‘Dalga geçer gibi 10 gün sonra helikopterle gofret attılar’

  • 09:01 25 Şubat 2023
  • Güncel
 
Şehriban Aslan
 
MELETÎ - Depremde tamamı yıkılan 330 haneli Mihaciran köylüleri yetkililerin 10 gün sonra helikopterle gelip havadan dalga geçer gibi kendilerine gofret attıklarını söylüyor. 
 
Mereş merkezli yaşanan depremlerde 11 kentte büyük bir yıkım ve can kaybı yaşanırken, depremden en çok etkilenen yerlerden biri de Meleti’nin Wêranşar (Doğanşehir) ilçesine bağlı Mihaciran (Topraktepe) köyü. Diğer kentler, ilçeler, köyler nasıl devlet tarafından sahipsiz bırakılıp kaderine terk edildiyse Mihaciran köyü de kaderine terk edilen köylerden biri. Köyde 11 kişi enkaz altında kalıp yaşamını yitirirken 11 kişiden 3 kişinin enkazda yanarak yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz. Köydekiler arama kurtarma ekiplerinin erken gelmesi halinde kimsenin yanmayacağını ve bu kadar kişinin yaşamını yitirmeyeceğini söyledi.
 
330 hanenin hepsi yıkıldı
 
Semsûr’a girdiğimizde nasıl ki Balyan köyünün yıkıldığını söyleyip bizi yönlendirdilerse Meleti’de de Wêranşar ilçesinin çok etkilendiğini öğrendik. İlçeye doğru yola çıkıp vardığımızda ilçe merkezinde neredeyse yıkılmayan enkaza dönüşmeyen ev kalmadığını ve ilçe merkezinin polislerle askerlerle dolduğunu gördük. Merkezden geçip 200 yıl önce Elbistan ve Afşin’den gelenlerin yerleştiği bundan dolayı da adının Mihaciran olduğu köye geçiyoruz. Köye vardığımızda ise ayakta kalan binanın olmadığını, bir sessizliğin olduğunu fark edince köyün boşaldığını sandık. Köyde ilerlemeye devam ederken yıkılan evlerin enkazının altında bulunan bahçede iki kişinin toprağını kürekle eşelediğini gördük. Selam verip yanlarına gittiğimizde gazeteci olduğumuzu söyleyip oturduk yanlarında. Depremden kaynaklı neler yaşadıklarını sorduğumuzda durumun gözler önünde olduğunu, konuşacak bir şeyin olmadığını söylediler. Köyün durumunu sorduğumuzda da, 330 hanenin olduğunu ve hepsinin yıkıldığını belirttiler.
 
‘AKP’li vekil tepki alınca gitti’
 
Kendilerine hiçbir şekilde yardımın gelmediğini kaydeden iki kişiden biri korucu olduğunu ifade ederek, “Yıllarca çalıştım fakat bugün evlerimiz yıkıldı, evlerimizin altında kaldık ve devletten yana tek bir yardım gelmedi. Bize yardıma ilk olarak HDP koştu. Sonrasında tabi CHP de geldi onlar duydu sesimizi. Yetkilileri, jandarmayı defalarca aramamıza rağmen hiçbir şey yapılmadı. Köyümüz ölüme terk edildi. Sırf Alevi Kürt’üz diye de bize yardım edilmiyor. Gidin bakın Sünni köylerine yapılan yardımı, biz onlara yardım yapılmasına karşı değiliz. Fakat bize de yardım edilmeliydi. 10 gün sonra hiçbir şey olmamış gibi AKP’li vekil geldi tepki alınca aracına binip gitti” diyerek yaşadıklarını anlattı.
 
Enkazdan önce silahların çıkarılması isteniyor
 
Konuştuğumuz diğer köylüler de, jandarmanın sonradan köye geldiğini ve öncelikle korucuların enkaz altından silahlarını çıkarması gerektiğini söylediklerini paylaşıyor bizimle. 
 
‘Dışarıda kar içeride deprem’
 
