
Leyla’ya mektup: Türk kadını olarak adımlarını adımlamam onur verici
- 09:57 28 Şubat 2019
- Güncel
DİYARBAKIR - Gebze Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve açlık grevi eyleminin 75’inci gününde olan Özlem Özdemir, açlık grevi eyleminin 113’üncü gününde olan DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’e yazdığı mektupta şöyle dedi: “Ben bir Türk kadını olarak, adımlarımın bu adımlarla birlikte ilerlemesinden onur duyuyorum. Keşke Türk ve Türkiyeli kadınlar olarak bu eylemde daha güçlü yer alıp destek verebilseydik. Bu açıdan eylemde yer alışımın Türkiyeli kadınları temsil etmesi boyutuyla farklı bir anlamı da var benim için…”
Gebze Kadın Cezaevi’nde tutsak bulunan Özlem Özdemir tecride karşı 16 Aralık 2018’de süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başladı. Özlem 75 gündür açlık grevini sürdürürken açlık grevi eyleminin 113’üncü gününde olan Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı (DTK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven için bir mektup kaleme aldı. Özlem dayanışma amaçlı kaleme aldığı mektupta Leyla’nın başlattığı direnişten güç ve moral aldıklarının altını çizdi.
Mektup şu şekilde:
“Geceyi çok uzun yaşadık ay karanlık sularda
Çözdük yaşadıklarımızla gizini, ki biliriz
Leyl ile başlayan her şey bir söylencedir
Ama yine de adı Leyla olsun sevgilimizin.
Sevgili Leyla…
İsminle başlayan ne çok şiir, türkü, aş var değil mi? Bu topraklarda he çağda bir Leyla muhakkak olmuş. Ki senden sonra da bir çok Leyla olmaya devam edecek. Ama işte bu kızılca kıyamet çağın Leyla’sı sensin. Nereden başlamalı bilemiyorum. Sen içerideyken de sana yazmıştım. (Sana hep yazmak istiyorum.) Seni hep merak ediyorum, ediyoruz. Biliyorum senin de aklın bizlerde. Bizim eylemde bugün 58’inci günümüz. Ama dedim ya güzel yoldaşım, biz seni merak ediyoruz. Hani bir söz vardı; “Başarı; doğru yerde, doğru zamanda, doğru adımı atmaktır” diye.Bana göre öncü de işte o doğru adımı atandır. Attığın adım bir öncünün adımıdır. Başlattığın eylem de doğru yerde ve doğru zamanda başlatılan bir eylemdir.
Buralarda seni tanıyan çok arkadaş var. Onlara seni soruyorum hep. Her arkadaşta güzel izler bırakmışsın yoldaşım. Seni ne güzel anlatıyorlar. Öyle bir yüreğin ve öyle bir cesaretin olmasa, o güçlü adımı nasıl atabilirdin ki. Sen eyleme başlamadan önce S. Zwein’in “ Yıldızın Parladığı Anlar” adlı kitabını okumuştum. Belki okumuşsundur da. Tarihteki kimi önemli olayları önemli karekterleri anlatmıştı. Yani onların yıldızlarının parladığı anları. O anlar öyle kısacık bir an ki, birininki bir anlık aşk, birinin ki unutulmuş bir kapı, kimininki birkaç saniye….
‘Sen yaşamın da eylemcisisin’
İşte o zaman epey düşünmüştüm. Çağlar devrilip çağlar açan olaylar ve kişiler o kısacık bir an’da yaratıyorlar yeniyi. Sonra senin eylemin… Sen de o anı fark ettim. O an’ın, o an’ın güzelliğinin ve büyüsünün yanı başından geçip gitmesine izin vermedim. Ve senin açtığın o kapıdan şimdi birçok yoldaşım –içeride, dışarıda- giriyor. O an büyüyor. Bizim yıldızımızın parladığı o an’ı da sen yarattın.
Güzel yoldaşım; seni ve eylemini ilk günden bu yana an be an takip ettim. Şimdi ben de eylemdeyim. Ama inan aklımız hep sende… Fotoğraflarda çok güzel görünüyordun. Direniş kadına ne kadar da yakışıyor değil mi? Yine verdiğin röportajları takip ediyorum. Anlaşılıyor ki süreçten hiç koparmıyorsun kendini… Duruşunla, mücadelenle, eyleminle kendi perspektifini oluşturuyorsun. Sen sadece eylemin eylemcisi değil yaşamın da eylemcisisin.
‘Zafer gününü görme umuduna tutunuyorum’
Eylemden önce, daha doğrusu eyleme ilk başladığm gün hep şunu söyledim kendime “Devrimin her aşamasını ve zafer gününü görmek istiyorum!” Ben hep buna tutundum. Hala da oraya tutunuyorum. O gün gelecek ve ben o günü görmek istiyorum. Görmesem de canım sağ olsun… Geçen gün sen de öyle diyordun. Sen de o günü görmek istiyorsun. Senin o söyleminden öyle büyük bir moral aldım ki…
Hevalcan,
Sen hep Kürt kadınlarından, Kürt annelerinden ve Kürt çocuklarından bahsediyorsun. Bir zamanlar Kürt kadınlarının öncülüğünde atılmış adımlar… Bir zamanlar da Kürt çocukları atmış o adımı. Şimdi bir Kürt anası atıyor o adımı ve kadınlar ve çocuklar o adımı takip ediyor. Ben de bir Türk kadını olarak, adımlarımın bu adımlarla birlikte ilerlemesinden onur duyuyorum. Keşke Türk ve Türkiyeli kadınlar olarak bu eylemde daha güçlü yer alıp destek verebilseydik. Bu açıdan eylemde yer alışımın Türkiyeli kadınları temsil etmesi boyutuyla farklı bir anlamı da var benim için…
Sevgili Leyla heval,
Newroza az kaldı. Bu seferki Newrozun anlamı bizim için daha büyük. Belki bu Newroz olmaz ama, kim bilir belki bir başka Newrozu hep birlikte kutlarız. Umarım seni sıkmamış, yormamışımdır. Yoldaşım seni sımsıkı kucaklıyor, öpüyorum. Moralin, güzelliğin devri daim olsun. Unutma, senden moral ve güç alıyoruz. Dirençle ve sağlıcakla kal yoldaşım…”
Özlem mektubunu E.Dickenson’ın “Başka Bir Sema Var” isimli şiiriyle sonlandırdı.
“Daima açık ve durgun
Farklı bir sema
Ve karanlığa rağmen
Değişik bir gün ışığı var orada.
Solgun ormanlar dert değil
Sensiz tarlalarla aldırış etme
Yaprakları yeşil
Bir küçük orman var yaz-kış
Ve parlak bir bahçe var kırağı
Ve donun asla uğramadığı
Solmayan çiçeklerin içinde
Arıların canlı vızıltısını işitirim
Gel gir bahçeme
Yalvarırım kardeşim!”