın direnişi böylesi bir anlam ve önem taşıyordu; bu nedenle de bireysel bir direniş olmanın çok ötesindeydi. O direnişiyle, Kürt kadını ve insanının işkence, inkar ve sömürgecilik karşısında bundan sonra alacağı tutumu mühürlüyordu ve adı direnişle özdeşleşiyordu. Sakine ve direniş kelimeleri Diyarbakır zindan vahşeti döneminde daha da kenetlenerek özdeş kelimelere dönüştü. 12 Eylül sonrası Diyarbakır zindanında uygulanan vahşet sürecinde Sakine Cansız direnişiyle yalnızca kadınları direnişe çekmekle kalmayıp itirafçılık ve ihanete karşı tüm devrimci tutsaklara ilham veren bir sembole dönüştü. Onun direnişi zindan duvarlarını aşarak ülkede ve ülke dışında mücadeleyi sürdüren insanlara ilham ve güç verdi. Böylece Sakine Cansız ismi efsaneleşti.
 
Sakine Cansız yalnızca zindanda değil, hapishaneden çıktıktan sonra çeşitli alanlarda sürdürdüğü mücadelesinde de bir öncü ve ilham veren bir devrimci olmayı bildi. Halkının örgütlenmesinde, kadınların özgürlük yürüyüşünde önemli görevler aldı. Kadın özgürlük ordusunda ve partisinin kuruluşunda öncülük yaptı. Mücadelesinde sürüklenen, sıradan bir kişilik değil; arayışları olan, gerektiğinde itiraz etmeyi ve değiştirip dönüştürmeyi bilen, ideallerine bağlı bir kişilik sergiledi. Ne kadar koparıcı bir savaşçıysa o oranda da zarif, etik ve estetiği gözeten, insancıl yanı güçlü bir devrimciydi.
 
Bütün bu özellikler Sakine Cansız'ı farklı ve özel kıldı, tarihin bağrına silinmezcesine işledi.
 
* Sakine Cansız ile ne zaman nasıl tanıştınız?
 
Sakine Cansız cezaevinden tahliye olduktan bir süre sonra, 1991 yılında Avrupa'ya geldi, kaldığımız mekanda konuğumuz oldu. Gıyaben tanıdığım, mücadelesi ve direnişi bizlere ilham veren, cezaevinden gönderdiği yazılarını çalıştığım aylık gazetede yayınladığımız, hayranlık duyduğum devrimciyle o zaman ilk kez yüz yüze gelme ve sohbet etme olanağı buldum. Daha sonraki karşılaşmamız 2008 yılında yine Avrupa'da oldu. Rojbîn (Fidan Doğan) arkadaş arayarak bir arkadaşın benimle görüşmek istediğini söyledi. Gelenin Sakine arkadaş olduğunu adeta hissettim. Yıllar sonra büyük bir özlemle yeniden kucaklaştık. Sonrasında farklı tarihler ve ortamlarda birçok kez bir araya geldik. Son görüşmemiz, şehadetinden üç gün önce, katledildiği bürodaydı. Gecenin geç saatlerine kadar o ve Rojbîn arkadaşın da aralarında olduğu bir grup arkadaşla birlikteydik. Ülkeye duyduğu özlemi dile getiriyor, pasaportunu alır almaz gideceğinden söz ediyordu. Büyük bir özenle valizini hazırlamıştı. Gece geç saatte ayrıldığımızda tüm içtenliğiyle her zamankinden sıkı sarılmıştı. Ülkeye gidişin heyecanıyla doluydu. Ne yazık ki, bunun son görüşmemiz olduğunu bilemedik…
 
“Şahsında sömürgeciliği yerle bir ederek, direnen Kürt insanının, direnen Kürt kadınının sembolü haline gelmiş; köle Kürdü şahsında öldürmüştür. Bu, sömürgeciliğin affedebileceği, göz yumabileceği bir durum değildir. Bu nedenledir ki Sakine Cansız baş hedeflerden biri olarak ele alınmıştır”
 
* Sakine Cansız ve iki yoldaşı hangi amaçla katledildi?
 
