Martina Anderson: Herkese uygulanan yasalar İmralı’da da uygulanmalı

  • 09:22 20 Şubat 2019
  • Güncel
DİYARBAKIR - Eyleminin 105’inci gününde olan Leyla Güven’i ziyaret eden İrlandalı Avrupa Parlamentosu Milletvekili Martina Anderson, Avrupa Birliği, CPT ve Avrupa Konseyi’ni harekete geçmeye çağırarak, “Türkiye Hükümeti kendi yasalarında yer alan maddeleri İmralı’da da uygulayarak tecridi sonlandırmalıdır. Bizler Leyla ve eylemdeki arkadaşlarının sesi olacağız” dedi.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, 7 Kasım 2018 tarihinde tutuklu yargılandığı mahkemede PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecride karşı açlık grevi eylemine başlayacağını duyurdu. 8 Kasım tarihiyle açlık grevine başlayan Leyla’nın eylemi 105’inci gününe girdi. Aynı taleple cezaevlerinde başlatılan ve peyder pey 300’ü aşkın tutsağın dahil olduğu eylemde devam ediyor. Avrupa’dan çok sayıda heyet ve parlamenter, Diyarbakır’a gelerek yaşanan süreci yakından takip ediyor. 
 
Bunlardan biri de 13 yılını cezaevinde geçiren İrlandalı Avrupa Parlamentosu Milletvekili Martina Anderson. Dün Leyla’yı evinde ziyaret eden Martina, ziyaret sonrası değerlendirmelerde bulundu. Martina, uluslararası kamuoyuna, Avrupa Parlamentosu’na, Türkiye yetkililerine ve İşkencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi’ne (CPT) yankılanan çığlığa kulak vermeleri noktasında uyarıda bulundu.  
 
’10 arkadaşımı açlık grevi direnişlerinde kaybettim’
 
1981 yılında 10 tutsak arkadaşının Kuzey İrlanda’da girdiği açlık grevinde yaşamını yitirdiğini belirten Martina, çok sayıda tutsağında o süreçte açlık grevlerini sürdürmeye devam ettiğini ifade etti. Martina, “O dönemle bu dönem arasında inanılmaz benzerlikler bulunuyor. O dönemde de 5 talep vardı ve bu taleplere karşı İngiliz Hükümeti tarafından adım atılmadı. Ben kendim 13 buçuk yıl boyunca cezaevinde kaldım ve cezaevlerinin nasıl bir yer olduğunu çok iyi biliyorum. İngiliz cezaevinden İrlanda cezaevine sürgün edilinceye kadar her şeye tanık oldum ve barış sürecinde serbest bırakıldım. Cezaevlerindekilerin barış süreçlerinde nasıl bir rol oynayabileceğini de çok iyi biliyorum. Bu nedenle eğer gerçekten bir barış süreci yürütülmek isteniyorsa devletin kendi yasalarını bile uygulaması yeterli olacaktır” dedi.
 
‘Leyla bir vekil ve asla cezaevine girmemeliydi’
 
Martina, tutukluluk sürecinde de avukatlar ve insan hakları savunucularının da aralarında bulunduğu bir heyetle Leyla’yı ziyaret etmek istediklerini ancak tüm girişimlerinin engellendiğini söyledi. Avrupa’ya döndükten sonra yaşananları uluslararası kamuoyuyla paylaştıklarını ifade eden Martina, Leyla neden açlık grevine girdi, durumu nedir ve diğer tutsakların durumu nedir üzerinden paylaşımlarda bulunduklarını aktardı. Martina, “Daha sonra Leyla Güven’in serbest bırakıldığını öğrendik ve Leyla’nın aslında hiçbir zaman cezaevine girmemesi gerektiğini, Leyla’nın direnişine devam ettiğini söyledik. 2011’den beri Sayın Öcalan ne ailesi ne de avukatlarıyla görüştürülmüyor. Bunun insani bir yaklaşım olmadığını ve Türkiye’nin kendi hukukuna uymadığı için Leyla’nın eylemini sürdürdüğünün altını çizdik” diye konuştu. 
 
‘Leyla’nın kararlılığı beni etkiledi’
 
20 saatlik bir yol kat ederek Diyarbakır’a Leyla’yı ziyarete geldiğini belirten Martina, Leyla’yı gördükten sonra sağlığı konusunda endişelerinin artığına dikkat çekti. Martina, Leyla’nın çok zayıfladığına tanıklık ettiğini dile getirerek, tüm olumsuzluklara rağmen Leyla’nın kararlılığı karşısında etkilendiğini kaydetti. Leyla ile birlikte şuan 300’ü aşkın siyasi tutsağın ve farklı kentlerde açlık grevini sürdürenlerin olduğunun altını çizen Martina, Leyla’nın mesajının uluslararası alanın Türkiye Hükümeti üzerinde bir baskı oluşturarak sadece ve sadece hukukunu uygulamaya teşvik etme olduğunu aktardı. 
 
Martina, şöyle dedi: “Leyla’nın CPT’ye, Avrupa’ya, Avrupa Konseyi’ne, Avrupa Birliği’ne (AB) çağrısı da bu yönlü oldu. Bildiğiniz gibi Avrupa Birliği Türkiye’yi şuanda güvenli olmayan ülkelerden biri olarak ilan etmiş durumdadır. Bu nedenle bizimde çağrımız şu; Leyla’nın durumu artık kritik aşamayı çoktan aşmıştır. Bu nedenle bizim artık ayağa kalkmamız ve ses çıkarmamız gerekiyor.” 
 
‘CPT, Avrupa Birliği ve Konseyi’ni harekete geçmeye çağırıyorum’
 
Leyla’nın talebinin karşılanabilir bir talep olduğunu ifade eden Martina, Sinn Féin Partisi’nin temsilcisi olarak 1981 yılında İrlanda’da olan açlık grevlerinin nasıl sonuçlandığının birebir tanığı olduğunu belirtti. Martina, “Açlık grevlerinin sonucunu çok iyi biliyorum. Bunun sonucunun çok acı verici ve elem verici olduğunu da biliyorum ve farklı bir şekilde de sonuçlanabilir Leyla’nın başlattığı direniş. Bu nedenle Leyla’nın şuan ki talebi insan hakları, uluslararası hukukun burada uygulanmasıdır ve bu talebe saygı duyuyorum. Aynı şekilde Avrupa Birliği’ni, CPT’yi, Avrupa Konseyi’ni harekete geçmeye çağırıyorum. Ayrıca Türkiye Hükümeti’nin kendi yasalarında yer alan maddeleri uygulayarak tecridi sonlandırmasını Sayın Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüşmesinin önünü açmasını istiyorum. Nasıl herkese uygulanıyorsa bu yasalar İmralı’da da uygulanmalıdır. Bizler Leyla ve eylemdeki arkadaşlarının sesi olacağız” ifadelerini kullandı. 
 
Martina son olarak, Leyla ile görüşme anlarına değinerek, “Leyla Güven’in yanındaydım ellerini tuttum ve tutarken de çok endişelendim. Ama aynı zamanda 55 yaşındaki bir kadının iradesi karşısında ve İmralı’da yaşananlar için hayata geçirdiği eylem karşısında çok etkilendim” dedi.