‘Onurlu barışın tesis edilmesi, tecridin son bulmasına bağlı’

  • 09:02 29 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - Cezaevlerindeki tecride ve yaşanan hak ihlallerine dair konuşan İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Zilan Gümüş, İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecridin diğer cezaevlerine de uygulanmak istediğini vurgulayarak tecride karşı ses çıkarmanın önemine dikkat çekti. Zilan, onurlu barışın sağlanması için tecride son verilmesi gerektiğini ifade etti.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 41 aydır hiçbir haber alınamıyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve mutlak iletişimsizlik hali devam ederken, tecrit diğer cezaevlerine ve topluma da yansıyor. Tecride karşı “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası kapsamında Kurdistan ve Türkiye’deki cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklar açlık grevine başlarken, tutsak yakınları tarafından da Adalet Nöbeti başlatıldı. Siyasi tutsakların 27 Kasım 2023’te süreli-dönüşümlü olarak başlattığı açlık grevi ile yayılan kampanyayı tutsak yakınları ise çok sayıda kentte düzenledikleri Adalet Nöbetleri ile sürdürdü. 4 Nisan itibarıyla siyasi tutsaklar, “mahkeme, aile ve telefon görüşü boykotlarıyla” eylemlerine devam etti. Yaklaşık bir ay önce eylemlerini sonlandıran tutsaklar üzerindeki hak ihlallerine ise her gün bir yenisi ekleniyor.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Eşbakanı Avukat Zilan Gümüş, cezaevlerindeki tecride ve hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Hiçbir hükümet cezaevlerindeki hak ihlallerine kalıcı çözüm getirmedi’
 
Sözlerine “Türkiye hapishanelerindeki hak ihlalleri, Cumhuriyet tarihiyle yaşıttır” diyerek başlayan Zilan, Cumhuriyet tarihinden bu yana cezaevlerinde meydana gelen hak ihlallerine, hiçbir hükümetin kalıcı bir çözüm getirmediğini vurguladı. Türkiye’deki cezaevlerinin, insan hakları anlamında ihlal merkezlerine dönüştüğünü ifade eden Zilan, “Biz İnsan Hakları Derneği olarak, Hapishane Komisyonu’nu aktif olarak çalıştıran bir derneğiz. Mahpuslardan ve yakınlarından gelen talepler, başvurular sonucunda gerek mahpuslarla birebir yaptığımız görüşmeler gerekse hapishane müdürleriyle yaptığımız görüşmeler sonucu şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Türkiye hapishanelerindeki durum hiç iç açıcı değil. İnsan hakları bağlamında tamamen sınıfta kalmış bir kurum olarak değerlendirebiliriz” şeklinde konuştu.
 
S, Y tipleri ve YGC’lerle tutsaklar dış dünyadan koparılıyor
 
Siyasi tutsakların son süreçlerde tecride karşı gerçekleştirdikleri eylemlere değinen Zilan, “En son bir ay önce girmiş oldukları üç ay süren görüşe çıkmama eylemi vardı. Bu görüşe çıkmama eyleminin amacını, kendileri şu şekilde isimlendiriyor; var olan tecride, kendileri üzerinde uygulanan tecride, özellikle İmralı Ada Hapishanesi’nde uygulanmış ve örnek alınarak tüm hapishanelerde uygulanmak istenen tecride dikkat çekebilmek için bu tecridin kamuoyu üzerinde de bir etkisinin olmasını sağlamak için yaptıkları bir eylem vardı. Türkiye hapishanelerinde zaten birçok hak ihlalleri meydana geliyor fakat son zamanlarda yeni inşa edilen S, Y tipleri, Yüksek Güvenlikli Hapishanelerle, mahpus, özellikle de siyasi mahpus, dış dünyadan tamamen koparılmak isteniyor. Bu izole sisteminde de örnek alınan hapishane, İmralı Ada hapishanesi” dedi.
 
'Tecrit diğer cezaevlerinde uygulanmak isteniyor'
 
İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecridin diğer tüm cezaevlerinde de uygulanmak istendiğinin altını çizen Zilan, tutsaklara uygulanan birçok hak ihlalin olduğunu ve bu ihlallerin en büyüğünün tecrit olduğunu dile getirdi. Zilan, “Mahpusların dış dünyayla iletişimi kesilmek isteniyor, birbirleriyle olan irtibatları kesilmek isteniyor. Çok kısa aile görüşleri, görüşlerde gardiyanların birebir masaların etrafında dolaşmaları, fotoğraf çekilmelerine izin verilmemesi son dönemlerde bizzat mahpusların, mahpus yakınlarının bize iletmiş olduğu ciddi hak ihlalleri” diye belirtti.
 
