Açlık grevindeki İsmet Taş’ın annesi: Bir lokma bile yutamıyorum

  • 09:06 21 Şubat 2019
  • Güncel
Rengin Azizoğlu
 
İSTANBUL - 11 yıldır cezaevinde bulunan İsmet Taş, açlık grevinin 48’inci gününde. Anne Xezal Taş, tutsaklar için daha fazla ses çıkarılması çağrısı yaparak, "Bir lokma yesem yutamıyorum, aklıma oğlum geliyor. Canlarını bizim için feda ediyorlar. Kimse evinde oturmasın, herkes sokağa çıksın" dedi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in 8 Kasım 2018'de başlattığı ve onlarca cezaevine yayılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi katılımlarla devam ediyor. Eyleminin 106’ncı gününde olan Leyla Güven'in dışında farklı cezaevlerinde 300’ü aşkın tutsak aynı taleple eylemi sürdürüyor. 
 
Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi İnfaz Kurumu'nda bulunan İsmet Taş, açlık grevinin 48’inci gününde. 1989 doğumlu olan İsmet, 11 yıldır cezaevinde. Erzurum'un Pasinler ilçesinde doğan İsmet, ilkokul 5. sınıfa kadar okudu. Ailesinin durumundan kaynaklı istese de okuyamayan İsmet, çocuk yaşta lokantada çalışmaya başladı. 16 yaşında ailesiyle İstanbul'a göç eden İsmet, burada siyaset ile tanıştı. 
 
'2012'de 40 gün açlık grevinde kaldı’ 
 
İsmet'ten uzun süre haber alamadıklarını belirten anne Xezal Taş, 2008'de Hakkari'de tutuklandığını öğrendiklerini ifade ederek, "İsmet'in ısrarıyla İstanbul'a yerleştik. 15 yıldır da İstanbul'da yaşıyoruz. Taşındıktan 3 ay sonra İsmet mücadeleye katıldı. Hakkari'de tutuklanmış. Uzun süre nereye götürdüler haber alamadık. Daha sonra Van Cezaevi'nde olduğunu öğrendik. Ağır işkence ve baskılara maruz kalmıştı. Bir süre Muş Cezaevi'nde kaldı tekrar Van'a götürüldü oradan da Sincan Cezaevi'ne sürgün edildi. 2 yıldır da Tekirdağ Cezaevi'nde tutuluyor. 11 sene oldu tutuklanalı. Daha önce de açlık grevlerine katıldı. 2012'de 40 güne yakın açlık grevindeydi" diye konuştu.
 
'Yoğun hak ihlallerine maruz kalıyor'
 
İsmet'in kaldığı cezaevlerinde kötü muameleye maruz kaldığını kaydeden Xezal, "Tekirdağ Cezaevi'nde 2-3 aydır çok yoğun hak ihlalleri ve kötü muamelelere maruz kalıyor. Sıcak su vermiyorlar, haftada 3 gün koğuşlara girip eşyaları, kitapları dağıtıyorlar. Kitapları geri vermiyorlar. Şimdiye kadar şikayetlerini söylemeyen İsmet artık ne kadar arttıysa söylemek durumunda kalıyor" dedi. 
 
'Gözümüze uyku girmedi'
 
Açlık grevinin 7'nci gününde yapılan haftalık telefon görüşmesinde bilgi sahibi olduklarını ifade eden Xezal, "Çok üzüldük, gözümüze uyku girmedi. Biz de açlık grevine gireceğimizi söyledik ama sonraki hafta telefon görüşmesi yaptığımızda açlık grevine girmememizi söyledi. 'Ben kendi canımdan zaten vazgeçmişim siz bunu yapmayın' dedi. Ciğerdir evlat. Bir lokma yemek ağzıma koysam boğazımda tıkanıyor su ile yutabiliyorum, evladım aklıma geliyor. Açlık grevindekilerin hepsi benim çocuğum hepsine çok üzülüyorum" ifadelerini kullandı.
 
'Bu fedakarlığı bizim için yapıyorlar'
 
"Canlarını Sayın Öcalan ve bizim için feda ediyorlar" diyen Xezal, daha fazla ses çıkarılması çağrısı yaptı. Kürtlerin evinde oturmamasını ve sokağa çıkmasını isteyen Xezal, “Biz tutsak aileleri olarak istiyoruz ki haklarımız verilsin ve bu açlık grevi sona ersin" diye belirtti.
 
