Bir gazatecinin gözünden dünden bugüne Newrozlar

  • 09:01 19 Mart 2023
  • Güncel
Beritan Canözer
 
AMED - Çocukluk ve gençlik yıllarında katıldığı Newrozları daha sonra da gazeteci olarak takip etmeye başlayan gazeteci Hatice Kamer, yasaklı Newrozlardan milyonların katıldığı ve mücadele ile yaratılan bu kutlamaların her birinin anısının farklı olduğunu, yarattığı duygunun ise aynı olduğunu söylüyor. 
 
Demirci Kawa, Milattan Önce (MÖ) 612'de Kürt halkına zulmeden ve gençlerini katleden zalim Dehak'a başkaldırıyor. Kürt halkına yapılan işkenceye son vererek Dehak’ı öldüren Demirci Kawa, Kürt halkına bu müjdeyi kalenin avlusunda yaktığı ateşle duyuruyor. Yükselen ateş halka özgürlüğün mesajı oluyor ve zulme karşı direnişin, özgürlüğün, adaletin ateşi buradan yükselmeye başlıyor. Kawa’nın yaktığı ateş sönmüyor, büyüyor. Kürt halkı Kawa’nın elinden aldığı meşaleyi 2 bin 634 yıldır elinden düşürmedi. Her yıl 21 Mart günü kitlesel katılımlarla Kürtlerin olduğu her yerde Kawa’nın ateşi gürleşiyor, milyonlara ulaşıyor. Kürtler için tarihsel önem taşıyan Newroz Bayramı 1990 yılından bu yana her yıl tüm yasak ve engellemelere rağmen kutlanıyor. 
 
Her yıl Newroz’a dair sayısız haber yazılıyor ve yapılıyor. Kürt halkı kadar gazeteciler için de Newroz önemli bir gün. Tüm gözlerin ve kulakların Newroz alanlarında olduğu 21 Mart günü, alanda olanları hem hafızamıza kazımaya hem kayda almaya hem de en iyi şekilde yansıtmaya çalışır gazeticer. Bu yüzden bir gazetecinin gözünden Newrozları sorduk. 
 
Hatice Kamer, uzun yıllardır Diyarbakır’da çalışan ancak hem Kurdistan’da hem Türkiye kentlerinde de birçok haber yapmış Kürt bir gazeteci. 2002 yılında gazeteci olarak takip etmeye başladığı Newrozları, dünden bugüne nelerin değiştiğini, kitleselleşen Newrozlara nasıl gelindiğini Hatice Kamer’den dinledik. 
 
*Bu yıl yine bir Newroz’a doğru giderken, sizin de geçmiş Newroz tanıklıklarınızı dinlemek istedik. Halkın gözünden Newrozları çok dinledik ancak bir gazetecinin gözünden de görmek ve dinlemek istedik. Siz de yıllardır sahada çalışan ve 2000’lerden itibaren her yıl Amed Newrozu’nu takip etmiş bir gazetecisiniz. Sizden öncelikle 2000’lerden önce bir çocuk, bir genç olarak tanık olduğunuz Newrozları dinleyebilir miyiz?
 
Ben Farqinliyim (Silvan). 2000’lerden öncesi bizim de çocukluğumuza, gençliğimize denk düşen tarihlerdi. O süreçlerde çok fiili bir Newroz kutlaması yoktu. Böyle kaçak, illegal şekilde kutlamalar olurdu. Sokaklarda tekerlekler yakılırdı, insanlar etrafında halaylar çekerdi. Bahsettiğim 91-92-93’lü yıllar. Hatta rahmetli Delila’yı çocukluktan tanıyorum. Çünkü aynı muhittendik. Ailesini de biliyorum. O zamanlar o da halaylar çekilirken şarkılar söylerdi. Tabi bu kutlamalara polis müdahaleleri olurdu. O yıllardan önce kutlanan, büyüklerimizden dinlediğimiz politik olmayan ama geleneksel olarak kutlanılan Newrozlar da vardı tabi. Silvan’ın arka fonunda dağlar vardır mesela, Newroz akşamları gençler o dağ yamaçlarında ateş yakarlarmış. Oradan aslında tarihe de bir gönderme oluyormuş. Biz yaş itibariyle bayram havasında kutlanan Newrozlara tanık olamadık maalesef. Bizim tanık olduğumuz yasaklı, illegal Newrozlar oldu. 2000’lerden sonra kutlamalar daha çok kitleselleşti, daha çok ön plana çıktı. Ve milyonların hep beraber kaygısızca bir araya geldiği Newrozlara dönüştü. Bugüne kadar da böyle devam ediyor. 
 
