Meral Danış Beştaş: Can kurtarmaya kayyım atandı

  • 10:02 25 Şubat 2023
  • Güncel
Melek Avcı
 
ANKARA - HDP Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, depremzedelere dayanışmak için topladıkları yardımlara el konulduğunu hatırlatarak “İktidar ne yaparsa yapsın biz bu dayanışma kampanyamızı kesinlikle bitirmeyeceğiz. Tek bir depremzede dışarıda ve ihtiyacı olduğu müddetçe maddi manevi yanında olacağız çünkü toplumla dayanışmanın kesinlikle bir yasağı olamaz. Biz bu yasağı tanımıyoruz” dedi.
 
Mereş’in Bazarcix (Pazarcık) ve Elbistan ilçelerinde 6 Şubat günü 7.7 ve 7.6 şiddetinde meydana gelen iki büyük depremde 11 kent etkilendi. 40 bini aşkın insan yaşamını yitirirken on binlerce bina yıkıldı. Deprem bölgesine “hava şartlarını” ve “yolların yıkılmasını” bahane ederek geç giden iktidar ve devlet kurumlarına karşı depremzedelerin yardımına koşanlar ise gönüllüler oldu. Öte yandan depremin hemen ardından deprem bölgesinde olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi. Siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin (STK) ve gönüllülerin ulaştırmaya çalıştığı yardımlara el konularak iktidara yakın cemaat ve derneklerin depolarına gönderildi. Yardımın organize edildiği cemevine kayyım atandı, yardım TIR’larının üzerlerine ise yardımı toplayanların değil el koyanların pankartları asıldı. 
 
Depremin yaşandığı günden beri bölgede bulanan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, deprem bölgesine ilişkin ve iktidarın insani kriz durumunda dahi sürdürdüğü savaş siyasetine dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Enkaz altındakileri kurtarmak için büyük bir dayanışma vardı’
 
Depremin olduğu ilk saatlerde vekiller ile organize olarak bölgeye gittiklerini aktaran Meral, bölgeye ulaştıklarında çok ciddi bir panikle karşılaştıklarını söyledi.  Meral, “Gittiğimiz her yerde ilk gün panik ve kaygı çok yüksekti çünkü herkes sokaktaydı ve daha ölümler belli değildi. Kimler çıkarıldı,  enkaz altında kaç kişi var bilinmiyordu. Çok yaygın bir şekilde ilk 2-3 gün arama kurtarma çalışmalarının yapılması konusunda çok yoğun bir talep vardı, çığlıklar vardı ve acı çok büyüktü. Sahada acıyı iliklerimize kadar hissettik. İlk 2 gün kesin olmakla, 3’üncü gün de birçok yere arama kurtarma ekipleri ulaşmadı. Sokakta kalmış, çocuğunu kaybetmiş, eşini kaybetmiş, yakınlarını kaybetmiş ya da ulaşamamış bu sorunlar ve binlerce soru ortalıkta uçuşuyordu ve yeni deprem olur mu kaygısı vardı. Ama ağırlıklı olarak şu vardı, özellikle ilk 1 hafta enkaz altındakilerin çıkarılması için çok yoğun bir çaba; gönüllerin, oradaki işçilerin, halkın bir bütün olarak dayanışmayla onları çıkarmasına tanıklık ettik. Zaman zaman biz yardım ettik ama takdir edersiniz ki büyük kayalar, beton yığınları, kolonları uzman bir ekip olmadan çıkarmak çok mümkün olmuyor. Bu yüzden çok büyük bir acı vardı. İlk günler panik vardı sonrasında bu acı yerini daha çok tepkiye, ihtiyaçların giderilmesine dönük taleplere, defin işlemlerine, kefen taleplerine, çadır taleplerine bıraktı. Bugün hala bu sorunların maalesef çözülmediğini görüyoruz”  dedi. 
 
