TOHAV'dan Halfeti’deki işkenceya dair rapor

  • 10:45 29 Mayıs 2019
  • Güncel
İSTANBUL - Halfeti’de 51 yurttaşa yönelik işkenceyi yerinde araştıraran TOHAV, raporunu tamamladı. İşkenceye maruz bırakılan ve görgü tanıkları ile ilgili yapılan görüşmlere dayanan raporda, yurttaşların ağır işkencelere maruz bırakıldığı, kadınların cinsel işkence ve cinsel saldırı tehdidine maruz bırakıldığına dikkat  çekildi.
 
Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), Urfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Dergili (Dêrto) Mahallesi’nde yaşanan çatışmadan sonra gözaltına alınan 51 yurttaşın emniyette işkenceye maruz bırakılmasını yerinde araştırdı. TOHAV Genel Başkanı Didar Erdem ve yönetim kurulu üyesi avukat Abdulkadir Karahan kentte yaptıkları araştırmanın ön raporunun tamamladı. TOHAV, hazırladığı raporda olay ve olay sonrası yaşananlar hakkında geniş bilgiler verdi.
 
25-26 Mayıs tarihlerinde Urfa Baro Başkanlığı, Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi, İnsan Hakları Derneği (İHD) Urfa Şubesi, Urfa TEM’de gözaltında tutulan yurttaşların bir kısmı ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan bir kısım yurttaş ve görgü tanıkları ile görüşmeler gerçekleştirdi. Şüpheli konumundaki işkence ve kötü muameleye uğrayan yurttaşların gözaltı sürecinde işkence ve kötü muamele uygulamalarının devam ettiğinin tespit edildiği belirtilen raporda, görüşülen yurttaşların isimlerinin gizli kalmasının talep edildiğini, talep doğrultusunda raporda kişilerin isimlerine yer verilmediği ifade edildi.
 
Raporda, Urfa Barosu yönetimi ve Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi üyeleri ile yapılan görüşmeye geniş yer verilerek şöyle aktarıldı: 
 
“Avukatların mesleki faaliyetlerinin yerine getirilmesine pratik engeller konulduğu ifade edilmiştir. Baroca atanan zorunlu müdafilerin dahi zaman zaman kolluk tarafından engellenerek gözaltına alınan ve haklarında adli işlem yapılan müvekkilleri ile görüşmelerinin engellendiği vurgulanmıştır. Özel müdafi olarak dosyayı takip eden bir kısım avukatın müvekkilleri ile ifade işlemine katılmasını engelleyici biçimde özel müdafiye bilgi verilmeksizin dosyaya barodan zorunlu müdafi talep ettikleri bu suretle kişinin müdafi seçme hakkına engel olunduğu belirtilmiştir.
 
‘Avukatlar kriminalize ediliyor’
 
Baro mensuplarının ‘Her avukatın yalnızca bir şüpheli ile görüşebileceği ve bu görüşmenin de polis nezaretinde gerçekleşebileceğine’ dair dayatmalara maruz kaldıklarını belirtmiştir. Avukatların görevlerini icra etmeleri nedeniyle kriminalize edildiklerini ve bu nedenle tehdit ve baskıya uğradıklarını, bu konularla ilgili Cumhuriyet Savcılığı ve diğer adli merciler önünde yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığını belirtmiş, özellikle cezasızlık politikası sebebi ile işkence ve kötü muamele vakalarında giderek artış yaşandığını beyan etmişlerdir. 
 
‘İşkence ve körü muamele devam ediyor’
 
Urfa Barosu olarak, en başından itibaren gerek üyeleri gerekse yönetim bazında, Halfeti ilçesinde yaşanan olayları yakinen takip ettiklerini, çok ciddi işkence bulguları tespit ettiklerini, bu konu ile ilgili soruşturma makamları ile görüşmeler yaptıklarını ancak hali hazırda işkence ve kötü muamele iddiaları ile ayrıca bir soruşturma başlatılmadığı gibi fiilen hiçbir önlem de alınmadığını, işkence ve kötü muamele uygulamalarının da hali hazırda devam ettiğini beyan etmişlerdir.”
 
