‘İmralı kapıları açılmalı’

  • 09:03 19 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - “Özgürlüğe ses ver” eylemine katılan kadınlar, İmralı tecrit sistemine seyirci kalınmaması gerektiğine işaret ederek, İmralı kapılarının açılması çağrısı yaptı.  
 
İmralı Adası’nda tutulan ve 41 aydır kendisinden hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılarak fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun siyasi çözümü talebiyle Kürt halkının dostları tarafından 10 Ekim 2023 yılında küresel çapta bir kampanya başlatıldı. "Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm" talebiyle 27 Kasım 2023’te siyasi tutsaklar da açlık grevi eylemine başladı. Ardından ise tutsak yakınları da aynı taleple  “Adalet Nöbeti” eylemine başladı. Dönüşümlü açlık grevi eyleminin ardından ise 4 Nisan 2024’te tutsaklar eylemlerini başka bir evreye taşıyarak görüşe çıkmama kararını aldı. Eylem uzun bir süre devam etti. Tutsak yakınlarının direnişi de devam ediyor.
 
Söz konusu tecrit ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini protesto eden Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER) ile tutsak yakınlarının, "Abdullah Öcalan'a özgürlük, Kürt sorununa çözüm" kampanyası kapsamında başlattıkları "Özgürlüğe ses ver" eylemini ile cezaevi önünde mücadelelerini sürdürüyor. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde gerçekleştirilen eyleme, her hafta çok sayıda kurum, kuruluş ve siyasi partinin yanı sıra yurttaşlardan da yoğun bir ilgi ile katılım sağlanıyor. 
 
“Özgürlüğe ses ver” eylemine katılım sağlayan kadınlara mikrofon uzattık.
 
‘Tecrit sistemine seyirci kalmayın!’
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sultangazi eski eşbaşkanı Zübeyde İnce, “Tecride karşı sessiz kalan herkesin kendi insanlığını sorgulaması lazım” diyerek sözlerine başladı. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde her hafta bir araya geldiklerini belirten Zübeyde, “Türkiye de insanlar bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyebilirler. Burada toplandığımızda, gölgede oturduğumuz için bizi orada bile kaldırdılar. Neymiş güneşin altında kalalım diye yani gölgede oturmamıza bile tahammülü olmayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu zihniyete sahip olan bir iktidarın bu ülkeye vereceği hiçbir şey yok. Herkesi bu tecride karşı vicdanını sorgulamasını, gerçekleri konuşmaya davet ediyorum. Bu zulme seyirci kalmayın. Bize dokunmayan yılan bir yaşasın demeyin. Bu sistem bitmiştir, bu sistem ülkeyi yönetemiyor bu sistem maddi manevi herkese dokunmuştur” şeklinde konuştu.  
 
‘İmralı kapıları açılmalı müzakereye geri dönmeli’
 
“Kürt halkına yapılan insanlık dışı muameleleri görmemezlikten gelen herkes vicdanını sorgulasın” diyen Zübeyde,  iktidarın Kürt sorununun çözümüne dair adım atmaması durumunda maddi ve manevi olarak sonuçlarının tüm halklara yansıyacağının altını çizdi. İmralı’da tutulan Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün önemine işaret eden Zübeyde, “Tecrit kaldırılmadan, İmralı kapıları açılmadan,  Dolmabahçe mutabakatına geri dönmeden bu ülke şu an olduğu gibi baş üstü düşecek. Bu ülkede herkese eşit haklar sağlanmadan, tecrit kaldırılmadan hiçbir şey rayında gitmez. Kimse kendisini kandırmasın. Ülke, maddi manevi her haliyle baş aşağı gidiyor. Yazık bu ülkeye, yazık bu gençlerin geleceğine, yazık topraklara” dedi.
 