Nursel Bazu, “Herkesin olduğu gibi bizim de depremden önce güzel bir hayatımız vardı. Durumumuz gayet de iyiydi. Fakat depremden sonra her şey yerle bir oldu. Deprem sabahı hemen kendimizi dışarı attık. Arabamız vardı arabaya sığındık. Muhtarımız bize okulu köy evi olarak açtı. Büyük depreme orada yakalandık. Mecbur kalıp evlerine gidenler de ikinci depremde yıkılan evlerinin altında kaldı. Evler yıkıldı, ölen insanlarımız oldu, hayatlar darmadağın oldu. Annem dört saat enkaz altında kaldı, nenem enkaz altında kalıp yaşamını yitirdi. Kardeşlerim Doğanşehir’den yürüyerek geldi enkazdan annemi çıkardı. Ayrıca depremin ilk gününde yağan kardan kaynaklı hepimiz sırılsıklam olmuştuk. İki çadır vardı o da hayvanların daha önce kaldığı çadırlardı. 80 kişi bir çadırda kalıyorduk, diğer çadır da aynı şekildeydi. Yaşlı ve çocuklara öncelik verdik hemen odun sobası bulup yaktık. Birimiz ısınıp kalkıyordu  sonra diğeri ısınmaya geliyordu. Sırasıyla oturup ısınıyorduk. Dışarı çıkıyorsun olmuyor, içeride kalıyorsun yine olmuyor. Dışarıda kar, içeride deprem ne yapacağımızı şaşırdık. Yardıma gelen kimse de olmadı. Köyümüzde 11 canımız gitti. Siz de gördünüz zaten ayakta olan bir binamız yok, olanın da içi yıkık kullanılamaz halde” sözleriyle anlatıyor yaşadıklarını. 
 
‘Devlet 10 gün sonra geldi’
 
24 saat boyunca ne su, ne yemek, ne arama kurtarma ekibi ne de devletten kimse gelmediğini kaydeden Nursel, eşi ile birlikte 10 gün boyunca pikapta kaldığını söyledi. Nursel, “Pikapta kaldığımız esnada başucumuzdaki su donuyordu. 24 saat sonra İzmir’de yaşayan akrabalarımız bize yardıma koştular. İhtiyaçlarımızı getirdiler. 10 gün sonra da kayısı verdiğimiz firma gelip neye ihtiyacımız olduğunu sordu biz de çadır istedik. Devlet de 10 gün sonra helikopterle gelip yukarıdan dalga geçer gibi bize gofret attı… 10-15 çadır ve birkaç da koli bırakıldı. Onlarla insanlar kaç gün idare eder? Doğanşehir’le köy arası 1 buçuk km yani yürüme mesafesindedir. Ona rağmen kimse gelmedi. Çadırda perişan olduk bu çadırı da kayısı fabrikası bize verdi. Seni soğuktan koruyan bir çadır da değil. Yine enkaz altında kalan hayvanlarımız var, gençlerimiz kendi çabalarıyla çıkarmaya çalıştı. Çünkü artık kokusuna dayanamıyoruz. Birkaç gün sonra bunlar hastalık saçacak. Enkazların arasında yaşamaya çalışıyoruz” diyor devamla. 
 
‘Show TV’ye verdiğim röportajın yarısı yayınlanmadı’
 
Yardımlarına HDP ve CHP’nin geldiğini ifade eden Nursel, anlatmaya devam ediyor: “Sivas Valisi geldi fakat bizim kendi belediye başkanımız gelmedi. Köprüye kadar gelmiş, köprünün yıkık olduğunu görünce gelemeyeceğini söyleyip geri gitti. Bir makine gönder de köprüyü yapsın da insanlar gidiş geliş yapsın. Benim kardeşlerim araçla geldi köprünün aşağısından köye farklı yollarla ulaştı. Kardeşlerim gelmeseydi annem de ölecekti. Köyde 3 kişi enkaz altında yanarak can verdi. Enkaz altındakileri kim çıkaracak devlet çıkaracak. 15 gün sonra elektriğimiz geldi. Show TV geldi röportaj yaptık. Fakat verdiğimiz röportajın çoğunu yayınlamamışlar. Söylediğimin üçte birini bile yayınlamamışlardı. Suyumuz hala yok.” 
 
‘Yıkılan evlere orta hasarlı denildi’
 
“Evlere hasarlı, az hasarlı ağır hasarlı raporlar verilmiş fakat çöken eve yarı hasarlı demiş” diyen Nursel,  şunları belirtiyor: “Çöken enkaza dönüşen ev nasıl yarı hasarlı olur? Üçüncü günde biz kendi derdimize düşüp yiyecek içecek ararken mühendisleri göndermiş hasar tespiti yaptırıyorlar. e-devletine bakanlar çöken evlerine orta hasarlı olduğunu öğreniyor. Ya bina yok ortada, nasıl bu raporu veriyorsun? Gelsin de bu evlerde otursunlar. Kendilerine itiraz ettiğimizde de ‘şikâyet edin gelip düzeltsinler’ diyorlar. Yani yaşadıklarımız bunlar daha ne diyeyim.”
 
Köye çıkmamıza yakın da herkesin dediği tek şey; doğruları yazmamız ve durumlarını herkese duyurmamız oldu.