Sosyolojinin özü olarak kadın

  • 09:03 31 Mart 2023
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
“İnşa edilmiş kadınlık ve erkekliği kırmadan, özgür birlikteliğin zihniyetini, mekânını yaratmadan birbirimize dokunmadık. Kadın ile erkek arasındaki ilişkinin cinselliği de aşan felsefi, bilgece bir ilişki olduğu konusunda netleştik. Bu konuda özgür eş yaşam kuramını geliştirdik. Bu konu da kendi başına ele alınmayı gerektiren bir derinliğe sahiptir.”
 
Nagihan Akarsel
 
Jineolojî ile bu gerçeği açığa çıkarmak ve bilimsel bir analize tabii tutmak anlamlı oluşlara da vesile olacaktır. Hiçbir mücadelede ne erkek ne de kadın kendisini böylesine derin bir sorgulamaya tabii tutmamıştır. Nasıl yaşamalı sorusunun cevabını bu denli aramamıştır. Çünkü bugüne kadar hiçbir mücadele devletli uygarlığın dışında bir sistem arayışında bulunmamıştır. Verili olanı kabul etmeme yönünde çok güçlü bir direniş olmakla birlikte yeni bir paradigma ile kendi bilgi yapılanmalarını yaratma, kadın ve erkek çözümlemesi yapma, kadını "sosyolojinin özü olarak ele alma söz konusu olmamıştır. Var olan direnişler varlığını koruma eksenli olmuştur. Ancak kadın özgürlüğünün esas alındığı demokratik, ekolojik, kadın özgürlüğüne dayalı paradigmamızda, kadının özgürlüğünün erkeğin de tüm toplumunda özgürlüğü olduğu bilinci ve bunun sistemini oluşturma mücadelesi vardır.
 
Alternatif paradigma 
 
Varlığını kanıtlama ile başlayan mücadelemiz, sınıf savaşımı, cins bilinci, cins mücadelesi, toplumsal inşa, kavram-kuram ve kurumlarını oluşturma gibi bir literatür ile artık varlığını inşa etme aşamasına gelmiştir. Bu aynı zamanda alternatif paradigmaya sahip olmaktır. En büyük şansımızın bu olduğunu belirtmek istiyorum. Bu paradigmayı içselleştirmek ve bunun gereklerine göre sürekli bir inşa halinde olmak hayati önemdedir. Bununla bağlantılı özgür eş yaşam kuramı toplumsal inşanın en temel yaşamsal ilkelerinden biridir. Buna dair Abdullah Öcalan, "Kapitalist tekellerin yaşam tarzına karşı alternatif yaşam geliştiremeyenler, sistemin ideolojik saldırısına açık olanlar çok çabuk çürüyor ve düşünceleri erkenden yaşlanıyor. Bu nedenle sonsuz boşanma ve alternatif paradigmayı ortaya koyduk. Hatta kurumsal düzeyde özgür eş yaşamı da çözdük. Yani teorik olarak doğru yaşam nedir, ölçülerini tespit ettik" demektedir. 
 
Bu yaşamı inşa etmek bizim için hayati görevlerden biridir.
 
Özgürleşmenin önemli adımlarından biri olarak ele alınan cinsellik konusunda ise sürekli feodal ya da kapalı yaklaştığımız yönünde eleştiriler aldık. Cinsel özgürlük için yıllarca mücadele eden feminist mücadeleler gibi olmadığımız için özgürleşmediğimiz yönünde eleştiriler geliyordu. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki özgürlüğün ilk adımı olarak hiçbir zaman cinsel özgürlüğü ele almadık. Liberalizmin kışkırttığı bu sahte özgürlük anlayışına ve tuzağına düşmedik. Cinselliği, hayatın kutsal bağı olarak tanımladık. Bu bağın özgür yaşanması konusunda belli bir netleşme de yaşadık. Ama nasıl yaşamalı sorusuna cevaplar üretmeden, erkeğin kadın üzerinde kurduğu en özel ve en köklü tahakküm alanından uzak durduk. Bu alandan uzak durmak erkeğin de kendini sorgulamasını beraberinde getirdi. İnşa edilmiş kadınlık ve erkekliği kırmadan, özgür birlikteliğin zihniyetini, mekânını yaratmadan birbirimize dokunmadık. Kadın ile erkek arasındaki ilişkinin cinselliği de aşan felsefi, bilgece bir ilişki olduğu konusunda netleştik. Bu konuda özgür eş yaşam kuramını geliştirdik. Bu konu da kendi başına ele alınmayı gerektiren bir derinliğe sahiptir. 
 
Ahlak ve bilinçle beslenmek temel farkımız 
 
Nitekim alternatif bir yaşam yaratabilmemiz için eleştirel bir bilince ve bilgiye ihtiyacımız bulunmaktadır. Bunu mücadele içinde özgürlük yoldaşımız Abdullah Öcalan'ın sürekli öneri ve perspektifleri ile yaşamı uğruna ölecek kadar çok seven yoldaşlarımızın eylemleri ve sorgulama güçleri ile kendimizde oluşturma arayışını sürdürüyoruz. Bu sürekli bir mücadele. Var olan sisteme karşı sürekli bir eleştirel bilinç ve bilgi içinde olmak herkesin görevi. Bunu ahlak ve bilinçle beslemek temel farkımız. Çünkü sistemden sonsuz boşanma için her şeyden önce eleştiri, bilgi, ahlak ve inancımızı içselleştirerek süreklileştirmemiz gerekmektedir. Sistemin bizde yarattığı dogmatik, pozitivist, metafizik ve benzeri düşünce biçimlerini ancak ahlaki politik toplum eksenli bir bilinç yapısını kendimizde oluşturarak aşabiliriz.
 
