
İTO üyesi: Sürecin doğru yürütülmesi Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğu
- 09:06 27 Mayıs 2019
- Güncel
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile sonlandırılan açlık grevi ve ölüm orucu eyleminin ardından gözler uygulanacak tedavi sürecine çevrildi. Sürecin takipçisi olduklarını belirten İTO Yönetim Kurulu Üyesi İncilay Erdoğan, “Bundan sonraki sürecin doğru yürütülmesi Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm yetkililerin en büyük sorumluluğu” dedi.
İmralı’da tecridinin kaldırılması ve görüşmelerin başlatılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekilli Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018 tarihinde başlatılan ve zamanla tüm cezaevlerine yayılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla sonlandırıldı. 1 Mart itibariyle açlık grevindeki tutsak sayısı binleri bulurken, kritik evrede olan tutsaklara uygulanacak tedavi ile ilgili önemli noktalara dikkat çekildi.
İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyesi İncilay Erdoğan, açlık grevi sonrası alınması gereken önlemler ve nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini anlattı. Başından beri süreci titizlikle takip ettiklerini dile getiren İncilay, “Bu sürecin bundan sonraki aşaması aslında direkt sorumluluk alanımız. Bundan sonraki sürecin doğru yürütülmesi Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm yetkililerin en büyük sorumluluğu” dedi.
6 ayı bulmuş bir açlık grevinin ardından sürecin tıbbi açıdan yönetilmesinin önemine dikkat çeken İncilay, “Örneğin birinci grup. Bunlar bizim çok önemsediğimiz bir grup. İçerisinde 30’uncu gününe yaklaşmış ölüm orucunda olan insanlar var. Bu iki gruba hassasiyetle bakılması gerekiyor. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı’nın birinci sorumluluğu bu sürecin mutlak suretle doğru yönetilmesidir” diye konuştu.
‘Sağlık Bakanlığı ile koordineli bir şekilde çalışmaya hazırız’
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) yıllardır açlık grevi konusunu bilimsel olarak takip ettiğini ve yaptığı çalışmalar sonucunda protokollerini yenilediğini kaydeden İncilay, taleplerinin bu protokollere mutlak suretle uyulması olduğunu dile getirdi. TTB’nin yayınladığı protokollere uyulmasını istediklerini vurgulayan İncilay, “Şuanda hastanelerde bulunan meslektaşlarımızın yanlış müdahale ederek suç işlemelerini engellemek gibi bir sorumluluğumuz da var. Herkesin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Biz de sürecin takipçisi, kolaylaştırıcısı, tüm sağlık çalışanlarının yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Sağlık Bakanlığı, sağlık müdürlükleriyle gayet koordineli bir şekilde çalışmaya, göreve hazırız” ifadelerini kullandı.
‘Üç grubun ayrı ayrı hassasiyetleri var’
Açlık grevi bitirilirken kritik noktalara değinen İncilay, şöyle devam etti: “Birincisi 6’ncı ayını geçmiş olması. İkicisi B1 vitamini alıp almadıklarını bilmiyoruz. Üçüncü grup ise ölüm orucunda olanlar. Üç grubun ayrı ayrı hassasiyetleri var. B1 vitamini hiç almamış gruba yapılması gereken ilk müdahale ile B1 vitamini alarak devam etmiş olanlar arasında farklar var. 6’ncı ayında olan ve 2’nci ayında olan kişiler arasında yine farklar var. Ölüm orucuna girenler zaten açlık grevindeyken ölüm orucuna dönüştüren kişilerdir. Daha kısıtlı ve sınırlı sıvı aldıklarını biliyoruz. Bu nedenle bunlar yönetilirken bu hassasiyetler gözetilmelidir. Açlık grevinde olanların bedenlerinin ağırlık kaybı da çok kritik. Bir açlık grevcisi kendisini moral olarak çok iyi hissedebilir, güçlü hissedebilir ama sonuçta vücudunda oluşmuş etkilerin farkında olmayabilir. Vücut ağırlığının yüzde 10’unu ve fazlasını kaybedenlerin kendilerinin riskte olduğunu bilmesi gerekiyor.”