‘Devlet nerede?’ çığlıkları
 
Deprem sonrası bölgede olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmesinin gerekli olmadığını defalarca dile getirdiklerini vurgulayan Meral, birçok konuda devletin eksik ve yetersiz kaldığını belirtti. Meral, deprem bölgesinin afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini ancak bunun sonradan ve OHAL ile paralel bir sekilde yapıldığını belirterek şöyle devam etti: “Afet bölgesinin ilanına uygun olarak yardımın, arama kurtarmanın, desteğin, dayanışmanın, varsa mobilizasyonun, başka illere sevkin desteklenmesi gerekiyordu. Bu konularda inanılmaz derecede eksik, yetersiz ve zamanında ulaşmayan bir devletten söz ediyoruz.  Gittiğimiz her yerde ‘Devlet nerede?’ çığlıklarıyla karşılandık çünkü devlet olmadığı için, metafor olarak devlet diyorlar ama tabi ki bunun yürütmesi, iktidarı, Türk silahlı kuvvetleri var. Hala da o sorulara cevap verilmedi. Bu kadar büyük bir askeri güce sahip bir ülkede, 450-500 civarında helikopteri olan, yüzbinlerce askeri olan bir ülkede asker neden kurtarma işlerine gitmedi? Ya da AFAD nasıl olur da Cumhurbaşkanından talimat bekler de gitmez? Bu soruların yanıtı bugün de verilebilmiş değil.” 
 
‘Tedbirsizliğin doğurduğu bir katliam’
 
Bölgede 72 saat boyunca olmayan iktidarın, OHAL kararı almak için ortaya çıktığını ifade eden Meral, bunu bir katliam olarak değerlendirdi. Meral, “Zamanında, ilk 48 saat içinde gidilseydi bu ölümler yarı yarıya düşebilirdi” diye belitti. OHAL kararına rağmen iktidarın kitlesel öfkeyi baskılamayı başaramadığını söyleyen Meral, “Bu devlet yoktu, fiziken yoktu. 72 saat boyunca yoktu. En hayati dönemde, canların kurtarılabileceği, ölümlerin azaltılabileceği, engellenebileceği süreçte yoktu. Ne yaptı devleti temsil eden iktidar, Cumhurbaşkanı konuşur konuşmaz OHAL ilan ettiğini söyledi. Bu karara tabi ki karşıyız çünkü OHAL ile çok tanışık bir toplumuz ve OHAL’in iktidarın yetkilerini arttırdığını, hak ve özgürlükleri kısıtladığını, baskıyı, işkenceyi arttırdığını, basını sansürlediğini biliyoruz. Depremde buna ihtiyaç olmadığının farkındayız ama iktidar OHAL ilanıyla kendince muhalefetsiz, sessiz, eleştirisiz, görünmez kılarak yardım olmamasını da ölümleri de ve aynı zamanda itirazları da basının yayın yapmasını da engellemek suretiyle bunu karartmaya çalışıyor. OHAL tabi ki gerekli değildi ve bugün OHAL tam da tahmin ettiğimiz gibi kullanılıyor. Mültecilere yönelik saldırılar, işkence görüntüleri, cezaevlerinde yaşanan ölümler, yağma yaptıkları iddiasıyla kameralar önünde işkenceye uğrayan yurttaşlar, yine kamuoyunda depreme yönelik tedbirlerin alınmadığını söyleyen ve bunu eleştiren insanların tutuklanması, işte OHAL bunun için ilan edildi. Zaten tek adam rejiminin, bu totaliter rejimin en iyi bildiği şey baskıyı yükseltmek, yoğunlaştırmak ve eleştirileri susturmak, muhalefeti etkisizleştirmektir. Fakat deprem döneminde şuana kadar bunu başaramadılar. Eleştiriler hala çok kitlesel bir şekilde yapılıyor çünkü bu sıradan bir mesele değil, on binlerin tedbirsizlik sebebiyle ölümünden söz ediyoruz“ sözlerini kullandı.
 
