Foza Yusif: Kadının iradesi ve gücü olduğu sürece bu yol özgürlüğe kadar yükselir

  • 09:09 27 Şubat 2019
  • Güncel
Stêrvan Bêrîtan
 
QAMIŞLO - Kongreya Star Koordinasyonu üyesi Foza Yusif, Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan gelişmeleri ve buradaki kadın mücadelesine dair değerlendirmesinde, “Kadınlar 7 yıllık mücadelede çok sayıda kazanım elde etti. Özgürlük savaşı yürütülüyor ve bu ağır bedeller istiyor. Kadının iradesi ve gücü olduğu sürece bu yol özgürlüğe kadar yükselir” dedi. 
 
Kuzey ve Doğu Suriye’de Demokratik Suriye Güçleri (QSD) öncülüğünde DAİŞ’i bitirme operasyonunda sona gelinirken, siyasi açıdan dengelerde de her gün yeni adımlar atılıyor. Bir yandan Türkiye, Rusya ve İran’ın desteğini arkasına alarak Kuzey ve Doğu Suriye’ye operasyon hazırlığı yaparken, bir yandan da ABD güçlerini bölgeden çekme açıklamalarında bulundu. ABD son süreçte tutumunu değiştirerek güçlerinin Suriye’de kalacağı mesajını verirken, Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkanı İlham Ehmed’in ise ABD ve Fransa’da diplomatik görüşmeleri sürüyor.   
 
Kongreya Star Koordinasyonu üyesi Foza Yusif, Kuzey ve Doğu Suriye ekseninde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri ve yaklaşan 8 Mart’ı değerlendirdi. 
 
*Suriye’de yaşanan siyasi gelişmeler şuan hangi aşamada?
 
3 yıldır el-Esad rejimi ile Suriye’nin iç ve dış örgütleri arasında bir anlaşmazlık yaşanıyor. 2018 yılında dış devletler araya girdi. Bunun örneğini Efrîn ve İdlib’te gördük. Yine Dera ve Guta’nın durumundan sonra uluslararası devletlerin Suriye için nasıl bir anlaşmazlık içinde oldukları açıkça görüldü. DAİŞ bitme aşamasında ve birçok kişi Suriye’deki karışıklığın çözülmesini bekliyor. Fakat Suriye’deki karışıklığın çözülmesi göründüğü gibi çok da kolay değil. Çünkü birçok konuda henüz cevaplanmamış sorular var. EFrîn Türkiye’nin işgali altında, İdlib’te de belirsiz bir durum hakim ve Suriye’deki sorunların çözümü için de hiçbir siyasi çözüm de bulunmuş değil. Bu konulara cevap bulunmadan Suriye’deki karışıklığın bitmesi mümkün değil. 
 
DAİŞ’in bitmesi ile Suriye’deki sorunların çözüleceğini beklemek büyük bir yanılgıdır. Suriye rejimi ve uluslararası devletlerin Suriye’de kalıcı çözüme dönük projeleri yok. Sadece Kuzey ve Doğu Suriye yönetimlerinin kalıcı çözüme dönük projeleri var. Hiçbir devlet Suriye’deki karışıklığın giderilmesini istemiyor. Şimdiye kadar Cenevre, Astana ve Soçi’nin sonuçsuz kaldığını gördük. Köklü bir değişim olamadan ve Suriye’deki tüm siyasi oluşumların ve özerk yönetimlerin dahil olmadan bu karmaşıklık çözülmeyecektir. Uluslararası güçlerin amacı bölgedeki karışıklığı bitirmek değil aksine daha da derinleştirerek çözümsüz bırakmaktır. 
 
*QSD güçlerinin elinde çok sayıda DAİŞ çetesi tutuklu bulunuyor. Bu DAİŞ çetelerinin ait oldukları devletlere çoğu kez çağrı yapıldı. Peki neden bu devletler kendi vatandaşı olan DAİŞ’lileri almak için hiçbir girişimde bulunmuyor?
 
Evet çok sayıda devletin vatandaşı DAİŞ’in içinde yer aldı ve şuan çoğu kişi de QSD’nin elinde esir bulunuyor. Bu devletlerin esir çeteleri geri almama gerekçeleri var. Çünkü onlar ülkelerinin güvenliğini tehlikeye atmak istemiyor ve bu yüzden de onları almak için bir girişimde de bulunmuyor. Fakat özerk yönetimler alınmaları için çağrıda bulundu. Bununla ilgili henüz bir sorumluluk alan bir devlet olmadı. Şuan Suriye’de devam eden bir savaş var ve bunların güvenliğini sağlamak da oldukça zahmetli. Şuan sorumluluk sadece Doğu ve Kuzey Suriye yönetimlerine ait ama aslında bu sorumluluğun tüm devletlere ait olması gerekiyor. DAİŞ bittikten sonra her devletin kendi vatandaşına sahip çıkması ve kendi ülkelerinde yargılamaların yapılması gerekiyor. 
 
