İmralı'dan 2 yıldır haber yok!

  • 09:07 22 Mart 2023
  • Hukuk
Şehriban Aslan – Rojda Aydın 
 
AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan ile iletişimsizliğin ikinci yılına girerken, yapılan başvuruların yanıtsız bırakıldığını söyleyen Asrın Hukuk Bürosu Avukatı Newroz Uysal, aynı zamanda BM’nin tedbir kararının hala uygulanmadığına dikkat çekti. 
 
İmralı’da 24 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ve Hamili Yıldırım’dan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana haber alınamıyor. En son 7 Ağustos 2019 tarihinde avukatları ile görüşebilen Abdullah Öcalan, Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ile Hamili Yıldırım’ın ailesi ve avukatları tarafından şu ana kadar yüzlerce defa görüşme başvurusu yapılmasına rağmen, bu başvurular keyfi verilen disiplin cezaları gerekçesiyle engelleniyor. Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından, PKK Lideri Abdullah Öcalan ve İmralı’da bulunan diğer 3 tutsak için 2021 yılının Ağustos ayı ile 2022 yılının Şubat ve Mayıs ayları olmak üzere 3 farklı aile görüş yasağı, 2021 Ekim ve 2022 Nisan ayından bu yana iki farklı 6 aylık avukat yasağı gerekçesiyle görüşlerin yapılması engellendi. Disiplin Kurulu’nun verdiği cezalara itiraz eden avukatlar, Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Ancak avukatların yaptığı itiraz başvurusunun reddine karar verildi. Avukatlar, yaptıkları itiraz başvurusunun reddedilmesinden sonra 12 Mayıs 2022 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. 
 
Asrın Hukuk Bürosu Avukatı Newroz Uysal, müvekkilleri ile görüşmelerin engellenmesi ve bu süreçte yaptıkları başvurulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Mutlak iletişimsizlik dönemi ikinci yılında’
 
25 Mart 2021 yılından bu yana PKK Lideri Abdullah Öcalan ile mutlak iletişimsizlik ve haber alamama halinin  sürdüğünü söyleyen Newroz, “Bu çok uzun bir süre; hem herhangi bir siyasi tutsak bakımından hem de dünyadaki örnekleri bakımından. Sayın Öcalan’ın koşulları gözetildiğinde de bu belirsizliğin yol açtığı hukuki, siyasi, toplumsal ve insani yönüyle ağır bir dönem. Sayın Öcalan’ın 99’dan bu yana cezaevinde tutsaklık koşullarının hiçbir dönemi ne hukuki nede siyasi olarak olağan bir dönem olarak gelişmedi. Biz birçok kez başvurularımızın reddi, fiili gerekçeler, hukukun yok sayılarak engellemelerin gerçekleşmesi; aile, avukat, vasi ya da diğer iletişim kanallarının kapanmasıyla karşı karşıya kalmıştık. Ancak son iki yıl bunların en zirvesi diyebileceğimiz insani olarak en belirsiz dönemi olmuştur. Bu dönem hem 8 yıllık avukat yasağından sonra hem de 2019 avukat görüşmesinin gerçekleşmesi sürecinin devamı niteliğinde bir tutumdur. Çünkü Sayın Öcalan’dan son yıllarda olağanüstü bir durum, tepki ya da sahiplenme süreci yaşanmadıkça ne yüz yüze ne de telefonla hiçbir iletişim kanalının gerçekleşme hali olmadı” dedi.
 
‘İki arama yapıldı’
 
En son telefon görüşmesinin olağanüstü koşulların yaratmış olduğu bir süreçte yaşandığını hatırlatan Newroz, “Biliyorsunuz ki Sayın Öcalan’a hiçbir zaman telefon hakkı adadaki süreç boyunca kullandırılmadı. 2022 tarihli telefon görüşmesi pandemi koşullarının sonucuydu. 25 Mart 2021 tarihindeki telefon görüşmesi de Sayın Öcalan’ın yaşamıyla ilgili kimi iddiaların sonucuydu. Ve tabi ki bizlerin ve ailesinin tercih ettiği bir iletişim şekli de değildi. Tecrit koşullarında olabilecek en sağlıklı ilişki düzenli bir şekilde olabilecek yüz yüze, avukat ve ailelerin görüşmesidir. Ki bu telefon görüşmesinin 4-5 dakikalık süre içerisinde bir kesilme hali gerçekleşmişti. Bu süreçte Sayın Öcalan’ın avukatıyla görüşme hakkının neden gerçekleşmediği konusunda bir tepkisi gerçekleşmişti.  Devletin kullanmak istediği bu yönteme de karşı çıkarak bunu çok tehlikeli bulmuştu. En son alabildiğimiz haberin içeriği itibariyle müvekkillerimizden Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar da protesto etmişti. Bu koşullar bile bizim için çok ağır ve olağanüstü, aciliyet gerektiren bir durumdu. Ancak o günden sonra görüş başvurularımız cevapsız bırakıldı. Aile ziyaretleri için üç aylık yasak kararı devam etti. Gönderdiğimiz onlarca mektuptan herhangi bir geri dönüş alamadık. Teslim ettiğimiz gazeteler, kitaplar ya da kişisel ihtiyaçların erişip erişmediği konusunda hiçbir bilgi halimiz yok” sözlerine yer verdi.
 
