İHD'den Hükümete açlık grevleri çağrısı: Mahpusların haklı taleplerine kulak verin

  • 15:00 20 Mart 2019
  • Güncel
ANKARA -  İmralı tecridinin kaldırılması için devam eden açlık grevleri için Hükümetin acil olarak ayrıştırıcı söylemlerini bırakması gerektiğini belirten İHD Ankara Şubesi, "Açlık grevleri için insani bir politika üretmeli, akıl ve vicdan çerçevesinde tecride son vererek mahpusların haklı taleplerine kulak vermelidir" dedi.  
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, açlık grevleri ve 16 Mart gecesi Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Zülküf Gezen'in tecridi protesto amacıyla yaşamına son vermesine ilişkin şube binalarında basın toplantısı gerçekleştirdi.  Açıklamayı İHD Şube Eşbaşkanı Saliha Şahin okudu. 
 
'Gerek iktidar, gerek medya açlık grevlerine duyarlılık göstermemekte'
 
Leyla Güven'in açlık grevinin 133'üncü güne girdiğini ve aynı taleple cezaevlerinde açlık grevine başlayan ilk gruptaki 34 kişinin açlık grevi eylemin 95'inci gününe girdiğini hatırlatan Saliha, açlık grevinde olan tutsaklarda çeşitli sağlık sorunlarının başladığını belirtti.  Saliha, "Ancak binlerce insanın hapishanelerde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olmasına rağmen gerek iktidar gerek muhalif kurum ve kuruluşlar gerekse toplumun büyük bir kesimi gerekli olan duyarlılığı gösterememektedir. Açlık grevlerine ve tecride ana akım medyada yer verilmemekte, açlık grevlerine dönük basın açıklamaları ve protesto eylemleri şiddet kullanılarak engellenmektedir. Ve ne yazık ki çok haklı ve yasal olan tecridin kaldırılması talebi, konunun tarafı olan ilgili kurumların gündeminde dahi değildir" dedi.  
 
'Uluslararası sözleşmeler yok sayılıyor'
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 2011 yılından bu yana avukat ve 2015 yılından bu yana da ailesi ile görüşmelerinin engellendiğini ve ağır şekilde tecrittin uygulanmaya devam ettiğini belirten Saliha,  "Bu tecrit koşulları; Anayasal hak ve normlar, Uluslararası sözleşmeler yok sayılarak devam ettirilmektedir.  Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek için 8 Kasım 2018 tarihinde Leyla Güven'nin başlattığı açlık grevleri diğer cezaevlerindeki mahpusların katılımlarıyla yaygınlaşmıştır. 1 Mart 2019 öncesinde 344 kişi süresiz dönüşümsüz açlık grevinde iken 1 Mart itibari ile binlerce mahpusun açlık grevinde olduğu ifade edilmektedir" diye konuştu.   
 
'İnsanlığın utancıdır'
 
16 Mart gecesi Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde tecritti protesto etmek amacıyla yaşamına son veren Zülküf Gezen'in cenazesine yönelik yaklaşımlara da tepki gösteren Saliha, "Zülküf Gezen'in naaşı ailesine teslim edilmeyerek polis eşliğinde Diyarbakır'a getirilmiş ve gece yarısı ailesi aranarak, sınırlı sayıda aile bireylerinin refakati ile apar topar yine polis eşliğinde defnedilmiştir. Cenazeye katılım ve ertesi günü mezarlığı ziyaret, yine şiddet uygulanarak engellenmiştir. Zülküf Gezen'in yaşamını yitirmesi bir yana cenazesinde dahi uygulanan gayri insani muamele insanlığın utancıdır. Hiçbir hukuksal ve insani çerçevede değerlendirilebilecek bir uygulama değildir" ifadelerinde bulundu.  
,
'Hükümet acil olarak ayrıştırıcı söylemlerini bırakmalıdır'
 
Saliha son olarak, cezaevlerindeki açlık grevlerinde kalıcı hasarların önüne geçmek için bir an önce tecridin kaldırılması gerektiğine dikkat çekerek, "Tecrit uygulaması, kabul edilebilen bir uygulama olmadığı gibi bir işkence biçimidir. Açlık grevleri ile ilgili olarak uluslararası kamuoyunda oluşan hassasiyetin de ne yazık ki ana akım medya tarafından görülmesi de engellenmektedir. Hükümet; acil olarak ayrıştırıcı söylemleri bir kenara bırakarak uzun zamandır devam eden açlık grevleri için insani bir politika üretmeli, akıl ve vicdan çerçevesinde tecride son vererek mahpusların haklı taleplerine kulak vermelidir" diye konuştu.