
Leyla Güven’e mektup: Yaktığın ışık koyu karanlığı dağıtıyor
- 11:56 11 Mart 2019
- Güncel
DİYARBAKIR - Açlık grevi eyleminin 124’üncü gününde olan Leyla Güven’e destek amacıyla bir mektup kaleme alan Bandırma 2 Nolu T Tipi Cezaevi’nde tutsak bulunan Cemil Yeğin, Leyla’nın kendi ışığını yaktığını ve gecenin koyu karanlığını dağıttığına vurgu yaptı.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride karşı başlattığı açlık grevi eylemi 124’üncü gününde devam ediyor. Tutsakların 16 Aralık 2018’de kademeli olarak başladığı eylem ise 1 Mart tarihi itibariyle tüm cezaevlerine yayıldı. Leyla’nın eylemine dışarıdan ziyaretlerle destekler sürerken, tutsaklar da kaleme aldıkları mektuplarıyla dayanışmayı büyütüyor. Leyla’ya bir mektup da Bandırma 2 Nolu T Tipi Cezaevi’nde tutsak bulunan Cemil Yeğin’den geldi. Dayanışma ruhuyla yazılan mektupları evinin en güzel köşesinde biriktiren Leyla, kendisine gelen mektupların bir kısmını ise bizlerle paylaşılmasını ihmal etmiyor. Cemil’in Leyla’ya gönderdiği mektup şu şekilde:
‘Koca bir güneş doğuyor tepemde’
“Zifiri bir karanlığın orta yerinde duruyor gibi buluyorum kendimi. Yönümü yitirmiş bir gece kuşu gibi savrulup duruyorum oradan oraya. Ellerimle karanlığın koynunu yokluyorum usul usul. Sanki derin bir uçurumun dibine yuvarlanacakmış gibi hissediyorum kendimi. Gözlerimin derinliğinde koyu bir karanlık. Rüzgârlar korkunç hikâyeler fısıldıyor kulaklarıma. Sonra ölüp yok olacağımı düşünüyorum. Bir anda koca bir güneş doğuyor tepemde. Berrak ve dolu dolu bir ışık parlıyor her yandan. Günlük güneşlik bir bahardayım ve yaşama sevinci doluyor içim. Bazen sarp kayalıkların arasından deli gibi akan bir ırmağın içinde gibiyim. Dalgalar beni koca koca kayalara çarpa çarpa sürüklüyorlar. Su damlacıkları çakıl taşları gibi çarpıyor yüzüme. Suyun ağırlığı ve akıntısı beni durmadan dibe doğru çekiyor. Kollarım yoruluyor önce. Sonra bedenim yavaşça sulara gömülmeye başlıyor. Batıp çıkıyorum bir iki. Tam kendimi salacakken bir dal görüyorum suyun ortasına uzanan. Toparlıyorum kendimi ve var gücümle tutunuyorum o dala. Kıyıya çıkıyorum. Nefes alıyorum, yaşıyorum.
‘Yaşamak ne kadar da güzel…’
Bir kasırganın ortasında kırbaç gibi inen bir rüzgâra karşı ayakta kalmaya çalışıyorum bazen de. Yüreğim iki dağ arasına sıkışmış gibi. Ciğerime dolan fırtına göğsümü patlatmak üzere. Düşünüyorum, kalkıyorum. Çaresizce bir kaya kovuğu arıyorum keskin fırtınada. Boğulmak üzereyim, neredeyse olduğum yere çökecek ölüme terk ediyorum bedenimi ve ilk şimşek çakısında küçük bir oyuk buluyorum ıssız dağ doğunda. Hızla atıyorum bedenimi o küçük yuvaya. Doyasıya soluyorum havayı. Nefes alıyorum ve yaşıyorum. Ne kadar da güzel yaşamak ve direnerek tutunmak hayata. Karanlığın ortasında bir kıvılcım gibi yaşamın umudunu büyütmek… İşte Leyla sen benim en koyu karanlığıma doğan güneş, boğulmak üzere olduğum o nehirde sıkıca tutunduğum dal, kasırganın ortasında sığındığım o küçük oyuksun… Şu karanlık ve buz gibi soğuk zindan duvarları arasından sana olan özlemle Merhaba demek istedim.
‘Kendi ışığını yaktın’
Sevgili Leyla arkadaş merhaba… Bizi ve insanlığımızı kurtaracak olan şey; bir şeyleri gerçekten kendi yüreğimiz ve kendi ellerimizle yaşamaya direnmeye başladığımızda, korkuyu, güçsüzlüğü, umutsuzluğu dayanak noktası yapan faşist rejimler yok olup gidecekler. Yeniden demokrasi, özgürlük, kardeşlik, akıl ve barış çizgisini sırtına geçirecektir. Ona boyun eğenler tekrar insan olduklarının farkına varacaklar. Geleceğin bilgeliğini geçmişin budalalıklarıyla silahlandırmayı bırakacaklardır.
Sevgili Leyla, sen kendi ışığını yaktın. Gecenin koyu karanlığı dağılıyor. Şimdi her ışık diğerine geçer, her ses çoğaltılmalı, ışığı gecenin karanlığında. Bu ses ve ışık artık nesilden nesile direnmenin türküsü ve halayına dönüşmesinin temennisiyle bu mektubumu noktalıyorum. Şayet bu bir nehirse ve bizler de bu nehirde akıyorsak mutlaka bir gün dalganın tepesinde yahut bir şelalenin coşkun dökümünde karşılaşır daha uzun sohbet ederiz. Kendine hepimiz için çok iyi bak. Yüreğin coşkun, gülüşün yıldızlar kadar ışıl ışıl olsun… Herkese selamlar. Arkadaşların selamları var. Umut ve dirençle kal… Selamlar saygılar…”
Cemil’in Leyla için kaleme aldığı şiir ise şöyle:
“Ben bir dağım
Üç kanat mesafesi, iki ırmak arasındadır başım
Heeey!
Güzel kadın elini uzatmaz mısın?
Mavi sularıma gelincikler gibi
Kanlı kokar tenim…
Ben bir dağım
Evet biliyorum! Bugün dudaklarında tükendi
Gecen de uzundu
Sana duyduğum özlemi sokaklardan, toplamaya gitti çocuklar
Başını kaldır ve kardeşçe bölüştür
Yüzüne düşen gülüşümü…
Ben bir dağım
Sesime dokunur hayatın tezgahı
O Sahra ne ki?
Benim adım Leyla!
Bedenimin kanatlarını kazdığım bahçeye gömdüm
Yaralanmış günler bütün renkleriyle yüreğimde
Dört nala vurmuş bir atlı gibi
Çağın atını mahmuzlar…
Ben bir dağım
Bulutları çekin üzerimden,
Güneşin kırılan kanadına aksın Leyla’nın
Çökmesin bir kış sessizce, sessizliğini örtmesin yüzlerimiz
Sessizlik zalimlerin nefesidir…”