‘Dayanışmaya atanan kayyım dünyada ilk’
 
İktidarın destek ve yardım göndermemesi bir yana gönderilen yardım ve dayanışmaları engellediğini dile getiren Meral, “Destek göndermeyen iktidar, desteği kesiyor. Bizim Pazarcık’ta koordinasyon merkezimiz basıldı, kayyım atıldı derneğe. Düşünsenize dünyanın neresinde dayanışmaya kayım atamıştır, böyle bir örnek yoktur” diyerek partinin depremzedeler ile dayanışmada yaşadıkları engellemeleri anlattı. Meral, “Bizler HDP olarak ilk günden beri koordinasyon merkezlerimizi kurduk, gönüllüler katıldılar, STK’lar katıldılar ve parti olarak bütün gücümüzle sahadaydık. Tek bir amacımız vardı, açlık olmasın, kimse soğuktan üşümesin, çocukların ihtiyaçlarını karşılayalım, barınabilecekleri bir mekan sağlayalım, varsa gücümüz arama kurtarmaya yardım edelim. Buna kayyım atandı. İnsan canını kurtarmaya atandı. Sadece ben kurtarabilirim ya da ben ölüme terk ederim anlamında bir anlayış. Bu korkunç bir zihniyet hakikaten. Diğeri de bizim yurt içinden, yurt dışından gelen çok sayıda tırımız oldu. Bunlara el konulup, götürülüp AFAD depolarına boşaltılıyor. Önceki günlerde İsviçre’den gelen 2 tırı bizzat takip ettim, Gölbaşı ve Adıyaman merkezli iki tırı bizim partililer gönderdi. Bütün çabalarımıza rağmen tırlar götürülüp AFAD depolarına boşaltıldı. Yardımı ulaştırmamız da engelleniyor, diğer kesimler de engelleniyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Toplumla dayanışmanın yasağı olamaz’
 
El konulan ve engellenen yardımların tek amacının iktidarın tekçi anlayışından kaynaklandığının altını çizen Meral, engellemeleri tanımayacaklarını vurguladı. Meral, şöyle devam etti, “Bunun izahı nedir diye sorarsanız; ‘her şey benim kontrolümde olacak.’ Tek elden, tek adam rejimi dediğimiz budur. Toplumun dayanışması olacaksa devlete versin diyor, parayı sürekli kendisine istiyor, IBAN veriyor ve hesap numaraları açıyor. Trajikomik dillere destan bir bağış kampanyası yaptılar, Cengiz Holding, Ziraat Bankası afetzedelere yardım ediyor diyerek. Kimden, kimin cebinden ediyorlar? Bizim paramızla, bir kamu kurumu başka bir kamu kurumuna yardım ettiğini iddia ediyor ve ertesi gün Resmi Gazete’de Cengiz Holding’e yine 3 milyarlık bir vergi indirimi yapılıyor. Herkesin dediği gibi bir cebinden alıp diğer cebine koyuyor ama şunu biliyoruz uluslararası alanda da devletler düzeyinde de iktidar çok ciddi yardımlar alıyor ama ne yaparsa yapsın biz bu dayanışma kampanyamızı kesinlikle bitirmeyeceğiz. Tek bir depremzede dışarıda ve ihtiyacı olduğu müddetçe maddi manevi yanında olacağız çünkü toplumla dayanışmanın kesinlikle bir yasağı olamaz. Biz bu yasağı tanımıyoruz. Dayanışmayı engelleyen bir yasağı tanımıyoruz. Tanımayacağız. Biz dayanışmamızı büyüteceğiz ve kimseden de icazet istemiyoruz.”
 
