Nuh’un değil, annelerin yüreğinde kopan bir tufan…

  • 09:07 11 Kasım 2019
  • Güncel
Nudem Têkoşer
 
QAMIŞLO - Türkiye’nin saldırılarında yaşamını yitiren savaşçıların aileleri evlatlarıyla hasret gidermek için erkenden gelip mezarlarının yanı başına oturmuş. Hepsinin acısı ilk günkü gibi taze. Gözyaşları kuruyan toprakları suluyor. Eller havada yüzleri güneşin doğduğu Cudî’ye bakıyor ve dua ediyorlar. Annelerin yakarışları birer tufana dönüşüyor Cudi’nin eteğinde. 
 
Türkiye, Rusya ve ABD üçgeninde 17 Ekim'de varılan ateşkes anlaşmasının kağıt üzerindeki mürekkebi kurumadan savaş en sert şekilde devam ediyor. Dünyanın tepkilerine rağmen Türkiye ve ona bağlı gruplar sivil yerleşim yerlerini hedef alıyor. Ateşkesten bu yana Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik göç, yağma, istila ve katliam durmuyor. Demokratik Suriye Güçleri (QSD) de saldırılara ferdi silahlarıyla meşru savunma hakkını kullanarak karşılık verdiğini açıkladı. Saldırılarda ateşkesten bu yana en az 182 savaşçı ve onlarca sivil yaşamını yitirdi. Bin 100 kilometre kare alan Türkiye’ye bağlı Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) denetimi altına girdi.
 
Ne savaş ne de ölümler durmadı
 
SDG Genel Komutanı Mazlum Kobanê, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin kağıt üzerindeki ateşkese uymamasını bu rakamlarla kişisel Twitter hesabından paylaşmıştı. Bu açıklamalardan sonra ne saldırılar durdu, ne savaş, ne de ölümler…
 
Her gün Kuzey-Doğu Suriye’nin her bölgesinden gencecik bedenler toprağa veriliyor. Serêkaniyê’de hayatını kaybeden savaşçı ve sivillerin cenazeleri uçak saldırılarında yıkılan enkazların altında çıkarılmayı bekliyor. Saldırılar nedeniyle Serêkaniyê’ye gidemeyen halk, yakınlarının cenazelerini enkaz altından çıkarıp toprağa veremiyor. Cenazelerini enkaz altından çıkarıp toprağa vermeye çalışanlar da bombalanıyor. Serêkaniyê’de enkaz altındaki cenazeler ve yanan insanların külleri dahi korkuttuğundan, durmadan bombalanıyor.
 
Saldırılar Til Temir’e kaydı
 
Serêkaniyê ve Girê Spî’nin ardından, yaşam ışıklarının söndürülmeye çalışıldığı diğer bir yer ise Til Temir. Ateşkes anlaşması çerçevesinde QSD savaşçıları, Girê Spî ve Serêkaniyê’den çekildikten sonra Türkiye ve desteklediği SMO grubu Süryani, Ermeni, Arap ve Kürtlerin inançlarıyla ve kültürleriyle bir arada yaşadıkları Til Temir’e saldırmaya başladı. Günlerdir QSD savaşçıları, enternasyonalist, Süryani, Ermeni savaşçılarının öncülüğünde saldırılar ise püskürtülüyor. Rusya ve rejim askerlerinin Türkiye’ye karşı savaşmaktan kaçındığı Til Temir’in güvenliğini sağlamak için QSD ve enternasyonalist savaşçılar bölgeden ayrılmıyor. 
 
Serêkaniye ve Til Temir’de çocuklarının direnişi halkta büyük bir moral ve direniş gücü yaratıyor. Yaşanan ölümlere rağmen her gün binlerce kişinin katıldığı merasimlerde Türkiye ve savaş ortakları protesto ediliyor. Türkiye’nin 34 gündür saldırılarından bir adım bile geri adım atmayan Kuzey ve Doğu Suriye halkı, yaşamını yitiren evlatlarına düzenlediği merasimlerde adını verdikleri “Onur Direnişi”nin kazanacağı sözü veriliyor.
 
Önceki gün Qamişlo ve Dêrik’te düzenlenen cenaze merasimlerinde de acı ve öfke kadar direnişi sürdürme kararlılığı damgasını vurdu.
 