‘İşkence maruz bırakılmada artış var’
 
Raporda yer verilen  İHD Urfa Şubesi’nin aktarımına göre ise, Urfa’da son yıllarda gözaltına alınan yurttaşların işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığı vakalarında artış olduğu vurgulandı. İHD Urfa Şubesi’nin, Halfeti’de yaşanan olayı en başından itibaren takip ettikleri söylenerek işkence ve kötü muamele uygulamasının ciddi boyutta olduğunun beyan edildiği kaydedildi.
 
‘İşkence izlerine tanıklık ettik’
 
Raporda, soruşturma dosyasında müdafilik yapan hukukçular ile gerçekleşen görüşmede de gözaltına alınan 24 yurttaşın, 24 saat boyunca avukatları ile görüştürülmediğini, bu sürecin dolmasının ardından gözaltında bulunan kişilerle yaptıkları görüşmelerde bu kişilerin vücutlarında işkence izlerine tanık olduklarını beyan ettiklerinin altı çizildi. Görüşmelerin kayıt altına alınması ve kişilerin görüşmeden sonra yeniden işkence uygulayanlarla yalnız kalacak olması sebebi ile müvekkillerinin kendilerine detaylı açıklama yapmak ve iddialarını dillendirmekten korktuklarını beyan ettikleri ifade edildi.
 
Raporun devamında şunlar kaydedildi:
 
“Avukatlar, gözaltındaki müvekkillerinin devam eden işkence ve tehdit nedeni ile baskı altında ifade vermek zorunda bırakıldığını belirtmiştir. Müvekkillerinin maruz kaldıkları işkenceyi ifade ettiklerinde, kolluk görevlileri tarafından daha fazlasını yapmakla tehdit edildiğini ve hatta işkenceye uğradığını belirten bazı mağdurlara bu sebeple yeniden işkence yapıldığını beyan etmişlerdir. Avukatlar Şanlıurfa Barosu ve kendilerince Başsavcılık ile görüşme yapıldığını ancak bu konuda etkili bir inceleme ve soruşturma yapılmadığını beyan etmişlerdir. İşkencenin devam ettiğini, kişilerin işkence gördükleri merkezde tutulmaya da devam edildiğini belirtmişlerdir. 
 
‘Başlarına çuval geçirdiler’
 
Müvekkillerinin kendilerine, ellerinin arkadan kelepçelenerek yere yüzüstü yatırıldıklarını ve bu şekilde saatlerce bekletildiklerini, bu esnada uzun bir süre tekme ve tokat ile ayrıca darp edildiklerini, silah kabzasıyla defalarca kendilerine vurulduğunu, emniyete götürüldükten sonra da işkencenin devam ettiğini, başlarına çuval geçirildiğini ifade ettiğini anlatmışlardır. Avukatlar, gözaltındaki bir kısım müvekkillerinin vücutlarına ve cinsel organlarına cihazla elektrik verildiğini beyan ettiğini, beyanı doğrular şekilde yanık izlerinin kendileri tarafından da tespit edildiğini ifade etmişleridir. 
 
‘Can güvenlikleri yok’
 
Gözaltında bulunan kişilerin psikolojik şiddete ve hakarete uğradıklarını ve can güvenliklerinin bulunmadığını vurgulamışlardır. Müvekkillerinin uğradıkları şiddeti sorgu hakimliğinde ifade etmek isteseler de bunu ancak bir daha TEM’e geri götürülmeme koşulu ile ifade edebileceklerini, aksi halde emniyete geri götürüldüklerinde daha ağır işkenceye maruz kalacaklarından korktuklarını beyan ettiklerini aktarmışlardır. Müdafiler avukatlık görevini ifa etmeleri sebebi ile risk altında olduklarını, kolluk görevlileri tarafından gözaltına alınmak ile tehdit edildiklerini ayrıca tarafımızla paylaşmıştır.”
 
