‘Aman dikkat’ tarikat çıkabilir!
- 09:06 26 Mart 2023
- Medya Kritik
Marta Sömek
İSTANBUL - Depremzedeler su, çocuklar ayakkabı dahi bulamazken, oldukça hayati ve zaruri bir ihtiyaç olan Kuran kursu çadırları kuran Diyanet, kayıp çocukların akıbeti ve binlerce çocuğun tarikatlara verilmesine karşı ne yaptı acaba?
Mereş (Maraş) merkezli olarak 6 Şubat günü gerçekleşen ve 11 kentte yıkıma neden olan depremler kuşkusuz tüm dünyanın gündemi haline geldi. İlk andan itibaren dünyanın dört bir yanından depremzedelerle dayanışma çalışmaları başlarken, bu süreç içerisinde kılını kıpırdatmayan devlet pratiği bir kez daha açığa çıktı. Depremlerle birlikte açığa çıkan yıkım ve enkazın yanı sıra iktidarın ilk günden itibaren depremzedeleri adeta ölüme terk etmesi de bu pratiğin en belirgin yansımalarından biriydi. Yaşamların tuzla buz olan evlerden sokaklara saçıldığı, harabeye ve hayalet kentlere dönüşen deprem illerinin sokaklarında aç, susuz ve ölüme terk edilmiş halde cesetlerle birlikte yaşam mücadelesi veren depremzedeleri umursamayan iktidar, günler sonra bu bölgelere “gülerek” uğradı.
Gözlerden taşan öfke…
Depremzedeleri ölüme terk eden iktidar ve yetkililer, enkazların tamamının defalarca kontrol edildiğini ve enkaz altındaki depremzedelerin kurtarıldığını iddia eden açıklamalarla yalnızca kendilerini kandırabildi. Elbette iktidar, enkazların başında yakınlarının çığlıkları karşısında çaresiz halde günlerce beklediğini, ne AFAD ne Kızılay ne arama kurtarma ekipleri ne de iktidarın deprem bölgelerine uğramadığını söyleyen depremzedeler karşısında kahramanlık naraları atmaktan kaçınmadı. Oysa deprem bölgelerinde her birinin en az 4 yakınını kaybettiği depremzedelerin yalnızca gözlerine bakarak iktidara olan öfkelerini görmek mümkün…
Kayıp çocuklar ülkesi
İktidarın saymakla bitmeyecek ihmalkarlıklarının yanı sıra depremler ile ortaya çıkan en önemli gündemlerden biri de kayıp çocukların akıbeti. İktidar ve yetkililerin ihmalkarlığı nedeniyle çok sayıda çocuk depremlerde hayatını kaybederken birçoğu da ya ailesini kaybetti, ya kayboldu ya da kaçırıldı. Yine sayısız kayıp ya da yaşamını yitiren çocuğun resmi kayıtlara geçirilmediği öğrenilirken, birçok aile de depremin ilk gününden bu yana kayıp ve kaçırıldığını düşündükleri çocuklarından hala hiçbir haber alamıyor. “Yurttaşlarımızı kurtardık” naraları atan iktidar, kayıp çocuklar için de hiçbir girişimde bulunmuyor.
AK’lamaların pratiği
Öte yandan 8 Mart’ta Semsûr’daki (Adıyaman) Menzil tarikatı, köylerde bin 100 depremzede çocuğun “bulunduğunu” açıklayarak, çocuklara “tekbir işareti” yaptırdığı görüntüleri paylaşmıştı. Cezaevlerindeki çocukları için adalet talep eden Adalet Nöbeti annelerini 1 yıl boyunca sistematik işkenceye maruz bırakan, kadınların her eylemine saldırarak şiddet uygulayan asker ve polislerin “Menzil şeyhi” karşısında ise “el pençe divan” durduğu görülmüştü. İktidar ile tarikat ve cemaatlerin ajandası kuşkusuz oldukça kabarık. Son örneğine, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in, 6 yaşındaki kızı H.K.G.’yi “müridi” Kadir İstekli ile “evlendirerek” tecavüze sürüklemesi ve sonrasında yaşanan skandallar silsilesi ile tanıklık etmiştik. Ensar Vakfı’nda ortaya çıkan tecavüze ilişkin, “Bir kereden bir şey olmaz” meşrulaştırmasını yapmaktan çekinmeyen devlet pratiği, H.K.G. olayı ve davasında da elbette tarikat mensuplarının yanında yer alarak bir kez daha o “AK” rengini belli etmişti.