Sakine Cansız ve iki yoldaşının katline ilişkin yargılama davası biliyoruz ki, başlamadan hasıraltı edilmeye çalışıldı. Üç devrimci kadını katleden katil, mahkemeye günler kala “hastalıktan öldü” adı altında düpedüz öldürülüp susturularak bu katliamın azmettiricilerinin ortaya çıkarılması engellendi. Ama daha önce ortaya çıkan kimi deliller, bu katliamın arkasında MİT'in olduğunu işaret etmekteydi. Katilin MİT'le ilişkilerine dair bulgular ortaya çıkmıştı. Yani mahkeme yapılabilseydi devletinin katliamdaki rolü açığa çıkacaktı. Nitekim Kürt halkı ve üç kadın şehidin ailelerinin itirazları ve tepkileri sonucu Fransız yargı güçleri mahkemeyi yeniden açma kararı almak zorunda kalmışlardır ve MİT'in katliamdaki rolünün yargılama konusu yapılacağı açıklanmıştır.
 
Mahkeme henüz görülmemiş olsa da ortada olan gerçekler bu katliamın hedef ve faillerine dair somut veriler sunmaktadır. Kürt halkının öncüleri geçmişten bu yana egemen devletlerin hedefinde olmuş; birçoğu idam sehpalarında veya suikastlerle katledilmişlerdir. Bu durum tarihte olduğu gibi bugün de böyledir.
 
Sakine Cansız sıradan bir kişi değildir. Egemenlerin üstünü betonladıklarını ve bir daha gün yüzüne çıkamayacağını söyledikleri Kürt varlığının görünür kılınmasında ve özgürlük mücadelesinin geliştirilmesinde belirleyici rolü olan bir şahsiyettir. Kürt varlığı ve mücadelesinin bir kez daha gömülmek istendiği Diyarbakır Zindanı’nı direnişi ile yeniden doğuşun yatağına çeviren kahramanlardan biridir. Şahsında sömürgeciliği yerle bir ederek, direnen Kürt insanının, direnen Kürt kadınının sembolü haline gelmiş; köle Kürdü şahsında öldürmüştür. Bu, sömürgeciliğin affedebileceği, göz yumabileceği bir durum değildir. Bu nedenledir ki Sakine Cansız baş hedeflerden biri olarak ele alınmıştır. Onun kırılamayan iradesi, bedeni hedeflenerek etkisizleştirilmeye ve onu örnek alanlara gözdağı verilmeye çalışılmıştır. Ama biliyoruz ki, tam tersi olmuş; Sakine Cansız yalnızca Kürt halkı için bir öncü olmanın ötesine geçerek dünya devrimci güçleri ve halklarınca sahiplenen bir öncüye dönüşmüştür.
 
“Bu özgürlük militanlarının katledilmesiyle bir yandan Kürde ölümden başka bir seçenek tanınmadığı mesajı verilirken diğer yandan da Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesindeki etkin rolleri ve kararlılıklarının intikamı alınmak istenmiştir. Ama bu da ters tepmiş; Kürt kadınları ve Kürt halkı şehitlerine sahip çıkarak mücadelesini daha da yükseltmiştir”
 
Suikast, Kürt halk önderi ile devlet heyeti arasında müzakerelerin başladığının kamuoyuna yansımasının hemen ardından gerçekleştirilmiş; Abdullah Öcalan, “Sakine'ye sıkılan kurşun aslında bana sıkılmıştır” diyerek bu suikastle aslında kendine gözdağı verildiği gerçeğini işaret etmiştir. Devlet içinde Kürt sorununun görüşmeler yoluyla çözümüne karşı çıkan kesimlerin böyle bir suikastten yarar sağladıkları bir gerçektir. Diğer yandan, Fidan Doğan (Rojbîn) Kürt diplomasisinin seçkin elemanlarından, Leyla Şaylemez (Ronahî) de Kürt gençliğinin gelişmekte olan öncülerinden biriydi. Kürt halkının özgürlüğü için mücadele ediyor olmaları, onların Türk devletince hedeflenmeleri için yeterli görülmüştür. Bu özgürlük militanlarının katledilmesiyle bir yandan Kürde ölümden başka bir seçenek tanınmadığı mesajı verilirken diğer yandan da Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesindeki etkin rolleri ve kararlılıklarının intikamı alınmak istenmiştir. Ama bu da ters tepmiş; Kürt kadınları ve Kürt halkı şehitlerine sahip çıkarak mücadelesini daha da yükseltmiştir.
 