Gözaltı işlemlerine tanık olan yurttaşlarla yapılan görüşmelere de yer verilen raporda, görüşmecilerin akratımları ise şöyle:  
 
“Yakınının gözaltına alınmasına şahit olan 15 yaşındaki bir çocuk, yakalama işlemi yapılan yakını ile Kürtçe konuştuğu için polis tarafından tekmelenerek darp edildiğini ifade etmiştir. Bir diğer tanık, ayırım gözetilmeksizin kolluk tarafından yakalaması yapılan herkesin ters kelepçe yapılarak yere yatırıldığını, saatlerce dışarıda yerde bekletildiğini paylaşmıştır. Yakalama işlemine tanık olan ve görüşülen başka bir kişi, gözaltı esnasında kolluk görevlilerince şahıslara ağır hakaretlerde bulunulduğunu, yerde arkadan kelepçelenerek yüz üstü yatırıldıklarını, uzun bir süre bu şekilde tutulduklarını, bu esnada kolluk görevlileri tarafından yerde yatar vaziyette olan şahıslara ağır şiddet uyguladığına doğrudan şahit olduğunu, işkencenin saatlerce sürdüğünü beyan etmiştir.
 
Gözaltına alındıktan sonra serbest kalan kişiler ile yapılan görüşmelerde, kişilerin ağır işkenceye maruz kaldıkları, gözaltı esnasında elleri arkadan bağlanıp, yüzüstü yere yatırılarak saatlerce bekletildikleri ve defalarca tekmelendikleri, silah kabzaları ile kendilerine vurulduğu, emniyette de defalarca darp edildikleri, vücutlarına elektrik verildiği, hakarete uğradıkları ve tehdit edildikleri, sağlık raporu için götürüldükleri hastanede hekim-hasta mahremiyetinin sağlanmadığı ve polis refakatinde muayene yapıldığını, işkence izlerinin sağlık raporuna yazılmadığını, serbest kaldıktan sonra da sağlık raporu almak için ildeki hastanelere gittiklerinde doktorların rapor vermekten çekindiklerini, bu nedenle başka illere gidip sağlık raporu almak zorunda kaldıklarını tarafımıza iletmişlerdir."
 
‘Görüşmeden yarım saat önce kaba dayağa maruz kaldım'
 
Yapılan ilk görüşmede görüşülen kişi, görüşmeden bir gün önce gözaltına alındığını, kişi ile görüşme talebimiz kolluk görevlilerine aktarıldıktan sonra, kişinin görüşmemizden yarım saat kadar önce dahi, heyetimizin bekletildiği sırada kaba dayağa maruz kaldığını, odanın karanlık olması sebebi ile kimler tarafından işkence uygulandığını göremediğini, işkence sırasında ifade vermek için zorlandığını yine yakalama işlemi sırasında da işkenceye maruz kalarak elleri ters kelepçelenerek yüz üstü yatırıldığını ve bu şekilde sırtına basıldığını, hakarete uğradığını ve tehdit edildiğini ifade etmiştir. Kişinin burun kısmında şişlik ve kızarıklık olduğu heyetimizce gözlemlenmiştir.
 
‘Yürümekte zorluk çekiyordu’
 
65 yaşında duymada ve kendini ifade etmekte güçlük çeken erkek bir şahıs ile yapılan görüşmede, şahsın yüzünde ve kafasında dikiş izlerinin olduğu, sol yanak ve sağ göz altında morluk bulunduğu, kişinin tedirgin olduğu, gömleğinin parçalanmış olduğu ve üzerinde kurumuş geniş kan lekelerinin olduğu, tek başına ayağa kalkmada ve yürümekte zorluk çektiği gözlemlenmiştir. Kişi gözaltına alındığı sırada yere yatırılarak darp edildiğini, tekmelendiğini, kurşun sesleri duyduğunu, kendilerine hakaret edildiğini, uğradığı işkenceden dolayı tüm vücudunun ağrı içinde olduğunu, yine getirildiği karakolda işkencenin saatlerce sürmüş olduğunu ifade etmiştir. görüşme odasına getirilirken yürümekte zorluk çektiği, kıyafetlerinin kan lekeli ve parçalanmış olduğu görülmüş, getirildiği esnada yürümekte zorlanan şahsa kolluğun ‘çabuk ol, hadi, yürü’ şeklinde bağırdığı görülmüştür. Görüşme sonrasında kişiye ailesi tarafından temin edilen kıyafetleri giyerek işkence delillerinin tespiti ve kaybolmaması için kan lekeli kıyafetler merkezde müdafi tarafından talep edilmiştir. Kolluk görevlileri kan lekeli ve parçalanmış kıyafetleri müdafiye vermeyi kabul etmemiş bu husus ayrıca tutanak altına alınmıştır.
 
