‘Medeni Kanun üzerinden kadının yaşamı hedef alınıyor’

  • 09:03 30 Mayıs 2019
  • Güncel
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - Medeni Kanun üzerinden direkt kadının yaşamının hedef alındığını belirten Avukat Elif Tirenç İpek Ulaş, “Nafaka tartışmalarını da bu bağlamda ele almak gerekiyor. Bunların hiçbiri mevcut hükümetin kadına bakış açısı yönüyle birbirinden kopuk değildir. Kadının hakları boyutuyla geriye götürülmek isteniyor” dedi.
 
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve Adalet Bakanlığı arasında bir müzakere sonucu ortaya çıkan, Adalet Bakanlığı ile Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 10 Ekim 2018 tarihinde düzenlenen “Nafaka Çalıştayı”nın ardından başlayan “Nafakaya sınır getirilmesi” tartışmaları tekrar gündemde. Kadın hareketleri tarafından karşı çıkılan bu düzenlemeye ilişkin AKP henüz bir kanun teklifi hazırlamazken, MHP nafakaya 5 yıl sınır getirip daha sonra bu ödemeyi kamuya yükleyen bir teklif hazırladı. İyi Parti ise evlilik sürelerine göre kademeleştirilmiş bir nafaka ödemesi teklifi sundu. Halkların Demokratik Partisi’den (HDP) ise konuya ilişkin “Nafaka ölçütlerinden birinin kusur kapsamını muğlaklaştırmak ve ahlaki ölçütlere bağlamak kadınlar açısından endişe vericidir’ değerlendirmesi geldi. 
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı "Boşanılan eş hiçbir zaman SGK gibi görülmemeli" değerlendirmesinde bulunurken, kadın örgütleri ise düzenlemenin “kadını evliliğe ve şiddete mahkum etmek” anlamına geldiğini belirterek tepkilerini gösterdi. 
 
Avukat Elif Tirenç İpek Ulaş, nafaka düzenlemesine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
 
* Şu an hali hazırda var olan ve uygulanan nafaka düzenlemesi ile ilgili bilgi verir misiniz? 
 
Hala yürürlükte bulunan 4721 sayılı Medeni Kanun, daha çok kadınların yararlandığı nafaka düzenlemesi kadın erkek ayırmaksızın her iki taraf içinde geçerlidir. Ancak toplumsal gerçeklikte daha çok kadının ihtiyacı olduğu için kadınlar başvuruyor. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf (eş) diğer taraftan (eşten) daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile yoksulluk nafakası talep edebilir. (TMK m.175/1) Yoksulluk nafakası talep edebilmenin ilk şartı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş olmaktır. Nafaka alacaklısının mutlaka talep etmesi gerekir. Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Ancak nafaka alacaklısının evlenmesi, taraflardan birinin ölümü durumunda, kendiliğinden yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi başka birisi ile birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir.  (TMK m.176/2) Yani mevcut düzenlemede taraflardan birinin daha az kusurlu olması ve talep etmesi halinde nafaka bağlanır. Her ne kadar kanunda süresiz şeklinde ibare konulmuşsa da nafaka alacağı belli şartlara bağlanmış ve o şartların ortadan kalkması halinde nafaka da hakim kararıyla kaldırılır.
 
Ayrıca özellikle belirtilmesi gereken önemli husus şudur; uygulamada tarafların mali ve sosyal durumları kolluk tarafından araştırılır ve verilebilecek nafaka miktarı tarafların mali gücüne göre değerlendirilir. Yani bir tarafın ekonomik durumu uygun değilse nafaka yükümlüsü yapılmaz. Bu konu hakkında ciddi çarpıtmalar mevcut ve sanki binlerce lira nafaka bağlanıyor ve erkekler bundan mağdur oluyor gibi bir görüntü yaratılıyor. Bunun aksine tarafların mali gücü miktarda belirleyici olduğu için erkeği mağdur eden miktar hiçbir zaman çıkmıyor, ancak kadına bağlanan nafaka miktarı kadını yoksulluktan kurtaracak bir miktar da olmuyor. Dolayısıyla mevcut kanun dahi kadının mağduriyetini gideremiyorken, aksine kadının hakları boyutuyla geriye götürülmek isteniyor.  
 
* Yapılmak istenen düzenleme neyi kapsıyor? 
 
Bilindiği üzere 6-7 yıldan bu yanadır nafakayı düzenleyen yasalarda değişikliğe gidileceğine ilişkin tartışmalar söz konusu. Ancak yapılmak istenen değişiklik zaten Medeni Kanun’da var olan düzenlemelerden farklı olmadığı için bu konuda bir gelişme yaşanamıyor. Çünkü değişiklik teklifinin içeriğinde nafakanın süre şartına bağlanması, kusur oranına bakılması gibi şartlar söz konusu ancak mevcut Medeni Kanun’da nafaka zaten belli şartların ortadan kalkması halinde kaldırılabiliyor. 
 
* Yapılması istenen düzenlemenin kadın boyutuyla sebep olabilecek tehlikeleri nelerdir?
 
