Kayıp yakınları: Adalet istiyoruz

  • 13:40 2 Kasım 2024
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları, eylemlerinde bu hafta da kaybettirilen yakınlarının akıbetini sorarken, devletin de sorumluluklarını yerine getirmesini istedi. Eylemde, "Adalet istiyoruz" diye vurgulandı. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla Amed, Êlih ve Gever’de gerçekleştirdikleri eylemlerine bu hafta da devam etti.
 
Amed
 
İHD ve kayıp yakınlarının, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla düzenledikleri eylemin 821. haftasında, Amed’in Pasur (Kulp) ilçesinde 2 Kasım 1996’da gözaltında kaybedilen Mehmet Şirin Bayram’ın akıbeti soruldu. Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirilen eyleme İHD ve kayıp yakınlarının yanı sıra sivil toplum kurum ve kuruluşları da katıldı. Kayıp yakınları, ellerinde faili meçhul bir şekilde kaybedilenlerin fotoğraflarının bulunduğu dövizleri taşıdı. Açıklamayı kayıp komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu.
 
Açıklama öncesinde, Şirin’in kardeşi Halime Bayram bir konuşma yaptı. Halime, her hafta buraya gelerek kayıplarının akıbetini sorduklarını belirtti. Devletin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi: “821 haftadır ve 28 yıldır Şirin’in ailesi olarak hak mücadelesinden vazgeçmeyen, hakikat vurgusuyla her hafta alanda olan ve bunun hesabını soran bizler, faillerin bulunması gerektiği konusunda tüm aygıtlara sorumluluklarını yerine getirme zorunluluğunu hatırlatmakla mükellef bir hale getirildik. Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, bu ülkede Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi hedefleniyorsa, öncelikle görülmesi gereken bir hakikat ve adalet mücadelesidir. Devletin her türlü baskı ve zulmüne rağmen bu sorumlulukları hatırlatmaktan yorulmadık. Canını, sevdiklerini kaybetmiş aileler olarak hakikat ve adalet arayışının sonunda yerini bulacağına inancımızla bu sorumluluğu hatırlatıyoruz” dedi.
 
‘Hak mücadelelerini görmek zorundalar’
 
Şirin, mevcut iktidarların her dönem iktidarlarını sürdürmeye devam ettiğini vurgularken, devletin görevini kötüye kullanarak kayıplara yol açtığını hatırlatarak sorumluların hesap vermesi gerektiğini belirtti. Halime, “Sorumluluklarını yerine getirmek için bu insanları esas almak zorundalar. Bu, istenen bir lütuf değil; gerekli sorumlulukların zamanında yerine getirilmemesi ve kötüye kullanılması, güvenlik soruşturması ve güvenlik gerekçeleriyle çözümsüzlüğe indirgenmiş bir Kürt sorunu üzerinden on binlerce insanın canından olmasına yol açtı. Evlerinden sapasağlam alınan insanlar ya kaybedildi ya da evlerinin önüne cenazeleri bırakıldı. Bu ülke adalet, hukuk ve demokrasiden söz edecekse, iktidarlar bu sorunu demokratik yöntemlerle çözmeyi hedefleyecekse, öncelikle Cumartesi Anneleri'nin hak mücadelelerini görmek zorundalar. Bu iktidarlar ve devlet aygıtları, kayıp yakınlarına, bana, Şirin’in anne ve babasına birer can borçlu. Bu borcun ödenmesi cesaret ister. Bizler, her hafta burada bizlerle birlikte olan kayıp yakınlarını yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Devlet köylüleri korucu olmaya zorlar’
 
Açıklama, ilk olarak Mehmet’in nerede doğduğuna dair bilginin paylaşılmasıyla başladı. Ardından, devletin Mehmet’in köyünde oluşturduğu baskılar anlatıldı: “Mehmet Şirin Bayram, 15 Ağustos 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Demirli Köyü Bîra Zeyna Mezrası’nda doğdu. 1994 yılında Bayram ailesinin yaşadığı Demirli Köyü Bîra Zeyna Mezrası’nda devlet köylüler üzerinde ciddi baskılar kurarak köylüleri korucu olmaya zorladı. Ancak tüm baskılara rağmen köylüler koruculuğu kabul etmeyince köyleri yakıldı ve çoğu köylü zorla göç ettirildi. Şirin Bayram’ın amcası İhsan Bayram, tüm baskılara rağmen köyde kalmaya devam etti. Aradan iki yıl geçtikten sonra, Mehmet Şirin Bayram, 1996 yılının Kasım ayında köyde yaşamakta olan amcası İhsan Bayram’ı ziyaret etmek üzere yola çıktı.”
 
