
Atlas Arslan'la 'Babaannemin Kızkardeşleri' ve kadınlık halleri üzerine
- 09:11 3 Mart 2019
- Güncel
Dilan Babat
ANKARA - Kişer Pari Mama kitabında savaşı reddeden kadınları ele alan vicdani retçi Atlas Arslan, 4 yıl aradan sonra çıkardığı Babaannemin Kızkardeşleri'nde ise kimlikleri nedeniyle ezilen kadınların hikâyelerini ele alıyor. Atlas, kadın mücadelesinin parçası olan "kızkardeşlik" ruhunu kitabındaki hikayelerle yeniden gün yüzüne çıkarıyor.
"Kadınlar savaşın neresinde?", "Militarizm kadınların yaşamını nasıl etkiliyor?", "Kadınlar neden vicdani reddini açıklar?" sorularının cevabını Ermenice "İyi Geceler Anne" demek olan Kişer Pari Mama kitabında anlatan vicdani retçi Atlas Arslan, toplumda görülmeyen, kimlikleri yüzünden ezilmeye mahkûm edilen kadınların neden savaşı istemediklerini yazmıştı. 4 yıl sonra yeniden bir kitap çıkaran Atlas, kitabında bizlerin en çok ihtiyaç duyduğu "kızkardeşlik" duygusunu bir kez daha hatırlatıyor. Bu kitabı yazmasının en büyük etkenlerinden birisinin de babaannesinden aldığı kızkardeşlik ruhu olduğunu söyleyen Atlas'la hem kadın edebiyatı hem de kitabı üzerine konuştuk.
* Hikayelerini oluştururken yaşadığınız ortam, aile nasıl etkiledi? Nasıl bir ortamda büyüdünüz, ailede kadınların hikâyelerine nasıl tanıklık ettiniz?
Ankara'da "orta sınıf" diyebileceğimiz sıradan bir ailede büyüdüm. Ailem çok eğitimli ya da her konuda beni ya da kız kardeşimi yönlendiren bir aile değildi. Ancak toplumsal normları bize dayatan, baskıcı ve katı bir aile de değildi. Sanırım hem kız kardeşim hem de ben ailemizin bu noktasından tutup tırmandık. Ailemde bilinçli olmasa da kendiliğinden bir toplumsal cinsiyet eşitliğini hem küçük bir kız çocuğuyken hem de genç bir kadın olduğumda, evlendiğimde de hep hissettim. Bu noktada çok şanslı bir kadın olduğumu hep söylerim… Ve ailemde benden önceki tüm kadınların da bunu hissettiğini sanıyordum... Babaannemin bana anlattığı aile içi ve ailenin dışından kadınların hikayelerini anlamaya başladıktan sonra öyle olmadığını fark ettim.
Fakat o hikayelerde de acı, yokluk, ölesiye çığlık vs. yok. Onlar da bu toplumda her kentte, her yörede ve ailede kadınların gerçeklikleri aslında. Yani benim aile içinde ele alıp yazıp çizdiğim sizin söyleminizle tanıklık ettiğim kadın hikayeleri olağandışı değil, görülmemiş, duyulmamış hikayeler de değil…
* Daha önceki kitap vicdani retçi kadınlarla röportajlardan oluşuyordu. Şimdiki kitap yine kadınlık hallerini anlatıyor. Bundan sonraki çalışmalarınız da bu yönde mi olacak?
Evet. İlk kitabımda 21 ayrı kadınla röportajlar var. Bu kitap 8 röportaj ve birçok farklı kadın hikayelerinden oluşuyor. Muhabirlik yaptığım dönemlerde de daha çok kadın haberleri üzerine çalıştım. Sonrasında editörlüğünü yaptığım Kadınların Postası isimli haber sitesinde de kadın haberciliği ve Türkiye haberciliğinde, medyada kadın temsili üzerine yazıp çizdim. Dolayısıyla iki kitabım da kadınlar üzerine ve bundan sonra olan çalışmalarımda da bu böyle olacak gibi görünüyor.
