‘Cinsel istismar yasasıyla suç vasfı değiştirilmek isteniyor’

  • 09:06 26 Şubat 2019
  • Güncel
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygula Merkezi üyesi Diren Elif Vurgun, AYM'nin müftülere nikâh kıyma yetkisine karşı yapılan itirazı reddetmesinin asıl amacının suç vasfının değiştirilip fiilen rıza yaşını 15 yaştan 12 yaşa indirmek olduğunu söyledi. 
 
5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 22'nci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, il ve ilçe müftülüklerine nikâh kıyma yetkisine karşı 23 Ocak’ta Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yapılan iptal kararı reddedildi. Müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi halinde çocuk yaşta evlendirilmelerin artacağı ve cinsel suçların gizleneceği uyarısında bulunan kadınlar, birçok yerde eylemlerle yasaya tepki gösterdi. AYM'nin, yasanın iptali için yapılan başvuruyu reddetmesi sonrası yeniden harekete geçen kadın örgütleri, yasanın geri çekilmesini istiyor. Konuya ilişkin değerlendirme yapan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygula Merkezi üyesi Diren Elif Vurgun, bu yasanın laikliğe saldırı ve uluslararası sözleşmelerle bağdaşmadığını söyledi.
 
‘Yasaya ilişkin propaganda yapılıyor’
 
AYM’nin verdiği ret kararına ilişkin konuşan Avukat Diren Elif Vurgun, “Cinsel istismar suçlarında suça maruz kalan çocuk ve faillerin evlenmesi durumunda cezanın ertelenmesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını öngören yasa tasarısı yeniden tartışmaya açılıyor. Bahsedilen yasa tasarısı ile cezaevinde bulunan istismarcıların tahliyesinin önü açılmaya çalışılırken, medya aracılığıyla hükümet tarafından bu konuda mağduriyet yaşandığına ilişkin propaganda yapılmak isteniyor” dedi.
 
‘Tartışmaya dahi açılmaması gerekir’
 
Zihniyetin ve yapılmak istenenin ortada olduğunu kaydeden Diren, İslam dininin referans alınarak yapılmaya çalışılan düzenlemelerin laikliğe saldırı olduğu ve bunun uluslararası sözleşmeler, evrensel hukuk ilkeleri ile insan haklarıyla da bağdaşmadığını söyledi. Diren, Türkiye’nin de taraf ve ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin 37. maddesi gereği erken yaşta zorla evlendirmelerin suç olarak düzenlenmesinin zorunlu olduğunu belirtti. Diren, “Bu konuyu suç olarak düzenlemek yerine hükümet istismarı meşrulaştırmaya yönelik adımlar atmaya çalışarak bunun için de medya organlarını kullanıp algıyı değiştirmek istiyor. Hukuken yasallaştırması kabul edilebilir değildir. Ayrıca tartışmaya dahi açılmaması gerekir” ifadelerini kullandı. 
 
‘Devlet çocuğun üstünlüğünü korumak zorunda’
 
Diren, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin 34. maddesi uyarınca sözleşmeye taraf devletlerin çocuğa yönelik her türlü cinsel sömürüye ve istismara karşı çocuğu koruma güvencesi sağlamakla yükümlü olduğunu hatırlattı. Devletin çocuğun üstün yararını korumak zorunda olduğunu vurgulayan Diren, devletin çocuğu korumak yerine istismarda bulunan erkeği koruduğu bir tasarıyı gündeme aldığının altını çizdi.
 
‘Çocuklarda travmanın önü açılıyor’
 
Yapılmak istenen düzenlemeyle suç vasfının değiştirilip fiilen “rıza” yaşının 15 yaştan 12 yaşa indirilmek istendiğini dile getiren Diren, uygulamada cinsel istismar söz konusu olduğunda çocuğun beyanının “Çocuk İzlem Merkezleri”nde (ÇİM) pedagog eşliğinde alındığını söyledi. Diren, “Ancak suçun tasnifi reşit olmayanla cinsel ilişki şeklinde belirlenirse çocuğun beyanı çocuk şubede alınabiliyor. Bu ciddi bir sıkıntının da önünü açıyor. Çünkü ÇİM’de uzman kişi olan pedagog eşliğinde alınması gereken beyanı polis alıyor. Böylelikle istismar durumu varsa bu ortaya çıkmıyor ortaya çıksa bile çocuğun uğrayacağı travmanın önünü açıyor” diye belirtti.
 
‘Laiklik ve eşitlik ilkelerine aykırıdır’
 
“Bu yasa, İslam dinine ait hizmetleri yürütmekle görevli olan müftülüklere evlendirme memurluğu yetkisi verilmesi ile evlenme törenine dini bir nitelik kazandırıyor” diyen Diren, “Sadece bir inanç grubu için evlenme törenine dini nitelik tanınmasının bireylerin inanç özgürlüğünü güvence altına alıyor. Devletin tüm inanç grupları karşısında tarafsız olmasını gerektiren laiklik ilkesine aykırı olduğu toplumdaki diğer inanç gruplarına böyle bir imkân tanınmamasının din ve vicdan özgürlüğü bakımından ayrımcılık oluşturuyor. İslam dinini referans alarak laikliğe aykırı yapılan her düzenleme kadınların kazanılmış haklarına saldırı niteliği taşıyor. Müftülüklere nikâh kıyma yetkisi verilmesi Anayasa’nın laiklik ve eşitlik ilkelerine aykırıdır” ifadelerini kullandı. 
 
‘Haklarımıza yönelik saldırılar devam ediyor’
 
Diren, ardından konuşmasını şu cümlelerle sürdürdü: “Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Türkiye’yi bu laiklik istismarından kurtarmanın vakti geldi’ dedi. Hemen ardından Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan, yoksulluk nafakasıyla ilgili olarak ‘Sen elin adamıyla evlen bende sana ödemeye devam edeyim. Sen elin adamıyla gayrimeşru yaşa bende sana her akşam içki paranı göndereyim. Var mı böyle bir şey’ dedi. Sonrasında YÖK Başkanı ise ‘toplumsal cinsiyet kavramı toplumsal değerlerimize uygun değildir’ dedi. Bu konuşmalar akıl almaz nitelikte konuşmalar. Sürekli haklarımıza yönelik saldırılar devam ediyor.”
 
‘Pes etmeden mücadelemize devam edeceğiz’
 
“Evlilik affı” yasa tasarısının getirilmeye çalışıldığını kaydeden Diren, kadınların verdiği mücadele sonucu geri adım atıldığını ancak hükümetin bunu yeniden gündeme getirmeyeceği anlamını taşımadığını söyledi. Diren, “Toplumun sosyolojik yapısını göz ardı ederek getirilmeye çalışılan, ayrıştırıcı, evrensel hukuk ilkeleri yerine dini referans alan laiklik karşıtı her türlü yasal düzenlemenin karşısındayız. Bizim yapmamız gereken pes etmeden, toplumun getirilmeye çalıştığı noktayı öngörerek hareket edip en genel anlamda insan hakları mücadelesine devam etmektir” dedi.