Feminist Buluşma: Yeni yaşam için kadın dayanışması şart!
- 16:24 15 Nisan 2023
- Güncel
İSTANBUL – Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nin, “Yaşamı Yeniden Kuruyoruz: Afette Feminist ve LGBTI+ Dayanışması” başlığıyla gerçekleştirdiği Feminist Buluşma’da, depremzede kadınlar ile LGBTI+’ların maruz kaldığı şiddete karşı yeni yaşamın kurulmasında kadın dayanışmasının şart olduğunun altı çizildi.
Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, “Yaşamı Yeniden Kuruyoruz: Afette Feminist ve LGBTI+ Dayanışması” başlığıyla Beyoğlu’nda bulunan Cezayir Toplantı Salonu’nda Feminist Buluşma gerçekleştirdi. Kadın Zamanı Derneği, Kadın Savunma Ağı’nın aralarında bulunduğu çok sayıda kadın örgütü temsilcisi, kadın ve LGBTI+ katıldığı buluşmaya birçok farklı kentten de katılım sağlandı. Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nden Tuğçe Canbolat’ın moderatörlüğünü yaptığı buluşmada, Afet İçin Feminist Dayanışma Grubu’ndan Bade Başer, Ankara LGBTI+ Deprem Dayanışması’ndan Havva Kafes ve Mor Çatı gönüllüsü ve Kadın Koalisyonu üyesi Elif Ege sunum yaptı.
‘Ped yerine çocuk bezi kullanmak zorunda kaldılar’
İlk olarak söz alan Afet İçin Feminist Dayanışma Grubu’ndan Bade Başer, eşitsizliğin ve kadın düşmanlığının hayatın her alanında özendirildiği bir dönemde yaşadıklarını belirterek konuşmasına başladı. Kadınların deprem anına ilişkin ve sonrasındaki aktarımlarında bu sorunu duyduklarını ifade eden Bade, “Ahıra gideceğim, hasta bakacağım, hayvanları besleyeceğim, çocuklara bakacağım bana dayanışmayı önden ver’ diyen çok fazla kadın vardı. Kadınlar bakım yükünü ve duygusal yükü de üstlendi. Can yakıcı bir adaletsizlik bu. Kadınların spesifik ihtiyaçları vardı. Tuvalet çok uzakta ya da karanlıkta diye kendi emniyetini gözetmek zorundasın. Ped yerine çocuk bezi kullanmak zorunda kalan kadınlar vardı. Günlük ped çok hayati bir ihtiyaçtı. Çadırı, çocukları bırakamıyorsun. Bu nedenle bir adam tarafından ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalıyorsun. Bu yüzden de feminist dayanışmanın orada olması çok önemliydi” sözleriyle deprem bölgesindeki izlenimlerini paylaştı.
Kısa sürede seferber oldular
“Kadının ihtiyacını doğrudan ailenin ihtiyacını karşılayacak şekilde kurgulamak çok tehlikeli” diyen Bade, “Halbuki kadın bir özne. Bu durumda kadının öz bakım ve hijyene de ihtyiacı var. Soyut ihtiyaçlar da var. Kadın afeti, travmayı yaşadı ama dertleşmeye de ihtiyacı var. Özelleştirilmiş bir ihtiyacı anlatırken utanmamak, gücendirilmemek karşımıza getirilmeli” dedi. Kadınların deprem sonrası çok kısa bir süre içerisinde 300 kişiden fazla bir sayıyla bölgeye gidip çalışma yürütmeye başladığının bilgisini veren Bade, Afet İçin Feminist Dayanışma Grubu’nun çalışmalarını şu sözlerle anlattı: “Geçmiş dönemlerin de mücadelesiyle birden gerçeğe dönüştü. 23 Şubat’ta Adıyaman’da Mor Tır’ımıza kavuştuk. Tekrar tasvipledik, dağıtıma çıkardık ve 10 köye dağıttık. Sürekli görünür kılınması için Kadın Çadırı kurduk. Bir hafta aralıklarla çadırda kalıyoruz.
Yeni yaşam için kadın dayanışması şart
Kadınların emeğinin araçsallaştırıldığı bir düzlemden çıkıp ortaklaştırıldığı bir alan da çıkıyor. Kadınların sadece birbirleriyle durduğu değil kamusal alanın da daha geliştiği bir hal alıyor. Hataya da bir Mor Tır gönderdik. Mekanizma kurmaya çalışıyoruz, kooperatiflerle görüşüyoruz. Etüt merkezi gibi düşüncelerimiz de var.”
“Hayatı Yeniden Kuruyoruz” başlığının ise tartışılması gerektiğini ele alan Bade, “Kadının bu durumu tamamen depreme özgünmüş gibi düşünülmesi doğru değil. Yeniden hayatı kuruyorsak mutlaka kadın dayanışmasının bu harca katılması önemli” sözlerini kullandı.