Qamişlo’da binlerin katıldığı cenaze töreni
 
Qamişlo halkı dokuz savaşçıdan ikisinin naaşı olmadığı için 7 savaşçısını toprağa vermek için günün erken saatinde uyandı ve sokaklara döküldü. Her sokakta Şehit Delil Saruxan Şehitliği'ne akın eden insanlar vardı. Cenazelerin bulunduğu konvoya kimi araçlarıyla kimi yürüyerek eşlik ediyor. Cenaze konvoyu şehitliğin olduğu sokağa vardığında tüm asayiş üyeleri, Öz Savunma Güçleri ve tüm savunma üyeleri ellerindeki silahlarla cenazeleri saygı duruşuyla karşılıyor. Yavaş yavaş ilerleyen konvoyu, yol kenarlarında karşılayan anneler ve çocuklar şeker ve çiçekleri konvoyun üzerine atıyor.
 
Cenaze töreni değil düğün yapılıyor adeta
 
Konvoy şehitliğe vardığında büyük bir izdiham yaşanıyor. Herkes tabutları omuzlayarak merasim alanına götürüyor. Alkışlar eşliğinde Arapça ve Kürtçe “Şehit namirin” sloganıyla merasim alına getirilenlerin, anneleri, babaları, kardeşleri, sevdikleri gözyaşları içinde onlar için son görevlerini yerine getiriyor. Savaşçılara cenaze merasimi değil, düğün yapılıyordu adeta. Anneler ellerinde kına tepsileriyle, çiçek, sarı, kırmızı, yeşil bayrakla süslenen tabutların etrafında dans ediyor, ağıt yakıyor. Acının rengi başkalaşıyor bu coğrafyada…
 
Son vasiyet yerine getiriliyor
 
Acının derinden yaşandığı merasim alanında konuşan TEV DEM Yürütme Kurulu Üyesi, “Kuzey ve Doğu Suriye’nin saldırılarla üç günde düşmesini beklediler. Ama 32 gündür savaşıyoruz ve direniyoruz. Direnmeye de devam edeceğiz” dedi. Aileler adına konuşan anne ve babalar da çocuklarıyla büyük onur duyduklarını ve onların mücadelesinin kazanacağını söylüyor. Yapılan konuşmanın ardından tabutların başında onlarca güvercin havaya uçuruluyor. Merasimde yürekler acıyla dolmuş, gözyaşları ise yüreklere akıtılıyor. Çünkü yaşamlarını yitirmeden önce her savaşçının anne ve babasına vasiyetleri, “Biz şehit düşersek sakın ağlamayın”dı. 
 
Yaşamını yitiren savaşçıların dans eden anneleri, şiir okuyan babaları, şarkı söyleyen kardeşleri, silahlarını alıp söz veren arkadaşları Qamişlo’da yapılan cenaze merasiminden hafızalarda kalan hüzünlü anlardan oluyor. Ve çocuklar… Onlar kimse bilmese de babaları, abileri ve ablaları için yaşadıkları acıya henüz bir tarif bulamıyor. Onlar kalabalığın içinde kaybolan küçük yüreklerde büyük acıyı taşıyanlar…
 
Dêrik’te hayat durdu
 
Sabah Qamişlo’da düzenlenen cenaze merasiminin ardından, Dêrik’te 14 savaşçı için binlerin katılımıyla cenaze merasimi düzenlendi. Asi Cudî dağının eteğinde bulunan Dêrik, Kürdüyle, Arabıyla, Türküyle omuz omuza son nefeslerini veren savaşçıları son yolculuklarına uğurlamak için hayat durmuş adeta. Herkes tek yürek. Girkê Legê’den başlayan konvoy Dêrik’teki Şehit Xebat Şehitliğine kadar uzanmış. Konvoyun ne başı vardı ne de sonu. Binlerce kişi hastanenin önünde, binlerce kişi de şehitlikte toplanmış.
 
Dêrik’te son yolculuğuna uğurlanacak olan 14 savaşçıdan üçü enternasyonaldi. Türk, Kürt, Arap’tı. İran Kürdistan Bölgesinden Edirne’ye kadar hiçbir sınır tanımadan Kuzey ve Doğu Suriye devrimini yaşamak için gelmişlerdi. Rojava Devrimi tehlike altına girince de direnişin en ön saflarında yerini almışlardı.
 