‘Can güvenliğim yok’
 
Yapılan üçüncü görüşmede, görüşme odasına gelen şahıs ilk anda can güvenliğinin bulunmadığını ve korktuğunu ifade etmiştir. Kişinin avukatına şahsın parmak izine götürüldüğü bilgisi verilmiş olmasına rağmen, parmak izinin bir önceki gün alındığı ve avukatı ile görüştürülmemiş olduğu bilgisi paylaşılmıştır. Gözaltına alınırken ağzının bant ile bağlandığını, bu şekilde tekmelendiğini, darp edildiğini ve üzerine basıldığını, hakaret ve aşağılamalara maruz kaldığını, başına çuval geçirildiğini ifade etmiştir. Gözaltına alındığı ilk gün 3 kez işkenceye uğradığını ifade etmiştir. Elleri ve ayaklarının arkadan bağlanarak gömleğinin kafasına geçirilerek darp edildiğini ifade etmiştir. Gözaltında tutulduğu 3. Günde tüm vücudu çıplak şekilde cinsel organına elektrik verildiğini, toplamda 3 kez çıplak halde iken cinsel organına elektrik verildiğini, sırt üstü yatırılarak cinsel organına basıldığını ifade etmiştir. Kişinin yüzünde morluklar ve burun bölgesi ve kemiğinde şişlik gözlemlenmiştir. Kişi burun içinde feci ağrıları olduğunu ifade etmiştir. Hastanede rapor alındığı sırada polisin de muayene odasında bulunduğunu bu nedenle korktuğu için işkence izlerini doktora gösteremediğini ifade etmiştir.'
 
‘Cinsel saldırı tehditi'
 
Gözaltında tutulan bir kadın, Kürtçe olarak yapılan görüşmeye ağlayarak başlamıştır. Kendi evinde yüz üstü yatırılarak, kulağının ve kollarının tekmelendiğini, evinde ve evinin bahçesinde darp edildiğini, getirildiği emniyette üst kata çıkarıldığı ve burada bütün vücuduna elektrik verildiğini, cinsel organına ve göğüs bölgesine defalarca elektrik verildiğini, sırtına vurulduğunu, hala bu ağrıların etkisi altında olduğunu ifade etmiştir. Hakarete ve aşağılamalara maruz kaldığını; cinsel saldırı ile tehdit edildiğini, ilk avukat görüşü gerçekleşene kadar işkenceye maruz kaldığını ve bu görüşmeden sonra işkencenin sonlandığını belirtmiştir. Emniyette ifadesinin Türkçe dilinde ve tercümansız olarak alındığını, kolluğa kendisini Kürtçe dilinde daha iyi ifade edebileceğini söylemesine rağmen tercüman getirilmeksizin Türkçe olarak ifade vermek zorunda bırakıldığı paylaşılmıştır.
 
‘İşkence anları dinletildi’
 