Kadının toplumsal sözleşmesi 
 
2000'li yılların başında gündemimize giren toplumsal sözleşme de bu köklü kopuşu tamamlama düzeyimizle bağlantılıdır. "Kadının toplumsal sözleşmesini 21. yüzyıl kadın özgürlük manifestosu niteliğinde oluşturmalılar" diyen yine, "Kadının özgürlük tezlerini toplumsal sözleşmeye vardırmaya kadar mücadele gerekiyor" şeklinde dile getiren Abdullah Öcalan bununla toplumsal ilişkilerin ekonomiden eğitime, tarihten ekolojiye, etik estetikten sağlığa, demografyadan politikaya her yönüyle yeniden düzenlemesini kastediyordu. Bunun içinde eş yaşam ilişkilerinin düzenlenmesinden alternatif bilgi yapılanmalarını oluşturmaya kadar toplumu ilgilendiren her şey vardı. Paradigmamızın kadın eksenli olması yapılacak sözleşmenin de kadın eksenli bir toplumsal sözleşme olması anlamına geliyordu. Bunun içinde kadınların özgürlüğünü koruyacak temel yasalar olmakla birlikte onu da aşan bir gerçeklik vardı. Kadınların özgürlüğü de toplumun özgürlüğü de ancak özgürlük ilkelerine dayalı bir sistemle olabilirdi. Esas olan bu özgürlük düzeyini açığa çıkarmak ve onun sistemini oluşturmaktı. Bu eksende zaten kadın tarihi, kadın devrimi ve kadının toplumsal sözleşmesi önümüze temel görevler olarak hala durmaktadır. Jineolojî'nin eylem kılavuzları olan etik-estetik, ekoloji, ekonomi, tarih, demografya, eğitim, sağlık ve politika olmak üzere yaşamın her alanında ahlaki politik toplumun bilmelerini açığa çıkarmak ve esas almak durumundadır. 
 
Hakikati arama mücadelesinden hiç vazgeçmedik
 
Dünyaya kafa tutacak kadar cesur, samimi ve dürüst insanların mekânı olan mücadele deneyimimizde birçok olumsuz anlayışın temsilini de yaptık. Sistemin kirlerinden tamamen arınmış değildik. Bu uzun soluklu bir mücadele gerektiriyordu. Eleştirel bilinç, bilgi ve ahlak eksenli, özgür yaşam hedefli alternatif paradigma konusunda donanımlı olmak önemliydi. Yaşama ve savaşa yanılgılı yaklaşımlar başta olmak üzere bu konularda ciddi sıkıntılar da yaşadık, yaşıyoruz. İyi'ye, Doğru'ya ve Güzel'e ulaşma arayışımız devam ediyor. Zor koşulların içinde adeta taşta filizlenen gül misali hakikati arama mücadelesinden hiç vazgeçmedik. Abdullah Öcalan'ın uyguladığı yöntem sonuç alıyordu. Bu doğru yolda olduğumuzun ifadesiydi. En son eşbaşkanlık sisteminin pratikleşmesi ve dünyanın gündemine girmesi, Rojava devrimi, demokratik ulusun inşası ve öz savunma deneyimimiz, özgür kadın alanları, kadın kurumları, kadın basını ve benzeri ile toplumsal yapıda önemli pratikleşmeler olarak tarih sayfalarının içinde yerini almaya başlamıştı. Konfederasyonlaşma süreci artık toplumsal anlamda kurumlaşma, toplumsal sorunlara çözüm olma ve inşa etme arayışının örgütlenme biçimi olacaktı. Uygulanan yöntemler toplumsal yapıda ve kadınların içinde hemen karşılığını bulmuş ve sonuç almıştı. 
 
Jineolojî ile bakmak neden önemli?
 
Elbette burada belirttiğimiz bütün bu kavram, kuram ve kurumlar ayrı ayrı ele alınması gereken kapsamlı bir içeriğe sahiptir. Biz burada sadece bu deneyime jineolojî ile bakmanın neden önemli olduğuna odaklanmayı esas aldık. Özgürlük deneyimimizin açığa çıkardığı yöntemlerin farklılığına, zenginliğine ve bu yöntemlerin sonuç aldığına vurgu yapmak istedik. Ki bu yazımızda sadece sistemi reddetme yani direnme, eğitim, günce, şiir, çözümleme, eleştiri-özeleştiri, toplantı gibi bazı yöntemlerden örnek verdik. Ancak bunlarla beraber özgürlük deneyimimiz, bilimsel olarak ele alınmayı bekleyen zengin bir külliyata sahip. Ve bu külliyat öyle tarihin sayfalarında değil şimdi, Anda varlığını yaratmaya devam ediyor. Yani oluş halindedir. Bu oluşa dahil olmak, anlamak, çözümlemek, eleştirmek, değiştirmek özgür yaşama doğru ilerlemenin kodlarını içinde barındırıyor. "Hakikat aşktır, aşk özgür yaşamdır"  gerçeğinin ne kadar derin bir bilinç gerektirdiğinin bilgisini veriyor. Bu bilgiyi hep birlikte çözümlemek ve toplumsallaştırmak özgürleşme arayışı olan tüm kadınların önünde bir görev olarak duruyor. 
 
Bu yazı, Jineolojî dergisinin “Kadın Gerçeğine Dayalı Yöntem ve Hakikat” dosya konulu 2. Sayısından kısaltılarak alınmıştır.