Şule'nin ardından bir yıl: Yargılanan yine kadınlar ve bedenleri oldu

  • 09:10 29 Mayıs 2019
  • Güncel
Dilan Babat
 
ANKARA - Ankara’da 29 Mayıs 2018 günü katledilen Şule Çet'in ölümünün üzerinden bir yıl geçti ve Şule hayatta olsaydı yarın yeni yaş yılını kutlayacaktı. Diğer kadın katliamları davalarında tanıklık ettiğimiz erkek yargı, yargılamayı bir kez daha sanıklar üzerinden değil katledilen kadın ve bedeni üzerinden yürütmeye devam etti. 
 
Hakime, “Efendim” dedi diye, kravat taktı diye erkeklere kepçeyle dağıtılan ceza indirimleri, hatta hiç ceza vermeme, ceza erteleme vs... Hakimin duruşma salonunda katil zanlısını “Hoş geldiniz, geçmiş olsun” şeklindeki tesellisi. Yıllardır adliye koridorları ve duruşma salonlarında tanıklık edilen "Bakire değildi" yazılan adli tıp raporları, "Sende kızına sahip çıksaydın" diyen sanık, "Gece o saatte erkeklerle ne işi vardı" diyen basın… Kadına yönelik suçlarda ülkenin dahası yargının ne durumda olduğu artık hepimizin malumu.  Haliyle kadınlar haykırıyor: “Erkek adalet değil, gerçek adalet istiyoruz.” Ne hikmetse bugünlerde en çok ihtiyaç duyulan ancak bir o kadar da kadınlara uzak bir kavram adalet. 
 
Şimdilerde erkek yargının gündeminde başka bir dava var: "Şule Çet Davası." Peki Şule Çet kimdir?
 
Şule, 30 Mayıs 1996 tarihinde İstanbul'un Gaziosmanpaşa Mahallesi’nde 2 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. İlköğrenimi İstanbul'da Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nda öğrenen Şule, daha sonra abisinin yanına Aksaray'a giderek Aksaray Kız Meslek Lisesi’nde tasarım okudu. Henüz 13 yaşında iken annesini kaybeden Şule, okul tatillerinin büyük bir bölümünü Giresun'da fındık bağında çalışan babası ve halasının yanında geçirdi. Baba İsmail Çet, annesini kaybettikten sonra Şule’yle olan ilişkilerine ilişkin, "Bir kız çocuğu için annesini kaybetmek kolay değil. Şule içinde kolay olmadı. Ama birlikte acılarımızı atlattık. Birbirimize her zaman destek olduk, annesinden sonra birbirimize sığındık, acılarımızı, mutluluklarımızı birlikte paylaştık" diyor. 
 
'Arkadaşımdı, arkadaştık'
 
2016 yılında Gazi Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı bölümünü kazanan Şule'nin öğretmen olma hayali vardı. Şule'nin mesleğine olan sevgisine ilişkin ise İsmail şunları belirtiyor: "Okumayı, bilgilerini küçük çocuklarla paylaşmayı seven biriydi. Şule bana 'ben Ankara'da yaşayacağım burada öğretmen olacağım' diyordu. Saygı duydum ve nerde mutlu olursa orada yaşamasını istiyordum. Kızımın bir şey istese lafını ikiletmeyen biriydim." Şule ile aralarında arkadaş ilişkisi olduğunu ifade eden İsmail, "Her akşam beni arardı o aramasa ben arardım. Sürekli konuşurduk, bir derdi olsa bana çekinmeden söylerdi. Arkadaşımdı, arkadaştık" diye de ekliyor. 
 
'Kızımı öldürdüler'
 
Tarih 28 Mayıs 2018'i gösterdiğinde Şule, daha önce kendisini işten çıkaran Çağatay Aksu tarafından iş yerine davet edildi. Çağatay'ın yanında arkadaşı Berk Akand da vardı. Ve 28 Mayıs'ı 29 Mayıs'a bağlayan gecede Şule cinsel saldırıya maruz bırakıldıktan sonra gittiği plazanın 20 katından atılarak katledildi. Şule'nin ölümüne "intihar" denildi ve kayıtlara "şüpheli ölüm" olarak geçirildi. Şule, 31 Mayıs günü İstanbul'da son yolculuğuna uğurlandı ve katledilmeseydi bu yıl 30 Mayıs’ta 24'üncü yaş günü kutluyor olacaktı. 
 
