Depremin ardından da ayrımcılığa maruz kalıyorlar

  • 09:04 15 Mart 2023
  • Güncel
 
Dilan Babat 
 
HATAY - Defne ilçesine bağlı Karaali Mahallesi’nde yaşayan Hüsniye Okyay, gelen yardımlardan da hiçbir şekilde yararlanamadıklarını, kimliklerinden dolayı ötekileştirildiklerini vurguluyor. 
 
Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin yıkıma neden olduğu 11 kentten biri olan Hatay’da 20 Şubat günü art arda iki deprem daha yaşandı. Kentte depremzedelerin barınma ve temel ihtiyaçları  hala devam ederken, yapılan yardımlar ise yetersiz. Çoğunluğu Arap Alevi yurttaşların yaşadığı Defne ilçesine bağlı Karaali Mahallesi de diğer mahalleler gibi yardım bekliyor. 
 
Kimliklerinden dolayı ötekileştirildiğini ifade eden yurttaşlar, kendi imkanlarıyla yaşamak zorunda kaldıklarını söylüyor.
 
‘Memleketimiz gitti’
 
Evinin ağır hasarlı olmasından dolayı, sera muşambalarından kendilerine çadır yapan Hüsniye Okyay, Deprem anının hala üzerinden atamadığını belirtiyor. Evdeki eşyalarını çıkartıp çadıra getiren Hüsniye, “Durmadan sallanıyoruz, komşularımız, akrabalarımız yaşamını yitirdi, memleketimiz gitti. Bir aydır rahat nefes alamadık. Her an yeniden bir şey olacak diye de korkuyoruz” diyor. 
 
6 aile sera çadırında yaşama tutunuyor
 
 
Bir ayı aşkın süredir sera çadırlarında kalan Hüsniye, çadır talebinde bulunduklarını ancak yeni ellerine ulaştığını ifade ediyor. Su sorununun çözülmediğini dile getiren Hüsniye, “Çadır için AFAD’a da gittik Kızılay’a da. ‘Gelecek’ dediler bir ay boyunca. İlk zamanlarda bir şey düşünemiyorduk, kendimize geldikten sonra gönüllüler tarafından su ve ekmek dağıttılar. Ben tek yaşıyordum, ailemin evleri yıkıldığı için buraya geldiler, çadır kurduk ama yetmiyor. Yatak, yastık, yorgana ihtiyacımız var, yetmiyor. Alı aile bir sera çadırında yaşamaya çalışıyoruz” diye belirtiyor. 
 
‘Ötekileştirilmek canımızı yaktı’
 
Depremin şokundan dolayı ötekileştirildiklerinin bile farkında olmadıklarını söyleyen Hüsniye, ancak depremin üzerinden bir ay geçtikten sonra gönderilen yardımların, iktidarın kendi yandaşlarına verildiğini gördüklerinde ötekileştirildiklerini anladığını kaydediyor. Hüsniye şöyle devam ediyor: “Çok zoruma gitti bunu görünce. Mahalledeki herkes evimin yanına geldi, ben de ne varsa paylaştık. Kimliğimizden dolayı ötekileştirildiğimizi düşünüyoruz. Bu durumda bile bunun yapılması bizim canımızı yaktı. Alevi olarak asla ayrımcılığı düşünmeyiz ama bize yapılıyor. Buraya doğru dürüst bir şey gelmedi. Devletten doğru tek bir şey almış değiliz.” 
 
Evin dışına bakarak hasar tespiti yapıldı
 
Depremden dolayı omuzlarındaki yükün iki kat arttığının altını çizen Hüsniye, bir diğer önemli sorun olan hijyene dikkat çekiyor. Çok ciddi sorunlar yaşadıklarını söyleyen Hüsniye son olarak şöyle diyor: “Her hafta çarşaflarımızı değiştiriyorduk şimdi temiz çarşaf bulamıyoruz. Elimizden geldiğince dikkat ediyoruz ama ne kadar? Çadırda sıcak olunca kalamıyorsun, soğuk olunca yine duramıyorsun. Elimizde 8 aylık bir bebek var onun bu şartlarda kalması da sağlıklı değil. Çadırın altında haşarat çıkmaya başladı. Altımız çamur, gece altımız buz tutuyor. Yemek bulabiliriz de ama en temel ihtiyacımız yatak, battaniye, yorgan ve konteynır. İki üç defa AFAD ve Kızılay’a başvurduk çadır için mahallemizde tek bir kişide çadır yok. Herkeste kendi imkanlarıyla yaptığı çadır var. En son biz de bebek var diye askerler geçiyordu onlardan aldım. Ev tespiti için gelenler de dışarıdan evin haline baktı ‘Eviniz kale gibi çocukları neden süründürüyorsunuz dışarıda ‘dedi.  Dedim, içeriye gel bak ağır hasarlı. ‘Bir şey yok’ diyerek gittiler.”