Wan ve Amed'de anadil açıklaması: Dil kültür ve yaşayıştır

  • 14:58 21 Şubat 2023
  • Güncel
WAN/AMED - Dünya Anadil Günü dolayısı ile yapılan açıklamalarda, anadilin bir kültür ve yaşayış biçimi olduğu vurgulanarak, Kürtçe’nin anayasal güvenceye alınarak eğitim dili olması için mücadelenin yükseltileceği ifade edildi. 
 
Wan’da Dil Kültür ve Sanat Araştırma Derneği (ARSİSA) 21 Şubat Dünya Anadil Günü dolayısıyla basın açıklaması düzenledi. Dernek binası önünde düzenlenen açıklamaya Tevgera Jinên Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Yeşil Sol Parti (YSP), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Demokratik Öğrenci Meclisi (DÖM), Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUHAY-DER), ARYEN ÇAND, Şano Wan, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Serhat Göç Araştırma Derneği (GÖÇ-DER), Star Kadın Derneği, Bilim Antropoloji Sanat Kültür Derneği (BASK-DER) temsilcilerinin yanı sıra birçok kişi katıldı. Açıklamada “Kurdî Xwebûn û Nasnameya  Me Ya Neteweyî Ye” pankartı ile “Bê ziman jiyan nabe”, “Zimanê me hebûna me ye” dövizleri taşındı. 
 
Açıklamada, Mereş merkezli 7.7 ile 7.6 şiddetindeki depremlerde yaşamını yitirenler anılarak, kalanlar ile dayanışmayı büyütme mesajı verildi. Her yıl çeşitli eylem ve etkinliklerle kutlanan 21 Şubat Anadil Günü’nün bu yıl depreme denk gelmesinden kaynaklı sadece açıklama yapılacağı belirtildi. Depremin yıkıcılığına karşı iktidarın politikalarıyla “ne kadar umursamaz olduğunun açığa çıktığı” belirtilen açıklamada, “Bir yandan insanlar bu felaketten sağ kurtulmaya ve ayakta kalmaya çalışırken, diğer yandan Türk devleti bu felaketi bu şehirlerin demografisini değiştirmek, oraları kalkındırmak için bir araç olarak kullanmak istiyor. Bu nedenle, depremzedeler, diğer Kürt illerinde veya yakın illerde konumlandırılmak yerine, Türkiye'deki şehirlerde ve Kürt şehirlerinden uzak şerirlere gönderiliyor, Demografik değişim, başka bir baskı ve soykırım biçimidir. Bu kabul edilemez” denildi. 
 
‘Kürtçeye hiçbir yerde yer verilmedi’
 
Depremin Kürt halkı ve mültecilere yönelik saldırı politikalarını da ortaya çıkardığına işaret edilen açıklamada, “Enkaz altında kalan çok sayıda kişi, Türkçe bilmedikleri için kendilerine kimsenin yardım edemeyeceklerini bildikleri için ana dillerinde ‘hawar’ diyemediler.  Bu durum bu sistemin, ana dili Türkçe olmayan ve Türkçe konuşamayan insanları nasıl ölüme zorladığını göstermektedir. Aynı şekilde birçok Kürt şehrinde bu deprem olmasına rağmen, acil durum telefon hatları ve depremle ilgili kurumlar, insanlar yerlerini belirleyebilsinler veya ihtiyaçlarını dile getirebilsinler diye Kürtçeye hiçbir yerde yer vermediler. Bunun en dikkat çekici örneği YİMER adlı kurumdur” ifadeleri kullanıldı.
 
Birlik vurgusu
 
Açıklamada Kürt halkının, varlığını korumak için diline sahip çıkarak, birlik ve örgütlenmesini artırarak yıllardır faşizme karşı mücadele ettiği kaydedilirken, “Bu şiddetli afetle birlikte varlığımızı koruyacak olan, bizleri bu düzenin elinden kurtaracak olan halkın birlik ve beraberliğidir. Halkımızın birlik ve beraberliği olmasaydı bu depremin sonuçları çok daha büyük olabilirdi. Bundan sonra bu organizasyonu daha da geliştirmemiz gerekiyor. Çünkü kendimizi bu faşist sistemden kurtarmanın başka yolu yok” vurgusu yapıldı.
 
Açıklama “Zimanê me rûmet, hebûn, nasname û xwebûna me ye!”, “Bila zimanê kurdî bibe zimanê fermî”, “Bila zimanê kurdî bibe zimanê perwerdehiyê!”, “Em li her derê bikin cih û warên kurdî û nirxên neteweya kurd!” sloganları ve alkışlarla son buldu.
 
Eğitim Sen: Dil kültür ve yaşayış biçimidir
 
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Wan Şubesi de aynı vesile ile sendika binasında basın toplantısı düzenledi. “Zimanê me rûmeta me” pankartı açılan toplantıda yapılan açıklamada anadilin önemine vurgu yapıldı. Açıklamada, dilin sadece iletişim aracı değil aynı zamanda kültür ve yaşayış biçimi olduğu belirtilirken, anadilde eğitim hakkının yok sayılmasının “Sağlıksız bir kişiliğin, toplumsal ve kültürel gelişmenin engellenmesi demektir” şeklinde değerlendirildi.
 
