
200 günlük direnişin tanığı: Tarihin günümüzle buluşmasına tanıklık ettik
- 09:01 10 Haziran 2019
- Güncel
Beritan Canözer
DİYARBAKIR - Leyla Güven'e açlık grevi eylemi süresince refakat edenlerden TJA aktivisti Zelal Bilgin, bu süreç boyunca hem çok etkilendikleri hem de güç aldıkları anlar yaşadıklarını belirterek, “Tarihin günümüzle buluşmasına tanıklık ettik” dedi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, 7 Kasım 2018 tarihinde görülen duruşmasına Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılarak, devleti kendi hukukuna uymaya çağırdı ve PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle açlık grevi eylemine başladığını duyurdu. Leyla'nın 8 Kasım'da başlayan eylemi 200 gün sürerken, aynı taleple dünyanın birçok yerine ve tüm cezaevlerine yayıldı. 30 tutsak kamuoyunun ve yetkililerin sessizliğine tepki amaçlı eylemini ölüm orucuna dönüştürürken, 7 tutsak ise tecride karşı protesto eylemi gerçekleştirerek yaşamına son verdi. 7 ay süren eylemler süresince tutsak aileleri başta olmak üzere halk da, ülkenin birçok yerinde eylemler gerçekleştirdi. Beyaz tülbentli tutsak anneleri, çocuklarının ölmemesi için alanlara çıktı, Ankara'da nöbet eylemi ve bir dizi görüşme gerçekleştirdi.
Eylemlerin yarattığı etki sonucu ise PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın avukatları 8 yılın ardından İmralı Cezaevi'ne giderek iki görüşme gerçekleştirdi. Asrın Hukuk Bürosu'nun müvekkilleri Abdullah Öcalan'ın açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri ile ilgili çağrısını 26 Mayıs'ta kamuoyu ile paylaşması üzerine de eylemler sonlandırıldı. Cezaevinden 25 Ocak'ta tahliye edilen Leyla'nın eyleminin büyük bölümüne tanıklık eden Tevgerê Jinên Azad (TJA) aktivisti Zelal Bilgin, kendisini etkileyen anıları ve kadın direnişini anlattı.
‘Hiç kimsenin beklemediği kadar uzun bir direniş oldu’
Zelal, konuşmasına Leyla öncülüğünde başlayan ve 200 gün süren süresiz-dönüşümsüz açlık grevi, 30 tutsağın eylemini dönüştürdüğü ölüm orucu ve tecride karşı gerçekleşen protesto eylemlerini hatırlatarak başladı. Direnişi yükselten bir sürece tanıklık ettiklerini söyleyen Zelal, “Yaşamını yitiren 8 yoldaşımızın anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Sayın Leyla Güven, siyaseti derinlemesine okuyup, gündemin ayrıntısını çok iyi yaparak yeni döneme denk düşecek bir direnişe öncülük etti ve bu direniş 200 gün sürdü. Hiç birimizin, hiç kimsenin beklemediği kadar uzun bir direnişti. Bu direniş yıllardır süren tecridin bir ayağını kırmış oldu açıkçası. Sonuç itibari ile bir devletin kendi hukukunu uygulamasının önü açıldı. Demokratikleşmesi sağlanmaya çalışıldı. Devlet kendi hukukuna uysun diye insanlar bedenini ölüme yatırdı. Biz de buna tanıklık ettik” dedi.
‘Leyla birçok şeyin öğreticisi oldu’
Leyla’nın gösterdiği direnişe saygı duymamanın mümkün olmadığını kaydeden Zelal, Leyla’nın dönemin ruhuna denk bir öncülük misyonu üstlendiğini söyledi. Zelal, “Bu misyonu yerine getirirken hepimize duruşun, iradenin, ortak direniş hattının nasıl oluşturulacağının temel öğretisini sunmuştur. Leyla Güven ile beraber kaldığınızda, eksik ve yarım kalmış birçok yönünüzü öğreniyorsunuz. Biz de bunları öğrendik, birçok şeyin adresini gösterdi bize. Ortadoğu coğrafyasındaki savaş politikaları ancak Abdullah Öcalan’ın dahil olduğu ve aktörü olduğu bir süreçle çözülebilir. Leyla Güven de bunu bütün dünyaya ilan etti. Bize direnişiyle bir davet sundu ve biz de o direnişin içinde yer aldık. Naif kişiliği ve karakteri, süreci doğru okuyabilme yeteneği, geniş düşünmesi, çok yönlü çözüm arayışları ile beraber çok şeyin öğreticisi oldu” diye konuştu.