*DAİŞ şuan Cizre Fırtınası hamlesinde bitirilmek üzere. Siz bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
DAİŞ barbarlık ve insanlıktan uzak bir anlayışı kendinde barındırıyor. DAİŞ’e karşı amansız bir mücadele verildi. Bu savaşın ana merkezi Doğu ve Kuzey Suriye oldu. Bu savaşta oldukça ağır bedeller verildi. Bu bedelin karşılığı ise halkların barbarlıktan özgürleştirilmesi ve hep beraber barış içinde yaşaması oldu. Bölge halkı bunu QSD, YPG ve YPJ’ye borçlular. DAİŞ’e karşı savaş toprak ve halkın savunmasıydı. DAİŞ tüm dünyanın güvenliği için büyük bir tehditti. Bu da şu anlama geliyor ki insanlık adına DAİŞ’e karşı büyük bir savaş verildi. Şuan DAİŞ bitme nokrasına geldi. Kültür ve toplum üzerinde büyük tahribatlar yaşandı. Bunun düzeltilmesi uzun yıllar alacak. DAİŞ’in bitirilmesi tüm insanlık için büyük bir başarı ve kazanımdır. En büyük kazanım ise bölge halkının omuz omuza vererek birlikte mücadele yürütmesiydi. 
 
*Kadınlar DAİŞ’in bitirilmesinde nasıl bir rol oynadı?
 
Bu savaşta en dikkat çekici olan kadınların DAİŞ’e karşı ortaya koyduğu direnişti. DAİŞ kirli erkek egemen zihniyetini temsil ediyordu. DAİŞ’in başka bir tanımı da kadın düşmanı olması. DAİŞ tarafından kadınlara büyük saldırılar oldu. Fakat kadınların DAİŞ’e yönelik savaşı bunu boşa çıkardı. DAİŞ’in kadınlar üzerinde yaptığı Ortaçağ’da kadınlara yapılanın aynısıydı. Bu dönemde de kadınlar pazarlarda satıldı ve köleliğe rast geldi. Örneğin Şengal’de olanlar ve daha nice yerlerde DAİŞ’in barbarlığı ile yüz yüze kaldı. Fakat kadınlar buna sessiz kalmadı, YPJ çatısı altında yüzyılların intikamı alındı. 
 
Tüm kadınların bu kirli savaştan bir ders çıkarması ve kendini savunması gerekiyor. Kendini savunamayan köleliğe de açık olur. Kadınlar bu savaşta sadece askeri açıdan ön plana çıkmadı, siyasi alanda da büyük bir öncülük rolü de oynadı. Kadınlar yaşamlarının her alanında erkek egemen toplumdan intikamını aldı. Bu mücadele kadınlar için büyük bir miras olarak oldu ve kadınların buna sahip çıkması gerekiyor.  
 
*Türkiye’nin özellikle istediği güvenli bölge ne anlama geliyor? Suriye sınırı nasıl güvenli olabilir?
 
Türk devleti Suriye sınırında sözde bir güvenli bölge inşa etmek istiyor. Bu tüm devletlerin gündemine girmiş durumda. Özerk yönetim bu tartışmalardan uzak tutuluyor. Güvenli bölge inşa edilmek istenen yer aslında tüm uluslararası arenada güvenli olan bölge. Bölge halkı barış içinde yaşıyor şuanda. Güvenli bölge konusu Türk devleti tarafından bilinçli olarak gündeme koyuldu. En şiddetli çatışmalarda sınırlar bölgedeki sivil güçler tarafından korundu. Aslında Türk devleti sınır güvenliğini özerk yönetime borçludur. QSD, YPG ve YPJ olmasaydı şuan Türkiye’nin tüm sınırı DAİŞ’in elinde olacaktı. Fakat Türkiye’nin DAİŞ’ten yana rahatsız olmadığını herkes biliyor. DAİŞ Kobanê ve Gri Spi’deyken Türkiye güvenli bölgeden bahsetmiyordu. Erdoğan’ın amacı şu ki Suriye’deki savaşın ve karışıklığın bitmesini istemiyor. Suriye halklarının bir statüye sahip olmasını istemiyor. Güvenli bölgeden kasıt devletlerin kendi siyasi dengelerini korumaktır. Özerk yönetim de güvenli bölgeden yana. Sınırların güvenliğini sağlayacak olan da özerk yönetimlerdir. Sınırların güvenliği bölge halkları ile mümkündür. 
 
*Beşar Esad’ın Erdoğan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük adımlarına karşı tutumu nedir ve şimdiye kadar ne yaptı?
 