* Kitapta öne çıkarmak istediğiniz neydi? Kız kardeşlik kavramı ne anlam ifade ediyor?
Tek bir başlık ve tek bir tema yok. Bu kitap çok basit görünse de 6 yıldır ince ince işlediğim bir çalışma. Öne çıkanlar ise, ilk olarak dili… Hep bildiğimiz, okuduğumuz kadın cinayetleri, şiddet, yok sayılış, taciz, tecavüz ve en kötüsü de kadının kendi varlığını yok sayması gibi konuları doğrudan ya da dolaylı 'flaş flaş' vermediğim gibi, bunu böyle veren tüm habercilik ya da yazım diline bir antitez olarak kadınların röportajlarını kaleme aldım. Usul usul, sakince ve onların gerçekliği içerisinde güçlü ve yaşama tutunan yanlarını ya da tutunmadan da öylece yaşayan yanlarını dinleyip yazdım.
Kitapta bir başka konu, genleri sorguladığım bir çalışma oldu. "Kadınların acıları bir sonraki kuşağa geçer mi?" bu soru beni kendi konfor alanımdan çıkarıp bir yerde yollara düşüren soru oldu.
Ben kız kardeşim Selen ile muhteşem bir çocukluk yaşadım. Hala da onunla ilişkim herkesten her şeyden farklıdır ki bir de üzerine onun kız bebeği Ada ile teyzelik eklendi… Fakat, kitaptaki "kızkardeş"lik kadın mücadelesindeki kadın dayanışmasının kızkardeşliğidir. Ve bunu biyolojik kız kardeşlikten ayırıp ayrı yazmak, kavramsallaştırmak istedim. Bu hassasiyetimse babaannemin kızkardeşlik bilinciyle bana aktarıldı. Babaannem için tüm kadınlar onun bacısı, hemşiresi, kardeşi, ahiretliği oldu. Ve yetişebildiği her yerde oldu. Şimdi hayatta olsaydı ona anlatmak istediğim ilk şey, "kirpiğin yere düşmesin kızkardeşim diyerek çoğalıyor artık kadınlar ve farkındalıkları giderek artıyor" olurdu.
Çocuktum ve komşumuz, babaannemin arkadaşı kocasından şiddet görmüş gecenin bir vakti sokağa fırlayıp babaannemin kapısını çalmıştı. O kapı o gece o kadına ardına dek açıldı. O gece o komşu kadının kocasına zehir oldu… Ve bu benim için muhteşem bir örnekti. İşte kızkardeş olmak ve bunu birleştirip kavram yapmak bu sahip çıkışlardan çıktı.
* Kadınların birbiriyle olan ilişkisi edebiyata nasıl yansıyor?
Bunun genel bir yansıması olduğunu düşünmüyorum. Edebiyat dediğimiz yazarın yaşam algısı, deneyimiyle doğru orantılıdır. Ben edebiyatı onun yaratıcısından ayrı düşünemiyorum. Edebiyat vardır "kadını kadının kurdu" eder, edebiyat vardır kadını kadının kızkardeşi yapar.
* Genç bir kadın olarak, sizi bu hikâyelere yazmaya iten şey nedir?
Bir hikayenin ardına düşmek, yakınlık ilişkisinden olduğu gibi (bu yakınlık kadın olmak, babaannem olması, üç kuşak öncesinin kadınları olması) bir yakınlığın bir benzerliğin, ortak yanların olmasa da yaşama, bütüne katacağın ve aktaracağın değerler olduğunu hissetmendendir.
Bir hikayenin ardına düşmek, o hikayenin içinde olmaktır. Bir kız çocuğu olarak, genç bir kadın olarak, bugün teyze yarın anne olarak ben yazdığım ve yazacağım hikayelerin hep içinde oldum olacağım. İçten bir bakışla onları ele aldım bundan sonra olanları da içten bir bakışla kaleme alacağım.