Bir diğer kadın ile yapılan görüşmede, silah seslerinin duyulmasının ardından evlerine baskın yapıldığını, evdeki herkesin yüzüstü yere yatırıldığını, ve bu şekilde iken aynı aileden bir kısım kişinin orada 5 saat boyunca işkenceye uğradığını, 1 kişiye 3-4 kişinin aynı anda vurduğunu, ardından ambulansın geldiğini ve bunun üzerine başını kaldırdığında eşini ve ailesindeki diğer erkekleri kanlar içinde tanınamaz halde gördüğünü, yakını ile birlikte götürüldüğü Birecik’teki hastanede de 1 saat boyunca yanında yakınının dövüldüğünü, polislerin doktorlara rağmen işkenceye devam ettiğini ve hiç kimsenin itiraz etmediğini ifade eden görüşmeci, fiziksel ve psikolojik şiddete uğradığı belirtilmiştir. Tem şubeye getirildikten sonra ayaklarına elektrik verildiğini söyleyen görüşmeci kadın, gözleri ve elleri bağlanarak üst kata götürüldüğünü, polisin burada kendisine işkence gören diğer kişilerin bağırış ve inleyişlerini dinlettiklerini, 2 kişinin işkence uyguladığına şahit olduğunu, inleyen kişiler arasında ailesinden kişilerin de olduğunu seslerden anladığını, polis tarafından yakınının adı verilerek biz ….’ya ne yaptık biliyor musun? Her şeyi yaptık, sadece tecavüz etmedik’ dediğini, avukatları ile görüştürülmediğini belirtmiştir."
 
Raporun son bölümünde, 18 Mayıs tarihinden itibaren Urfa’da insan hakları ihlallerine dair somut bulguların olduğu kanaatine varıldığı belirtilerek, işkence görenlerin koşullarının iyileştirilmesini sağlamak amacıyla acilen Birlrşmiş Milletler (BM) İstanbul Protokolü ile geliştirilen prosedürler uygulanması gerektiğine dikkat çekilerek şu tespit ve önerilerde bulunuldu:
 
*Devletler işkence ya da kötü muameleye ilişkin şikayetlerin ve raporların derhal ve etkili bir biçimde soruşturulmasını sağlamak zorundadır. Başta BM İstanbul Protokolü olmak üzere uluslararası sözleşmeler ile üstlenilen sorumluluk gereği soruşturma makamları tarafından, işkence iddialarına ilişkin derhal etkili bir soruşturma başlatılmalıdır. İşkence kamu görevlileri tarafından gerçekleştirildiğinden konu ile ilgili tarafsız özel bir soruşturma komisyonu da ayrıca kurulmalıdır.
 
*İşkence ya da kötü muamele gördüğünü iddia eden kişiler, tanıklar, aileler ve müdafiler her türlü şiddet tehdidi veya gözdağına karşı korunmalıdır. İşkence ve kötü muamele iddialarının muhatabı olan ve adı geçen soruşturmada yer alan tüm soruşturma makamları ve kamu görevlileri derhal soruşturmadan el çektirilmeli ve haklarında idari soruşturma başlatılmalı, işkence ya da kötü muamele görenler, tanıklar, aileler ve müdafileri üzerinde kontrol veya güç sağlayabilecekleri her türlü konumdan uzaklaştırılmalıdır.
 
*Gözaltında işkenceye uğrayan şahıslar derhal işkence gördükleri merkezlerden alınarak güvenli yerlere sevk edilmeli ve bağımsız ve yetkin heyetlerce İstanbul Protokolünde öngörülen gerekli tıbbi müdahaleler ve rehabilitasyon desteği sağlanmalıdır. Objektif ve tarafsız bir tıbbi heyet tarafından işkence izleri ve delilleri raporlanarak soruşturma dosyalarına esas olmak üzere korunmalıdır.
 
*Tanıklar ve işkence mağdurları tarafından gözaltında bulundukları sırada muayenelerini yapan hekimlerin meslek etik ve kurallarına aykırı davrandığı iddia edilmiş olmakla, Türk Tabipler Birliği ve Sağlık Bakanlığı tarafından ilgili sağlık personeli hakkında soruşturma başlatılmalıdır.
 
*TBMM tarafından derhal bir araştırma komisyonu kurulmalı yerinde inceleme yapılması için zaman kaybedilmeden harekete geçilmelidir.
 
*İşkence insanlık suçudur ve mutlak yasaktır. İnsan hakları örgütleri konuyu gündemine almalı, işbirliği içerisinde farklı uzmanlık alanlarından profesyonellerle bir inceleme heyeti oluşturulmalı ve olayın tüm yönleriyle aydınlatılması için gerekli incelemeler yapılmalıdır.
 
Raporun tamamına, "http://www.tohav.org/sanliurfa-hak-ihlalleri-on-raporu" adresinden ulaşabilirsiniz.