* Sakine Cansız katledilmeden önce “Kürt kadın hareketinin öncü isimlerinden” olarak anılıyordu. Ancak katledildikten sonra mücadelesiyle tüm dünyada kadınlar için “öncü” olarak tanındı. Sakine Cansız'ın mücadelesinin bu kadar sahiplenilmesinin temelinde ne yatıyor?
 
Kürt halkı ve 40 yıldır sürdürdüğü mücadelesi büyük zorluklar ve bedeller pahasına da olsa adım adım gelişmiş ve bölgeden başlayarak uluslararası alanda da tanınmıştır. Geçmişin “Avukatsız halk Kürtler”i dünyadaki devrimci mücadeleler ile kurduğu fiili ve manevi bağlarla dostlar edinmiş; mücadelesiyle sempati ve destek kazanmaya başlamıştır. Kürt kadınlar da gerek halkının özgürlük mücadelesindeki yeri ve gerekse kadınların kurtuluşu ve özgürleşmesi yolunda kaydettiği gelişmelerle dünyada belli bir tanınma ve destek bulma düzeyine ulaşmıştır. Özellikle Şengal ve Rojava'ya dönük saldırılar sürecinde ortaya koyduğu olağanüstü direnişle ve alternatif bir sistem kurma yolunda attığı adımlarla daha fazla ilgi ve sempatinin odağı haline gelmiştir. Bu mücadelenin yaratıcı ve öncülerinden biri olarak Sakine Cansız da dünya ilerici insanlığı ve devrimci güçlerince tanınmış; mücadele dolu yaşamı hayranlık uyandırmış ve sahiplenilmiştir.
 
“Kürt halkı ve dostları yıllarca süren kampanyalar ve eylemlerle adalet arayışını ısrarla sürdürmüş, bu vahşi cinayetin üstünün örtülmesine izin vermemişlerdir. Bu sahipleniş, Sara-Rojbîn-Ronahî isimlerinin bir bayrak gibi sürekli dalgalanmasına ve onlar şahsında Kürt kadınının özgürlük mücadelesinin tanınıp sahiplenilmesine yol açmıştır.”
 
Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbîn) ve Leyla Şaylemez (Ronahî) yoldaşların Paris'in göbeğinde devlet destekli bir siyasi suikastle katledilmeleri hem Kürt halkı ve hem de ilerici insanlık tarafından lanetlenmiştir. Kürt halkı ve dostları yıllarca süren kampanyalar ve eylemlerle adalet arayışını ısrarla sürdürmüş, bu vahşi cinayetin üstünün örtülmesine izin vermemişlerdir. Bu sahipleniş, Sara-Rojbîn-Ronahî isimlerinin bir bayrak gibi sürekli dalgalanmasına ve onlar şahsında Kürt kadının özgürlük mücadelesinin tanınıp sahiplenilmesine yol açmıştır. Sakine Cansız'ın olağanüstü direnişi, mücadele dolu yaşamı ve öncü kişiliği, kadın özgürlük mücadelesine katkıları onun ulusal sınırları aşarak uluslararası alanda bir kadın devrimi öncüsü olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Yaşam öyküsünü anlattığı “Hep Kavgaydı Yaşamım” adlı biyografisi çeşitli dillere çevrilerek bir eğitim materyaline dönüşmüştür. Biz Kürdistan devrimcileri nasıl ki Claralardan, Rozalardan, Veralardan etkilenip devrim yoluna koyulmuşsak bugün de dünyanın dört bir yanında özgürlük arayışçıları Sakine Cansız ve yoldaşlarının mücadelesinden etkilenerek bir başka dünyayı yaratma inancını ve kavgasını büyütüyorlar.
 
* Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in katledilişinin üzerinden 7 yıl geçti. 3 kadının yol arkadaşları, onların ardından 7 yılı nasıl geçirdi? Onların mücadelesini nasıl sürdürdü?  
         