‘Ülke bölünür’ paranoyası
 
Asimilasyon ve inkar politikalarının insan hakları ihlali olduğunu kaydedilen açıklamada,  “Halkların ve dillerin beşiği olan coğrafyamızda 21. yüzyılda dahi milyonlarca çocuğun kendi anadili ile eğitim görmesine ‘ülke bölünür’ paranoyası ile yaklaşmak ve ‘suç’ olarak nitelendirmek özünde ırkçı zihniyetten beslenmektedir” ifadeleri kullanıldı.
 
Anadil için anayasal düzenleme talebi
 
Anadilde eğitim için bir an önce yasal ve anayasal düzenlemelerin gerekliliğine dikkat çekilen açıklamada, “Eğitim sistemimiz gerçekliğimize ve insanlık değerlerine uygun olarak çok dilli ve çok kültürlülük esasında yeniden düzenlenmelidir. Başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamusal hizmetler nitelikli, parasız, ulaşılabilir, bilimsel olmasının yanı sıra anadil esaslı çok dilli sunulmalıdır. Yasakçı, tekçi, asimilasyoncu politikaların son bulması için emek ve demokrasi mücadelesini yükseltme kararlılığımızı bir kez daha ifade ediyoruz” denildi.
 
Açıklama, “Roja zimanê zikmakî ji bo hemû gelan pîroz be” sloganıyla son buldu.
 
Amed 
 
Anadil gününe ilişkin bir açıklamada Amed’de yapıldı. Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği (MED-DER) tarafından yapılan açıklamaya, HDP Amed Milletvekili Remziye Tosun, dernek yöneticileri, Amed Kürt Enstitüsü üyeleri, Kürt Edebiyatçılar Derneği, Destar Dergisi üyeleri, 78’liler Derneği ile çok sayıda kişi katıldı. MED-DER binasında yapılan açıklamada basın metnini, dernek eşbaşkanları Şükran Yakut ve Mehmet ve Remzi Azizoğlu tarafından Kirmanckî ve Kürtçe okudu. 
 
İlgisizlik, rant, yağma ve demografik değişim
 
Kurdistan ve Türkiye kentlerinde meydana gelen depremlerde hayatını kaybedenlere başsağlığı dileyerek sözlerine başlayan Şükran, "Bu felaket bir doğal afet olmasına rağmen, yetkililerin ilgisizliği, rant ve yağma nedeniyle, özellikle Kürdistan'da düşmanca zihniyet ve işgal nedeniyle bu felaket çok daha kötü sonuçlar doğurmuştur. Depremin ardından gün içinde gerekli önlemler alınsa ve hemen müdahale edilseydi bugün on binlerce insan hayatını kaybetmemiş olacaktı" dedi. 
 
Yaşanan depremlerde sistemin insan hayatı konusunda umursamaz olduğunu vurgulayan Şükran, "Bir yandan insanlar bu felaketten sağ kurtulmaya ve ayakta kalmaya çalışırken, diğer yandan Türk devleti bu felaketi bu şehirlerin demografisini değiştirmek, oraları kalkındırmak için bir araç olarak kullanmak istiyor. Dolayısıyla depremleri diğer Kürt şehirlerine veya yakın şehirlere yerleştirmek yerine Türkiye şehirlerine ve Kürt şehirlerinden uzak yerlere yerleştiriyor. Demografik değişim, başka bir baskı ve soykırım biçimidir. Bu kabul edilemez" şeklinde konuştu.
 
'Kürtlere ve mültecilere faşizanca yaklaşım'
 
Depremlerin, Kürt halkına, Kürt diline ve mültecilere yönelik "faşizmi" de gözler önüne serdiğini söyleyen Şükran, Türkçe bilmedikleri için enkaz altında kalan birçok kişi, ana dillerinde "hawar" deseler feryatlarını kimsenin duymayacağından korkuyor. Bu durum, bu sistemin Türk olmayanı nasıl ölüme zorladığını gösteriyor. Aynı şekilde, birçok Kürt şehrinde bu deprem olmasına rağmen, acil telefon hatları ve depremler için kurulan kurumlar, yerlerini belirlemek veya ihtiyaçlarını dile getirmek için Kürtçe'ye yer vermediler. Bunun en dikkat çekici örneği YİMER adlı kurumdur. Kürtleri yok saymak, Kürtleri yok saymaktır" ifadelerini kullandı.
 
Birlik ve beraberliği büyütme çağrısı
 
Kürt halkının yıllardır diline sahip çıkmak için mücadele ettiğini Kaydeden Şükran, "Kürt halkı diline sahip çıkarak varlığını korumak için dayanışmasını ve örgütlenmesini artırırken, bu vahim felaketle birlikte varlığımızı korumanın sahip olduklarımızla olduğu ortaya çıkmıştır. Bu düzeni kurtarmak, halkın birlik ve beraberliğidir. Halkımızın birlik ve beraberliği olmasaydı, bu felaketin sonuçları çok daha büyük olabilirdi. Bundan sonra bunu geliştirmemiz gerekiyor. Çünkü bu dili ve insanı katleden sistemden kendimizi kurtarmanın başka yolu yok" diye konuştu.
 
'Kürtçenin eğitim dili olması için çabalıyoruz'
 
Şükran, Kürt kurumlarının halk ile dayanışma içerisinde olacağını aktararak, "Halkımızın yanında olduğumuzu, dilimize sahip çıktığımızı, halkımızı ve dilimiz sistemin insafına bırakmıyoruz.  Kürtçe eğitim için sonuna kadar çabalıyoruz" ifadeleri ile açıklamasını sonlandırdı.