İki kitabımda da hiçbir hikayeye ya da kadına dışarıdan bakmadım, bir gözlemci bir raportör gibi yaklaşmadım. Hep o hikaye o kadın oldum…
* Bugün kadınların her alanda mücadele ettiği bir döneme tanıklık ediyoruz, Kadın mücadelesi edebiyata nasıl yansıyor?
Burada biraz tekrar olacak ancak söylediğim gibi bu edebiyatçıya göre farklılık gösteriyor. Çok sevdiğimiz isimlerden çok çok satan kitaplara baktığımızda açıkça şiddeti, tecavüzü pornografik bir dille yazmış. Ama bu dilin pornografik ve şiddeti yeniden üreten bir dil olduğunun farkında bile değil birçoğu… Deyim yerindeyse kaş yapacağım derken göz çıkarmak oluyor kimi zaman. Fakat bazı yazarlar ve kitaplar güç veriyor kadın mücadelesine, harekete geçiriyor, birbirimize sıkıca bağlıyor ve sokağa çıkarıyor bizi.
Bu haberler için de geçerli, çoğu gazete özellikle muhalif basın, kadın haberlerine yer vermeyi bilmiyor. Evet, gerçekten bilmiyor. Yer açıyor, haberi geçiyor ama "geçmese daha iyi olurdu" dedirten başlıklar görüyoruz.
* Kadınların birbirleriyle etkileşimi olan bu hikayelerin diğer kadınlara ulaşması, kadınların hikayelerinin ortaklaşması nasıl bir duygu?
Hikayelerin ortaklaşması, bu etkileşim; farkındalığı ve dayanışmayı da arttırıp ortaklaştırıyor. Birbirimizi daha iyi anlıyor, dinlemeyi seçiyoruz. Buna katkı sunmayı (bilmiyorum henüz böyle bir katkı sunabildim mi?) çok değerli buluyorum.
* Kadınlara bir çağrınız olacak mı?
Biz kadınlar kendi iç referanslarımıza kulak vermeliyiz. Bedenimiz, ruhumuz, kalbimiz ve zihnimiz tam ve bütün, işte bu bütüne inanmalı ve ne olursa olsun şüphe duymamalıyız. Toplumsal normlar, eril zihniyet bize sürekli kendimizi suçlu hissettiriyor. Bu görünmez şiddet bizi biz olmaktan çıkarıyor. Kendimizi suçlu hissetmeyelim. Hata değil deneyimlerimiz var ve biz o deneyimlerle muhteşemiz.
Bir de cephe açmak, düşman kılıp bir suçlu aramak, sonsuz nefret duymak, bizim içimizde açtığımız blokajlara ve çıkılmaz bir sarmala dönüşüyor. Belki biraz bu dönüşen sarmalları sevgiyle ve başka bir gözle, dille yeniden düşünmeliyiz.
Atlas Arslan kimdir?
Atlas Arslan,Ankara'da doğup büyüdü. Gazetecilik mezunu olan Atlas uzun süre muhabirlik yaptı. Ardından kadın derneğinde basın koordinatörü ve editör olarak çalıştı. Şimdi bir medya ajansında yaratıcı yazar ve editör olarak çalışıyor. Özel bir akademide etkili iletişim ve hızlı okuma eğitimleri veriyor. İlk kitabı 'Kişer Pari Mama' 2015 yılında okurla buluştu. Bir ay önce iki kitabı aynı anda çıktı. Bir tanesi ders verdiği alanda teknik sayılabilecek ancak kişisel gelişim kategorisine de girebilecek 'Hızlı Okuyorum Zamanı Yönetiyorum Çağı Kavrıyorum' isimli kitap diğeri 6 yıllık bir çalışma olan 'Babaannemin Kızkardeşleri' kitabı.