Prof. Nejla Kurul: Bu yıkım karşısında örgütlü durumu ortaya koymalıyız
- 16:49 2 Mart 2019
- Güncel
ANKARA - OHAL' in ikinci yılına ilişkin hazırlanan raporu ve bu dönemin yarattığı toplumsal yıkımı değerlendiren Prof. Dr. Nejla Kurul, “Bu yıkım karşısında örgütlü durumu ortaya koymamız gerekiyor" dedi.
Barış akademisyenleri ve Hukukun Üstünlüğü Platformu' nun ve OHAL döneminde mağdur olan diğer kesimlerin katılımıyla, ikinci yılında OHAL' in toplumsal maliyetlerine ilişkin “Mağdurlar için adalet” başlıklı rapor sonuçlarının değerlendirilmesine dair panel düzenlendi.
'Birçok katliama sessiz kalındı'
Panelin açılış konuşmasını Hakların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu yaptı. Ömer, OHAL' in ikinci yılında yaşananların topluma maliyetlerini incelediklerini ve 7 ay süren çalışmalarının sonucunda 993 sayfalık bir rapor oluşturduklarını aktardı. 3 bin 776 kişi ile görüşmelerin sonucunda oluşturdukları rapora ilişkin konuşan Ömer, "Bu raporu okuduğunuzda toplumda gerçekten çok ciddi bireysel ve toplumsal yıkımlar yaşandığını göreceksiniz. OHAL döneminde yaşananlara baktığımız zaman maalesef içinde yaşadığımız toplumun vicdanını kaybettiğini görüyoruz. Birçok yanlışa, katliama, cinayete sessiz kalındı" ifadelerini kullandı.
OHAL' in 2'nci yılında toplumda büyük bir değişimin söz konusu olduğunu dile getiren Ömer, "Raporumuza yansıyan KHK' li bir kişi diyordu ki 'hamaset derecesinde bir milliyetçiydim. Irkımdan, milletimden üstün olan bir şey yoktu, ama KHK dolayısıyla yaşadıklarım bana tüm ötekileştirilenlerle empati yapmayı öğretti. Şu an Kürtleri, Ermenileri çok daha iyi anlıyorum' bu sözler yaşanan süreci çok iyi anlatıyor" dedi.
'Türkiye toplama kampı durumunda'
Ardından söz alan Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu, 12 Eylül ve OHAL dönemini karşılaştırarak, hazırlanan rapora ilişkin şunları aktardı: "Bu dönem 12 Eylül'ü aşan hak ihlalleri yaşandı. 12 Eylül'ün yurt dışına iltica etmek zorunda bıraktığı insanların sayısı açısından bu dönem ikiye katlanmış durumda. Tüm kamu kurumlarından tasfiye edilen personel sayısı açısından 6'ya, basın yayın kuruluşları açısından 10' a, üniversiteler ve akademi açısından ise 50' ye katlamış durumda. Diğer bir yandan, Hitler döneminde muhalifler, belli kamplara toplamıştır ama bizler için tüm Türkiye toplama kampı durumunda."
'Bebekli annelerin ruh sağlığı bozuldu'
OHAL sürecinde ruh sağlığı etkilerine dair konuşan Prof. Dr. Hasan Herken ise, OHAL sürecinde en çok ruh sağlığı bozulan kesimin bebekli anneler olduğunu söyledi. Hasan "Bunu anne babadan ayrılan çocuklar takip ediyor. Üçüncü en çok etkilenen grup 10- 12 ile 15-16 yaş grubu çocuklar ciddi ruh sağlığı yaşıyor. Tüm bunlara rağmen uygulamaların devam etmesi, devlete karşı bir kin, nefret ortamı yaratıyor. Çocukları toparlamak mümkün değil yüzde 50 60 kayıp var" diye aktardı.
'İş tehdidi ile tacize maruz bırakılan kadınlar var'
OHAL uygulamalarında cinsel tacize maruz bırakılan pek çok kadın olduğunu dile getiren Hasan, "Okullarda müdürün atılanlar arasında kendi ismini yazmaması için tacizine razı olan kadınlar var, yine asistanını taciz eden üniversite hocaları var" dedi.
'Ortada hukuk cinayeti var'
Hazırlanan rapora ilişkin konuşan hukukçu Kemal Karanfil de, bu yıkımın karşısında şokta olduğunu belirterek, "Hitlerin bile yapamadığı uygulamalara imza atacak kadar nasıl bu kadar kin duyuyorlar. Bu dönemin en büyük kaybedenleri hukukçulardır. Biz savcı ve hakimler adalet dağıtmak için görev aldık. Hukuk geri geldiğinde en büyük cezayı bu dönem görev alan hakim ve savcılar olacaktır. Yapılanların bir hukuk cinayeti olduğunu görüyoruz. Anayasa işlemez hale getirildi. Kürsüde hakim olmaktansa zulme uğrayan insanlar arasında bulunmak daha büyük bir şeref” şeklinde konuştu.
'Politikleşme diline ve eyleme geçmek gerekiyor'
Prof. Dr. Nejla Kurul ise hazırlanan raporun tarihe ışık tutacağını vurgulayarak şöyle dedi: "İnsanın en kalıcı kimliği haksızlıkların karşısında olmak ve dur demeyi bilmektir. Sadece eyleme gitti diye Ankara katliamında insanlar öldü. Suruç ve Roboski' yi hatırlayın. Çocuklar bombalandı. İnsan bu süreçte her koşulda yasayabilmek gücünü görüyor, ama ahlaki bir biçimde yaşayabilmek. İktidarın zalimliklerinin karşısında kendi gücüne bakabilmek. Rapordaki acı insanların sesine değinmek isterim. Kürtlerin yaşadıklarını biz bu dönemde yaşıyoruz. Başka dillerden ama duygu ortak. Çocuğu intihar eden insanlar var. Bu yıkım karşısında örgütlü durumu ortaya koymamız gerekiyor. Öfkenin dilinden politikleşme diline ve eyleme geçmek gerekiyor."