Cumartesi Anneleri: Acılıyız, öfkeliyiz, kararlıyız
- 14:11 8 Haziran 2019
- Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri eylemlerinin 741’ci haftasında 12 Eylül 1980 Darbesi’nde tutuklanıp idam edilen ve cenazesi kaybedilen Veysel Güney’in mezarını sorarak, “741’inci haftamızda iktidardan iktidara devreden bir hukuksuzluk, kuşaktan kuşağa devam eden bir mücadele dosyası ile kamuoyunun karşısındayız” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 740’ıncı haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Maruz kaldıkları engelleme nedeniyle Cumartesi Anneleri, açıklamalarını İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta yapmak zorunda kaldı. Sokak, açıklama öncesinde polisler tarafından yine ablukaya alındı.
Üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyen Cumartesi Anneleri, ellerinde gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfil taşıdı. Bu haftaki eyleme, çok sayıda Cumartesi İnsanı katıldı. Eylemde 12 Eylül döneminde idam edilen Veysel Güney anılarak mezarının yeri soruldu.
Haftanın basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Serpil Taşkaya okudu. İktidarın yürüttüğü politikalar sonucunda Türkiye’nin derin bir hukuk ve demokrasi krizi yaşadığını dile getiren Serpil, iktidarın politikalarına karşı itirazı olanların, eleştiri hakkını kullananların hak ve özgürlük talep edenlerin anayasal güvenceden mahrum bırakıldığının altını çizdi. Gözaltında kaybedilen sevdiklerini arayanların 741 haftadır barışçıl toplanma haklarının engellendiğini vurgulayan Serpil, Galatasaray’a çıkmak istedikleri için polis şiddetiyle karşı karşıya olduklarını belirtti.
‘Kuşaktan kuşağa devam eden bir mücadele’
Serpil, Türkiye’deki iktidarların değişse bile toplumsal travmalara yol açan yaygın insan hakları ihlallerinin ve cezasızlığın devam ettiğini söyledi. Serpil, “Biz 741 haftadır bu devamlılığın bir sistem sorunu olduğunu, yaygın hak ihlallerinde suçun işlenmesi için gerekli ortamı yaratan sistemin topyekun sorgulanması gerektiğinin altını çiziyoruz. 741’inci haftamızda iktidardan iktidara devreden bir hukuksuzluk, kuşaktan kuşağa devam eden bir mücadele dosyası ile kamuoyunun karşısındayız. Bugün Veysel Güney’i unutmadık diyerek buluştuk” dedi.
‘Bedeni kaybedildi’
24 yaşındaki Veysel Güney’in, 12 Eylül’ darbesinin ardından 28 Aralık 1980 tarihinde Antep’te bir ev baskınında yaralı olarak gözaltına alındığını hatırlatan Serpil şöyle devam etti: “Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No’lu Askeri Mahkemesi’nde yargılandı. İlk duruşması 6 Şubat 1981 tarihinde yapıldı. 17 Şubat 1981 tarihinde yapılan ikinci duruşmasında, kendisini suçlayacak deliller olmaksızın idama mahkûm edildi. Avukat talebi reddedildi ve savunma hakkı yok sayıldı. Meclis kararı olmadan özel kanun çıkartılarak, 10 Haziran 1981 tarihinde Antep E Tipi Cezaevi’nde idam edildi. İdam sonrasında Veysel'in üzerinde bulunan kalemi, sigarası ve çakmağı tutanakla baba Ali Güney’e teslim edildi. Ancak 10 Haziran 1981 tarih ve 266 sayılı tutanakla babasına verilmek üzere Yüzbaşı Burhan Erdem’e teslim edilen cansız bedeni kaybedildi.”
Veysel’in idamından 25 yıl sonra Veysel’in ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk “Adaleti Gördünüz mü?” isimli kitabında onu suçlayacak delillerinin olmadığını açıkladığını da hatırlatan Serpil, ailesi ve arkadaşlarının Veysel’in mezarını bulmak için yıllara mücadele ettiğini belirtti.