*Halk olarak katılım sağladığınız ya da uzaktan tanık olduğunuz Newrozlardan gazeteci olarak takip etmeye başladığınız Newrozlara… Gazeteci kimliğiyle ilk takip ettiğiniz Newroz hangisiydi? Biraz izlenimlerinizi, o an yaşadığınız ilk duyguları paylaşır mısınız?
 
2000 senesinde sanırım ilk defa Newroz fiili olarak kutlandı. Ben o zaman üniversite okuyordum, televizyondan duydum o zaman Newroz’un kitlesel ve çok büyük kutlandığını. Çok sevinmiştim hatta ‘haberim olsaydı gelirim’ demiştim telefonda ailemle görüştüğümde. Genç yaşlı herkes katılmıştı. Biliyorsunuz yasaklı Newrozların adresi Diyarbakır’da o zamanlar Batıkent meydanıydı, fuar alanı. İlk fiili Newroz da orada kutlanmıştı. Sonra benim gazeteci olarak ilk katıldığım Newroz 2002’deki Newroz’du. Yine milyonlarca insan gelmişti. O zaman kameramanlık yapıyordum. Yurtdışından gelen bir gazeteci arkadaşımla takip etmiştik. Yasaklı birçok Kürt sanatçının da ilk defa geldiği bir Newroz’du. İlk Diyar sahne almıştı sanırım öyle hatırlıyorum. Acayip bir coşku vardı, insanlarda büyük bir heyecan vardı. Yasaklı sanatçıların ulusal bir simge için dönebilmiş olması, o atmosfer gerçekten çok farklıydı ve büyük bir şahitlikti benim için. Takip edip de katılıp da etkilenmeyecek bir insan tanımıyorum. İnsan denizi gibi bir alandı. Çok severek takip etmiştim. Çok farklıydı benim için. 
 
*Newroz Kurdistan ve Türkiye’de yasaklıydı. 90’lı yıllardan bunu biliyoruz. Fakat giderek değişti ve bu gün yüzbinler, milyonlar alanlarda kutluyor. Bir gazeteci olarak bu değişimi siz nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl değişti?  Ne söylemek istersiniz?
 
Önceki tarihlerde herhangi bir sembole ihtiyaç duymaksızın kendi bayramına sahip çıkıyordu zaten bir şekilde. Ama tabi 90’lardan sonraki o sert süreçlerden sonra özellikle 80’lerdeki zindan direnişleri de eklenince bir sürü politik anlamlara da büründü ve Kürtler için sadece tarihsel bir mit olmaktan da öteye gitti. Günümüzde yaşadığı o sorunları, kendi varlığının ispatı için, o sorunların dillendirildiği alanlara dönüştü. Bu elbette verilen bir mücadelenin de sonucuydu. Öte yandan milyonlarca insanın sahiplenmesiyle de ilgili bir şeydi. A partisinden B partisine herkesin ulusal anlamına sahip çıktığı Newrozlar oldu. Biz Newroz alanında çok uç fikirli olan birinin de katıldığını gördük. O yüzden politik mesajların verildiği, dünyanın gözünü çevirdiği bir alan aslında. Kürtlerin aslında ne demek istediğinin merak edildiği, varlığının milyonlarca insan tarafından ispat edildiği açısından önemli bir alan. 
 
‘Kürtler için 2013 Newrozu’nun farklı anlamı var’
 
Newroz sadece Kürtlerin kutladığı bir bayram değil. Ortadoğu’da birçok halkın kutladığı bahar bayramıdır ama Kürtler için politik düzlemde çok daha farklı bir anlamı var. Ve devlet de, siyaset de bunun çok farkında. O yüzden işte biz nelere şahit olduk çözüm süreci döneminde… İşte PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mektuplarının okunduğu, kabul gördüğü ve ya kabul göreceği alan olarak seçildi Diyarbakır Newroz alanı. O yüzden çok denklemin bir araya geldiği yer orası ve milyonların sahiplendiği bir gün, hem politik olarak hem geleneksel olarak hem tarihsel olarak. O yüzden 2013 Newrozu çok anlamlı tüm Kürtler için. 
 
