Meral Danış’tan çağrı: Sizi tanımayanı tanımayın
- 09:01 6 Mayıs 2023
- Siyaset
Şehriban Aslan
AMED - AKP-MHP iktidarı etrafında şekillenen kadın karşıtı ittifakın politikalarına dikkat çeken Erzirom Milletvekili Adayı Meral Danış Beştaş, “Sizi tanımayanı tanımayın. Sizin yaşam hakkınızı tanımayana oy vermeyin. Sizin şiddet görmenize onay veren bir siyaseti asla desteklemeyin” diyerek kadınlara çağrıda bulundu.
14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan Cumhurbaşkanlığı ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimi’ne 8 gün kalırken, siyasi partilerin de seçim çalışmaları, halk buluşmaları ve mitinglerle devam ediyor. Erzirom’un (Erzurum) Qereyazî ilçesinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle seçim çalışmalarına katılamayan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili ve Sêrt Milletvekili Meral Danış Beştaş, bu seçimde Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nden (Yeşil Sol Parti) Erzirom milletvekili adayı.
Kazanın ardından bir süre Ankara’da tedavi gören Meral, Amed’deki evinde fizik tedaviye devam ediyor. Her ne kadar fiziki koşulları, seçim çalışmalarına aktif katılmasını engellese de, Meral, dijital medya aracılığıyla birçok online yayına ve toplantıya katılıyor.
Meral, seçim atmosferine ve Erzirom’un son durumuna dair sorularımızı yanıtladı.
*Daha önce Sêrt’ten milletvekili seçildiniz. Bu dönemde Erzirom milletvekili adayısınız ama talihsiz bir kaza geçirdiğiniz için orada çalışma yürütemediniz. Ama buna rağmen Erzirom’da büyük bir coşku var. Erzirom adayı olarak kentin yapısı ve kadınların yaşadığı temel sorunlara dair gözleminiz ne oldu? AKP 20 yıllardır oradan oy alıyor ve vekil çıkarıyor. AKP orada neler yaptı ya da neler yapamadı? Özellikle kadınların yaşadığı sorunlar konusunda gördüğünüz eksiklikler neler oldu?
AKP’nin aslında Türkiye genelinde yarattığı karanlık, bıraktığı enkaz, zenginleşmesi kendini ve etrafını zenginleştirmesi. Bir avuç insanın çıkarlarına hizmet etmesi, kadınların hak ve özgürlüklerini tamamen yok sayması, kadınların evlere kapatılması için yürüttükleri politikalar bir bütün olarak Erzurum’da da devam ediyor. Ve hatta Erzurum bu politikaların bir minyatürü şeklinde diyebilirim. Nispeten yapısından dolayı merkezdeki bileşiminden dolayı daha çok karşılık bulmuş gibi görünüyor. Çıkardıkları vekil sayısı itibari ile Erzurum’da da klikleşmiş bir kesim var AKP ve MHP etrafında toplanan. Uzun süredir birçok ilde bunu görüyorduk. Hatırlarsanız AKP’nin Erzurum vekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun ailesinin Erzurum’da nasıl bütün odaklara yerleştirildiğini, müdürlüklere üniversitelere, farklı kurumlara yerleştirildiğini, adata bütün Erzurum’un önemli noktalarını ele geçirdiğini Türkiye çok tartışmıştı. Yani bu sadece bir örnek. Diğer milletvekilleri ve oradaki bürokrasi açısından da durum farklı değildir. AKP açısından Erzurum özelinde söyleyecek olursam, politikalarını doğrudan bir laboratuvar gibi uygulamış, orada kentin önemli bir bölümünün özellikle ilçeler dışındaki merkezdeki bir bölümün daha çok muhafazakar Türk İslam sentezi diyebileceğimiz bir yapıyı etkilediği ve buna büründürdüğü bir yapı söz konusu.