Enternasyonalist savaşçılar için merasim
 
İran Kürdistan Bölgesinden Rohlah Tirnsa, Türkiye’den Özge Aydın, Yasin Aydın, Aynur Ada ve Türkiye-Rusya askeri devriyesi sırasında yaşamını yitiren Serxwebûn Elî’nin de aralarında bulunduğu 14 kişi için Dêrik’te bulunan Şehîd Xebat Şehitliği’nde görkemli bir uğurlama töreni düzenlendi. Enternasyonalist taburlar cenaze merasiminde silahlarıyla ve bayraklarıyla yoldaşları için hazır bulundu. MLKP KKO, DKP, Enternasyonalist taburlar, MAOIST Kominist Partisi, TKP-ML, TİKKO’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda örgüt ve Katalon, Amerikalı, İngiliz, Alman gibi bir çok enternasyonaller de cenaze merasiminde yer aldı.
 
Annelerin yakarışları birer tufana dönüşür Cudi’nin eteğinde
 
Şehitliğe giderken annesinin elinden tutan 4 yaşındaki Silav annesine Kürtçe seslenerek “Anne daha şehitler gelmemiş” diyor. Küçük Silav, şehit cenaze törenlerine har zaman annesinin elinden tutarak geldiğini söylüyor.  Şehitlik saatler öncesinde dolup taşmış. Türkiye’nin saldırılarında yaşamını yitiren savaşçıların aileleri evlatlarıyla hasret gidermek için erkenden gelip mezarlarının yanı başına oturmuş. Hepsinin acısı ilk günkü gibi taze. Gözyaşları kuruyan toprakları suluyor. Eller havada yüzleri güneşin doğduğu Cudî’ye bakıyor ve dua ediyorlar. Annelerin yakarışları birer tufana dönüşüyor Cudi’nin eteğinde. 
 
‘Omuz omuza savaşılıyor’
 
Omuzlar üzerinde şehitliğe getirilen savaşçılar tören alanında yan yana bırakılıyor. Her tabut ayrı bir özenle süslenmiş. Her tabutun başında ağıt yakan anneler var. Merasimde enternasyonalist devrimciler, anne ve babaların yaptığı konuşmalarda öne çıkan ise “Arap, Kürt ve Türk bu topraklarda omuz omuza savaşarak yaşamını yitiriyor. Savaşanlar Demokratik ulus için savaşıyor. Kaybeden Erdoğan olacak, kazanan ise Demokratik Ulus savaşçıları olacak” oluyor. 
 
‘Suriye rejimi toprakları savunmalı’
 
Çillaxa’dan Dêrik’e 14 savaşçının cenaze merasimine katılmak için gelen Arap Macidi Nasır, “Suriye’de uzun bir süredir acı çeken Kürt, Arap, Süryani ve Ermeni halklarının haklarının yaşadıkları sadece bu savaşla başlamadı. Suriye rejiminin eğitim sistemi halkları yok sayan, haklarını vermeyen, ötekileştiren bir sistem. Bugün eğer bu halklar savaşıyorsa Suriye rejiminin yaptıklarına da bir itirazdır” diyor.  Suriye rejiminin öncelikli görevi bütün Suriye topraklarını savunmak olduğunu belirten Macid,  “Sadece Kuzey-Doğu Suriye topraklarına dönük değil, bütün Suriye’ye saldırılar yapılıyor. Rejimin bir an öce Türkiye’nin savaş uçaklarının saldırılarını yasaklaması gerekiyor. Rejim, Türkiye’nin savaş uçaklarını vurmasını engellerse bu halkın nasıl direndiğini ve toprağını nasıl savunduğunu görecek” diye ekliyor. 
 