Suriye rejimi şimdiye kadar çözüm için pratik bir adım atmış değil. Suriye rejimi tarafından yapılan açıklamalar Suriye’yi daha da karışıklığa sürüklüyor. Suriye’de var olan sorunlar büyük sorunlardır ve basite alınacak türden değildir. Suriye rejimi ve devletlerin şunu sorması gerekiyor: Bu halk neden rejime karşı ayaklandı? Neden 7 yıldır Suriye’de savaş ve karışıklık var? Rejim daha önce bu toprakları yönetiyordu. Suriye şuan parçalanmış durumda. Suriye’nin bir parçası şuan Türkiye’nin elinde. Yüzbinlerce Suriyeli dış devletlere göç etti. Çözüm için de kökten bir değişim gerekiyor. Suriye rejimi 7 yıllık savaşta kendine bir ders çıkarmadı. Suriye’de birçok din, halk ve dil var. Bu da tek dil, tek bayrak ve tek dine mahkûm edilmemeli. Ama Suriye rejimi bunda ısrar ediyor. Sadece açıklama ve siyasi taktikler ile bu sorun çözülmez, pratik adımlar atılması lazım.  
 
*TSK ve ona bağlı grupların Efrîn saldırısı üzerinden bir yıl geçti ve her gün oradan kadınların kaçırılmasıyla ilgili haberler geliyor. Şimdiye kadar insan hakları örgütleri bunun için ne yaptı? Neden bir tutum ortaya konulmuyor?
 
İnsan hakları örgütleri maalesef ki Efrîn’e karşı sessiz. Fakat Efrîn’de insan hakları ayaklar altına alınmış durumda. Efrîn kendisine insan hakları kurumuyum diyen örgütler için büyük bir imtihan oldu. Efrîn’de insanlar katlediliyor, kadınlar kaçırılıyor, demografik ve coğrafik yapı değiştiriliyor ve bunların tamamı insan haklarına yönelik birer suçtur. Bunların uluslararası arenada kurulacak olan mahkemede yargılanması gerek. Türkiye’den hesap sorulması gerek. Buna sessiz kalan insan hakları örgütleri Türkiye’ye de ortaklık etmektedirler. Şuanda insan hakları örgütleri Efrîn’e karşı kör, sağır ve dilsizi oynuyor. 
 
*PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle Leyla Güven’in başlattığı eylem artık kritik aşamada. Kadınların bu eyleme karşı ne yapması gerekiyor?
 
Abdullah Öcalan şahsında aslında bir savaş ilan edilmiştir. İşkenceler uygulanıyor ve Kürtlerin tüm hakları yasaklanarak tüm insan hakları ayaklar altına alınıyor. Bugün Leyla Güven ve arkadaşlarının eylemini sadece Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ile sınırlandırmak yanılsamadır. Bugün Kürt halkı üzerinden kirli siyasetler yürütülüyor.  Açlık grevi direnişçilerinin eylemi tüm insanlık için faşizmi yıkmak adına canını ortaya koyma ve demokratik bir sistemin inşasıdır. Uluslararası arena da Kürtlere karşı yapılanlara sessiz. Kişilerden istenen direnişçilerin etrafında kenetlenmek ve direnişi dada da büyütmek. Direnişçiler Kürt halkının sesini duyurmaya çalışıyor. Kütlerin varlık ve yokluğu tartışılıyor. 
 
*Son olarak 8 Mart’a sayılı günler kaldı. Kadınların bu 8 Mart’ı nasıl karşılaması gerekiyor?
 
2019 8 Mart’ını kadınlar DAİŞ’e karşı başarı ve Leyla Güven ile arkadaşlarının direnişi ile karşılıyor. Kürt kadınlarının Mezopotamya’daki başarısı tüm insanlık tarihini de etkisinde bıraktı. Baharda kadınlar DAİŞ’e karşı olan başarılarını ilan edecek. Topraklarında olamayan Efrînli kadınlar da kutlamalara hazır. Kadınlar özgürlükleri için karar vermiş ve özgürlük yürüyüşünde ne bedel varsa vermeye hazır. Günümüzde kadın öncülüğünde bir toplum inşa ediliyor. Bu tüm kadınlar için büyük bir başarı. Tüm kadınlar Leyla Güven, YPJ ve Efrînli kadınların direnişi ile bu günlerini kutlamalıdır. Kadınların özgürleşme sorunları var. Bunun için de 24 saat direniş içinde olunması gerekiyor. Kadınlar 7 yıllık mücadelede çok sayıda kazanım elde etti. Özgürlük savaşı yürütülüyor ve bu ağır bedeller istiyor. Kadının iradesi ve gücü olduğu sürece bu yol özgürlüğe kadar yükselir.