Gülistan Kılıç Koçyiğit: Elektriğin olmadığı yerde online eğitim dalga geçmektir

  • 12:56 2 Mart 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Depremden dolayı yüz yüze eğiteme ara veren iktidara tepki gösteren HDP Eğitim Politikaları Komisyonu Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Çadırın bile olmadığı deprem bölgelerinde insanlar, öğrenciler nasıl online eğitime ulaşacaklar” diye sorarak “Elektriğin suyun olmadığı en temel ihtiyaçların karşılanmadığı kentlerde öğrencilere online eğitim yapın demek aslında insanlarla, öğrencilerle dalga geçmektir” ifadelerini kullandı.  
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eğitim Politikaları Komisyonu Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında AKP iktidarının depremden dolayı online eğitime geçmesi, öğrenci yurtlarını kapatması ve çözümüne ilişkin açıklamalarda bulundu. 
 
‘Öğrenciler gece yarısı yersiz yurtsuz bırakıldı’
 
Depremden etkilenen öğrenci ve eğitim emekçilerinin haklarının gasp edildiğini dile getiren Gülistan, “Yine depremden etkilenen 10 ilde 3,5 milyon öğrencinin olduğunu ve 200 bin öğretmenin görev yaptığını biliyoruz. Hızlı bir şekilde bu insanların da aslında 3,5 milyon öğrencinin eğitim hakkı ve 200 bin öğretmenin de çalışma hakkı burada gasp edildi. Bunun altını çizmekte fayda var. İktidarın aklına ilk gelen şey tıpkı seferberlik ilan edeceğine OHAL ilan ettiği gibi, öğrencilerin yüz yüze eğitim yaparak daha hızlı bir şekilde sosyal yaşama adapte olması ve travmalarını atlatmasına katkı sancağına hızlı bir şekilde karar aldı. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan Diyarbakır’da yaptığı açıklamada KYK yurtlarına depremzedeleri yerleştireceğiz çünkü yaz tatiline kadar eğitime ara veriyoruz dedi. Bütün okul yurtlarındaki öğrencilerin eşyaları hızlıca siyah çöp poşetlerine konularak kapı önüne konuldu. Öğrenciler gece yarısı yersiz yurtsuz bırakıldılar” diye konuştu. 
 
‘Yurtlara değil otellere yerleştirilmeliler’
 
Yurtların depremzedelerin kalması için uygun ortamlar olmadığını söyleyen Gülistan, yurtlar yerine otellerin depremzedelere açılması gerektiğini söyledi. Gülistan, “Peki gerçekte bu KYK yurtları gerçekten ailelerin ve depremzedelerin barınmaları için uygun mekanlar mıdır? Kesinlikle değildir. Ne ailelerin ne de depremzedelerin çocuklarının, hastaların kalabileceği uygun mekanlar olmadığını ifade etmek gerekiyor. Buna karşı çıkan buna itiraz eden öğrencilerin ve çevrelerin de hızlıca tehdit edildiğini görüyoruz. İstanbul Kadıköy’de KYK yurtlarının boşaltılmasına tepki gösteren 30’a yakın kişi darp edildi. Bu sürecin içerisinde şöyle bir sayı vermek istiyorum. Örneğin KYK yurtlarının sayı olarak üniversite öğrencilerine bile yetmediği, öğrencilerin barınamıyoruz diye kampanya yaptığı bir coğrafyada, en son açıklamada 800 bin kapasiteli KYK yurdu vardı. Bunları depremzedelere açan akıl şunu hiç düşünmedi. Sadece kendi turizm bakanının oteline 2,5 milyar TL teşvik veren bir hükümetten bahsediyoruz. Ülke genelindeki otellerin kapasitesi de 2 milyon, yani bu öğrencileri mağdur etmek yerine, eğitim ve öğretim sürecine ara vermek yerine, insanlar otellere yerleştirilebilirdi. Ama bu tercih edilmedi” sözlerini kullandı.
 