Aslında bu yönüyle hem Erzurum hem de kadınlar açısından değişime ihtiyaç var bütün Türkiye’de olduğu gibi. Kadınların sorunları Diyarbakır’dan İstanbul’dan İzmir’den farklı değil. Erzurum’da da kadınlar ötekileştiriliyor, özgürce okuyamıyorlar, çalışamıyorlar. Sokaklara ne kadar özgür çıkabiliyorlar? Şiddetin boyutları nedir? Elbette ki bütün bu sorunları Erzurum vekili olduktan sonra da şimdi de mercek altına alıyoruz. Ben iki gün orada kalabildim. Daha önce çeşitli vesilelerle gitmiştim. Erzurum’un yapısı dışarıdan görülenin aksine daha sosyal. Kadınlarla iletişimde sohbet ve diyaloglarda bu görülüyor. Kadın bürosunun açılışından sonra ben kaza yaptım. Muazzam bir kadın katılımı vardı büro açılışında. Buranın kadınları ufku açık, mücadeleci. Bu konuda özgürlüklere demokrasiye inanan, Kürt meselesindeki farkındalığı yüksek, kadın hakları konusundaki farkındalığı da yüksek kadınlarla buluştuk orada. O gücü açığa çıkaracağız hep birlikte, Erzurum’daki kadınlarla birlikte AKP’nin Türkiye genelinde yaratmak istediği o düzeni Erzurum’da da yaratmak istiyor. Nispeten de yaratmış, bunu değiştireceğiz. Ve kadınlarla birlikte değiştireceğiz. Buna hiçbir kuşku yok. Şu anda iki kadın arkadaşım daha Erzurum’da aday, Ayşan Tarlan ve Bahar Göksu. Üç kadın adayız. İkisi de çok iyi bir şekilde Erzurum halkını temsil edebilecek, oradaki halk arasından çıkmış, oranın yerelini bilen, toplumsal yapısını dokusunu iliklerine kadar hem yaşamış hem de hisseden kadın arkadaşlarımız olduklarını da ifade etmek istiyorum.
“Şu anda belki de Erzurum adayı olduğum için bunu söyleyeceğim, merkezi olarak da çalışıyorum partimiz adına. Ama en büyük enerji ve sinerji, coşku nerede var diye sorarsanız bunlardan ilk beşe girecek olanlardan biri Erzurum’dur diye düşünüyorum.”
*Yeşil Sol Parti şu an Türkiye ve Kurdistan’da ciddi bir ilgi görüyor. Halkları etkiliyor. Peki Erzirom’da durum nedir? Yeşil Sol Parti Erzirom’daki kadınlardan nasıl bir ilgi görüyor? Siz bire bir çalışmalarda olamasanız da size gelen aktarımlar ne düzeyde? Erzirom’da Yeşil Sol rüzgarı nasıl esiyor?
Ben bu hasta yatağımdan bile o rüzgarı alıyorum. Çok güçlü bir rüzgar. Doğru evdeyim tedavim devam ediyor. Ama gün boyu online vaziyetteyiz. Gerek aday arkadaşlardan gerek Erzurum’un birçok yerinden sayısız telefon alıyorum. Bazen ev toplantılarına görüntülü katılıyorum. Ya da telefon aracılığıyla katılıyorum. İşte videolarımla katılıyorum. Onlar arıyorlar mesaj atıyorlar. Tabi ki yakından takip ediyorum. Erzurum’da muazzam bir Yeşil Sol rüzgarı var. İnanılmaz derecede. O kadar büyük bir heyecan var ki o heyecan Erzurum’dan buraya benim yüreğime kadar işliyor. Çok üzülüyorum orada olamadığım için. Hele hele o sahiplenişleri o sevgileri, o duaları… Hakikaten ilk günden beri bir dakika yalnız bırakmadılar. Hem Erzurum’da yaşayanlar hem Erzurumlu olup, Ankara, İstanbul, Fransa ve Almanya'da yaşayan bütün Erzurumlular adeta tek yürek olmuş. Yeşil Sol Parti’yi en az iki vekille çıkarma noktasında bir seferber olma hali var. Şu anda belki de Erzurum adayı olduğum için bunu söyleyeceğim, merkezi olarak da çalışıyorum partimiz adına. Ama en büyük enerji ve sinerji, coşku nerede var diye sorarsanız bunlardan ilk beşe girecek olanlardan biri Erzurum’dur diye düşünüyorum. Bunu içtenlikle söylüyorum. Bunun sebebi de şu, uzun yıllardır vekil çıkaramamış. Oraya çok gidip gelememişiz, bizim eksikliğimiz. Onların sesini duyamamışız ya da onlar bize seslerini ulaştıramamış. Onun vermiş olduğu bir heyecan ve coşku var. Bir de her gün vekil arkadaşlar oradalar. Benim kazamdan sonra karar alındı. Aday olmayan vekillerimiz orada çalışma yürütüyorlar. Erzurum’u Yeşil Sol’a boyayacağız.
