
'Mobbing kadının tecrit edilmesine neden oluyor'
- 09:07 12 Mart 2019
- Güncel
İZMİR - Kadının işyerlerinde yedek iş gücü olarak görülmesi ve erkeğin yerini kapladığı düşüncesinin mobbinge daha çok neden olduğunu belirten Avukat Nasan Sakallı, “İşyerinden koparılan bir kadın sosyal hayattan da izole oluyor. Her türlü mücadelede olduğu gibi mobbinge karşı da örgütlü olmak gerekiyor” dedi.
İşyerinde psikolojik şiddet, taciz, baskı, dışlama ve yıldırma olarak tanımlanan mobbing, en fazla kadınların maruz kaldığı bir şiddet biçimi. Kişinin işyerinde tecrit edilmesi anlamına da gelen mobbing, kadının toplumdan ve sosyal hayattan uzaklaştırılarak, ev içine hapsolmasına neden oluyor. Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) avukatlarından Nazan Sakallı, kadının işyerlerinde yedek iş gücü olarak görülmesi ve bir erkeğin yerini kapladığı düşüncesinin mobbinge daha çok neden olduğunu dile getirdi.
'Patronların kaygısı işgücünden kar etmek'
Mobbingin siyasi görüş, cinsel kimlik, yaş ve etnik köken gibi nedenlerle uygulandığını belirten Nazan, "İşveren kadınların evlenmesi, hamile kalması, doğum yapması ile oluşan iş gücü kaybı ve tazminat gibi yükümlülükleri vermek istemeyebilir. Kadınlara yönelik davalar büyük oranda cinsel taciz, cinsel imalar veya sarkıntılık. Bunun dışında fiziksel güç kullanmak veya kullanmakla tehdit etmek de var" dedi.
‘İş Kanunu’nda tanımlanmıyor’
Yasalarda mobbinge dair bir düzenlemenin olmadığını, sadece eski tarihli başbakanlık genelgesinde işyerlerinde mobbinge karşı gerekli önlemlerin alınması konusunda uyarıların yer aldığını ifade eden Nazan, İş Kanunu veya kamu emekçilerine yönelik 657 Nolu Kanun’da da mobbingin tanımlanmadığını vurguladı. Genel olarak Yargıtay ve Danıştay kararlarıyla tanımlandığını belirten Nazan, "Daha önce olumlu kararlar verilirken, son yıllarda çalışanın hak elde etmesini zorlaştıran kararlar veriliyor. Mobbinge uğrayandan ispat bekleniyor. Bu da aslında devletin iş gücüne ilişkin yeni politikası olarak önümüzde duruyor" diye konuştu.
'Mobbing kadının tecrit edilmesine neden oluyor'
Erkeğin yerini kapladığı düşüncesi ve evde çalışma beklentisinin kadınlarda ayrıca yük oluşturduğunu belirten Nazan, intihara varan süreçler yaşandığına dikkat çekti. Kadınların erkeklerden daha fazla sorun yaşadığı için mücadele etmek yerine işyerini terke etmeyi tercih ettiğini aktaran Nazan, "Çünkü zaten onlara fazlalık oldukları empoze diliyor. Bir kadın için sosyal hayat ev dışında ancak iş yeriyle mümkün. Onu işten koparınca eve mahkum etmiş olursunuz. Ev ve işyeri dışında erkeklerin sosyal hayatı var ama kadınların bu şansı her zaman mümkün değil. İşyerinden koparılan bir kadın sosyal hayattan da izole oluyor" ifadelerini kullandı.
'Örgütlü mücadele gerekli'
Her türlü mücadelede olduğu gibi mobbinge karşı da örgütlü olmanın gerektiğini dile getiren Nazan, kadınların öncelikle kadın örgütleri ve sendikalarda örgütlenmesinin kıymetli olduğunu ifade etti. Hukuksal araçların dahi örgütlü bir şekilde kullanılması gerektiğini söyleyen Nazan, şöyle dedi: "TCK'da tanımlanan ayrımcılık, cinsel taciz, saldırı, şiddet, yaralama gibi suçlarda bu yolu kullanmaları gerekir. Haklı fesih sebebi manevi tazminat isteyebilirler. Bütün bu süreçler yıpratıcı ve uzun süreli. Bu nedenle de örgütlü bir biçimde hareket etmek önemli. Sendikalarda, kadın örgütlerinde örgütlenmek hem kadınların ellerini güçlendirecek hem kendilerini daha iyi hissedecekler."
'Devlet yükümlülüklerini tersine çeviriyor'
Mobbingin, ilk olarak Alman Federal Mahkemesi'nin aldığı bir kararla tanımlandığını ifade eden Nazan, "En temel uluslararası metin olan Avrupa Sosyal Şartı’nda 'Onurlu çalışma şartı' hem özel sektör hem de devlete çalışanların onurlu çalışma hakkının sağlanması ve bunun için zemin hazırlama yükümlülüğünü getiriyor. Bu aynı zamanda mobbinge uğrayan işçi karşısında devleti de bunun yapılmadığını ispatlamakla yükümlü tutuyor. İspat külfetini yapana ve denetlemekle yükümlü olana yani devlete yüklüyor. İçtihatlarımız mobbinge maruz kalana yapıyor. En önemli kaynaklar Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) ve uluslararası mahkeme kararları. Türkiye de bunların tarafı" dedi.