AKP iktidarında geldiğimiz nokta: Şiddet ve istismar ‘olağanlaştırıldı’

  • 09:04 5 Haziran 2019
  • Hukuk
Habibe Eren
 
ANKARA - AKP’nin iktidarının tarihte kadına ve çocuğa yönelik şiddetin, taciz, tecavüz ve istismarın önünü açan politikalarıyla anılacağını belirten avukat İlke Işık, “Kadınlar yargıya güvenmiyor ama yanındaki kadınlarla yol yürüyüp erkek yargıyla ve bu siyasal iktidarın kadın düşmanı politikaları ile hesaplaşıyor” dedi.
 
Kadın ve çocuğa yönelik şiddet ve katliam haberleri gündemdeki yerini koruyor. JİN NEWS’in Mayıs ayı için derlediği şiddet çetelesinde bir ay içinde 27 kadın, 14 çocuk katledilirken, 27 çocuk istismara maruz bırakıldı. Elbette, ortaya konulan şiddet mevcut rakamların çok ötesinde.Kadın ve çocuğa yönelik şiddetin tırmanmasında AKP iktidarının 17 yıllık politikalarının rolüne dikkat çeken kadın hakları savunucusu, avukat İlke Işık,“17 yıldır ısrarla kadına haddini bildiren, kadına yerini tarif eden, aile içindeki sınırlara sıkıştıran ve başka bir rol asla tanımlamayan, kadın ve erkeğin eşit olmadığını savunan bir kurgu üzerinden yürütülen bir politika var” değerlendirmesinde bulundu. 
 
‘Saldırıyı dört bir yandan sürdürüyorlar’
 
AKP iktidarının ilk zamanlarında kadına yönelik şiddetin artmaya başladığını, bu verinin kadınları harekete geçirdiğini söyleyen İlke şöyle konuştu: “Kendi Adalet Bakanları yüzde bin 400 rakamını verdi. Giderek artan bir şiddet vardı, kadınlar öldürülüyordu. Kadın hareketinin çabalarıyla görünür olmuştu. O dönem, ‘münferit’ dediler, ‘kadınlar öldürülür, her yerde oluyor’ dediler. Kadın hareketinin ısrarlı çabaları sonucu AKP döneminde kadına yönelik şiddetin sistematik olduğunu, kadın cinayetlerinin giderek artan bir tablo ile bu ülkenin gerçeğine dönüştüğünü gördük. Bunu dört bir yandan sürdürüyorlar. Bir yerde bir üniversite hocası bir şey söylüyor. Bir yerde gazeteci bir şey söylüyor bir yerde bakanları, Cumhurbaşkanı bir şey söylüyor. Dört bir yandan bunu tüm ülkeye sirayet ettirmeye çalışıyorlar.”
 
‘İstismar edenler daha fütursuzlar çünkü olağanlaştı’
 
Sürekli kadınlar ve erkeklerin eşit olmadığını, kadının çalışmaması gerektiğini, “kadının yeri ailedir, boşanmak iffetsizliktir, boşansa da nafaka almamalı” söylemleri ve anlayışıyla hareket edildiğini ve bu argümanların da ülkenin her yerine sirayet ettirilmeye çalışıldığını vurgulayan İlke, “Evdeki eş şiddet uygulamaktan beis görmüyor. Çocukları istismar eden adamlar daha fütursuzlar ve daha rahatlar. Çünkü bu durum olağanlaştırıldı, bunu hayatın her yerine nüfus ettirerek politikalarını sürdürüyorlar” dedi. 
 
‘İktidarın düşüncesindeki hakimler kararları veriyor’ 
 
Sistemin en temel özelliklerinden birisinin yargının erilliği olduğunu belirten İlke, “AKP, tarihte bunlarla anılacak” dedi.  AKP’nin bir dönem Medeni Kanunu’nda, Ceza Kanunu’nda şiddete karşı 6284 diye tanınan yasada değişiklikler yaptığını anımsatan İlke, “Bu yasal düzenlemeleri de ‘reform’ adı altında ‘büyük işler yapıyoruz’ diye lanse ettiler. Yargı sisteminin özüne, erkekliğine asla dokunmadılar tam tersi körüklediler. Bugün bahsettiğimiz siyasal iktidarın düşünce yapısındaki hakimler, yargıçlar bu kararları veriyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Yargıya güvenle gidecek durumumuz yok’
 
