İsyancı bir kadın: Üveyş Öcalan
- 09:07 10 Nisan 2023
- Portre
Gülşen Koçuk
HABER MERKEZİ - Bir kadının katledilişi karşısında ilk başkaldırısını gerçekleştiren, isyankar kişiliğiyle bilinen Üveyş Öcalan’ın yaşamını yitirişinin üzerinden 30 yıl geçti. Üveyş Öcalan’ın, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt kadın özgürlük mücadelesi için yeni bir yol açacak olan paradigmasında önemli rolü var.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, Kürt kadının kölelik-özgürlük sorununda derin çözümlemeler yapmasında önemli rolü olan annesi Üveyş Öcalan’ın yaşamını yitirişinin üzerinden 30 yıl geçti. Üveyş Öcalan, 11 Nisan 1993’te hastalığı dolayısıyla tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 75 yaşında hayatını kaybeden Üveyş, Kürt kadın özgürlük mücadelesine de ilham oldu.
Üveyş Öcalan kimdir?
Riha’nın (Urfa) Xelfetî (Halfeti) ilçesine bağlı Amara (Ömerli) köyünde Kürt bir baba ve Türkmen bir annenin çocuğu olarak 26 Kasım 1918 tarihinde dünyaya gelen Üveyş, çocuk yaşta komşu Türkmen köyünden biri ile evlendirilir. Üveyş daha evliliğinin birinci yılında iken, evli olduğu erkek bir kadını kaçırmaya çalışır. Kaçmayı kabul etmeyen kadın katledilirken, yaşananlara tanık olan Üveyş, evli olduğu erkek üzerine mahkemede ifade verir ve feodaliteye ilk başkaldırısını böyle gerçekleştirir. Olayların ardından köyüne gönderilen Üveyş, sonrasında Ömer Öcalan ile evlendirilir. Ömer’in ilk evliliğinden olan Gülsüme’ye de annelik eder Üveyş. Kendisinin ise 3 kız, 4 erkek çocuğu olur. Ancak Üveyş’in son çocuğu Ali, beyninde oluşan tümör nedeniyle henüz 12 yaşındayken yaşamını yitirir.
Bir başka hediye olmalıydı
Tarih 4 Nisan 1949'u gösterdiğinde Üveyş, yıllar sonra Kürt özgürlük mücadelesinin lideri olacak olan Abdullah’ı dünyaya getirir. Annesinin “Bana elbiselik kumaş al” sözlerini hatırlatan ve annesine olan saygısını başka şekilde göstermeyi seçtiğini dile getiren Abdullah Öcalan, değerlendirmelerinde şunlara yer verir: “Biraz para kazanmama rağmen anama şöyle bir hediye alayım diye düşünmedim. Belki o bunu yadırgamıştır ama bana göre evlatlık farklı olmalıydı. Onların istedikleri gibi bir evlat olmamakla birlikte, bende başka türlü iyi bir evlat olma arayışı vardı. Ona layık bir evlat olma bana göre Kurdistan için savaşma, düşünme ve değer yaratmaydı. Bütün çelişki ve çatışmalarına rağmen yine de iyi bir ana evladı olmak böyle mümkündür. Yani bir sıçrama yaptık. Bitip tükenmiş bir ana oğul veya aile ilişkisini bir ülke ilişkisine, yurtseverlik ve ana toprak ilişkisine götürmek en anlamlısı, en yücesi oldu.”
‘Tam bir isyan tufanı…’
Yine Üveyş’in isyankar karakterine işaret eden Abdullah Öcalan, şu belirlemeyi yapar: “Kavga etmeyi bana erken yaşta öğretti. Hâlâ etkilerini taşıyorum. Anam bana şöyle bir duygu kazandırdı; bana sığınarak, hep benden destek alarak, yardım görerek, öyle ağlayıp sızlayarak, özellikle böyle davranarak yaşayamazsın, mutlaka bir cevabın olacak. Çok ilkel de olsa, bu bir öç alma veya bir yetişme duygusu gibi oluyor. Annem tam bir isyan tufanıydı. Köyde isyancı namıyla bilinirdi. Kimseye boyun eğmezdi. Kadın-erkek fark etmezdi, üstüne yürür, hesabını sorardı.”