‘Direne direne kazanacağız’
 
Zübeyde, saldırı politikalarına karşı sessiz kalmama çağrısında bulunarak, şöyle dedi: “Bu zulme sessiz kalmayın, tehdide karşı sessiz kalmayın, kayyum gaspına karşı sessiz kalmayın. Ülkede adaletten hukuktan insanlıktan hiçbir şeyden eser kalmamıştır. Adalet diyoruz, insan hakları diyoruz hani demokrasi diyoruz, demokrasi bunun neresinde? Bu ülkede demokrasi yok. Eğer bir ülkede bir seçim yapılıyorsa seçim yapıldıktan sonra da o halkın iradesi gasp ediliyorsa bu bir tek Hakkari‘nin sorunu değil, bu bütün ülke halkının iradesidir. Herkese çağrı yapıyorum; tecrit kaldırılmadan herkesin günden güne mutfağındaki buzdolabındaki yiyeceği azalacak. Çünkü bütün her şey bu kirli savaşa gidiyor, bu kirli saldırılara gidiyor. Herkes kendi vicdanını sorgulamalı ve bu ülkedeki yanlış gidişata dur demeli. Biz mutlaka kazanacağız direne direne kazanacağız,  Jin jiyan azadî!”
 
Amaç tecrit ve ihlaller!
 
Barış ve özgürlük mücadelesine destek olmaya çalıştığını paylaşan Doktor Rukiye Ekenler ise yaklaşık iki aydır her pazar saat 14.00’de Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde tutsaklar için mücadele ettiklerini kaydetti. Barış ve demokrasi isteyen özgürlük isteyen tüm kurum ve kuruluşların duyarlı olması gerektiğini dile getiren Rukiye, “Burada bir araya gelmemizin amacı cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerine, hak gasplarına ve tecride karşı duyarlılığı arttırmak.  Cezaevlerindeki tutsakların sesi olmak ve burada bir kamuoyu oluşturmak ve duyarlılık oluşturmak için bir araya geliyoruz. Cezaevlerinde hasta tutsaklarımız var. Türkiye Cumhuriyeti’nin imza atmış olduğu sözleşmeler gereği tutsakların sağlığa erişebilir olması gerekiyor. Ancak bu hiçbir şekilde yerine getirilmiyor” sözlerini kullandı.
 
‘Tutsakları özgürleştirebiliriz’
 
Tecridin sadece duyarlı insanların sorunu olmadığını aktaran Rukiye, “Tecrit bütün demokrasi güçlerinin ve tüm ülkenin sorunu olmalıdır” diyerek, “Çünkü cezaevinde tutsaklar rahat etmediği sürece biz de dışarıda rahat edemeyeceğiz” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesinin özgürlüklerin önündeki sıkıntılar olduğunu dile getiren Rukiye, “Cezaevindeki tutsaklar daha ağır koşullarda yaşıyorlar. Biz de bir benzerini dışarıda yaşamaya devam ediyoruz. O yüzden her pazar günü saat 14.00 ‘da cezaevi önünde buluşarak kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. TTB‘nin, insan hakları savunucularının ve bu konuda görev yapan çalışan tüm sivil toplum örgütlerinin duyarlı olması gerekiyor ve ortak bir mücadelede yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Ancak bu şekilde cezaevinde bulunan tutsakları özgürleştirebiliriz” dedi.
 
‘Cezaevleri özgürlüğe kavuşmadan biz de dışarıda özgür olamayacağız’
 
“Cezaevindekiler özgürleşmeden bizler de özgürleşemeyiz” diyen Rukiye, şöyle konuştu: “İnsanlık onuru ve onurlu yaşamak her şeyin üstündedir. Biz insanlık onurunu ve yaşam hakkını savunmaya devam edeceğiz. Cezaevlerinde yaşanan bu insan hakları ihlalleri devam ettiği sürece de mücadelemiz devam edecektir. Hatta büyüterek devam edeceğiz. Çünkü şunun farkındayız; cezaevleri özgürlüğe kavuşmadan biz de dışarıda özgür olamayacağız.”