“Gitmişler Gabar Dağı’nda petrol bulmuşlar. Seçim döneminde petrol buldular bu kadar zamandan sonra. Hakikaten gülünç bile değil. İnsanlar artık komik bile bulamıyor. Çaresizlikleri sözlerinden, söylemlerinden tehditlerinden ortaya çıkıyor.”
*Nasıl bir atmosferde seçime gidiliyor? Bazı AKP’li vekil ve bakanların söylemleri toplumda tehdit olarak algılandı. Son süreçlerde uyguladıkları politikalar korku yayma çabası olarak ele alındı. Siz bu atmosferle ilgili ne demek istersiniz?
Seçim çalışmaları gayet iyi gidiyor. Bir bütün olarak muhalefet açısından ve tabi ki özel olarak Yeşil Sol açısından ben çok iyi buluyorum. Niye iyi buluyorum? Bir kere 14 Mayıs’a kilitlenmiş bir halk var, topluluk var. Bugüne kadar yaşatılanların hesabını sorma iradesi var. Baskı, tehdit, korku psikolojisi tersten bir öfkeye tepkiye ve kararlılığa dönüşmüş durumda. Hiç öngöremedikleri bir şey aslında bu. Her zaman söylerdik hani korku bulaşıcıdır psikolojisiyle bunu yapıyorlar. Hala operasyonlarını devam ettiriyorlar. Gazetecilere, sanatçılara, siyasetçilere, hukukçulara bizim adaylarımıza yönelik ama bu kesinlikle korkuyu bulaştırmıyor. Cesareti bulaştırıyor, mücadele azmini bulaştırıyor ve kararlılığı bulaştırıyor. Çünkü bunların gitmesi dışında, gönderilmesi dışında hiçbir seçenek yok. Gayet iyi gidiyor. Diğer taraftan iktidar kaybettiğini anladıkça saldırganlaşıyor ve tehdit çıtasını yükseltiyor. Kaybettiğini anladıkça hata yapıyor. Hata üzerine hata yapıyor. Bir gün söylediği sözü yarın düzeltmek zorunda kalıyor.
Gitmişler Gabar Dağı’nda petrol bulmuşlar. Seçim döneminde petrol buldular bu kadar zamandan sonra. Hakikaten gülünç bile değil. İnsanlar artık komik bile bulamıyor. Çaresizlikleri sözlerinden, söylemlerinden tehditlerinden ortaya çıkıyor. Birinin söylediğini diğeri tekzip ediyor. Erdoğan'ın söylediği şey için Soylu farklı bir şey söyleyebiliyor. Çok panik haldeler bence. Zaten kurdukları ittifaklar, etraflarına koydukları partilerle de bu panik halleri, bu korkulu halleri ortaya çıktı. Neredeyse bir oy için Fizana kadar giderler şu an da, o kadar bir korku içindeler. İktidarı kaybetme korkusu yaşıyorlar, çünkü onları ayakta tutan, onları birbirine bağlayan, AKP’yi MHP’yi ve diğer güçleri, sadece iktidarın nimetleridir, çıkarlarıdır şatafatıdır, rantıdır. Yani iktidar koltuklarıdır. Bizim gibi bir umut bir haklılık, bir yeni yaşam hayali değil onların ki. Korkuları çok büyük ama hiç önemli değil. Korkuları ne kadar büyük olursa olsun az kaldı gönderiyoruz. Halkın da bunu görmesi çok önemli. Bu tehditlere hiçbir şekilde kulak asmamak lazım. Yaratmak istedikleri kaosa izin vermemek lazım, provokasyonlarına kesinlikle geçit vermemek lazım. Çünkü onların istediği tam da bu tartışmaları körüklemek ve kavga çatışma, sanki böyle bir gerilim varmış gibi ortamı şekillendirmek. Hayır, biz halaylarımızla zılgıtlarımızla, coşkumuzla umudumuzla kampanyamızı yürütüyoruz ve yürütmeye devam edeceğiz.