Yargı makamları aylar sonra kulak verdi
 
İsmail, her defasında kızının intihar etmediğini katledildiğini dile getirse de yargı makamları, buna aylar sonra tarihler 4 Temmuz 2018'i gösterdiğinde otopsi sonucun açıklanması ile anca kulak verdi. Otopsi raporunda Şule'nin ölümünden önce tecavüze uğradığı, kanında "uyumayı tetikleyen uyarıcı madde" bulunduğu, vücudunda boğuşma izleri, tırnak altlarında ise Çağatay Aksu'ya ait doku kalıntısı ve DNA bulguları tespit edildiği bilgilerine yer verildi. 14 Temmuz 2018 günü failler Çağatay Aksu ve Berk Akand, "cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" ve "cinsel saldırı" suçlarından tutuklandı.
 
'Sanıklar en ağır cezaları alsın'
 
Sonrasında Şule nezdinde tüm kadınlara yaşatılanlara hepimiz duruşma salonlarında tanıklık ettik. Duruşma salonlarında en büyük hakaretlere maruz kalan ancak yine de kızının katillerinin peşini bırakmayan baba İsmail, "Kızımın psikolojisi bozuk değildi" diyerek ortaya atılan iddialara cevap verdi, erkek yargı yüzünden her seferinden kendini ve kızını açıklamak zorunda bırakıldı. 
 
Duruşma salonlarında erkek aklının senaryoları…
 
Şule'nin katledilmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sanıklar hala ceza almadı ve yargıyı arkalarına alarak kendilerini aklamaya da devam ediyor. Öyle ki ikinci duruşmada sanık Çağatay Aksu takım elbisesiyle kalkıp, "Ben cezaevinde davranışlarımdan dolayı iki ödül aldım. Öyle bir şey yapsam o ödülleri almam cezaevi müdürü iyi insanları gözünden tanır" diyerek bildiğimiz hatta her gün tanık olduğumuz erkek aklının savunmalarını sıralama cesaretini kendinde bulabildi. Şule, hepimizden biriydi. Hepimizden bir parça taşıyan bir kadındı. Öğrenci iken çalışıp okul harçlığını çıkarmak isteyen biriyken, tecavüze uğrayıp bir plazanın 20'inci katından atılarak katledilen bir kadındı.
 
'Sanık kurduğu cümle nasıl öldürdüğünü özetliyordu’
 
Peki Şule'nin ölümünün ardından hazırlanan iddianame ne diyordu? Dosyanın seyri nasıl ilerledi?, Neler delil olarak sunuldu? ve Adli Tıp Raporları ne dedi? Bu sorularımıza dosya avukatı Umur Yıldırım cevap verdi. Umur, dosyanın seyrine ilişkin şu bilgileri aktardı: "Sanıklar her iki duruşmada da bir hikaye anlattı. Bu hikayede eldeki delillerin hiçbirinin uyumlu olmadığını ortaya koyduk. İlk celsede sanıkların telefonlarına da el konuldu ve bu telefonlar incelenmeye gitti. Telefonda bulunan videolar dosyaya girmiş ama bir anda dosyaya giren videolara bir şey oldu, videolar kaybedildi. Bu CD dosyalardan çıkarıldı. CD kaybolmadan izlediğimizde sanıkların olduğu ortam ve Şule'nin olduğu yerdeki farklıkları görebildik. İkinci celsede bütün farklılıkları ortaya koyduk. Pencerelerin açık olması, perdelerin kaldırılması, koltukların yerinin değişmesini hepsini delil olarak sunduk. Ve sanıkların bir hikaye anlattıklarını belirtik. Kayseri Erciyes Üniversitesi'nden aldığımız raporlarda onların anlattığı gibi Şule'nin düşmesinin imkansız olduğu raporunu sunduk. Şule'nin ayakkabısını önce attılar, apar topar bir temizlik yapmaya çalıştılar. Şule önce düşseydi ayakkabısı kolunun altında olmazdı. Şule'nin diğer ayakkabısının bağcıkları açılmış ve kendisinden uzak bir mesafede bulundu.  Bunların hepsi Mersin Üniversitesi Anabilim Dalı kanıtladı. 
 
Son celsede sanıklar savunma yapmadı, bizim üzerimize gelmeye başladılar. Sanıklardan 'kızına sahip çıksaydın' söylemi vardı. Bu 'sen kızına sahip çıkmazsan ben tecavüz edip öldürürüm' demektir. O zihniyetin nasıl öldürdüğünü nasıl tecavüz ettiğini o cümle ile anlattı.  Bugün sanık avukatlarının aldığı adli tıp raporunu hazırlayan doktorun neler yaptığını biliyoruz ki raporu hazırlayan, alkolü araba kullanırken ceza alan ve bu cezayı vermemek için kendisine 'kan tahlilleri temizdi' raporu alan birinden söz ediyoruz." 
 