Şüphesiz ki, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in vahşice katledilmeleri başta kadın hareketi olmak üzere yoldaşları ve Kürt halkı üzerinde çok büyük bir etki yarattı. Onların şehadetinden duyulan büyük üzüntü anılarına sahip çıkma ve intikamlarını alma yeminine dönüştü. Kadın hareketi, diplomasi alanı ve gençlik onları mücadelelerinin sembolü olarak ele alıp tüm çalışmalarında onlara layık olmanın çabası içinde oldu. Onların isimleri birçok eylemde, etkinlikte, örgütlenmede, saflara yeni katılanların ve yeni doğan çocukların adında yaşatıldı. İsimleri ve mücadeleleri uluslararası alana taşırıldı, dünyanın dört bir yanında yankılandı ve yankılanmaya devam ediyor. Adlarına her yıl festivaller düzenleniyor.
 
Avrupa’da ‘adalet arayışı’
 
Üç devrimci kadına dönük suikastın failinin yakalanması ardından bu cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılması, katili yönlendirenlerin ve bağlantılarının açığa çıkarılması ve yargılanarak suçlarının hesabının sorulması için seferber olundu. Fransa'da işlenen 20'yi aşkın siyasi suikastın üstü örtüldüğü gibi, bu davanın üstünün örtülmemesi için büyük bir çaba gösterildi. Katilin daha mahkemeye çıkmadan öldürülerek davanın kapanması girişimine karşı çıkılarak mahkemenin yeniden görülmesi için karar alınması sağlandı. Adalet istemi Avrupa'nın her yanında haykırılarak Avrupa kamuoyu ve kimi siyasi çevrelerin de gündemine sokuldu.
 
Genelde Kürt özgürlük hareketi ve özelde kadın özgürlük hareketi onların mücadelelerini daha da ileriye taşıma ve uğruna can verdikleri ideallerini gerçekleştirme azmiyle mücadelesini daha da ileri düzeylere taşıdı. Son yedi yıldır yürütülen mücadele ile insanlık için bir tehdit olan DAİŞ'e karşı zafer kazanıldı, bu direnişle Sakine Cansız'ın yoldaşları dünya kadınları için öncü konumuna ulaştılar. Rojava Devrimi ileri mevziler kazanarak alternatif bir dünya arayışında olan insanların yönlerini çevirdikleri ve örnek aldıkları bir modele dönüştü. Türk devleti ve dünya gericiliğinin hedefindeki bir devrim olsa da burada mücadele kesintisiz sürmektedir. Kürt halkının özgürlük mücadelesi hiçbir zaman olmadığı kadar dünyanın gündemine sokulmuş, bu halkın özgürlük talebine sempati günden güne büyümektedir.
 
“Sakine Cansız şehadetinden sonra da mücadelesi ve direnişi dünyanın her yanından kadınlar arasında bir buluşma köprüsü rolü oynamıştır. Çeşitli dillere çevrilen biyografisi ile kadınları örgütlemeye ve buluşturmaya devam etmektedir.”
 
* Sakine Cansız'ın en büyük hayali kadın mücadelesini enternasyonal bir boyuta taşımaktı. Buna dair nasıl çalışmalar yürüttü?
 
Kürt kadınının özgürlük mücadelesi başından beri bir yanıyla enternasyonal bir karakter taşıyordu denilebilir. Özgürlük hareketinin hareketinin enternasyonalist bir karakterle doğması, değişik uluslardan kişileri ortaya çıkışından beri bağrında buluşturması, kuruluşundan iki yıl sonra Ortadoğu ve Avrupa'ya açılarak farklı ülke halkları ve devrimci hareketleriyle ilişkilenmesi onun bu enternasyonalist yanını çok güçlü kılmıştır. Kürt özgürlük hareketinin bu karakteri onun bağrında yeşeren Kürt kadınının özgürlük hareketince de içselleştirilmiştir. Bu mücadelenin kadro ve çalışanları faaliyet yürüttükleri her alanda farklı kültürler ve halklarla buluşma, onlara mücadele deneylerini aktarma ve onlardan öğrenip destek alma çabası içinde olmuşlardır. Sakine Cansız da gerek Ortadoğu sahasındaki faaliyetlerinde ve gerekse Avrupa'daki faaliyetlerinde, hem kadın hareketinin bir yöneticisi olarak kadın mücadelesinin enternasyonal bir karakter kazanması için farklı ülkelerin kadın hareketleriyle ilişkilenme doğrultusunda kararların alınması ve pratikleştirilmesine ön ayak olmuş hem de çeşitli eğitim ve toplantılarla Kürt kadın hareketinin farklı kadın örgütleriyle ilişkilenmesi ve tecrübe paylaşımına bizzat katılmıştır. Şehadetinden sonra ise, mücadelesi ve direnişi dünyanın her yanından kadınlar arasında bir buluşma köprüsü rolü oynamıştır. Çeşitli dillere çevrilen biyografisi ile kadınları örgütlemeye ve buluşturmaya devam etmektedir.   
 
