‘Devlet bazen hata yapabilir’

  • 09:08 4 Ocak 2020
  • Güncel
Medya Üren
 
DİYARBAKIR - Sürgün edildiği sırada işkenceye maruz bırakıldığı kaydedilen tutsak Kemal Yiğit’in yaşadığı işkence hakkında cezaevi yönetimiyle görüştüklerini dile getiren kardeşi Leyla Yiğit, cezaevi sorumlusunun kendilerine, “Devlet de bazen hata yapabilir, şikayetçi olmayın” dediğini kaydetti.
 
Türkiye ve bölge cezaevlerindeki baskılar her geçen gün artıyor. Siyasi tutsaklar haklarından faydalanamazken, özellikle açlık grevlerinin ardından çok sayıda tutsağın sürgün edildiği ve disiplin cezası aldığı biliniyor. Sürgün sırasında ve sonrasında tutsakların darp edildiği, işkenceye maruz kaldığı çokça basında yer aldı. Yine tutsak yakınlarına da görüş öncesi ve sonrası ince arama dayatıldığı noktasında da İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) tutsak yakınları başvuru yaparak suç duyurusunda bulundu. Bu tutsaklardan biri de 5 Ocak 2019’da açlık grevine giren Kemal Yiğit. Açlık grevi sonrası sağlık sorunları yaşayan Kemal, kaldığı Urfa 2 Nolu T tipi Kapalı Cezaevi’nden Rize L Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildi. Sürgün sırasında darp edilen ve hastaneye kaldırılan Kemal’in durumunun hala kötü olduğu belirtildi.
 
‘Sindirme politikası yürütülüyor’
 
Kemal’in durumu hakkında bilgi veren kardeşi Leyla Yiğit, cezaevlerinde hak ihlallerinin çok yaşandığını söyleyerek, cezaevlerinde işkenceye varan durumların yaşandığını ve buna sessiz kalındığını ifade etti. Leyla, “Türk devleti vahşi bir şekilde tutsaklara saldırıyor. Siyasi tutsakları sindirme politikası yürütüyor. Kemal 14 yıldır tutuklu ve müebbet hapis cezası aldı. O da Sayın Öcalan üzerindeki tecride karşı açlık grevine başladı ve aylarca grevde kaldı. Grevin ardından birkaç arkadaşıyla beraber sürgün edildiler. 3 gün yolda kalmışlar. Rize’ye gitmeden önce Trabzon’da duruyorlar ve orada onları darp ediyorlar. Sonra Rize cezaevine götürüldükleri sırada çıplak arama dayatıyorlar, kardeşim ve arkadaşları bunu kabul etmeyince tekrar işkenceye maruz kalıyorlar. Yaklaşık 15 kişi kardeşimi ve 2 arkadaşını öldüresiye darp ediyorlar. Ardından kardeşim hastaneye götürülüyor” diye aktardı.
 
Ölüm tehlikesi taşıyor…
 
Hastanede birkaç saat kendine gelemeyen Kemal için doktorların ölüm riskinin devam ettiğini aktardığını kaydeden Leyla, Kemal’in akciğerinden darbe aldığını ve sırtında yaklaşık 7 kırık olduğunu çok sonradan öğrendiklerini söyledi. Leyla, cezaevini aradıklarında da, “İyidir, buradadır, telefona çıkmak istemiyor” cevabını aldıklarını belirtti. Daha fazla dayanamadıklarını ifade eden Leyla, Rize’ye gittiklerini ve Kemal’i yüz yüze görmek istediklerini söyledi. Leyla şöyle devam etti: “Görüşte Kemal’i görünce şok olduk. Yüzü yara içindeydi, yürüyemiyordu. Hastaneden bir iki gün önce taburcu edilmiş, kendinde değilmiş. Kendine geldiğinde ise tedaviyi kabul etmemiş ve koğuşa dönmek istemiş. Koğuşa geldikten sonra arkadaşları onu tekrar hastaneye göndermek istemişler. Görüş sırasında kardeşim konuşurken nefes almakta zorlanıyordu. Çok yavaş ve kısık sesle konuşuyordu.”
 
‘Onların sesi olmak zorundayız’
 
Leyla, Kemal’den olanları duyduktan sonra cezaevi sorumlusu ile görüştüklerini ve yaptıkları görüşmede, “Devlet de bazen hata yapabilir, şikayetçi olmayın” cevabını aldıklarını kaydetti. Leyla, cezaevi yönetiminin ciddiyetsiz olduğuna vurgu yaparak, “Bir insanı ölesiye darp etmenin hatası olur mu? Kardeşime bir şey olsa bunun hesabını kim verecekti? Hak, hukuk, vicdan, yasa diye bir şey kalmamış. Tutsakların dört duvar arasında oldukları yetmiyor gibi ellerindeki kısıtlı imkanları da ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Kantinde satılan ürünleri azaltmışlar. Sürekli koğuşları basılıyor. 80’ler, 90’lar politikalarını uyguluyorlar. 90’larda babam da tutuklanmıştı ve ağır işkenceden geçmişti. Bir gözünü çıkarmışlar, organları hasar görmüş. Babam hep yaşayan ölü gibiydi çünkü sağlam bırakılan bir yeri yoktu. Biz bu politikalara karşı sessiz kalmayacağız. İnsan hakları derneklerinin, tutsak yakınlarının bu duruma karşı sessiz kalmaması gerekiyor. Tutsaklara işkence yapılıyor ve zindan içinde zindan hayatı yaşatılıyor. Onların dışarıdaki sesi olmak zorundayız” dedi.