Var olan eğitim sistemini yok etme çabası
 
Gülistan, AKP iktidarının var olan eğitim sistemini de yok etmek için her gün yeni bir uygulama gerçekleştirdiğini söyleyerek şöyle konuştu: “Sadece 50 bin depremzede şu anda okullarda misafir ediliyor, barınma imkanı sağlandı. Saray’ın bir günlük harcaması 11 milyon lira iken 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 28 bin liraya dayanmışken, depremzedeler için açıklanan yardım her hane başına taşınmak için 15 bin TL, 2 bin TL kiracılar için 5 bin lira da ev sahiplerine kira desteğinde buluyor.  Bu rakamların ne kadar komik olduğunu, Türkiye gibi hiper enflasyonun olduğu bir ülkede ifade etmek gerekiyor.  Yine Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, 17 Şubat’ta bir açıklama yaparak Nisan ayında hibrit eğitim modeli seçeneğinin değerlendirileceğini söyledi. AKP var olan eğitim sistemini yok etmek için her gün yeni bir uygulamayı hayata geçiriyor. Bu hibrit eğitim dedikleri model de bunlardan birisi. 
 
Rektörleri tehdit eden bir YÖK Başkanı var
 
12 Eylül zihniyetinin bir ürünü olan aslında YÖK’ün şu anda ne yapmak istediğini çok iyi biliyoruz. Örneğin okulları kapatarak, bütün Türkiye’deki yüksek öğretimde online eğitime geçerek, öğrencilerin depreme yönelik tepkilerini, enkaz altında bırakılan 100 binlerce canın hesabının sorulmamasını istemediklerini, suskun bir Türkiye, muhalefetsiz bir Türkiye yaratmak istediklerini biliyoruz. Yine bunun en çarpıcı örneği, kendi bakanları eski MEB Bakanı ve AKP üyesi Hüseyin Çelik, kamuoyuna açık olarak Erdoğan'a yazdığı mektupta dile getiriyor. Kendisi de şunu ifade ediyor. Bir çok rektörle görüştüm YÖK, başkanın kendilerini tehdit ettiğini siz yüz yüze eğitim konusunda görüş belirtmeyin dediğini ifade etmişlerdi. Yani rektörleri tehdit eden bir YÖK Başkanı, bütün Türkiye halklarını tehdit eden Cumhurbaşkanı var, depremzedelere bağıran bir iktidarın küçük ortağı var, yani her yerden bu ülkedeki halklara bu ülkedeki depremzedelere, hak arayanlara parmak sallayan bir faşizm var. Bunun özel olarak altını çizmemiz gerekiyor. Ülkedeki belediyelerimize kayyım atanlar, deprem yörelerindeki dayanışma noktalarımıza da kayyım atadılar. Üniversitelere de kayyım atadılar. Bugün en büyük kayyımın YÖK Başkanı olduğunun da özel olarak altını çizmek istiyorum. 
 
Elektriğin olmadığı yerde online eğitim öğrencilerle dalga geçmektir
 
12 Eylül zihniyetinin bile gerisine giden, 12 Eylül’deki işlevselliğini bile daha da derinleştiren bir YÖK ve YÖK başkanıyla karşı karşıya olduğumuzu söylemek gerekiyor. Uzaktan eğitim kararı pandemi sürecinde ne yarattı? Liyakatsiz öğrencilerin yetişmesine ve onların meslek hayatına da atılmasına yol açtı. O süreçte de kötü bir tercih olduğunu gördük. Birçok kişi okula erişemedi. Birçok insan internete erişemedi birçok sorun yaşanıyordu. Bugün online eğitim deniliyor ben size söyleyeyim, çadırın bile olmadığı deprem bölgelerinde insanlar öğrenciler nasıl online eğitime ulaşacaklar. Günlerce elektriğin suyun olmadığı en temel ihtiyaçların karşılanmadığı kentlerde öğrencilere online eğitim yapın demek aslında insanlarla, öğrencilerle dalga geçmektir. 
 
