90’lardan tarihi Newroz’a özgürlük hattı
- 09:01 20 Mart 2023
- Güncel
HABER MERKEZİ - Newroz’un bir özgürlük hattı olduğunu 90’lı yılların başında dile getiren PKK Lideri Abdullah Öcalan 2013 tarihi Newroz açıklaması ile daha da derinleştirdi, günümüzde de bu çizgi güncelliğini koruyor.
Kürtlerin var oluş mücadelesinde bir dönüm noktası olan Newroz’a ilişkin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı değerlendirmeler önemli bir yere sahip. Kürtlerin özgürlük mücadelesini 1973 yılında Ankara’da bulunan Çubuk Barajı’ndaki bir Newroz gününde “Kürdistan sömürgedir” tespiti ile başlatan Abdullah Öcalan’ın 1990’lı yılların başlarından 2013 yılındaki tarihi Newroz açıklamasına kadar halkların özgürlük mücadelesindeki ana çizginin değişmediğini gösteriyor.
Abdullah Öcalan, 1992 yılının 21 Mart’ında yaptığı değerlendirmede Newroz’un serhildan olduğunu vurgulayarak, “Newroz birleşen halkın, özgürlüğe yürüyen bir halkın günüdür. Bu halk Kürdistan halkıysa, bin yılların özgürlük umutlarının artık çiçeklendiğini gören bir halksa, bunca kahrı, zulmü görüp de bugüne ulaşan bir halksa, bunca yıldır savaşıp, yenilmeyen bir halksa, kesinlikle kazanacaksınız. Bundan kuşku yok. Biz eğer şimdiye kadar yaşadıysak, büyük sabır gösterdiysek, sadece ve sadece bu kendi öz davanız, öz savaşınız bunun gerçeğine ulaşmamız, örgütlenmeniz, örgütleyip güçlü savaşmanız içindi. Bunu bugün görmekte bahtiyarız, biz de mutluyuz. Neden? Çünkü artık durmayan, yürüyen sizler oluyorsunuz. Ve buna dayanarak, en büyük amacımız yerine gelmiştir. Zafer kadar önemli bir gündür. Karşınızda tankı, topu, uçağı ne olursa olsun, buna karşı yürümek ve hakkınız olan kimliğinize kavuşmak, özgürlüğünüze kavuşmak ve bunun için bütün bedelleri ödemeye hazır olmak gerekir” dedi.
Türkiye halkları için önemi
Türkiye halklarının demokrasiye ihtiyacı olduğunu ve bu noktada Newroz’un büyük öneme sahip olduğunu söyleyen Abdullah Öcalan, aynı değerlendirmesinde Türkiye halklarının demokrasiye ihtiyacı duyduğunu ve buda Newroz’un önemini de şu sözlerle dile getirdi: “Demokrasinin en iyi savaşçısı biziz. Türkiye halkı çok iyi bilmeli ki bugün eğer demokrasi adına bir şey varsa, eğer faşizm geriletilmişse, en başta gelen mücadelemizdir. Buna dayanarak; Türkiye halkının kurtuluşunun da bizim kurtuluştan geçtiğine, verdiğimiz savaşın Türkiye halkının da savaşı olduğunu eminim kendisi de biliyor ve gittikçe dost oluyor, gittikçe müttefik oluyor. Türkiye halkının Newroz’u da Newroz olacaktır. Türkiye halkı yeni bir günde, yeni bir kimlikle, demokratik sorunlarını siyasi yoldan çözmek isteyen, şovenizme kapılmayan bir halk olmanın savaşımı içinde olması, başarı olacaktır. Ortadoğu’nun diğer halkları vardır. Aynısını onlar için de söylüyoruz. Arap halkı, Fars halkı, bütün azınlıklar, her mezhepten insanlarımız, özellikle yüzyıllardan beri ezilen Aleviler, Êzidîler, Ermeniler ve yine Türkiye’nin birçok azınlık halkı Araplar, Çerkezler, Lazlar, küçük bir toplulukta olabilir. Hepsinin demokratik özlemlerine, kültürel kimliklerine sahip çıkmalarına en büyük desteği biz sağlamışızdır. Mezhep baskıları içimizde halledilmiştir. Değişik dinler üzerindeki baskılar mücadelemiz sayesinde hafifletilmiştir. Gerçek bir demokrasiye bu temelde ulaşmışız.”
Tarihi Newroz açıklaması
Abdullah Öcalan'ın 92 yılında Newroz'un halklar için önemine, demokrasi ve özgürlük mücadelesini geliştirmedeki anlamına vurgu yaptığı tespitlerin aradan geçen 23 yılda değişmediği daha da geliştiği ortaya çıktı.
