Kadınlardan mektup: Sen yaşa Leyla, barışın yolu açılsın diye

  • 09:14 12 Mart 2019
  • Güncel
DİYARBAKIR - Yönetmen Dilek Gökçin ve yazar Ayşegül Devecioğlu 125 gündür açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven'e yazdığı mektupta, “Sen yaşa Leyla, insanlık dışı tecrit kalksın, barışın yolu açılsın diye biz daha çok mücadele edelim ki sen yaşa” diye belirtildi. 
 
Aralarında yazar, sanatçı ve siyasetçilerin de bulunduğu kadınlar, "Leyla'ya mektuplar" adıyla tecridin kaldırılması talebiyle 125 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven için geçtiğimiz günlerde bir kampanya başlattı. Leyla'ya ses vermek isteyen kadınlar, "Yaşamı dayanışmayla kucaklamalıyız" diyerek yazdıkları mektuplarda, Leyla'ya ilişkin dilekleri, anıları, duygularını dile getiriyor. Internet sitesinde yayınlanan mektuplardan birini de Yönetmen Dilek Gökçin ve Yazar Ayşegül Devecioğlu kaleme aldı. Dilek ve Ayşegül, daha önce de Leyla'yı evinde ziyaret etmişti.
 
Dilek Gökçin’in yazdığı mektup şu şekilde: 
 
“Sevgili Leyla, sizinle 2014 ya da 2015 yıllarında yüz yüze tanıştım, bu arada size siz demem aramıza bir mesafe koymak için değil, sadece saygımdan. İsterseniz ‘Leyla, sen benim canımın taa içisin’ diye okuyabilirsiniz. Şimdi, biraz ‘Kürt Siyasetinin Mor Rengi’ kitabında kendinizi anlattığınız bölümle devam etmek istiyorum. Bu mektup bir internet sitesinde yayınlanacağı için, sizi tanımayanlar da fikir sahibi olsun diye. ‘Yüzyıllar önce köklerinden kopartılmış ve İç Anadolu'nun çorak topraklarına sürgün edilmiş, her şeye rağmen asimile edilememiş, geçmişinin peşine düşen, köklerinin arayışını ve mücadelesini verirken kadınların özgürlük yolculuğu ile buluşan bir Kürt kadınıyım. 1964'te Konya'nın Cihanbeyli ilçesinde doğdum. 1994 yılından bu yana bir kadın, bir anne bir Kürt, bir feminist ve daha çok kimlikle var olmaya çalıştım’ diye tanıtıyorsunuz kendinizi.
 
‘Devlet ezberini bozmadı’
 
1994'te başlayıp, 2001 yılında profesyonel partide çalışma kararınız bugüne kadar büyük bir özveriyle sürdü. Kürt kadınların ağır bedellerle çok önemli kazanımlar elde ettiği mücadele tarihinde çok önemli bir yeriniz var. 24 Aralık 2009'dan 2014 Temmuz ayına kadar siyasi bir soykırımın sonucu olarak cezaevinde kaldınız. Ama bu sizi yıldırmadı, tahliye olduğunuzda daha güçlü katıldınız politik hayata. 24 Mart 2016'da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eşbaşkanı olarak seçildiniz. 24 Ocak 2016'da gözaltına alınıp, 28 Ocak'ta Afrin'le ilgili açıklamanızdan dolayı tutuklandınız. 24 Haziran 2018'de Hakkari HDP milletvekili olarak seçildiniz.  Devlet ezberini bozmadı, Enis Berberoğlu'na işleyen yasalar, Kürt kimliğinizden dolayı size işlemedi.
 
‘Devletin elini temizleme operasyonu’
 
7 Kasım’da ‘Siyasette, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın kadının siyasette yer alması perspektifinden esinlenerek aktif olarak yer aldım. Bugün Sayın Öcalan üzerindeki sadece bir kişiye değil, bir halka uygulanıyor. Tecrit bir insanlık suçudur. Ben de bu halkın bir parçası olarak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlıyorum’ diyerek bir eylem başlattınız. Bu eylem dalga dalga yayıldı. Şu anda sizin öncülüğünüzde başlayan greve cezaevlerinde ve dışarıda katılan 320 kişi var. 25 Ocak'ta tahliye edildiniz, bu hukuki bir karar değil, devletin elini temizleme operasyonuydu.
 
Sevgili Leyla çok özel günlerden geçiyoruz, bütün demokratik sesler kısılmış, adalet, hukuk ayaklar altına alınmış, toplumun üzerine ölü toprağı atılmış durumda. Yaptığınız eylemin, çok önemli, bu toprakların barış içinde yaşaması için bir çığlık olduğunu biliyor, size ve bu eyleme katılan tüm tutsaklara, eyleminize, çok saygı duyuyorum yine de size yalvarıyorum ne olur yaşayın. Size akıl vermek haddim değil, yaşayarak vereceğiniz mücadele, daha etkili olacak. Ve artık ‘siz’ demeyi bırakıyorum, canım arkadaşım biz sesinizi duyduk, çoğaltarak taşıyacağız. Ahdım olsun. Selam ve içten sevgimle.”
 
Ayşegül Devecioğlu ise şunları yazdı:
 
“Sevgili Leyla, bugün elime bir şeker geçti. Şu jelatine sarılı karamelli olanlardan, iki ucunda fiyonguyla. Yıllardır bunlardan görmemiştim. Sen göndermişsin, kadınlara gönderiyormuşsun. Şimdi yanımdaki masanın üstünde boyundan büyük görevler yüklenmiş bir ulak gibi duruyor. Şekere bakarken fotoğraflarda görebildiğim odayı, yattığın kanepeyi hayal etmeye çalışıyorum, seni o odada, o kanepenin üstünde halsiz de olsan zafer işareti yaparken canlandırıyorum gözümde. Şeker boyuna posuna bakmayıp seni taa buraya taşıdı.
 
Yüzüncü günü çoktan aştın, bu kadar uzun süre aç kalmanın insan bedenine ne yaptığını biliyoruz. Sen de biliyorsun. Bedenin de biliyor akıllı ve yaratıcı bir beden. Bir çocuk doğurmuş, mücadeleyi bilen, yaşamayı seven bir beden senin bedenin. Hücre hücre seninle birlikte direniyor. ‘Hayatı uğruna ölecek kadar seviyorum’ diyen sana ve yoldaşlarına ne söylenebilir.
 
Ama pes etmek istemiyorum, senden vazgeçmek istemiyorum Leyla, hiçbirinizden vazgeçmek istemiyorum, dünyanın iyiliği için. Dünyanın sizin gibi akıllı, onurlu yaşamı seven insanlara ihtiyacı var. Sen yaşa Leyla, insanlık dışı tecrit kalksın, barışın yolu açılsın diye biz daha çok mücadele edelim ki sen yaşa.”