Halka yoksulluk, savaşa bütçe: Toplumsal mücadele şart

  • 09:01 1 Aralık 2024
  • Emek/Ekonomi
 
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - Bütçenin savaşa ve Diyanet’e harcanmasının yoksulluğu derinleştirdiğini ifade eden SES üyesi Fatma Akaltun, “Onlar yukarıda besleniyorlar, biz de kırıntılarıyla geçinmeye çalışıyoruz” sözleriyle sorunlar karşısında toplumsal mücadelenin gerekli olduğunu ifade etti.
 
Türkiye’de ekonomik kriz, başta kadınlar olmak üzere işçi-emekçi sınıfını günden güne yoksulluğa sürüklüyor. Ekonomik kriz bu kadar derinleşmişken, yurttaşlar asgari ücretle kiralarını dahi ödeyemiyor. 2025 yılı için beklenen asgari ücret artışı konusunda emek örgütleri mücadelelerini sürdürürken, gözler yine iktidarda. Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2025 yılı bütçe görüşmelerinde, savaşa 1 trilyon 608 milyar lira ödenek ayrılması planlanıyor. 2024 yılında 971 milyar lira olan savaş bütçesi, 2025 yılında yüzde 65 artış gösterdi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ayrılan bütçe teklifi ise 407 milyar 10 milyon 627 bin lira oldu. İktidarın yürüttüğü politikalarla yeni yıl bütçesi, yurttaşları bir kez daha açlığa ve yoksulluğa sürüklüyor. Asgari ücretle geçinemeyen işçi-emekçiler, ekonomik krizin yıkıcı etkisini her geçen gün daha da ağır bir şekilde hissediyor. 
 
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi Fatma Akaltun, 2025 yılı asgari ücret tartışmaları ve giderek derinleşen ekonomik krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Meclis bütçe görüşmelerinde bizim bir beklentimiz yok’
 
Türkiye’de en çok ezilenin işçi ve emekçi olduğunu söyleyen Fatma Akaltun, devletin kurumlarında işçi ve memurların sırtından vergi alındığını belirtti. 36 yıldır hastanede Anestezi Teknikerliği bölümünde çalıştığını ifade eden Fatma Akaltun, emeğinin karşılığını alamadığını söyledi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki bütçe görüşmelerini hatırlatan Fatma Akaltun, şunları söyledi: “Meclis bütçe görüşmelerinde bizim bir beklentimiz yok. Yıllardır AKP-MHP iktidarında memurlara ve emekçilere maalesef hiçbir zaman yeteri kadar zam yapılmadı. Çünkü grev ve toplu sözleşme hakkı sadece kâğıt üzerinde var. Yıllardır enflasyonun altında zam yapılıyor. Bizler zaten maddi kriz yaşıyorduk. Şu an daha çok kriz yaşıyoruz. Bunu marketlere gittiğimizde yaşıyoruz ya da giyinme noktasında bunu yaşıyoruz. Her gün barkodlar ve fiyatlar değişiyor. Bugün aldığımızı yarın alamıyoruz. Her konuda can alıcı bir şekilde bu krizi her yönüyle yaşıyoruz.”
 
‘Toplumsal mücadele şart’
 
“Asgari ücretle bu koşullarda ev bile kiralayamazlar” diyen Fatma Akaltun, ev kiralarında en düşük fiyatların 25 bin TL olduğuna dikkat çekti. Geçim sıkıntısının emekçileri, işçileri ve memurları çok ciddi şekilde etkilediğini vurgulayan Fatma Akaltun, ekonomik krizden dolayı aile içi şiddetin de ortaya çıktığını dile getirdi. Fatma Akaltun şöyle konuştu: “Ekonomik sıkıntılardan dolayı katliam ve şiddet gittikçe yaygınlaştı. İktidar da bunun farkında. Bu sorunlar karşısında sessizliğe bürünen bir toplumla karşı karşıyayız. Bu da can yakıcı bir durum. Onun için toplumsal olarak buna karşı mücadele vermek gerekiyor. Mücadele olmadan bunun karşılığı olmayacaktır.”
 