Özgürlük ve eşitliği rehber edinenler...
“Selam olsun bu uyanış, canlanış ve diriliş günü olan Newroz’u en geniş katılım ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya Halklarına… Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Newroz’u büyük bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara… Selam olsun demokratik hakları özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına...Zagros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına analık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler sizlere selam olsun” sözleri ile mesajında halkları selamlayan Abdullah Öcalan, Anadolu ve Mezopotamya topraklarında yaşayan halkların ne denli iç içe geçtiğini ve birlikte yaşam kurduklarına vurgu yaparak, “Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır” dedi.
Halkların böylesi bir gerçeklikten birbirilerine karşıt hale getirilmeye çalışıldıklarına vurgu yapan Abdullah Öcalan şunları dile getirdi: “Bu büyük medeniyet bu kardeş topluluklar, siyasi baskılarla harici müdahalelerle grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış hakkı, hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye çalışılmıştır.”
Abdullah Öcalan’ın Mezopotamya ve Anadolu halklarının birlikte yeniden yaşamı inşa edebileceklerini ele aldığı tarihi Newroz mesajında şunlar belirtilmişti:
Sömürü rejimleri miadını doldurdu’
“Son iki yüz yıllık fetih savaşları batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır.
Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkarcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor.
Milyonlar barış istiyor
Newroz ateşiyle yüreği tutuşan, meydanları hınca hınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor. İçinde doğduğumuz çaresizliğe, bilgisizliğe, köleliğe karşı bireysel isyanımla başlayan bu mücadele her türlü dayatmaya karşı bir bilinci, bir anlayışı, bir ruhu oluşturmayı amaçlıyordu. Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır.
Kavgamız hiçbir ırka, dine mezhebe karşı olmamıştır
Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmamıştır, olamaz. Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuştur.
Yine bir Türkiye, yeni bir Ortadoğu’ya uyanıyoruz
Bugün artık yeni bir Türkiye ’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Çağrımı bağrına basan gençler, mesajımı yüreğine katan yüce kadınlar, söylemlerimi baş-göz üstüne diyerek kabul eden dostlar, sesime kulak kesilen insanlar;
Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor. Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakarlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı.
Siyaset konuşsun
‘Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor. Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.
Son değil yeni bir başlangıç
Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum. Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır. Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır.
Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Türkmenleri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum.
Saygı değer Türkiye halkı;
Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır. Gerçek anlamında, bu kardeşlik hukukunda fetih, inkar, red, zorla asimilasyon ve imha yoktur, olmamalıdır.
Kapitalist Moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkar eden çabalarını ifade etmektedir. Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitemizi inşa etmeye çağırıyorum.
Birliktelik ve helalleşme zamanı
Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır. Çanakkale’de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler; Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yapmışlar, 1920 meclisini birlikte açmışlardır. Ortak geçmişimizin önümüze koyduğu gerçek; ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır.
Demokratik Modernite Sistemi’nde buluşma çağrısı
Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları ve diğer kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden dıştalanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite Sistemi’nde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum. Ortadoğu ve Orta Asya kendi öz tarihine uygun, bir çağdaş modernite ve demokratik düzen aramaktadır. Herkesin özgürce ve kardeşçe bir arada yaşayacağı yeni bir model arayışı, ekmek ve su kadar nesnel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu modele yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının, ondaki kültür ve zamanın öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır. Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz. Son doksan yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları, sınıfları ve kültürleri de alarak bir model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum. Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.
‘Biz’ kavramının kapsayıcılığı ‘tek’e indirgendi
Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan “BİZ” kavramının genişliği ve kapsayıcılığı dar, seçkinci iktidar elitleri eliyle “TEK”e indirgenmiştir. “BİZ” kavramına eski ruhunu ve pratiğini vermenin zamanıdır. Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz.
Zamanın ruhunu okuyamayan tarihin çöp sepetine gider
Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler. Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ağaya kalkmak istiyor.
Bu Newroz hepimize yeni bir müjdedir. Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor.
Demokratik hamle başlatmak
Batının çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkar etmiyoruz. Ondaki aydınlanmacı, eşit, özgür ve demokratik değerleri alıyor kendi varlık değerlerimizle, evrensel yaşam forumlarımızla sentezleyerek yaşamlaştırıyoruz. Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır.
Selam olsun bu sürece güç verenlere, demokratik-barış çözümünü destekleyenlere!
Selam olsun halkların kardeşliği, eşitliği ve demokratik özgürlüğü için sorumluluk üstlenenlere!
Yaşasın Newroz, yaşasın halkların kardeşliği!”