Tayin hakkı bütün depremzede eğitim emekçilerine verilmeli
 
Diğer bir mesele deprem sürecini yaşamış ve çok büyük büyük bir travmaya maruz kalmış eğitim emekçilerinin psikolojik ve duygusal olarak yaşadığı sorunlardır. Bu sorunları da görmezden gelen bu sorunlara da duyarsız bir iktidar olduğunu görüyoruz. Çünkü sadece ailesini kaybetmiş, sağlık sorunu yaşayan eğitim emekçilerine tayin hakkı tanınıyor. Evleri yıkılan çadırda yaşamak zorunda kalan eğitim emekçilerinin bölgede kalması zorunluluğu devam ediyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bu insanların eğitim sürecine katkıları çok sınırlı olur. Bu insanların da birer insan olarak, depremzede olarak değerlendirdiğimizde hızlı bir şekilde tayinlerinin yapılması, bölgeye gönüllü eğitimcilerin gönderilmesi gerekiyor. Bununla beraber ataması yapılmayan öğretmenlerin de hızlıca atması yapılarak, bölgedeki eğitim ve öğretim sürecinin hızlıca başlaması en önemli başlıklardan birisidir. Üniversitelerde ikinci öğretim öğrencilerinin yaşadığı sorunlar var. Bu öğrenciler harç parası ödemek istemiyorlar. Bu öğrenciler harç parası ödememek için bir kampanya başlattı ve biz de HDP olarak kampanyayı destekliyoruz. 
 
Hızlı bir şekilde konteynır okullara geçilmeli
 
Bu deprem sürecinde neler yapılmalı? Deprem bölgesinde her yerleşim bölgesinde eğitim yapılabilecek öğrencilerin kolayca erişebileceği güvenli mekanlar hazırlanmalıdır. Öğrenci nakillerinde depremzede öğrencilerin yararı gözetilmelidir. Depremin yaşandığı kentlerde öğrenciler sağlam mekanlara ve çok hızlı bir şekilde konteyner okullara yerleştirilerek, eşitlikçi ve adil bir eğitim öğretim süreci izlenmelidir. Burada sağlam okul diyoruz ama birçok öğrencinin ve eğitimcinin artçılar devam ederken binalara girmek istemediği gerçeği göz önünde bulundurularak, hızlı bir şekilde konteynır okullara geçilmesi gerektiğinin altını çizmekte fayda var. Deprem bölgesindeki tüm üniversite öğrencilerinin geçici olarak güvenli bölgelerdeki üniversitelere alınmasının koşulları yaratılmalıdır. Depremin yaşanmadığı illerdeki eğitim emekçilerinin gönüllülük esasına dayanarak bölgede görevlendirilmeleri hızlıca sağlanmalıdır. 
 
Ataması yapılmayan öğretmenlerin ataması yapılmalıdır
 
Günlerce enkaz altında kalmış ya da yakınlarını enkaz altında kaybetmiş eğitim emekçilerinin bu bölgelerde çalışmaya zorlanmaları ne insanı ne hukuki ne de vicdanidir. Ataması yapılmayan 700 bine yakın eğitim fakültesi mezunu öğretmen, hızla göreve çağrılmalı ve atamaları yapılmalıdır. Öğrencilerin psikolojik, ruhsal iyileşmeleri, sosyalleşmeleri, akranları ve akademik çevreler ile buluşmaları aslında hayati önemdedir. Bunun için de fiziksel olarak bir araya gelmeleri, etkileşimde bulunmaları için hızlı bir şekilde yüz yüze eğitime geçilmelidir. Ne online eğitim ne hibrit eğitim; yüz yüze eğitim temeldir. Bundan vazgeçmemek gerekiyor. 
 