‘Mehmet ve Ramazan gözaltına alınır’
 
Fırat, hikâyenin devamında, Mehmet’in amcasının evine varmadan önce misafir olduğu Ramazan Tekin ile birlikte gözaltına alındığını ve sonrasında yaşananları şu şekilde anlattı: “Demirli köyüne vardığında hava kararmıştı. Mehmet Şirin Bayram, gece tehlikeli olabileceği için Bîra Zeyna’ya ertesi sabah gitmeye karar vererek akrabası Ramazan Tekin’in evinde misafir olarak kaldı. O gece saat 23.00-24.00 sıralarında Kulp korucuları ve askerler ev baskını yaparak ev sahibi Ramazan Tekin ve misafir olan Şirin Bayram’ı gözaltına aldı. Gözaltı sırasında, Ramazan Tekin’in eşi Hazal Tekin, Fettah ve Cumali isimli iki korucuyu tanıdığını söyledi. Aynı günün sabahında Hazal Tekin, Şirin Bayram’ın amcası İhsan Bayram’a giderek Şirin ve Ramazan’ın Kulp korucuları ve askerler tarafından gözaltına alındıklarını haber verdi.”
 
‘Korucubaşı, Şirin Bayram’ı gördüğünü söylememesi için şiddet görür’
 
Şirin’in gözaltına alındığını duyan amcası karakola gitti ve korucubaşı Hüseyin ve Mustafa Bulut’tan Şirin Bayram hakkında bilgi istedi. Fırat, olayı şu şekilde anlattı: “Mustafa Bulut, İhsan Bayram’a orada kalıp kendisinden haber beklemesi gerektiğini söyledi. Ertesi gün, korucubaşı Mustafa Bulut, İhsan Bayram’a ulaşarak Şirin’in Kulp Karakolu'nda olduğunu, onu gördüğünü, onunla konuştuğunu ve gözlerinin bağlı olduğunu söyledi. Ancak, korucubaşı Mustafa Bulut, Kulp Karakolu’na çağrılarak Şirin Bayram’ı gördüğünü söylememesi için tehdit edildi ve şiddet gördü. Ertesi sabah 08.00 sularında, Mustafa Bulut, İhsan Bayram’a giderek Şirin’i hiç görmediğini ve Kulp Karakolu’na hiç gitmediğini söyledi.”
 
‘Evladımın kemiklerini istiyorum’
 
Ailenin tüm resmi kurumlara başvuru yapmasına rağmen Şirin’den bir daha haber alınamadığını kaydeden Fırat, Şirin’in annesinin yıllardır bu meydanda “Evladımın kemiklerini istiyorum, onun da bir mezarı olsun; gidip başında dua okumak istiyorum” dediğini hatırlattı. Adalet taleplerini yineleyen Fırat, son olarak devletin insan hakları ihlallerine ve cezasızlığa son vermesini, evrensel hukuktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini istedi. Fırat, “Kaç yıl geçerse geçsin, Mehmet Şirin Bayram için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz” diye konuştu.
Açıklama, 1 dakikalık oturma eylemiyle sona erdi.
 
 
 
Colemêrg
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, 147. haftasında Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eyleme, DEM Parti Gever İlçe Örgütü, Gever Belediyesi Eşbaşkanları Şoreş Diri, Şadiye Kırmızıgül, Colemêrg Barosu ve kayıp yakınları katıldı. Eylemde, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı ve kayıpların fotoğrafları açıldı. Bu haftaki eylemde, 19 Ekim 1991 yılında evinden kar maskeli kişiler tarafından alınan ve cenazesi Gever’e bağlı Peylan köyü civarında bulunan Hamit Temel’in failleri soruldu.
 