“Biz Yeşil Sol Parti olarak tam aksine kadınların eşit ve özgür olarak yaşayabilmesi için kadın özgürlükçü yaşamı ilk başa koyan partilerden biriyiz. Kadının özgür olmadığı bir toplum, bir yaşam, özgürlük vaat edemez.”
*HÜDAPAR ve Yeniden Refah gibi partilerle ortaklaşmaya gidildi. Bu ortaklaşma kadınların hakları üzerinden yapıldı. İstanbul Sözleşmesi'nden tutun 6284 sayılı kanuna kadar. Siz Yeşil Sol olarak kadını önceleyen bir yerde durdunuz. Bu ittifakın kadınlar açısından yaratacağı sonuç hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu iktidar geri ittifaklarıyla pazarlık konusu yapamayacağı hiçbir şeyin olmadığını ortaya koydu bir kez daha. Kadına yönelik politikalarını biliyorduk zaten, kadın karşıtlıklarını, düşmanlıklarını, kadınların bir birey olarak bir şahsiyet olarak, eşit ve özgür birer yurttaş olarak yaşamalarını kabul etmediklerini gayet iyi biliyorduk ama bu ittifaklarla da kadınların yaşam haklarından rahatlıkla vazgeçebildiklerini gördük. Niye bunu söylüyorum. 6284 gibi kadınları şiddetten koruyan bir yasayı tartışma ve pazarlık konusu haline getirdiler. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen bu iktidar, şimdi de içerdeki yasağı tartışılır kıldı. 6284 ile birlikte nafaka hakkını tartışmaya açtı ve bir dolu konu başlığı var. AKP-MHP’nin başını çektiği bu ittifak her şeyden önce bu ülkede nüfusun yarısını oluşturan kadınları tehdit eden bir ittifaktır. Yaşam hakkı tanımayan bir ittifaktır. Özgürlük hakkı tanımayan bir ittifaktır. Şiddetsiz bir yaşam vaat etmeyen, tam tersine 'şiddetle yaşanabilir' diyen bir ittifaktır. En büyük cevabı kadınlar verecek. Biz kadınlar bu ittifakın yapısını, ilkelerini, etrafında oluşturduğu düşünceleri çok iyi anlatabilmeliyiz. Biz Yeşil Sol Parti olarak tam aksine kadınların eşit ve özgür olarak yaşayabilmesi için kadın özgürlükçü yaşamı ilk başa koyan partilerden biriyiz. Kadının özgür olmadığı bir toplum, bir yaşam, özgürlük vaat edemez. Hiç kimse özgür olamaz. Biz bu esas ilkeden hareketle mücadele hattımızı örüyoruz, Yeşil Sol Parti olarak zaten bu mücadeleyi veriyoruz. Ama AKP’ye MHP’ye ve bu ittifaklara oy veren hangi partiden olursa olsun bütün kadınlara açık çağrı yapıyorum. Sizi tanımayanı tanımayın. Sizin yaşam hakkınızı tanımayana oy vermeyin. Sizin şiddet görmenize onay veren bir siyaseti asla desteklemeyin. Sizin ev içi emeğinizi görmeyen, sizin nafaka hakkınızı tanımayan bir iktidara kesinlikle destek vermeyin. Sizler birer birey olarak bu ülkede yaşama hakkına sahipsiniz. Haklarımız var, özgürlüklerimiz var, yasalar bunu sağlıyor.
“Hasta mahpusları, tutsakları hiç unutmamalıyız, çünkü onların dört duvar arasında sesi de soluğu da bizleriz. Ancak onların taleplerini bizler ifade edebiliriz.”