Tarikatların ‘bulduğu’ çocuklar nerede?
Peki ya kayıp çocukların akıbeti bilinmiyorsa Menzil tarikatı binlerce çocuğu nasıl “bulabiliyor”? Kayıp yakını olan depremzedelerin sorduğu gibi akıllarda tek bir soru beliriyor: Tarikatlar, cemaatler, yurtlar nasıl bu çocukları “bulabiliyor” da “şeyhler” karşısında “el pençe divan” kesilen kolluk ve devlet bulamıyor? Tecavüz, taciz ve şiddet ile dolu kabarık secereleriyle bilinen tarikatların binlerce çocuğu “bulmasına” nasıl izin veriliyor? Bu çocuklara ne oldu?
Aman dikkat havuz medya iş başında!
H.K.G. davasını, “Hocamız tertemiz” dev manşetleriyle veren havuz medyanın “gazeteciliği” elbette depremzede çocuklar için de jet hızıyla devreye girdi. Tarikatlarda yaşanan tecavüz, taciz ve şiddeti görmeyen havuz medya, ilk günden beridir deprem illerinde dayanışma sürdüren kadın örgütleri, sol-sosyalist, siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerini hedef almaktan kaçınmadı. AKP’ye yakınlığıyla bilinen Milat gazetesi, 20 Mart günü “Aman Dikkat! Depremzede çocuklar terör örgütleri ve LGBT’nin hedefinde” manşetiyle, “Türkiye deprem felaketinden sonra yaraları sarmak için uğraşırken kökü dışarıda dernek/STK'lar deprem bölgelerine akbaba gibi üşüştü. Başta 4 harfliler olmak üzere PKK ve sol terör örgütü yandaşı marjinal gruplar gözlerini çocuklara dikti” ifadelerini kullanan haberler yayınladı.
Çocukların sesini duyuyor musun Diyanet?
Üstelik Milat gazetesine göre ilk günden beridir depremzedeler için yalnızca Türkiye Diyanet Vakfı çalışıyormuş! Tecavüz faillerine karşı üç maymunu oynayan Milat gazetesi, “Türkiye Diyanet Vakfı desteklerini daha da arttırdı. Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürü İzani Turan: İlk günden bölgedeyiz” sözleriyle, depremden bir buçuk ay sonra Semsûr’daki çadır kentteki depremzedelere bir torba erzak dağıtıp izinsiz kamera ile çeken Diyanet’in ne kadar “duyarlı” olduğunu yazıyor. Ölüme terk ettikleri ve tüm yardım çığlıklarına rağmen kılını bile kıpırdatmadıkları depremzedeler için neler yapmış meğer Diyanet! Depremzedeler su, çocuklar ayakkabı dahi bulamazken, oldukça hayati ve zaruri bir ihtiyaç olan Kuran kursu çadırları kuran Diyanet, kayıp çocukların akıbeti ve binlerce çocuğun tarikatlara verilmesine karşı ne yaptı acaba?
Öfke de failler de ortada!
“Yakınlarımızın enkaz altındaki çığlıkları kulaklarımızdan gitmiyor. Bu devlet canlarımızı katletti” diyen iktidarın ölüme terk ettiği depremzedelerin öfke ve isyanı karşısında iktidar ve medyası sayfalarca manipülatif manşet atsa da bu öfkenin dinmeyeceği net bir şekilde anlaşılıyor.