Ana gücü, ana savaşçılığı
Abdullah Öcalan, kendi kişiliğinde annesinin etkisine işaret ederek, “Anamın etkisi olmasaydı, ben kadınlara böyle yaklaşır mıydım? Bu ilişkilerin benim üzerimdeki dolaylı etkileri, kadınlara dikkat etmeme yol açmıştır. Ana gücü, ananın savaşçılığı, bunun benim üzerimdeki etkisi beni kadın sorununa dikkat etmeye götürdü. Böyle bir kadının, öyle kolay erkek egemenliğine girmek istemeyen bir kadının etkisi zaten çok somuttur” der.
‘Direnmekle kazanılacağını öğretiyordu’
Annesi Üveyş’i anlatan Fatma Öcalan da verdiği bir röportajda şunları ifade eder: “Biz dışarıda birileri ile kavga ettiğimiz zaman annem her zaman direnmemizi istiyordu. Direnmekle kazanılacağını öğretiyordu. Annem babamla evlendiği zaman, babamın daha önce evli olduğu kadından bir kızı vardı. Annem onu da bizimle beraber büyüttü. Annem bizi büyütmenin yanında sürekli tarla işleri ile uğraşıyordu. Tarla işlerinden sonra eve geliyor, daha sonra da ev işlerini yapıyordu. Annem abim Abdullah’ı çok seviyordu. Hastalandığı zaman da sürekli onu soruyor, onu bir gün görme umuduyla yaşıyordu. Kardeşlerimizden Abdullah ve Eyne kavgacı kişilikleri ile anneme benziyorlardı.”
Özlemini mücadeleye katılarak giderir
Üveyş, Abdullah Öcalan’a olan hasretini yine onun verdiği mücadelenin içerisine kendisini katma ve ona değer verme ile gidermeye çalışır. Kürt Yazar ve Gazeteci Musa Anter “Hatıralarım” kitabında 1991 yılında Halkın Emek Partisi’nin (HEP) Ankara’da gerçekleşen kongresine Üveyş Öcalan’ın da katıldığını aktararak, atmosferi şöyle paylaşır: “Anons şeref misafirleri ile yapıldı. Benim için şu, şu, şu dedemiz Musa Anter ve hepimizin annesi Üveyş Öcalan da aramızda dendi. Kıyametler koptu. Binlerce insan elimizi öpmek için sıraya girdiler. Bu ara güzel nükteler de oldu… Cidden bu kongre hayatımın en renkli sahifelerinden biri oldu.”
Amara’da toprağa verilir
Üveyş, oğlu Abdullah Öcalan’ın tüm halklarda yarattığı özgürlük ve direniş tutkusunu yaşamına nakşetmeye çalışırken, şeker hastalığına yakalanır ve bir bacağı kesilir. Kısa zaman sonra Adana’da kaldırıldığı hastanede tedavi görmeye başlar. Ancak, tedavi gördüğü hastanede 11 Nisan 1993 tarihinde hayata gözlerini yumar. Üveyş’in cenazesi daha sonra doğup büyüdüğü Amara’da toprağa verilir.
‘Bizim hayrımız ve duamız mücadeledir’
PKK Lideri, annesi Üveyş’in yaşamını yitirmeden önceki son sözlerine dair ise şunları söyler: “Anam son nefesini verirken ‘adıma çok hayır yapın, çok dua edin’ demiş. Bizim hayrımız ve duamız mücadeledir. Kurdistan’ın kendisini bir ana gerçeği gibi düşünmeliyiz. Kurdistan’ı ana toprak, anayurt gibi görüp değerlendirerek ve özgürleştirerek anlam vermeliyiz.”