Yapılmak istenen değişiklik, hali hazırda ekonomik sebeplerle zaten boşanmakta güçlük çeken kadınların boşanma talebini tümden ortadan kaldırmayı hedefler. Nafaka tartışmasında süre hesaplaması kadınlar açısından çok tehlikelidir. Örneğin 5 yıl evli kalana nafaka gibi bir öneri getirdiniz ve kabul edildi diyelim. Kadın şiddet gördüğü o evde sırf süresi dolsun diye evliliğini sürdürmeye çalışacak. Bu daha büyük mağduriyetlere yol açacak. Bağlanan nafakaların yüzde 80 oranında tahsili mümkün değil. Tahsil olmayan oran içindeki miktarlar da 40 lira ile 250 lira arasındaki rakamlar içeriyor. Bunları ödeme noktasında bir sorunun varlığını biliyoruz. Yine kürtaj hakkıyla başlayan, kadının nasıl giyineceği, kaç çocuk yapacağı, nerelerde gezebileceği, kahkaha atıp atamayacağı gibi kadının yaşamını dizayn etmeye dönük birçok girişime, algı yaratma çabasına şahit olduk. Eşitlik ilkesine göre düzenlenmiş Medeni Kanun’da özellikle kadın lehine birçok düzenlemeyi değiştirmeye dönük sürekli gündem yaratma aslında esasen hedefin direkt kadınlar ve onların sosyal, siyasal hakları olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Medeni Kanun üzerinden kadının yaşamı direkt hedef alınıyor. Nafaka tartışmalarını da bu bağlamda ele almak gerekiyor. Bunların hiçbiri mevcut hükümetin kadına bakış açısı yönüyle birbirinden kopuk değildir. 
 
* 2018’de hazırlanan düzenleme neden bekletiliyor? Bu konuya ilişkin bir değişikliğin gerçekleşebileceğini düşünüyor musunuz?
 
Bu konunun yıllardan bu yana kamuoyu gündeminde tutulması, değişiklikle yaratılmak istenen şey kadar tehlikeli bir hal almaya başladı. Örneğin aile hakimleri önceden kendiliğinden belirledikleri ve dava süresince devam eden tedbir nafakalarını artık talep olsa bile reddetmeye başladı. Yine benim bizzat yaşadığım son olayda nafaka yükümlüsü erkek ‘Zaten nafaka kaldırılacak yasayı bekliyoruz' diyerek eskiden ödediği nafakayı ödememeye başladı. Dolayısıyla siz her ne kadar yasal değişiklik yapmasanız bile siyaseten gündemde tartıştığınız konuların toplumsal karşılıkları ve geri dönüşleri oluyor. Birçok kadın zaten nafaka da olmayacak diye düşünerek içinde bulunduğu şiddet ortamında çıkmaya cesaret gösteremiyor. Hükümetin bu konu hakkında bir değişiklik yapma niyet ve isteğinde olduğunu düşünüyorum. Ancak kamuoyunun tepkisinden çekindikleri ve yaratılacak durumun ciddi haksızlıklar doğuracağını bildiklerinden bu konuda cesaret gösteremiyorlar.
 
Aile Bakanı konu hakkında en son ‘Biz hiçbir tarafı mağdur etmeyecek bir hazırlığın içerisindeyiz’ dedi. Ancak yenilenecek İstanbul seçimleri gerekçe gösterilerek seçimden sonraya bırakıldığı kamuoyuna yansıdı. Bu konuda bir uzlaşı ya da orta yol bulamadıkları hususu kesin çünkü onlarda çok iyi biliyor ki asıl nafaka mağduru olan taraf kadınlardır. Çok zor şartlarda mahkeme kararı çıkarttıkları ve cüzi rakamlar olan nafakayı ömrü boyunca tahsil edemeyen birçok kadın var. Hatta açıklanan verilere göre, yoksulluk nafakasının tahsil edilemeyen oranı yüzde 80 olarak belirlenmiştir. Tahsil edilebilen ise cüzi miktarlardır. Yine tasarının sahibi ve konuyu ikide bir gündeme getiren MHP de uzlaşı sağlanamaması halinde tasarıyı sunmayacaklarını açıkladı.
 
 Ancak belirttiğim üzere bu konunun siyasi çevrelerde konuşulması toplum nazarında kadının aleyhine bir reflekse dönüştüğü için artık tümden gündemden kalkması gerekir. 
 
* Avukatlar bu düzenlemeye karşı ne yapacaklar? Nasıl bir mücadele hattı oluşturacaklar? 
 
Öncelikli hedefimiz nafaka hakkında toplumda yaratılan yanlış algıları ve çarpıtmaları, gerçekte yaşananları ortaya koyarak çürütmeye çalışmaktır. Buna dair tüm kadın örgütleri bir çaba içerisindedir. Avukatlar olarak nafaka hususunda ciddi bir çarpıtma olduğunu biliyoruz ve bunu her itirazımızda dile getiriyoruz. Nitekim Adalet Bakanı nafaka hakkında yapılan son çalıştayda mağduriyetlerin hangi tarafta gerçekleştiği ve ne kadar olduğuna ilişkin ellerinde bir veri olmadığını açıkladı. Bu verileri toparlayacak ve kamuoyuna sunacak bir raporlama çalışmamız hali hazırda vardır.