‘Kürt düşmanlığı mottosuyla hareket ediyorlar’
 
Meral, aynı zamanda Suriye’yi de etkileyen depremde binlerce insan hayatını kaybederken binlercesinin de yaralandığı ve bir insani krizin yaşandığı bölgede iktidarın savaş siyasetini sürdürmeye devam etmesine değinerek, “AKP iktidarının MHP ile birlikte en önemli retoriği, siyaset dili Kürt düşmanlığı üzerine kurulu. Kuzey Doğu Suriye’de, Kürtlerin yaşadığı bölgede, Kobanê’den tutalım diğer merkezlere saldırıları da bu Kürt düşmanlığı temelinde gelişiyor. Bunu tabi ki kendileri kabul etmiyor. Deprem döneminde, bu kadar büyük bir felakette hala bu düşmanlığın cisimleşmesi oraya saldırı yapılması aslında siyasetlerinin ne kadar boş olduğunu, aynı zamanda ne kadar temelsiz olduğunu, ne kadar ezberler ve düşmanlık mottolarıyla yürüdüğünü bir kez daha gösteriyor. Ne vicdanı var, ne siyasi ahlakı var ne de bir amacı var. Tek amaç var; kendi iktidarlarını ayakta tutmak çünkü bu düşmanlıkla karşı blok oluşturarak, bir savaş psikolojisi yaratarak, savaşıyoruz algısı oluşturarak ve savaş bütçesi oluşturarak Türkiye toplumunun kendi arkalarında durması için çabalıyorlar. Oysaki Türkiye toplumu gerçekleri öğrendiği, bu engeller kalktığı takdirde emin olun çok farklı bir iklim oluşacaktır. Bugün deprem bölgelerinde şunu çok ciddi bir şekilde duyuyoruz, ‘Kürtleri her gün terörist diyorlar ama Kürtler bize yardım ediyor, en büyük dayanışmayı onlar gösteriyor’ ya da ‘HDP’ye atıp tutanlar yoklar ama HDP ilk andan itibaren yanımızda.’ Bunu binlerce kez duyduk çünkü biz dayanışma gösterirken kimliğini, partisini, dinini sorgulamıyoruz. Ama onlar içerde yüz binlerce insan bu acı içinde kıvranırken korkunç bir düşmanlığın göstergesi olarak maalesef oraya saldırı gerçekleştirebiliyorlar. Bu da aslında bugüne kadar nasıl doğru bir tespit yaptığımızı ortaya koyuyor” şeklinde ifade etti.
 
‘Toplumun birleşmesi için elimizden geleni yapalım’
 
Depremin yaralarını toplum olarak dayanışma ile sarma çağrısı yapan Meral, “Bu deprem çok şeyi götürdü. Başta can kaybı olmak üzere yüz binlerce insanın evini yıktı, yuvasız bıraktı. Bu dönemde nerede yaşarsak yaşayalım mutlaka dayanışmamızı gösterelim çünkü bu aynı zamanda insanlık görevi. Biz rahat rahat evimizde otururken başka birilerinin çadırsız, soğukta, çocuklarıyla yalnız başına yaşamasını kabul etmemeliyiz. Devletten beklemeyelim, biz yapalım çünkü görevini yapmayan, yapanları engellemeye çalışan bir siyasi akıl var karşımızda. Toplumun birleşmesi, el birliği yapması ve bu karanlıktan çıkması için deprem aynı zamanda bir yol da açmıştır. Gerçekleri maalesef daha çıplak bir şekilde gözlerimizin önüne serdi. Bizim birbirimize ihtiyacımız var. Demokrasiden, insanlıktan, haktan, özgürlükten, eşitlikten ve en önemlisi vicdandan yana değerleri taşıyan herkese, bunun gereğini yerine getirme olanağı ortaya çıkardı. Şuana kadar bu çok iyi bir şekilde yapıldı ve buna devam etmeliyiz. Bu 1-2 haftalık bir iş değil, depremin yaraları 1-2 ayda sarılacak ağırlıkta da değil maalesef çok daha ağır. Bu yönüyle birbirimizi duyalım, görelim, hissedelim ve toplumun birleşmesi için hepimiz elimizden geleni yapalım” diyerek dayanışmanın büyümesi ve devam etmesini istedi.