Çadıra bile ulaşamayanların diğer öğrencilerle aynı sınava tabi tutulması eşitliğe aykırı
 
Alandaki emek meslek örgütlerinin çok acil talepleri var. Deprem bölgesindeki yurttaşlar hangi toplumsal sınıftan, cinsel yönelim ve kimlikten etnik aidiyetten ve inançtan siyasi görüşten olursa olsun, ayrım gözetmeksizin her türlü sosyal politika ve yardım ve destekten yararlanmalı. Her yerde insan yaşamından, toplumdan yana, doğadan yana sosyal ekonomik politikalar yaşama geçirilmelidir. Eğitim bir bütündür. Ne sosyal parametrelerden ne ekonomik parametrelerden ne çevresel etkenlerden ayrı düşünülemez. Bu anlamıyla siz bir öğrenciye güvenli bir barınma imkanı sağlayamazsanız, onun eğitim hakkını da sağlayamazsınız. Eğitime erişimini sağlayamazsınız. Yine deprem illerinden diğer kentlere nakil aldıran öğrencilerin mutlaka okullara erişimi sağlanmalıdır. Çünkü bu çocukların psikososyal destek almaları için ayrıca çalışma yürütülmelidir. Okul ortamları çocukları destekleyici yaraları onarıcı ve iyileştirici uğraşlara zenginleştiren demokratik bir ikilime kavuşturtulmalıdır. Yıl sonu geliyor. Hem üniversiteye geçiş hem de liseye geçiş sınavları yapılacak. Deprem bölgesindeki öğrencilerin bu sınavlara tabi tutulması kabul edilemez. Hızlı bir düzenleme yapılması ve öğrencilerin ya muaf tutulması da ya da geçiş sağlanması gerekiyor. Çadıra bile erişemeyen insanların diğer öğrencilerle aynı sınavlara tabi tutulması insan hakları ve eşitlik ilkesi bakımından doğru değildir. 
 
Depremzedeler KYK yurtlarında kalmak istemiyor
 
Bu kadar kıyamet koparan AKP, online eğitime geçti yüz yüze eğitim kapattı. Ankara’dan bir örnek vermek istiyorum. Ankara’daki 37 KYK yurdundan sadece 2 tanesi depremzedelere açıldı. Biri Gölbaşı'ndaki yurt, yaraları tedavi edilen depremzedeler tedavi ediliyor. Diğer ise Çubuk’taki. Burada ise depremzedeler misafir ediliyor. Diğer 35 yurtta kimse yok. Demek ki insanlar KYK yurtlarında kalmak istemiyor. Bu gerçeklik ortada iken neden yüz yüze eğitime geçmiyor, online eğitimde ısrar ediyorsunuz? Korkunuz nedir? Öğrencilerin eğitim hakkını gasp gederek, stattaki taraftarın maç hakkını gasp ederek muhalefetin itiraz hakkını gasp ederek, depremzedenin çadır, gıda hakkını gasp ederek nereye ulaşacağınızı bir kez daha sormak istiyoruz.
 
Filistin’de bile eğitim devam ediyor
 
Savaş koşulları devam ederken ki bunun en iyi örneği Filistin’dir. Yıllardır süren savaşa karşı eğitim devam ediyor. İlk afette okulları kapatanların zihinsel kodlarını çok iyi ifade edildiğini düşünüyoruz. Kindar ve dindar bir nesil yaratmanın yolu eğitimden geçmiyor. Üniversitelerin kapısına kilit vuran, en iyi üniversitelere kayyım atayan bir rejim ile karşı karşıyayız. Biz bu faşizme ne öğrenciler, ne eğitim emekçileri ve ne de siyasetçiler olarak razı olamayız. Bütün öğrenciler yüz yüze eğitime geçene kadar dayanışma  ve mücadele içinde olacağımızı parti olarak ifade etmek istiyorum.”