Leyla ile geçirdikleri her anın etkileyici olduğuna işaret eden Zelal, “Bir eğitim alanındaymışız gibi hissediyorduk. Oturup kalkmasından, ses tonuna kadar birçok konudan etkileniyorduk. Sağlam bir irade ile ortaya koymuş olduğu direnişte zorlandığı anları da tahmin edebiliyorsunuz ama Leyla Güven hiçbir zaman ‘başım ağrıdı, midem ağrıdı, başım dönüyor’ demedi. Bununla beraber bize güç katmaya çalıştı” dedi.
‘Annelerin eyleminde politik bir duruş vardı’
Leyla’nın mahkeme salonunda Barış Anneleri'ne ithafen “Barışı getiremediğimiz için sizlerden özür diliyoruz” dediğini hatırlatan Zelal, Leyla’nın bu özrü pratiğe döken bir eylem gerçekleştirdiğini vurguladı. Ortadoğu coğrafyasında savaş ve DAİŞ gerçekliği olduğunu ve buna karşı verilen mücadeleye de kadınların öncülük ettiğini dile getiren Zelal, “Rojava Devrimi bir kadın devrimidir ve şu an barışa, demokrasiye en çok susayan kadınlardır. Kadınlar tüm alanlardan uzaklaştırılmaya çalışılıyor ve yok sayılıyor. Tam da böylesi bir süreçte Leyla Güven bir direnişin öncülüğünü yaparak kadınlara bir çağrıda bulundu aslında. Kadınları alanlara davet etti ve bu davete önce anneler karşılık vererek alana çıktı. Annelerin yanıtı tabi ki duygusal olarak değerlendirilebilir ama eylemlerinde bir de politik bir duruş vardı. Anneler bu coğrafyada yürütülen tüm savaş politikaları ile mücadele eden taraftadırlar. Bu anneler yıllardır esaret altına alınan çocuklarının etrafında kenetlenerek mücadele ediyorlardı. Zindan kapılarında kenetleniyorlardı. Anadillerinden tutalım öz kültürlerine kadar her şeyi aktaran bir noktada mücadele edip, direnişe büyük katkılarda bulunuyorlardı. Bugün zindanlarda başlatılan açlık grevleri ile birlikte bir sistemin kendi hukukunu uygulayabilmesi için çocuklarının adalet arayışçısı olduğunun farkında olarak alanda oldular ve direnişi yükselttiler. Tabii karşılarında her zamanki gibi erkek egemen sistemin ortaya koymuş olduğu şiddet argümanlarıyla cevap verildi” ifadelerini kullandı.
‘Tarihin günümüzle buluşmasına tanıklık ettik'
Annelerin muazzam bir irade ile alanları hiç bırakmadığının altını çizen Zelal, annelerin “katledilsek bile bu alandan gitmeyeceğiz, buradayız” dediğini belirterek, şöyle devam etti: “Anneler hem kendi direnişlerinin hem de zindan direnişinin meşru olduğunun farkındaydılar. Barışın simgesi olan beyaz tülbentlerinin başlarından sökülüp yerlere atılmasını, coplanmayı, darp edilmeyi, gözaltına alınmayı ve hakaretleri göze alarak bu direnişi yükselttiler.
Bu süreçte duygusal anlamda bizi zorlayan çok fazla şey oldu. Grevler devam ederken özgürlük tutkusuyla yaşamına son veren 8 yoldaşımızın şehadeti bizi en çok etkileyen şeylerden biriydi. Zülküf arkadaşın annesiyle Leyla hevalin buluşması beni çok etkilemişti. Yine Sakine Ana'nın gelişi çok etkileyiciydi. Sakine Ana da zindan direnişinde evladını yitiren bir anneydi ve tarihin günümüzle buluşmasına tanıklık ettik. Emin olun her ziyaretçiden etkilendiğimiz anlar oluyordu ama en etkileyen bunlardı. Ziyarete gelenler çok büyük bir gururla ayrılıyorlardı. Her yerden ziyaretçileri geldi. Onlarca kadın ziyaret etti, mesaj gönderdi, sesine ses kattı. Bu Leyla hevale ve bize güç veriyordu. Leyla Güven ortaya bir kadın bilinci de oluşturdu. Basından gelenlerde bile önceliği kadın gazetecilere veriyordu. Bu da bizler açısından çok önemliydi.”