Ceza mahkemelerindeki hakimlerin ya da bir kadının şikayetini alan bir savcının bağımsız olmadığına dikkat çeken İlke,  şöyle konuştu: “Başımıza bir şey geldiğinde şiddete, tacize, tecavüze uğradığımızda ya da çok yakınımızdaki arkadaşımız öldürüldüğünde yargıya güvenle gidecek bir durumuz yok. ‘Evet, bu ülkenin yargıçlarına gider şikayette bulunurum. Savcılarına anlatırım ve adalet yerine gelir ben de hayatımı yoluma koyarım’ diyebileceğimiz bir ortam yok. Çünkü çok iyi biliyoruz ki başımıza böyle bir şey gelirse biz sorgulanacağız, biz yargılanacağız. Bize o savcılar ve hakimler ‘direnemedin mi’, ‘neden üstünde bu kıyafet vardı’, ‘içki mi içtin’ diye soracak.” 
 
‘Nevin’in yargıya güveni olsaydı öldürmek zorunda kalmayacaktı’
 
Geçen haftalarda müebbet hapis cezası Yargıtay’da onaylanan Nevin Yıldırım’ın bu açıdan çok çarpıcı bir örnek olduğunu dile getiren İlke, “Nevin, o köyde tek başına olduğunu biliyordu çünkü o köy Nevin’i suçluyordu. Nevin ‘giderim Yalvaç’ın bir savcısına ve savcı bana inanır beni kurtarır. Yasal işlem yapar o erkekle ilgili ben de hayatımı sürdürebilirim’ diyebilseydi adamı öldürmek zorunda kalmayacaktı. Hayatını kurtarabilmek için, yaşamını devam ettirebilmek için ve tacizden, tecavüzden nefes alabilmek için kadınların erkekleri öldürmek durumunda kaldığı kocaman bir gerçeklikle karşı karşıyayız” diye konuştu. 
 
‘Yargı Nevin davasında çok sert bir hesaplaşmaya gitti’
 
Kadınları korumayan ve onlara bütün erkekliği ile yaklaşan yargının Nevin davasında çok sert bir hesaplaşmaya gittiğini vurgulayan İlke, “Meşru müdafaayı ve haksız tahriki bırakalım ‘iyi hal’ indirimi bile uygulanmayan mahkeme kararını Yargıtay onayladı. ‘İyi hal’  bu ülkede çok ünlü bir şey. Kadın katleden, taciz, tecavüz eden çocuğu istismara maruz bırakan erkeklerin neredeyse tümüne uygulanmıştır ama Nevin’in bu tablo içerisinde gerçekleştirmek zorunda kaldığı olayda hiçbir iyi hal indirimi uygulanmıyor. Nevin’in bunu yapmasına neden olan yargının ve siyasal iktidarın kendisidir ama onu korumayarak da büyük bir hesaplaşmaya gidiyor. ‘Şiddete nasıl bir cinayetle karşılık verirsin’ üzerinden erkek yargının çok ağır bir hesap sorması aslında. ‘Çekecektin, katlanacaktın ve o adamı öldürmeyecektin’ diye çok büyük harflerle ve kocaman sözlerle söylemiş oldu.” 
 
‘Kadınlar yargıya güvenmiyor ama hesap soruyor’
 
Kadınlar açısından tüm bu sorunlar devam ederken büyük bir dayanışmanın da yaşandığını ifade eden İlke, “Şule Çet’in dosyası da kocaman bir kadın dayanışması ile açılmış bir dosyadır. İkinci duruşmada salonlar bile almadı kadınları, çok büyük bir kalabalık vardı. Şule’nin arkadaşları işin peşini bırakmıyorlar. Çünkü biliyorlar ki bıraksalar adamlar tahliye edilecek. Sosyal medya bu haberle dolu aslında. Yardım istiyor, destek istiyor bir şekilde başına bir şey geldiğinde bunu söyleyecek cesaret ve sözle ortaya çıkabiliyor. Kadınlar yargıya güvenmiyor ama yanındaki kadınlarla yol yürüyüp erkek yargıyla ve bu siyasal iktidarın kadın düşmanı politikaları ile hesaplaşıyor” dedi. 
 