Beklentinin yüksel olduğu Newrozlar…
 
*Aklınızda en çok yer edinen ve mesleki olarak da sizi fazlasıyla doyuran, “tarihe tanıklık ettim” dediğiniz bir Newroz oldu mu? 
 
Ben 2002’den beri sürekli takip ediyorum Newroz’u. O kadar çok anı var ki, o kadar çok biriken hikaye var ki, şahit olduğumuz o kadar çok manzara var ki hepsi çok kıymetli benim için. Ama mesela yasaklı Newroz vardı. 2012 olması gerekiyor. İşte halk yasağa rağmen Newroz alanına yürümüştü. İşte birinde Newroz yarıda kesilmişti halk birden kitlesel yürüyüşe geçmişti. Bunlar unutmadığım Newrozlardan. 2014-2015 Newrozları halkın kitlesel olarak en yoğun katılımı gösterdiği ve milyonların bir arada olduğu Newrozlardı. Çünkü bir beklenti vardı. Politik olarak ya da siyaseten, Kürt sorununun artık orada sona ereceği, kanın akmayacağı, barışın geleceği inancıyla insanların o meydana aktığına şahit oldum. Zaten konuştuğumuz, görüştüğümüz insanlar da bu beklentiyle, bu inançla oradaydılar bunu kendileri çok net ifade ediyorlardı. Hem kitlesellik hem de beklenti düzeyince katılım en yoğun olduğu Newrozlardandı 2014 ve 2015 Newrozları. Maalesef 2015’ten sonraki politik süreç öyle olmadı, o beklenti karşılanamadı. Maalesef yokuş aşağı geri giden süreçler yaşadık. Kemal Kurkut’un vurulduğu Newroz da hafızamdan silinmeyen Newrozlardan. Cizre bodrumlarında katledilenlerin alanda sahiplenildiği, kitlenin bunun için kendi kendini örgütlediği bir Newroz oldu aynı zamanda. O yüzden tek başına Newroz alanının homojen bir özelliği var diyemiyorum. Çünkü herkes var, herkes sesini duyurmaya çalışıyor. 21-22 yıldır Newrozları takip ediyorum ama özellikle şunu unutamadım diyemem. Çünkü her birinin farklı anısı vardı ama verdiği duygu hiç değişmedi. Her birinde verilen mesaj benim için kıymetliydi, tümüne tanıklık ettiğim için de kendimi bu noktada şanslı hissediyorum. 
 
‘Gazeteci olduğumuz için doyasıya yaşayamıyoruz’
 
*Tüm bunların yanında Newroz’un sizin için farklı bir anlamı var mı?
 
Ben de Kürdüm, Kürdüz. Hiçbir zaman gazeteci olarak doyasıya yaşayamıyoruz biz. Sonuçta bizim bayramımız ama biz haber dışına çıkamıyoruz. Sadece kayıt alıyoruz, takip ediyoruz, oradaki o coşkuyu yansıtmaya çalışıyoruz. Hepsi benim için çok anlamlı ama hiç birini tam anlamıyla yaşamadık aslında gazeteciler olarak. Keşke ben de doyasıya gidip halay çekseydim diyeceğim. ‘Keşke ben de bu coşkuyu sonuna kadar yaşayabilseydim’ diyoruz. Şahit oluyoruz evet ama yaşayamıyoruz. Her sene Newroz’dan önce ‘bu sene acaba mola versem Newroz’a sadece vatandaş olarak mı katılsam’ diyorum kendime ama bir türlü fırsat olmadı. Umarım barış dolu, coşku dolu kutlayacağımız Newrozlar olur ama maalesef felaketler de durmuyor. Ağız dolusu gülerek kutlamamız mümkün olmuyor. Yıllardır yaşanan acılar yetmiyor gibi doğanın da felaketlerini yaşamaya başladık. Ama yine de insanlar sembolik de olsa metanetini koruyarak Newroz alanında bir araya gelecekler. Biz de gazeteci olarak takip edeceğiz. Ben de herkesin Newroz bayramını kutluyorum. 
 
 
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!