‘Sonuç ya caydıracak ya da cinayetlerin önü açacak’
 
Şule dosyasında verilecek kararın kadınlar için büyük bir kazanım olacağını vurgulayan Umur, "Ya insanlarda 'evet yapıyorum yargılanmıyorum' düşüncesi oluşacak, ya da 'evet ben yapıyorum ama bir yargı var bu yargı peşime düşecek' düşüncesi olacak.  Sadece geçen sene 440 kadın cinayeti işlenmiş ve bildiğimiz dosyalardan sadece birkaç tanesi. Bu nokta da önemli. Buradan çıkacak sonuç ya caydıracak ya da cinayetlerin önü açacak. Bunlar domino taşı gibi önüne geçemesek diğerlerin önüne geçemeyiz. Şule'yi bir daha getiremeyiz ama bir Şule'nin önüne geçebiliriz" diyerek davadan çıkacak sonucun önemine işaret etti. 
 
Umur, sanık avukatlarının Şule'nin "bekareti" üzerine yaptıkları savunma ve mahkemeye sundukları raporu hazırlayan kişi hakkında da şikayette bulunacakları bilgisini paylaştı. 
 
'Bir kadının yaşam biçimi tartışılıyor'
 
Şule'nin duruşmasını takip edenlerden biri de Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu. Duruşmaya yüzlerce kadının katılmasının umut verici olduğunu belirten Filiz, duruşma salonunda ve dışarıdaki izlenimlerine dair şunları aktardı: "O kadınların yüzünde şu ifadeyi gördüm; ‘Şule'nin yerinde hepimiz olabilirdik.’ Kendi özgür düşünceleri ile kendi bedenlerine sahip çıkarak, karar vererek yaşamak isteyen kadınlar. Bir yandan davada gördüğümüz şey, bu bir erkek olsaydı, bir erkek bir erkeği 20'nci kattan atmış olsaydı 'nasıl giyindiği, ne yaptığı, ailesinin sahip çıkıp çıkmadığı' gibi şeyler konuşulmazdı. Bir kadın olduğu için bunun alenen duruşma sırasında da konuşulduğunu görüyoruz."
 
'Sanki Şule sanıkmış gibi davranılıyor'
 
Davayı “kadın düşmanlığını gösteren ibretlik bir dava” olarak nitelendiren Filiz, "Şule sanki öldürülmemişte sanıkmış gibi davranılması daha çok can yakıyor. Umutlu olan şey kadınlar adalet istiyorlar, şiddetsiz bir yaşam istiyorlar. Bunu mücadele ederek kazanacağımızı biliyoruz. Bugün kamuoyu baskısı olmasaydı Şule Çet dosyasının üzerinin kapatılacağını da biliyoruz" ifadelerini kullandı. 
 
‘Sanıkların değil kadınların yargılandığı bir dava’
 
Bugüne kadar Şule'nin duruşmasını izleyen bir diğer isim ise Kadın Savunma Ağın'dan Buse Üçer. Bu davada sanıkların değil kadınların yargılandığını belirten Buse, "Şule'nin bekareti, ne iş yaptığı sorgulanıyor. Kimse orada bulunan 2 erkeği sorgulamıyor. Bu dava süreci bütün kadınları travmatize eden bir süreç oldu. Yıllardır kadınlar şiddete, tecavüze uğradı ve duruşmaya girdiğimiz zaman yine kadınların yargılandığını görüyoruz. Tarafsız bir yargılama süreci gerçekleşmiyor. Sanık avukatları Şule'nin aslında 'seks işçisi' olma ihtimalinden söz ediyorlar. Bu böyle olsa bile bir kadını öldürmenin kimsenin hakkı olamaz. Bunların hepsinin cezadan indirim almaya yönelik olduğunun farkındayız. Giydikleri takım elbiseyle de onların suçlu olduklarını biliyoruz. Sanıklar savunmalarında sürekli cinayeti nasıl yaptıklarını açık açık itiraf ediyor” diye belirtti. 
 
'Gerçek adalet talebinden vazgeçmeyeceğiz'
 
İktidar ve yargının kadınların öfkesinden korktuğunu ifade eden Buse, kadınların gerçek adaletin peşinde olduğunun altını çizdi. Davanın takipçisi olmaya devam edeceklerini vurgulayan Buse, "Şule'nin bir yılı dolacak. Bir yıl olmasına rağmen hala sanıklar ceza almamış ve sürekli belgeler eksik toparlanıyor. Kadın cinayetleri önemsenmiyor. Kadınlar bir direniş göstermese o davanın bir çözümü olmuyor. Kadınlar dirense de zaman zaman 'iyi hal' indirimleri yapılıyor. Şule'nin davasını unutturmaya çalışıyorlar. Bunu daha rahat indirim vermek için yapıyorlar. Her bir kadının yanındayız, dayanışmayı büyüteceğiz. Gerçek adalet talebini haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.