‘Neden bu çocuklar artık kapının önüne bile çıkamıyor, cevabı verilsin’
 
Çocuk istismarının kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzle doğru orantılı olarak artış gösterdiğini de dikkat çeken İlke, “Yukarıdan gelen şiddet, sürekli hesap soran, sürekli parmak sallayan ve had bildiren politika yapma yöntemi toplumun her yerine sirayet etmiş durumda. Kadınlar ve çocukları korumasız bırakmak, erkekleri cesaretlendiriyor. Biliyor ki ceza almayacak, başına bir şey gelmeyecek, gizlenebilecek. Bu giderek güçlendirilen erkekliğin ve şiddet ortamının bir sonucu. İktidar ‘neden çocuklar artık kapının önüne bile çıkamayacak hale geldi’ diye bir açıklama yapmıyor” dedi. 
 
‘Bir ülkede bu kadar manyak bir anda nasıl belirebilmiş olabilir’
 
İstismarın, “hastalar, sapıklar, bir grup manyak” diye açıklanabilecek bir yanı olmadığına dikkat çeken İlke, “Bu ülkede bu kadar çok manyak bir anda nasıl belirebilmiş olabilir. Yarattıkları politikalar bunun nedeni. Geçmiş dönemlerde Meclis’ten geçirilmeye çalışılan kamuoyunda “tecavüz yasası” olarak bilinen yasa tasarısını hatırlatan İlke, şöyle dedi: “Tecavüz sonucu doğan çocukları bir ‘aile’ olarak tarif ettiler ve bu ‘aileleri kurtarmak’ için, cezaevinden adamları çıkarmak için bir yasa yaptılar. Bu yasa kadınlara çarptı, yapamadılar ama şimdi devam ediyorlar. Hala bir yerde öyle bekleyen bir yasa var. 10 bin, 20 bin, 100 bin gibi çeşitli rakamlardan bahsediyorlar. Bunlar çocuk yaşta hamile bırakılmış kadınlar ve bu kadınlara ‘bir aile kurmak zorundasınız’ demişsiniz ve başka şansı kalmıyor. Adamları çıkararak, bunları aile diye tarif ederek toplum içerisinde ‘kabul edilebilir’ bir duruma getirmeye çalışıyorlar.  ‘Çocuk yaşta insanlar evlenebilir, hamile kalabilir, çocuk doğurabilir. Biz de bu aileleri koruruz ve itibar veririz, meşru bir yere getiririz’ diyorlar. Bununla birlikte doğal olarak çocuk istismarı artıyor. Erkek ‘çocuk hamile kalsa ben evlenirim kimse de beni ayıplamaz’ diyecek. Bunun sorumlusu siyasal iktidarın politikalarıdır” dedi. 
 
‘Yargı sisteminde sorun karakolda başlıyor’
 
Çocuk istismarına ilişkin çeşitli mekanizmaların kurulduğunu hatırlatan İlke, çocukların nasıl ifadesinin alınacağı, nasıl başvuru yapılacağı ve çocuğun daha fazla zarar görmemesi açısından bir çok mevzuatın olduğunu ancak bu mevzuatın uygulanmadığını belirten İlke, “Çocuğun tekrar tekrar ifadesinin alınması, mağdur edilmesi,  çocuğun ve ailesinin ‘kahretsin keşke şikayetçi olmasaydık’ duygusunu yaşatması yargı sisteminde ta karakolda başlıyor” dedi. 
 
‘Bir dönem gurur duydukları tüm yasal düzenlemeleri tartışıyorlar’
 
İktidarın büyük bir gurur ve alkışlarla kabul ettikleri ve imza attıkları İstanbul Sözleşmesi’ni tartıştığını dile getiren İlke,  gerekçesinin ise sözleşmenin Türkiye normlarına uymadığı, çok sert maddeler içerdiği ve tekrar değerlendirilmesi gerektiği üzerine olduğunu aktardı. İktidarın bir dönem gurur duyduğu tüm yasal düzenlemeleri tartışmaya başladığını söyleyen İlke, “Medeni Kanun’daki değişiklikleri, nafakayı, İstanbul Sözleşmesi’ni, 6284’ü tartışıyorlar” dedi. 
 
İdam ve hadım tartışmalarıyla sadece cezalandırma açısından bakıldığına dikkat çeken İlke, “Peki çocuklar ne olacak? Bunu yaşayan çocukların yaşamını devam ettirebilmesi için nasıl bir sistem var? Yapılması gereken çok ciddi yasal düzenlemeler, mevzuat, insan birikimi ve uzmanla çalışma. Bunu yapmamak için direniyorlar. Çünkü kendi yarattıkları sistem bu sonucu doğurduğu için değiştirmek konusunda elbet bir şey yapmıyorlar” dedi.