Nefret söylemi, fiziksel şiddet…
Ankara LGBTI+ Deprem Dayanışması’ndan Havva Kafes ise depremde hayatta kalanların barınma, tuvalet ve birçok sorun ile travmalarının eşitsizliği derinleştirdiğini ve şiddeti beraberinde getirdiğini vurguladı. Havva, “Hayatın her alanında ayrımcılık ve şiddete maruz kalan LGBTI+‘lar, deprem bölgesinde de yine bu şiddete maruz kaldı. Nefret söylemi, ayrımcılık ve fiziksel şiddete maruz kaldılar. Acil ihtiyaçlarını karşılayamamalarına rağmen çadır alanlarına giremedikleri için hasar gören evlerine girmek zorunda kaldılar. Cinsel yönelim ve kimliklerinden ötürü de araçlara alınmama sorunlarıyla karşılaşıldı. İlaç temini yapıldı ama HIV baskını olup olmadığını bilmiyorduk. Maddi destek sağlanabileceği söylendi ama hiçbir LGBTI+ ev sahibi ve resmi kira statüsünde değil. Şiddetin hedefi haline getirmemek ve can güvenlikleri adına deprem bölgesine gidemediler” ifadeleriyle LGBTI+’ların deprem illerinde yaşadıklarını dile getirdi.
Kadın Koalisyonu’nun çalışmaları
Mor Çatı gönüllüsü ve Kadın Koalisyonu üyesi Elif Ege de, deprem sürecinden bu yana çalışmalarından bahsetti. 2000’lerde 200’e yakın örgütün bir araya gelmesiyle Kadın Koalisyonu’nun kurulduğunu söyleyen Elif, devamında şunları kaydetti: “Depremin esas etkilediği 10 ilden sorumlular belirlenerek 40’ar ekiple örgütlü güç ile sahadan bilgi akışı sağlandı bu operasyonla. Kaynakla ihtiyaç sahibini bir araya getirmek, hak ihlallerini tespit etmek, devleti zorlamak, kadın ve LGBTI+’ların bu süreçte yer almalarını sağlamaktı. 10 ille de sınırlı kalmadı, göç oldu. Ankara’ya çok göç oldu, Kadın Koalisyonu bir haritalama çıkardı ihtiyaçlar için. Bu zaten politik bir iş, bir külot ne kadar politik bir şey. 7 dile çevrilen bir çağrı metni hazırlanarak harekete geçmeye çağırdılar toplumu.
Kadın yaşam merkezleri pratiğe geçti
‘Bu birilerinin suçlarıyla olmuş bir afet, hesap verilmesi gerek.’ Bunları dile getiren metinler yayınladık, toplantılar yaptık. Avrupa Birliği (AB) yetkililerini sorunları takip etmeleri için zorladık. İnsan haklarıyla birlikte çalışma yürüttük. Uzun vadede ne yapacağımızı planladık. Kadın yaşam merkezleri fikrini oluşturduk, şimdi de pratiğe geçti. Kadınların başvurabileceği, destek alabileceği ve bir de afetten sonra yeni yapılacak olan şeylerin nasıl yapılacağı üzerine bir merkez. Yerelden, bölgedeki kadınlardan oluşsun, cinsiyet eşitliği temelinde ve materyaller ile sözler kadınların elinde olsun dedik. Koalisyonla bir broşür hazırladık kadınların nereye başvurabileceği üzerine. Sığınakların ne durumda olduğunu öğrendik. Başka illere transfer edildiğini öğrendik. Kamu kurumları ve kadın örgütlerini içeren bir çalışma hazırladık. Etiket yapıp dillere çevirdik.”
Dayanışma mücadele ile sürecek
Semsûr’daki Kadın Çadırı’na giden kadınlara atölye yapıp, neyle karşılaşacakları ve neler yapabileceklerine dair hazırladıklarını belirten Elif, “Kadınlar deprem olduktan sonra birkaç gün Mor Çatı’yı hiç aramadı. Ayıp gibi düşünüyorlar, şiddet her zaman ertelenebilirmiş gibi. Arkadaşlarımız buna dair böyle hissetmeye gerek yok, olabilir diyerek bir çalışma hazırlayıp yaygınlaştırdı. Saha ziyaretinde de zaten olmayan destek mekanizmasının çöktüğünü, taşındığını ama nereye taşındığının hiçbir şekilde bilinmediği ve devletin buna hiçbir şekilde hazırlıklı olmadığını gördük. Boşanmış, boşanma kararı almış, çocuklarıyla yaşayan kadınların çadırın ailelere verildi. Evli olmayan kadınlar da yine ailesiyle birlikte kalmak zorunda kaldı çadırlarda. Geniş bir aile olarak da tek bir çadırda kalmanın yükü ve şiddet ilk defa çadırda ortaya çıkmıyor, bunun ne kadar derinleştiğini gördük” şeklinde konuştu. Elif son olarak, kadınların mücadele ile dayanışmalarını sürdüreceğini vurguladı.
Sunumun ardından katılımcılar ile sorunlar karşısında neler yapılması gerektiğine dair tartışma yürütüldü. Buluşma, soru-cevap bölümünün ardından son buldu.