Muğla’da ‘Savaşta sağlık ve güvencesizlik’ konulu söyleşi düzenlendi

  • 08:35 2 Haziran 2019
  • Güncel
MUĞLA - “Savaşta sağlık ve güvencesizlik” konulu söyleşide konuşan Dr. Şebnem Korur Fincancı, savaşların kadına yönelik şiddet ile doğrudan ilgisi olduğunun altını çizdi.  
 
Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası (Evek-Sen), Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın katılımı ile “Savaşta sağlık ve güvencesizlik” adıyla Muğla Belediyesi Konakaltı Kültür Merkezinde söyleşi düzenledi. Söyleşinin kolaylaştırıcılığını Barış İçin Akademisyenlerden Dilek Hattatoğlu yaparken, Evek-Sen kurucu üyelerinden Hafize Kapıs ve Durdu Çetiner de konuşmacı olarak katıldı. 
 
‘Bölgedeki sorunlar herkesi ilgilendirir’
 
İlk olarak söz alan Evek-Sen kurucularından Durdu Çeliker, emeklilik öncesi öncelikli sosyal güvence istediklerini belirterek bunun gerçekleşmesi için de dünyada ve ülkemizde savaş koşullarının ortadan kalkması gerektiğini söyledi. Sendikanın üyelerinin çoğunlukla bölgeden geldiğini belirten Durdu, bölgedeki sorunların herkesi ilgilendirdiğini belirtti. Sendikaya açılan davalar ve sendikanın devlete açtığı davaların devam ettiğini söyleyen Durdu, “Türkiye’nin birçok ilinde üyelerimizle birlikte bölgedeki savaşı dile getirmekten çekinmememiz bizi büyütüyor, güçlendiriyor. Şu anda Sur’da yasaklı olan 6 mahallenin üçünde örgütlüyüz” dedi.
 
‘Devlet güvenceden kısıp savaşa bütçe ayırıyor’
 
Evek-Sen kurucu üyelerinden Hafize Kapız da sağlık sigortalarının olmadığını, ücretlerin çok düşük, çalışma koşullarının kötü ve süreklilik arz etmediğini belirterek, ev eksenli çalışmanın yasalarda daha yeni yeni yer bulduğunu ifade etti. 1990’dan beri süren mücadelenin sonunda 10 Kasım 2009’da Evek-Sen’in kurulduğunu söyleyen Hafize,  “SGK ve Genel Sağlık Sigortasına (GSS) karşı mücadelede güç birliği oluşturuyoruz. SGK’nin de GSS’nin de iptal edilmesini istiyoruz. Biz dahil çok geniş bir kesimi dışarıda bırakan ve sosyal güvenlik kapsamında olanların da haklarını iyice kırpan bir yasa, GSS ise herkesi kapsıyor ama devlete borçlandırma şeklinde kapsıyor. Eskiden paranız yoksa hastaneye gitmezdiniz tedavi olamazdınız ama borçlu da olamazdınız. Ama şimdi hastaneye gitse de gitmese de devlete borçlanıyor. Mesela TTB’nin GSS’ye açtığı ilk sağlık hakkı yetiştiricinin de sendikal mücadelemizde sosyal güvenlik alanına aktarılan bütçe sıkıştırılırken herkesten alınan vergiler ise yaygınlaştırıyor. Devlet sosyal güvenlikten sağlıktan kısıp savaşa akıtıyor. Biz hem savaşın durmasını hem zorunlu savaşın kalkmasını savaşa ayrılan bütçenin en aza indirilmesi ve eğitime sağlığa aktarılmasını istiyoruz” dedi.
 
‘Haklı savaş kavramı şiddeti meşrulaştırıyor’
 
Ardından söz alan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı savaşın aile içi şiddete doğrudan etki ettiğini söyleyerek, kadınların ve çocukların savaştan dolaylı ve doğrudan en fazla etkilenen kesim olduğunu belirtti. “Haklı savaş” kavramı ile şiddetin meşrulaştırılan boyutunun olduğunu vurgulayan Şebnem, “Ama biz teröristlere karşı, Esad’a, İŞİD’e vb karşı diyerek dünyanın her yerinde şiddeti ve savaşı meşrulaştırmaya dönük de bir çalışma yürütüldü. Hükümetleri ve devlet dışı aktörleri de hekimlerin ve meslek örgütlerinin uyarması gerekiyor diyor açıklama. Önceki dönem merkez komite üyeleri 10 + 10 ay en genç üyemiz ise 26 ay 22 gün ceza aldı savaş bir halk sağlığı sorunudur dediği için ceza aldı. Oysa sadece yetkilileri uyarıyordu” diye belirtti.  
 
‘Savaş ev içi şiddeti arttırdı’
 
Şiddetin 2012 itibariyle düştüğünü ve savaş hayatımızın içine girdikçe erkek şiddetinin yükseldiğini söyleyen Şebnem, “Evimizin içine kadar etki ediyor savaş ve bir araç haline geliyor. Savaşın doğrudan tarafı direnişçi olabilir. Ağırlıkla mültecilerin yüzde 80’i kadınlar ve çocuklardan oluştuğu ortaya çıkıyor. Savaşlarda da ilk ele geçirilen kadın oluyor. O nedenle çok fazla seks kölesi olarak alınıp satıldığını, görüyoruz. Mesela kamplarda 2012 çalışmalarında kadınların özellikle seks işçiliğine zorlandıkları görülüyor. Savaşta ele geçirilen beden savaşta ele geçirilen toprak gibi değerlendiriliyor. Her örgütlü mücadele bir savaşa karşı mücadeledir. İş hakkı için de sağlık hakkı için de hepsini bir araya koymayınca derleyebilme olanağımız yok. 119 sağlık çalışanı saldırıda hayatını kaybetmiş. Savaşta öncelikle sağlıkçılara ve sağlık kuruluşlarına saldırılıyor. Sosyal iyilik hali güvenceli çalışma koşulları, savaşa tanıklık travma sonrası stres bozukluğu bu savaşın sonuçları arasında” şeklinde konuştu.  
 
Söyleşi konuşmaların ardından yurttaşların soruları ile devam etti.