‘Faiz demek açlık ve yoksulluk demek’
 
Fatma Akaltun, “Geçmiş yıllarda kredi çekip bir araba veya biraz birikimle bir ev sahibi olmak için çaba sarf ediyorduk. Ama artık bunu yapmamız imkânsız hale geldi” dedi. Artan enflasyon ve her gün yapılan zamlar karşısında halka ve emekçiye ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu belirten  Fatma Akaltun, şu ifadeleri kullandı: “Faiz aldı başını gidiyor. Bizler ancak karnımızı doyurabiliyoruz. İhtiyacımız olan ev veya araba almak mümkün değil, faizler hat safhada. Alım gücümüz eskiye göre çok düşmüş. Ve bundan herkes payını aldı. İşçi-emekçi, emekli, memur, her yurttaş burada kendi payını alıyor maalesef. Bir avuç zengin var. Onlar yukarıda besleniyorlar, biz de kırıntılarıyla geçinmeye çalışıyoruz. Faizlerin olması bizi her açıdan olumsuz etkiliyor. Faiz demek açlıktır, yoksulluktur, aç ve açıkta kalmaktır, daha fazla sıkıntıdır. Faiz, bu yönüyle bizi etkileyecektir. Ekonomik krizin olduğu yerde herkes yaşamın her alanında sorunlar yaşayacaktır.”
 
‘Kadınlar emeklerinin karşılığını alamıyor’
 
Kadınların ekonomik krizin gölgesinde ihtiyaçlarını karşılayamadığını paylaşan Fatma Akaltun, kadınların her zaman ekonomik krizi en derinden yaşadığını ifade etti. Fatma Akaltun şöyle devam etti: “Ekonomik krizin olduğu yerde patronların bahaneleri çok fazla oluyor. Öncelikle kadınların işten çıkarılması söz konusu. Kadınlar daha fazla çalıştırılıyor ve emeklerinin karşılığını hiçbir zaman alamıyorlar.”
 
‘Kaynakların neredeyse tamamı Diyanet’e veriliyor’
 
Savaşa ayrılan bütçeye işaret eden Fatma Akaltun, “Bu ülkede ekonomik kriz yıllardır var. Ekonomik krizin en büyük nedeni ise Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve savaşa ayrılan paydır. Son yıllarda özellikle AKP-MHP iktidarı, savaşa ve Diyanet’e ayırdığı bütçe ile sağlık ve eğitime yeterince bütçe ayırmıyor. Ciddi anlamda kaynakların neredeyse tamamının Diyanet’e verildiğini biliyoruz. Maalesef eğitime ve sağlığa kaynak verilmiyor. Okullarda ciddi sorunlar var. Basına da yansıdığı üzere hijyen sorunları çok ciddi boyutlarda. Okulların kirli olduğunu görüyoruz. Esas olarak sağlığa ve eğitime bütçe ayrılmalıydı. Ama maalesef görüyoruz ki bu iktidar bütçeyi yıllardır hep savaşa ve Diyanet’e ayırıyor. Bu da çok ciddi sıkıntıların ortaya çıkmasına neden oluyor” sözlerini kullandı. 
 
Savaş ve Kürt sorunu
 
Fatma Akaltun, son olarak şunları dile getirdi: “Yaşanan bu savaşa, ekonomik krize, haksızlık ve hukuksuzluğa karşı toplumsal bir mücadele gerek. Toplum bir araya gelmez ve mücadele etmezse bu sorunlar bitmeyecek. Dünya genelinde bir kriz var, ancak Türkiye’deki yansıması çok daha ağır. Çünkü dövizin yükselmesi demek, aldığımız ekmeğe ve sebzeye zam demektir, faiz demektir, vergi demektir. Faturaların rakamları hat safhada. Onun için topyekûn halkın buna karşı durması gerekiyor. Özellikle Kürt sorununun çözümü ve savaşın son bulması, ekonomimizi de düzeltecektir. Çünkü bir uçağın kalkması ekonomimizi ciddi anlamda etkilemektedir. Mevcut sorunlar çözüldüğünde, hepimizin sorunları ve sıkıntıları bir nebze de olsa çözülecektir.”