‘Taammüden cinayet işlediler”
Serpil konuşmasına şöyle devam etti: “Veysel’i hukuki bir delile dayanmadan ikinci duruşmasında idama mahkum eden sıkıyönetim mahkeme heyeti başkanı Albay Ahmet Arısüt, üyeler Yarbay Ayhan Ulusoy ve Üsteğmen Güney Sert ile Veysel'i idama götüren iddianameyi hazırlayan Savcı Caner Ersu taammüden cinayet işlediler. Veysel’in idamından ve kaybedilmesinden başta Kenan Evren olmak üzere, 12 Eylül’ün tüm asker ve sivil unsurları, Antep Sıkıyönetim Komutanı General Şahabettin Balkan, Veysel’in bedenini tutanakla teslim alan Yüzbaşı Burhan Erdem sorumludur. Veysel Güney’in idamı ve bedeninin kaybedilmesi insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve zamanaşımına tabi değildir. Adli makamları; etkili bir soruşturma ve kovuşturma yaparak, Veysel Güney’in idamı ve kaybedilmesi ile ilgili karar alma ve uygulama mekanizmalarında yer almış tüm devlet görevlilerinin cezalandırılmasını sağlayacak hukuki bir süreci başlatmaya çağırıyoruz. Veysel’i, annesi Zeynep’in Güney’in bıraktığı yerden aramaya devam edeceğiz.”
'Acı içinde acı, yas içinde yas yaşıyoruz'
Ardından gözaltında kayıp edilen Murat Yıldız’ın Annesi Hanife Yıldız konuştu. Galatasaray Lisesi önünde ve her zaman yanlarında olan herkese teşekkür eden Hanife, “Ben çok önceden bir şey söylemiştim: Bunlar dağı görüyor geyik oluyor. Suyu görüyor balık oluyor. Biz adalet aradığımız için nerede bir hak arama varsa onları takip ediyoruz. Bakıyorum Diyarbakır’da herkese kardeşim diyor. E peki burada bir sürü kayıp yakını Diyarbakırlılar var. Bunlar neden burada kardeş değiller. Zaten onların kardeşliği ile bizim kardeşliğimiz arasında dağlar var” diye vurguladı. Acı içinde acı, yas içinde yas yaşadıklarını kaydeden Hanife, “Gözlerimiz yollarda. Ya adaletten, ya hükümetten, ya devletten bir haber alırız da biz de bu bayramları bayram gibi yaşarız. Ne yazık ki biz bayramları bayram gibi yaşamıyoruz. Biz intikam peşinde değiliz. Bizim ne aradığımız herkes iyi biliyor. Devlette bunu iyi biliyor. Ama ne yazık ki bu zulmü yaşatmaya devam ediyor. Bakın biz acılıyız, öfkeliyiz, kararlıyız. Ama Galatasaray Lisesi önünde vaz geçmeye hiç niyetimiz yok. Onun için demokrasiden özgürlükten bahs ediyorlarsa biz alanımızın da açılmasını ve sesimizi halka öyle duyurmak istiyoruz. Dar sokaklara kapatarak onlar kendileri konuşur kendileri dinler diyorlarsa yanılıyorlar. Çünkü dünya çok iyi takip ediyor. Ben burada Türk halkına sesleniyorum. Bizim yanımızda bizim sesimizi duymayı bizi görmelerini istiyoruz” diye konuştu.
‘Bir anneyi 31 yıl boyunca bir ıstırapla yaşattılar’
Daha sonra Veysel Güney’in yeğeni Doğan Güney söz aldı. Veysel’in annenin acısının öldüğü güne kadar dinmediğini dile getiren Doğan şunları söyledi: “Galatasaray Meydan’ında ilk ağıtlarını yakmaya başladı. Sesini burada duyurabildi. Son isteği de kendi mezarına evladının eşyaları ile beraber gömülebilmekti. Çünkü evladının mezarı bile yoktu. Bir anneyi bu ıstırapla 31 yıl boyunca yaşattılar. Mücadelemiz devam ediyor. Bütün Cumartesi Anneleri bu şekilde yaşamaya mahkum edildi. Bizler tüm kayıpların bulunmasını ve bunların adalet önüne çıkarılmasını talep ediyoruz. Bizlere bu acıyı yaşatan sisteme karşı o sistem içinde adalet bulmalarını o adalette yargılanmalarını istiyoruz. Kenan Evren gibi yatağında rahat bir şekilde ölmelerini değil adalet karşısında hesap verip yargılanmalarını istiyoruz.”
Cumartesi Anneleri katledilen Gazeteci Metin Göktepe’nin çalıştığı Evrensel gazetesinin kuruluşunun 25’inci yıl dönümü dolayısıyla karanfillerini Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer’e verdi.