*Türkiye ve Kurdistan’daki cezaevlerinin durumunu yakından takip ediyorsunuz. Onlarca ağır hasta tutsak varken son günlerde Hizbullah davasından hükümlü olanların AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından affedilerek serbest bırakılmasını nasıl yorumlarsınız?
Hiç unutmamamız gereken bir gündem daha var tabi. Cezaevlerinde tutulan mahpuslar ve özgün olarak da hasta mahpuslar. Ben bu konuda bütün arkadaşlarım gibi çok çalıştım. Bu hastalığım döneminde de çok gurur veren, onur veren, güç veren, duygulandıran ve beni ağlatan mesajlar aldım. Hepsine teşekkür ediyorum sizin vasıtanızla. Ve onlar haksız yere tutuyor. Hasta mahpusları, tutsakları hiç unutmamalıyız, çünkü onların dört duvar arasında sesi de soluğu da bizleriz. Ancak onların taleplerini bizler ifade edebiliriz. İşte bugünlerde yine bir tartışma konusu var. Mehmet Emin Özkan amca, dedo, halen cezaevinde tutulurken Hizbullah sanıkları affediliyor yine. Aslında bu da AKP’nin HÜDA PAR ile kurduğu ilişkinin arka planıdır. Sanırım şu an cezaevlerinde bu son tahliye ile birlikte kaldı mı Hizbullah bilmiyorum ama muhtemelen kalmamıştır. Kalmışsa bile tek tüktür. Bu bir anlaşmadır. Yani aynı koşullarda aynı sevk maddeleri ile ceza mahkemesinden hüküm giyenler ölüme terk edilirken, ağır hastalar bırakılmazken, aynı AİHM kararları ile başka davalardan tutuklu olanlar bırakılmazken sadece Hizbullah davası sanıklarının bırakılması AKP’nin uzun süredir zaten bu anlaşmayı yaptığını, yürüttüğünü ve bugünlere getirdiğini ortaya koyuyor. İşlerine gelince hiçbir hukuk kuralı tanımıyorlar. Bu da seçim ittifakının bir parçası aynı zamanda, öncesi ile başlayan bir anlaşmanın sonuçları bunlar. Bunu Meclis’te de çokça ifade ettik. Şu an cezaevlerinde Hizbullah tutukluları yok. AİHM bir dostane çözüm kararını gerekçe göstererek hepsini serbest bıraktı. Aynı durumda olan başka dosyalardan tutulan binlerce hükümlü ise tahliye edilmedi. Hatta benim avukatlık yaptığım dönemde çok sayıda müvekkilim vardı müebbet hapis cezası alanlar, onlar içinde çok sayıda başvurumuz oldu. Bırakılmadıklarını biliyorum, yani bire bir takip ediyorum. Bizzat ihlal kararı verilenlerden birkaç kişi bırakıldı. Bir tanesi Ferda İldan mesela. Diğerleri açıkça ayrımcılığa tabi tutuluyor. Bu da AKP’nin yargı üzerindeki tahakkümü ve anlaşmalarla yargıyı nasıl bypass ettiğini gösteriyor.
“Her türlü iletişim kanalını kullanalım. Skype’tan telefona, Mail’e, Instagram’a, TikTok’a, WhatsApp’a, Telegram’a kadar her türlü iletişim kanalını kullanalım.”
*Özelde kadınlara, Erzirom halkına ve genel seçmene nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?
Çağrım şu, bu seçim her şeyden önce biz kadınların ve gençlerin seçimi. Tabi ki hepimiz seçimi ama biz kadınlar ve gençler öncülük edeceğiz. Kendimi de genç saydım bu arada. Hem genç hem kadın olarak, hepsine sesleniyorum. Lütfen yorgunluğunuzu düşünmeyin. İşte benim gibi yatakta olsanız bile bir şeyler yapmaya çalışın. Nereden tutabilirseniz. Bu gelecek on yıllarımızı belirleyebilecek olan bir seçimdir. Çokça söyleniyor tarihi bir seçim, evet tarihi bir seçim ve başaracağız. Buna hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Başarıyı daha da yükseltmek için çok çalışmamız gerekiyor, ulaşmadığımız yer ve hiç kimsenin kalmaması gerekiyor. Her türlü iletişim kanalını kullanalım. Skype’tan telefona, Mail’e, Instagram’a, TikTok’a, WhatsApp’a, Telegram’a kadar her türlü iletişim kanalını kullanalım. Tabi ki yüz yüze temasa ağırlık verelim ama ulaşamadığımız insanlara da bu sosyal medya üzerinden, iletişim kanalları üzerinden ulaşabiliyoruz. Bunu biliyorum, yani ben bile TikTok kullanıyorum. Geçenlerde bir TikTok canlı yayınına katıldım. On binlerce insan izledi. Bizzat çıktısı geldi bana. Lütfen bütün bu olanakları kullanalım, seçimden sonra özgürlük halayını hep birlikte çekeceğiz.