* Sakine Cansız ve arkadaşlarına dair hatıralarınızda neler var?
 
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez arkadaşları tanıdım, onların mücadelelerine kısmen tanık oldum.
 
Sakine Cansız yaşarken de bir efsaneydi. Çok ağır süreçlerden, zorlu mücadelelerden çıkıp gelmiş; her türlü acıyı ve büyüklükleri yaşamış; acıyı vakarla, büyüklüğü mütevazılıkla taşımayı bilen güzel bir insandı. Sakin duruşunun altında atılgan, her an arayış içinde bir kişilik taşıdığını hissederdiniz. Yoldaşlığı sıcak ve sahici, kabul ve retleri net bir kişilikti. Onun etkinliği ve saygınlığı yetkisinden değil kişiliğinden, duruşundan doğardı. Giyimi kuşamı sade ama zarifti. Zaten duruşundan zarafet akardı. Yanındakilere korku, çekingenlik değil; saygı ve güven aşılardı. Sporunu hiç aksatmazdı; sabah çok erkenden kalkıp çıkar, koşusunu yapardı. Dışarıya çıkıp koşma olanağı yoksa bulunduğu yerde kültürfizik hareketlerini yapardı.
 
“Son kez bir arada olduğumuz o akşam Sakine arkadaşa mutlulukla, arkadaşların kendisini Sakine arkadaşa benzettiklerini, ona ‘Küçük Sakine’ dediklerini anlatıyordu. Belli ki Sakine arkadaşa benzetilmekten mutluydu.”
 
Şehadetinden üç gün önce Paris'teki Kürt Enformasyon Bürosu'nda beraberdik. Geldiğini ve görüşmek istediğini yine Fidan Doğan arkadaştan öğrenmiştim. Katıldığımız toplantı bitince birlikte büroya Sakine arkadaşın yanına gittik. Gece geç saatlere kadar sohbet ettik. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'la devlet heyetinin görüştüğü açıklanmıştı ve bundan heyecan duyuyor, peşin bir ret tutumu almadan deneyip görmek gerektiğini ifade ediyordu. Valizini büyük bir özenle düzenledi. Heyecanlıydı; “Pasaportumu alır almaz gideceğim, burada bir dakika daha kalmak istemiyorum” diyordu.
 
Fidan Doğan arkadaşla aynı ortamlarda daha fazla bulunduk. Çok çalışkan, girişken bir arkadaştı. Çok içten, güler yüzlü, kolay kolay sinirlenmeyen, sesini yükseltmeyen bir arkadaştı. Dış ilişkiler faaliyeti yoğun, o çoğu zaman tekti. Zorlanıyordu ama müthiş bir enerji ve çabayla görevlerinin üstesinden gelmeye çalışıyordu. Son kez bir arada olduğumuz o akşam Sakine arkadaşa mutlulukla, arkadaşların kendisini Sakine arkadaşa benzettiklerini, ona “Küçük Sakine” dediklerini anlatıyordu. Belli ki Sakine arkadaşa benzetilmekten mutluydu. Sakine arkadaşın da hoşuna gitmişti bu. Heyecanla bir yeğeni olacağını, bunun ilk yeğeni olduğunu ve onu sabırsızlıkla beklediğini anlatmıştı Fidan arkadaş. Yeğeni onun şehadetinden sonra doğdu ve onun adını taşıyor.
 
Leyla Şaylemez arkadaşla sınırlı bir paylaşımım oldu. Zaman zaman karşılaştık ama o başka bir alanda kalmaya başlamıştı. Onda dikkatimi çeken, faaliyetlerde erkenden olgunlaşması olmuştu. Kendinden emin, ciddi bir duruşu vardı.