‘Şekerli su kullanımına dikkat edilmeli’
Hastanelere sevk edilenlere dair de bilgiler veren İncilay, “Hastanelere götürülürken asla ve asla yüzde 5 desktroz (şekerli su) dediğimiz suyun saf takılamayacağını bilmeleri gerekiyor. Çünkü açlık denilince akla şeker gelir. Saf şekilde şekerli su takmaları demek B vitamini stokları yetersiz gelebileceği için onlarda Wernicke Korsakoff dediğimiz beyin hasarı yapabilir. Bu nedenle o sıvıları saf değil içerisine mutlaka 20 adet B Mix vitamini konularak verilmesi gerekiyor. Aksi taktirde dediğimiz gibi tam aksine zarar verici oluyor. Sağlıkçıların en önemli görevi önce zarar vermeme ilkesini unutmamaktır” dedi.
‘Kilo kaybı kritik nokta’
İncilay, hastaneye götürüldükten sonra her bir açlık grevi eylemcisinin ayrıntılı bir şekilde genel durumuna bakmaksızın muayenelerinin yapılıp B vitamini alıp almadıklarını öğrenilmesi, ilk ve son kilo ağırlıklarının bilinmesi gerektiğine dikkat çekti. Kilo kaybının çok kritik nokta olduğunu belirten İncilay, “Ayrıntılı bir şekilde kan değerlerine bakılması gerekiyor. Kalp ritimlerinin durumuna bakılmış olması gerekiyor. Kişiye özgü planlama yapmak gerekiyor. Bunların her birinin önemli olduğunu bilelim. Her bir açlık grevcisinin de bunun önemli olduğunu bilmelidir. Biz sağlıkçıların protokollere uyacaklarına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Bundan sonrası için süreç bitmiyor’
Eylemcilerin ağızdan beslenmeye başladıklarında az yemeye başlayarak yavaş yavaş artırması gerektiğinin altını çizen İncilay, “Bu kural çok önemli. Günler içerisinde arttıracaklar. Kesinlikle yağlı yememeleri gerekiyor. Şuanda onların farkında olmadıkları bir şey var. Sindirim sistemlerinde emilim gücü zayıfladı. O hücreler şuanda orada silikleştiği için emilim sorunu olacaktır. Vücut yağlardan yararlanamayacağı için hasar verecektir. Baharatlı, gaz yapıcı yiyeceklerden uzak durmaları gerekiyor. Konserve, salamura gibi yiyecekler bunlara dahildir. Kızartma, ızgara gibi şeyler yerine buğulanmış, haşlanmış yemekler öneriyoruz. Öğünlerde, maydanoz, salatalık, roka, domatesi az oranda yine bir kibrit kutusu kadar yağsız peynir ve çökelek tüketebilirler. Şişkinlik oluyor diyen insanlara önermiyoruz ama diğeri ayran içebilir, yoğurt tüketebilir. Rahatsızlığı olanlar laktozsuz süt tüketebilirler. Sebzelerin mutlaka iyi pişmiş olması gerekiyor. Kişiler ağızdan alımlarını yaparken onların daha çok basit şekerlerden kaçınmalarını istiyoruz. Nasıl tıbben ‘saf şekerli vermeyin’ diyorsak açlık grevinden sonrada yoğun şekerliden uzak dursunlar. Çikolata, çay şekeri, pekmez, tahin, bal, reçel gibi şeylerden uzak dursunlar. Bunların yerine daha çok tahıllardan şeker almalarını öneriyoruz. Çünkü onlarda birleşik dediğimiz basit olmayan sindirimi daha rahat yapabilecek şeker grubu var. Sulu kompostolar, baharatsız, salçasız çorbalar, baharatsız şehriye çorbası gibi yemekler alabilirler. Hastanelerden sonra cezaevine gideceği için bunların uygulanması konusunda da cezaevi yönetiminin titiz olması gerekiyor. Bu basit bir süreç değil. Cezaevi yönetimi ve onların danışacağı diyetisyenlerin olması gerekiyor. Bu sürecin bundan sonrasının da yönetilmesi çok kıymetli. Çünkü şuan için onlar bir şekilde bir hak talebinde bulundular ve bu süreci sonlandırdılar. Fakat bundan sonrası için süreç bitmiyor. Sürecin doğru, sağlıklı, onlara en az şekilde zarar verilmesi şekilde bitmesi hepimizin sorumluluğu. Bizler TTB olarak bu konunun takipçisi olduğumuzu bir kez daha söylüyoruz” diye vurguladı.