İsmet'in telefon görüşmelerinde moralinin yüksek olduğunu dile getiren Xezal, şöyle dedi: "İsmet her telefon görüşmesinde bana 'Siz de içeride kalmayın, dışarı çıkın, ayaklarınızın üzerinde durun, mücadele edin' diyor. Şikayet etmiyor. Her zaman 'Başaracağız' diyor. Şartlarını, yaşadıklarını söylemiyor hep umut veriyor. Ben onu teselli edemiyorum ama o beni ediyor." 
 
'Gün durma bekleme günü değil'
 
Yakını Sadık Tuğul da, İsmet'in cezaevinde yaşadığı hak ihlallerini dile getirerek, "Ortak kullanım alanına izin verilmiyor. Kitaplarını topluyorlar. Özel eşyalarına el konulmuş. Gazete verilmiyor. Hastaneye zamanında, düzenli götürülmüyor. İdareyle hiçbir şekilde görüştürülmüyor. Biz de idareye dilekçe vermek istedik ama idareyle görüşmemize izin verilmedi. Dilekçeyi verdiğimiz gardiyana sıcak suyun haftada iki kere yetmediğini söyledik bize 'Onlara iki gün bile fazla' dedi. Tartıştık. Verdiğimiz dilekçe yerine ulaştı mı bilmiyoruz" dedi.
 
‘Özgürlüğe olan inancı tam’
 
İsmetin durumunun ve moralinin iyi olduğunu aktaran Sadık, "Özgürlüğe olan inancı tamdır. Bu tecridin kırılacağını söylüyor. Dışarda olan arkadaşların, açlık grevlerini basın ve kamuoyuna duyurması gerektiğini belirtiyor. Bütün mücadele arkadaşlarına selamları var" diye belirtti. 
 
İsmet'ten mesaj var!
 
Dün yakınlarıyla cezaevinde görüşen İsmet, şunları aktardı: “Öncelikle direnen halkımızı, yoldaşlarımızı, bilgemizi ve öncümüz Leyla hevali en derin duygularımla selamlıyorum. Kendi alanımızda devam eden direnişe Can arkadaşla katıldık ve sürdürüyoruz. Tüm arkadaşların morali iyi ve herkese selamlarını yolluyorlar. İçinde bulunduğumuz sürecin hassas olduğu aşikar. Kim, nerede, nasıl, ne yapabiliyorsa, beklemeden yapmalıdır. Yapılacaklar açık ve nettir. Olması elzem olan derhal olmalıdır. Direniş özgürlüğün harcıdır. Bu anlamda gün bekleme, uzaktan izlemek, 'Hele ne olacak' deme günü değildir. Geçen süreçte direnen halkımızın gözünde görülen resim ve yüreğinde duyulan ses şuydu; ‘Artık İmralı işkence sistemiyle yaşamak istemiyoruz!’ Bu mesaj kesindi. Heval Leyla bu mesajı ilk hisseden oldu. Gereğini yaptı. Bu bir öz eleştiriydi. Bizlerin de öz eleştirisidir ki ardı sıra yürüdük.
 
‘Muzdarip Türk halkı da bize ve kendisine inanmalı’
 
Bugün kimin elinde ne geliyorsa onu yaparsa özlemi çekilen kucaklaşma çok yakın. Bizim için değil, kim ne yapıyorsa onurlu geleceği için yapacaktır, yapmalıdır. Biz kararlıyız, sonuna kadar eylemimizi sürdüreceğiz. Sonuç almaktan başka bir çare görmüyoruz. Çare direniş ve özgürlüktür. Öncelikle Önderimize halkımıza, insanlığa borcumuz var. Bu kararlılığımız ve inancımız şunu gösteriyor. Herkes böyle algılamalı. O çok güçlü görülen faşizm kalesi öyle sanıldığı kadar güçlü değildir. İçinden ses geldiğine bakmayın, kurumuş, çürümüş, yıkılmıştır. İbni Haldun, ‘Devletler ve toplumlar parasızlıktan değil ahlaksızlıktan yıkılır’ diyor. İşte o faşizm kaleleri ahlaksızlığın kaynağıdır ve ufak bir sarsıntı yerle yeksan edecektir. Bu anlamda hep birlikte halaya, direnişe durursak bu enkazı kaldırabiliriz. Buna inanıyoruz. Bu ahlaksız sistemden muzdarip Türk halkı da bize ve kendisine inanmalı. Bu özgürlük halayına omuz vermeli. Herkesi selamlıyor, direnişte başarılar diliyorum.”