‘Seçim sürecinde tutsakların sesi olunmalı’
- 09:04 4 Nisan 2023
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR - Cezaevindeki hasta kadın tutsakların tedavilerinin engellendiğine dikkat çeken Hasta Kadın Mahpuslara Özgürlük İçin 1000 Kadın’dan Gülay Gün Bilici, herkesi, tutsakların sesi olmaya çağırdı. Gülay, “Şiddet ne kadar gelirse gelsin tecridi kırmanın yollarını bulmamız gerekiyor” dedi.
Cezaevlerinde hasta tutsakların durumu her geçen gün ağırlaşıyor. Hasta tutsakların tedaviye erişim hakları engellenirken, Adli Tıp Kurumu (ATK) ise ‘cezaevinde kalabilir’ raporu vererek tutsakların yaşamını riske atıyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre hasta tutsak sayısı bin 600’lere yükseldi. Öte yandan cezaevinde 2021 yılında tahliye edilmeyen 7 hasta tutsak hayatını kaybetti. 2016 yılında tutuklanan ve demans hastalığına yakalanmasına rağmen tahliye edilmeyen Aysel Tuğluk için Ocak 2022’de ‘Aysel Tuğluk'a Özgürlük için 1000 Kadın' kampanyası başlatılmıştı. Kampanya sonucunda Aysel, 27 Ekime 2022’de tahliye edilirken, ancak sağlık hakkına erişemeyen hasta tutsakların tahliyelerine dair bir gelişme olmadı.
Bu durum nedeniyle kampanya 21 Mart Günü Amed Newrozu’nda adını “Hasta Kadın Mahpuslara Özgürlük İçin 1000 Kadın” olarak değiştirdiğini duyurdu. Kampanyanın imzacılarından hak savunucusu Gülay Gün Bilici, değerlendirmelerde bulundu.
‘Cezaevleri ‘sistem dışıları’ yok etmek için tasarlandı’
Kampanyanın tüm hasta kadın tutsakları kapsadığını söyleyen Gülay, tutsakların tedaviye ulaşamama hallerinin devam ettiğini hatırlattı. Cezaevlerinin, devletin sistemi ile uyumlu düşünmeyenleri, sistem dışında kalanları yok etmek için dizayn edildiğini dile getiren Gülay, “Bu nedenle de zaten hapishanelerdeki hasta tutsakların tedaviye ulaşımını engelleme sistem dahilinde devam etmektedir. Ruhi Su’nun bile tedavi için yurt dışına çıkarılmaması sistem gibi düşünmemesinden kaynaklıydı” diye örnek verdi.
Tedavi hakkına erişim yok
Cezaevlerinin 1980 darbesinden sonra tutsaklar için daha sistematik uygulamaların olduğu bir hal aldığını kaydeden Gülay, sonradan yapılan F Tipi cezaevlerinin bir arada yaşayan tutsakların aralarındaki hasta ve bakıma ihtiyaç duyan tutsaklara yardımını engellemeyi amaçladığını sözlerine ekledi. Gülay, “İdam cezası kaldırıldı ama idamın önünü tedaviyi engelleyerek açıyor. Kendine muhalif olsa bile devletin cici çocuklarına beraat verebiliyor, yaşlılıktan dolayı evine gönderebiliyor. Sisteme muhalif olanları ise hiçbir şekilde salmıyor, en doğal hakkı olan tedavi hakkını sağlamıyor. Son anda ölümü kesinleşecek olanları çıkarıyor. O da bazen. Bu ölümlerin nedeni devlettir” dedi.
Birçok cezaevi açıldı
Tutsakların cezaevinde bir çeşit ölüme hazırlama üzerinden şekillendirildiğini kaydeden Gülay, “Değiştirile değiştirile birçok hapishane açıldı. Neredeyse Türkiye’nin yarısından fazla nüfusu içeri atabilecek kadar hapishane açıldı. Tamamen sisteme muhalif olan siyasi tutsakları içerde öldürmek üzere dizayn edildi” ifadelerini kullandı.
‘Amaç toplumu tecrit altında tutmak’
Hasta tutsaklar üzerinden geliştirilen işkencenin bu kadar aleni bir şekilde yapılmasındaki amacın, toplumu tecrit altında tutmak olduğunu vurgulayan Gülay şöyle devam etti: “’Sisteme uymazsanız yeri gelir dışarıda yeri gelir içeride yok olmanızı sağlayacak sistemleri buluruz’ demek bu. Sağlıklı olarak içeri girdiğinde hasta olarak çıkıyorsun. Bu da, Kürt, sol, sosyalist kesim olabilir. Sisteme karşı çıkanın yok edilmesi üzerine kurulmuş şekilde. Bu, biz muhalifleri geri durduruyor mu? Hayır. Şiddet ne kadar gelirse gelsin tecridi kırmanın yollarını bulmamız gerekiyor.”
‘Yapılması gereken tutsakların sesi olmak’
Muhaliflerin, tutsakların sesi olması gerektiğinin altını çizen Gülay şu çağrıyı yaptı: “Halka ulaşacak yol ve yöntemleri bulmamız gerekiyor. Bu seçime gittiğimiz dönemde parti başkanlarının, aday adaylarının içerdeki tutsaklar için iyileştirmeler, hasta tutsaklar için dışarda sağlığa ulaşıp tedavi etme yöntemlerinin üzerinde yasal haklarının değiştirilmesi yönünde baskı yapmamız gerekiyor. Sonuçta ‘bizi sağlıklı şekilde tedaviye ulaştıracaksanız bu koltukları alın, ama savaştığımız ceberrut hükümet gibi olacaksanız durun’ dememiz gerekiyor.”