‘Marmara’da 800’ün üzerinde mahpus açlık grevinde’
İTO Yönetim Kurulu Üyesi ve Marmara Açlık Grevlerini İzleme Heyeti Üyesi Doktor Murat Ekmez ise, Marmara bölgesindeki hazırlıkları anlattı. 2 Mayıs’ta Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmenin ardından hazırlık yapmaya başladıklarını ifade eden Murat, şunları dile getirdi: “Açlık grevinin çözüme kavuşması konusu bizi de mutlu etti. Biz aslında 2 Mayıs’ta İmralı’da yapılan görüşten sonra hazırlık aşamasına geçtik. Yaklaşık 15 gündür açlık grevi bittikten sonraki süreci nasıl yöneteceğiz tartışmalarını yürüttük. Çünkü oldukça kalabalık bir sayı var. 3 binin üzerinde mahpus açlık grevinde. Marmara’da bu sayı 800’ün üzerindedir. Açlık grevleriyle ilgili ana süreci eskiden Adalet Bakanlığı’na bağlı birimler yönetiyordu ama şimdi Sağlık Bakanlığı bu işi yürütecek. O yüzden ilk başta Sağlık Bakanlığı’nın yerel birimleri olan sağlık müdürlükleri üzerinden bir çaba içerisinde olduk. Bu çabalar Türkiye’nin belirli yerlerinde sonuç verdi. Örneğin Van ve Diyarbakır’da arkadaşlarımız sağlık il müdürlükleriyle ve hastane başhekimleri ile görüşebildiler.”
‘Bu birkaç gün bizim açımızdan kritik günler’
İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyükşehirlerde tutsakların hangi hastanelere götürüleceğini henüz netleştiremediklerine dikkat çeken Murat, “İstanbul’da Silivri, Bakırköy, Ümraniye ve Maltepe’deki cezaevinde bulunan mahpuslar açlık grevinden çıktıklarında hangi hastanelere götürülecekler bununla ilgili henüz sağlıklı bir iletişim kuramadık. Marmara’da biz Açlık Grevlerini İzleme Heyeti olarak zaten sürecin içindeydik. Bu konuda İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ile görüşmeye çalıştık. Görüşme taleplerimize yanıt alamadık. Burada açlık grevi için iki kritik aşama var. Hastaneler ve 112 gibi birimleri üzerinden ilerliyor. Biz 112 birimlerinin komuta merkeziyle iletişim kurduk. Bu kritik aşamada mahpuslara müdahaleler konusunda elimizdeki broşürleri, bilgileri kendileriyle paylaştık. Hastane ayağında henüz İstanbul için bir iletişim kuramadık. Çünkü mahpusların hangi hastanelere götürülecekleri noktasına bir veriye sahip değiliz. Bugün de yine 112 aracılığıyla bir iletişim kurduk. Ama onlar da mahpusların hangi hastanelere yönlendirileceklerine dair bir bilgiye sahip değiller. Fakat biz SES ve İTO üye hekimler üzerinden sürece müdahil olacağız. Sadece İstanbul için değil Marmara bölgesindeki tabip odalarıyla iletişim kurduk. Bütün bu yönetim şemalarını algoritmalarını onlara da gönderdik. Bu birkaç gün bizim açımızdan kritik günler. Bu kadar uzun süreli açlık grevleri için ilk müdahaleler önemli. Biz bu aşamada bir sakatlık oluşmaması için çalışıyoruz” diye konuştu.