 Suriye Arapları olarak Mısır’a teşekkür ettiklerini, Katar’ı ise kınadıklarını belirten Macid, “Mısır devleti ilk günden beri Rojava Devrimine destek veriyor, Türkiye’nin saldırılarına karşı çıktığı için teşekkür ediyoruz. Katar devleti ise ilk günden beri Rojava Devriminin karşıtıdır. Türkiye’nin bu katliamlarının en büyük ortaklarıdır. Çeteleri besledikleri için Katar’ı bir Arap olarak kınıyorum. Biz çocukken Filistin halkı için dayanışma ve destekte bulunuyorduk. Ama bu gün bu topraklarda yaşanan katliamlara Filistin, Türkiye’ye burayı işgal ettikleri için teşekkür ediyor. Filistin’nin işgalcilere teşekkür etmesini doğru bulmuyorum” diyor. 
 
‘Enternasyonalistler devrime katılmalı’
 
2015 yılında Katalonya’dan Kuzey-Doğu Suriye’ye gelen enternasyonlist Hevjîn de “Rojava’yı yeşillendirmek için ekolojik çalışmalarda bulunuyorum. Ağaç ekiyoruz, suları temizliyoruz. Ancak savaş başladığından bu yana burada yaşananları dünyaya duyurmak için basın çalışmalarında yer alıyorum. Til Temir’de kalıyorum. Orada yaşanan savaşı takip ediyoruz. Rojava Devrimini önemsiyoruz. Özgürlük isteyen halklar, hareketler Rojava’da nasıl devrim yapıldığına dönüp bakmalılar. 8 yıldır Rojava’da devrim yaşamı yeniden inşa ediyor. Enternasyonalistler Kuzey Doğu Suriye’ye gelip Rojava Devrimini korumak için saflarda yerini almalılardır” çağrısında bulunuyor. 
 
‘Dünyanın soykırıma dur demesi lazım’
 
İran Kürdistan Bölgesinden İran rejiminin baskılarından kaçarak 11 ay önce Kuzey-Doğu Suriye’ye yerleşen Mizgin Seqiz ise, “Türkiye işgal savaşı yürütüyor. Biz bunu kabul edemeyiz. 8 yıldır burada bir direniş var. Yıllardır burada şehitler veriliyor. Kürt kadınları olarak biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bir avuç bile toprağımız kalsa, savunacağız. Erdoğan, fosfor silahlarıyla Kürtlere saldırıyor. Ahlak dışı bir savaş burada veriyor. Artık Kürt soykırımı ve halkların soykırımına dünyanın dur demesi gerekiyor. Halkımızın üzerinde yürütülen savaşa artık yeter. Her gün siviller öldürülüyor. Çocuklar öldürülüyor. Rojava’da yürütülen savaş insanlık dışıdır. Biz bu saldırıları kınıyoruz” diyor. Kürt ulusal birliğine de çağrıda bulunan Mizgin, “Kürtler bir an önce birlik olmalı. Bütün Kürtler bir araya gelip ulusal kongresini yapmalı. Bu süreçte bir araya gelip, düşmanımızın bize çizdiği sınırları ortadan kaldırıp, dört parça Kürdistan’ı birleştirmeliyiz” diye ekliyor. 
 
‘Her gün ayaktayız’
 
Dêrikli Siham Beşir Brahim ise Türkiye’nin saldırılarını sadece Kürtlere yönelik olmadığını Asurî, Süryani, Ermeni ve Araplara yönelik olduğunu belirtiyor. Siham “Her gün ayaktayız. Direnmeye devam edeceğiz. Toprağımızı işgalcilere bırakmayız. Dünyanın burada yaşanan zulmü ve haksızlığı görmesi geriyor” ifadelerini kullanıyor. 
 
‘Bize karşı ortak savaş yürütülüyor’
 
Rusya ve Türkiye ortak devriyesi sırasında katledilen Serxwebûn Elî’nin halası Zozan Derîk de “Türkiye, Rusya ve Amerika’nın ortak bir planıdır. Dünyanın en güçlü devletleri bize karşı birleşmiş. Bir birinden nefret eden güçler bize karşı ortak savaş yürütüyor. Biz Kürtler ne kadar kayıp verirsek verelim, Rusya, Amerika ve Türkiye’nin bütün saldırılarını irademizle ve inancımızla boşa çıkaracağız. Serxwebûn işgalcileri toprağında istemediği için onlara taş attı. Ama onlar Serxwebûn’u katletti. Bizim en ufak bir tepkimize bile tahammülleri yok. İşgalcileri toprağımızda istemiyoruz” diyor.