‘İktidarlar değişse bile değişmeyen tek şey ayrımcılık’
 
“Türkiye’de iktidarlar değişse bile, parti profilleri değişse bile değişmeyen temel bir şey var, ayrımcılık ve ötekileştirme politikası” diyerek sözlerine devam eden Zilan, bu ayrımcılık ve ötekileştirme politikalarının son zamanlarda yurttaşlar tarafından oldukça hissedildiğini kaydetti. Bu sorunun, en çok cezaevlerinde görüldüğüne dikkat çeken Zilan, “Hapishanelerde bize gelen başvurular doğrultusunda diyebiliriz ki en çok bu ötekileştirme sorununu siyasi mahpuslar yaşıyor. Örneğin, hasta ve ağır hasta mahpuslar oluyor. Bu mahpusların sağlık hakları ellerinden alınıyor, ATK raporları düzenleniyor ve bu raporlarda hasta mahpuslar için “Toplum için tehlike arz ediyor” deniliyor. Bu o kadar geniş ve yoruma açık bir kavram ki ifade edemeyiz. Yani ‘toplum için tehlike arz eden mahpus’ ne demek? Ağır hasta mahpus, belki son demlerini ailesiyle yaşayacak fakat ‘toplum için tehlike arz ediyor’ gerekçesiyle tedavi hakkı, sağlık hakkı, yaşam hakkı engellenen hasta mahpuslar var. Bu ciddi bir ötekileştirme sorunudur” sözlerine yer verdi. 
 
Tecridin en yoğun olduğu yer ve ilk örneği: İmralı
 
Ayrımcılık ve ötekileştirmenin en fazla cezaevlerinde yaşandığını ve bu durumu en çok siyasi tutsakların yaşadığını tekrarlayan Zilan, “Siyasi mahpusların infaz rejimleri farklı, siyasi mahpuslar TMK ve beraberindeki infaz kanunlarına göre yargılanıyorlar. Bu infaz ve ceza kanunları, siyasi mahpuslar üzerinde ciddi sorunlara neden oluyor. Ağır mahpusların önünde ATK gibi çok ciddi bir problem var. Bu son zamanlarda kendisini mutlak tecritle gösteriyor. Biz tecridi, ağır bir işkence olarak ele alıyoruz. Tecrit bir insanlık suçudur. Tecrit ile zaten kısıtlı olan imkanlar, birçok hak ihlalini barındıran hapishaneler, daha fazla hak ihlalini beraberinde getiriyor. Bu tecridin en fazla olduğu ve ilk örneği neredeydi? İmralı Ada Hapishanesi’ndeydi. Bugün İmralı örnek alınarak diğer siyasi mahpusların kalmış oldukları hapishanelerde bu mutlak tecrit uygulanmak isteniyor. Siyasi mahpuslar da bu tecridi dış dünyaya göstermek için çeşitli eylemlerde bulunuyor” dedi.
 
'Tecrit işkencedir'
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ses verilmesi ve bu ihlallerin önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Zilan, şu ifadelere yer verdi: “Bugün Türkiye’de yurttaş olarak yaşadığımız birçok hak ihlalinin nedeni, barış ortamının tesis edilemiyor oluşudur. Biz insan hakları savunucuları olarak diyoruz ki; onurlu bir barışın tesis edilebilmesi için en çok hak ihlali olan yerler olarak hapishanelerdeki bu tecrit ve izolasyona son verilmeli. Özellikle siyasi mahpuslar üzerindeki ayrımcı ve ötekileştirici politikalara son verilmesi lazım. Eğer mahpuslar üzerindeki bu ötekileştirici politika son bulursa, biz Türkiye’de onurlu bir barışın tesis edileceği kanaatindeyiz. Tecrit işkencedir, tecrit son bulmalı. Ağır hasta mahpuslar serbest bırakılmalı, İdari Gözlem Kurulu kaldırılmalı, ATK’nin hukuka aykırı kararları uygulanmamalı. Bu barışın önündeki en büyük engeldir. Eğer biz barışı tesis etmek istiyorsak ötekileştirici dili bırakmalıyız.”