Eyleme ilişkin açıklama metnini İHD Colemêrg Şube Sekreteri Pınar Şen okudu. İnsanların gözaltına alınmasında yetkili kurumun kolluk güçleri olduğunu belirten Pınar, kolluk güçlerinin gözaltına aldığı kişinin yaşama hakkından, eşit ve adaletli bir yargı önünde yargılanmasından sorumlu olduğunu vurguladı. Kişilerin canını korumakla yetkili kolluk güçlerinin gözaltına aldığı kişilere işkence yapması ve onları katletmesinin insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamında olduğunu ifade eden Pınar, “Her ne kadar Türkiye’de yargı erki ilgili soruna derman olma konusunda sınıfta kalmış olsa da hak savunucuları, ne kadar zaman geçerse geçsin katledilenlerin akıbetini sormaya devam etmektedir” dedi.
 
‘4 gün boyunca Hamit Temel’den haber alınamadı’
 
Hamit Temel’in olay örgüsüne değinen Pınar, “Hamit Temel, 19 Ekim 1991 yılında silahlı kar maskeli 10 kişilik bir grup tarafından Mezarlık Mahallesi’ndeki evinden, kimlik bilgisi gerekçesiyle, işkence ile gözaltına alındı. Yaratılan korku iklimi yüzünden insanlar bu hukuksuz fiile karşı herhangi bir müdahalede bulunamadı ve 4 gün boyunca Hamit Temel’den haber alınamadı. Temel’in ailesi, Yüksekova İlçe Jandarma Karakolu, Yüksekova İlçe Emniyeti ve Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı’na başvuruda bulundu. Ancak Hamit Temel’in gözaltına alındığı gerçeği inkâr edildi. Temel’in cansız bedeni, kaçırıldıktan 5 gün sonra Gever’e bağlı Peylan köyü girişinde yol kenarında bir çoban tarafından bulundu. Aile, cenazeyi tespit etmek üzere geldiğinde, Temel’in işkence görmüş bedeni ve kafasına sıkılmış iki adet mermi izi ile karşılaştı ve Hamit Temel’i teşhis etti” diye aktardı.
 
‘Adalet aramaya devam edeceğiz’
 
Hamit Temel’in ailesinin tüm resmi kurumlara yaptığı ikinci başvuruya herhangi bir cevap verilmediğini dile getiren Pınar, “Yüksekova Savcılığı’nın yürütmüş olduğu soruşturma, ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ gerekçesi ile kapatıldı. Tüm tanıklıklara ve gerçekliğe rağmen Hamit Temel’in akıbeti faili meçhul bırakıldı. Bu ağır itham karşısında susmakla yetinen, hukuku ayaklar altına alan ilgili tüm kurumları göreve çağırıyoruz. Ayrıca hatırlatıyoruz ki, bu ve benzer ithamların hukuki ve toplumsal bir sonuca ulaşmaması yalnızca devletin kurumlarındaki çürümeyi değil, toplumsal çürümeyi de derinleştiriyor. Bu nedenle buradan tüm kurumlara sesleniyoruz; adaletin sağlanması için ağır bir hak ihlaline uğrayan Hamit Temel ve ailesine hakikati açıklayın. Kaç yıl geçerse geçsin, yürütülen inkâr siyasetinin karşısında olacağız. Hamit Temel ve tüm kayıplarımız için adalet aramaya devam edeceğiz” dedi.
 
Açıklamanın ardından eylem, oturma eylemiyle son buldu.
 
 
Êlih
 
İHD ve kayıp yakınları, Êlih'te eylemlerinin 657’nci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Kayıp yakınları ve insan hakları savunucularının yanı sıra Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) yöneticileri de eyleme katıldı. Bu haftaki eylemde, 21 Ekim 1993 tarihinde henüz 17 yaşında iken Yeşiltepe Mahallesi’nde kaybedilen Yılmaz Gümüş’ün hikayesi okundu. 
 
İHD Şube yöneticilerinden Rezan Baytar, Gümüş’ün Êlih’te bir fotoğraf stüdyosunda çalıştığına işaret ederek, "21 Ekim 1993 günü çalıştığı işyerinden, saat 09.00’da Yeşiltepe Mahallesindeki bir ilkokulda fotoğraf çekimi yapmak için ayrıldı. O günden beri kendisinden haber alınamadı. Yılmaz, kaybedilmeden 1 ay kadar önce Batman Emniyet Müdürlüğü’nce gözaltına alınmıştı. Ailenin, resmi kurumlar nezdindeki tüm girişimlerine rağmen Yılmaz Gümüş’ten o tarihten itibaren bir daha haber alınamadı” dedi. 
 
Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.