‘Başvurularımız cevapsız bırakılıyor’
 
Şimdiye kadar çok sayıda başvuru yaptıklarını söyleyen Newroz,  söz konusu başvurulara Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, İnfaz Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi’nin itirazı sonucuna Anayasa Mahkemesi’ne de (AYM)  başvurulduğunu aktardı.  AYM’ye defalarca tedbir talebiyle başvurduklarını ekleyen Newroz, “Başvurularımız hala incelemede bekliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) tedbir ve aciliyet gerektiren başvurularımız da oldu. Bu noktada henüz bir cevap alabilmiş değiliz.  Yine Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’ne de bir başvuru yaparak, tecrit koşullarının ağırlığının dikkate alınarak tek talepli ve yine ihlal temelli başvurularımız olmuştu. O süreçte altı aylık bir haber alamama halimiz olmuştu. BM İnsan Hakları Komitesi, var olan koşulların ivedilik ve aciliyet gerektirdiğini gözeterek, tedbir kararı verdi. Tedbir kararı da Sayın Öcalan’ın istediği ve başvuru yapan avukatların, ailelerin ziyaretlerinin derhal gerçekleşmesi yönündeydi. Ancak Türkiye, verilen bu tedbir kararının üzerinden altı aylık süre geçmesine rağmen herhangi bir gelişme göstermedi, başvurularımız cevapsız bırakıldı. Aile başvuruları da 3 aylık disiplin cezası gerekçesiyle filli olarak reddediliyor” dedi. 
 
‘BM’nin kararı uygulanmıyor’
 
“Türkiye, bağlı olduğu en üst mekanizmanın tedbir kararını bile uygulamaktan geri duruyor” diyen Newroz şöyle devam etti: “Mevcut durumun değişmesi ve bu konuda bir girişim, tavır içerisine girilmesine dönük baro, dernek ve insan hakları kuruluşlarına başvurularımız oldu. Başvurularımız kamuoyuna yansıdı.  İki yılın sonunda iç hukukta zaten hiçbir gelişme kat edemedik. Hiçbir başvurumuz olumlu anlamda sonuçlanmadı. BM’nin tedbir kararını ise Türkiye halen uygulamıyor ve Türkiye, bu tecridin devam etmesi noktasındaki tavrını sürdürüyor.” 
 
‘İlk altı ay ile iki yılın sonundaki süreç aynı değil’
 
İmralı Adası’nda hukukun olmadığı bir sistemin işlediğine dikkat çeken Newroz şunları dile getirdi: “Buradan çıkan politik sonuçlar topluma ve devletin politikasına da yansıyor. Bunu biz son iki yıl içerisinde de gördük. Yaptığımız başvurularda İnfaz Hakimliği’nin, Ağır Ceza Mahkemesi’nin, AYM’nin refleksinin, diğer yargı mekanizmalarına da yansıdığını, cezaevlerine dönük baskılarla kendini gösterdiğini gördük. Bunun değişmesi noktasında başvurularımız devam edecek. Şu an BM’nin tedbir kararı yerine getirilmiyor, ama asıl ihlal konusundaki değerlendirme süreci komite önünde. Yine Avrupa Konseyi’nin, CPT’nin ve diğer hukuk kurumlarına başvurularımız devam ediyor. Biz bunları takip etmeye, bu konuda başvuruları yapmaya devam edeceğiz. Çünkü süreç devam ediyor. Şöyle bir farkla; haber alma halinin ortaya çıktığı ilk altı ay ile iki yılın sonundaki süreç aynı değildir. Ortaya çıkan ihlal boyutu, politik olarak da aynı değil.” 
 
2 bine yakın avukat başvuruda bulundu
 
Tecridin iki yılın sonunda daha da ağırlaşarak kendini gösterdiğini kaydeden Newroz son olarak şöyle konuştu: “Bugün biz tecridi, bir sonuç almama halini gözetirken aslında politik olarak devletin Kürt sorunundaki çözümsüzlükteki ısrarına dayandırıyoruz. Bu noktada bunun değişebilmesi için de devletin politikasının ve tutumunun değişmesi gerekir. Biz başvurularımızı yapmaya devam edeceğiz. Hem TBB, hem de Adalet Bakanlığı’na başvurularımız olmuştu. Bunun uluslararası boyutunu da sürdürmeye devam edeceğiz. Sayın Öcalan’ın savunmanlığını ya da mevcut tecrit boyutunun avukatlık mesleğine yansımasına dönük uluslararası alanda 2 bine yakın avukatın başvuru ve takip süreci olmuştu. Ortaya çıkan dayanışmayı büyütmeye dönük çalışmalarımız devam edecek. Ancak 25 Mart’ın ikinci yılına doğru giderken mevcut durumun vahametinin hem hukukçular nezdinde hem de toplum nezdinde görülerek daha büyük bir dayanışma, daha fazla ses çıkarabilmenin yollarını arayacağız.”