“Bu seçimin güvenliği de yine bizimle ilgilidir. Biz kullandığımız oya sahip çıkarsak, okulların etrafını boş bırakmazsak, partimizin çağrı yaptığı görevleri alırsak, hiç kimse bu güvenliği tehdit edemez.”
*Seçimlerde sandık güvenliği çok önemli olacak, siz seçim güvenliğine dönük neler belirtmek istersiniz?
Sandık güvenliği için herkes birer sandık kurulu üyesi gibi çalışmalı. Müşahitlerimiz hazır, mutlaka sandık başında olacaklar. Bu seçimin güvenliği de yine bizimle ilgilidir. Biz kullandığımız oya sahip çıkarsak, okulların etrafını boş bırakmazsak, partimizin çağrı yaptığı görevleri alırsak, hiç kimse bu güvenliği tehdit edemez. İlgili komisyonlarımız çok ciddi çalışmalar yürütüyor. Müşahitlerimiz hazırlıklı, avukatlarımız zaten şu an çalışıyor. Adaylar, milletvekilleri olarak bizler, yine uluslararası heyetler, Oy ve Ötesi gibi platformlar. Hepsi ile iletişimimiz, işbirliğimiz var. Bundan endişe etmeyin ama oy sayımı bitinceye kadar o ıslak imzalı belge alınıncaya kadar hiç kimse o sandıkta işlem bitti demesin. Bunu özellikle söylüyorum.
Meral Danış Beştaş kimdir?
1967 yılında Mêrdîn’in Şemrax ilçesinde dünyaya gelen Meral, bu coğrafyanın bütün acılarına tanıklık ederek büyüdü. 1990 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olarak serbest avukatlık yapmaya başlayan Meral, kadın ve insan hakları konusunda birçok çalışma yürüttü. Meral, aile içi şiddet konusunda Türkiye’nin mahkum edildiği ilk dava olan Nahide Opuz davasında başvurucu avukat olarak yer aldı. AİHM’de görülen birçok hak ihlali davasında hukuki mücadele yürüten Meral, aynı zamanda birçok hak ihlaline de maruz kaldı. 1993’te gözaltına alınarak işkence gören Meral, 2017’te tutuklandı. Meral, mahkeme salonlarında hem yargılanan hem de savunan bir yerde durur.
Kadın ve insan haklarına dair çalışmalarda yer aldı
İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) 3 dönem yöneticilik yapan Meral, aynı zamanda Amed Barosu yönetim kurulunda yöneticilik, Başkanvekilliği ve Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi Başkanlığı görevlerini yürüttü. 1999’da Almanya/Weimar İnsan Hakları Ödülü’nü alan Meral, kadın ve insan hakları noktasında birçok uluslararası platformda sunum yaptı. Meral, özellikle adil yargılanma ve hakikatlerin ortaya çıkarılması için halkın sesini birçok platformda duyurmaya çalıştı.
Erzirom’dan aday
7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde Adana’dan milletvekili seçilerek parlamentodaki yerini alan Meral, 27’nci dönem milletvekili seçimlerinde de Sêrt’ten seçildi. 28’inci dönemde ise Erzirom’dan milletvekili adayı olan Meral, Yeşil Sol’un Serhat’ta estirdiği rüzgarın gücüyle bu dönemde de Erzirom'u Meclis’te temsil etmeyi hedefliyor.