Arama kurtarmadaki 10 günlük tanıklığını anlattı
- 09:03 21 Şubat 2023
- Güncel
Marta Sömek
İSTANBUL - Bir grup feminist kadınla birlikte 10 gün Dîlok’ta arama kurtarma ekibindeki çalışmalarını ve tanıklığını anlatan Nevruz Tuğçe Özçelik, kadınların kendi ihtiyaçlarını dahi dile getiremediklerini söyledi. Nevruz, “İlk hedefimiz feminist bir arama kurtarma ekibi kurmak” sözleriyle herkesi temel ilk yardım bilgisi öğrenmeye çağırdı.
Mereş merkezli 6 Şubat’ta gerçekleşen depremlerde yaşamını yitirenlerin sayısı 40 bini aştı. Deprem bölgelerinden biri olan Dîlok’ta (Antep) ise enkazlarda hala çalışmalar hala sürüyor. İlk 3 gün AFAD’ın hiçbir şekilde uğramadığı ve büyük bir yıkım gerçekleşen İslahiye ilçesinde arama kurtarma çalışmalarının sonlandırıldığı öğrenilirken, yıkım ve enkaz kaldırma çalışmaları ise sürüyor.
Depremin ilk günü, İstanbul’dan İslahiye’ye bir grup feminist kadınla birlikte giden Nevruz Tuğçe Özçelik, 10 gün boyunca çalıştığı arama kurtarma ekibi ile neler yaşadığını, enkazlara ilişkin izlenimlerini, bölgedeki kadınların yaşadığı sorun ve ihtiyaçlarını, ilerleyen süreçte neler yapacaklarını anlattı.
AFAD tam 3 gün sonra gitti!
Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği ile birlikte, depremin ilk günü bir grup arama kurtarmacı ve gönüllü feminist olarak Dîlok’un İslahiye ilçesine gittiklerinin bilgisini veren Tuğçe, “Yaklaşık 10 gün kadar İslahiye’de arama kurtarma çalışması yaptık ve bölgeyi de kısmen gözlemleme şansımız oldu” dedi. Enkazlara girerek birçok yurttaşı kurtardıklarını paylaşan Tuğçe, “Birçok insanın ise maalesef ki yaşamları sona ermişti. Biz oradayken 3’üncü günde AFAD ilk çadır kenti kurmuş oldu. Bir grup kadın arkadaş, 4’üncü günümüzde oradaki insanlarla temas etmeye gittik. Ciddi anlamda bir alt yapı sorunu vardı, kentin alt yapısı çökmüştü. Elektrik, jeneratörlerle veriliyordu, bu da her yerde yoktu. İnsanlar zaten enkazların başında akrabalarının, tanıdıklarının çıkarılmasını, canlı bir şekilde onlara kavuşmayı bekliyordu” diyerek yaşananları anlattı.
Kadın arama kurtarmacı olmak…
Hijyen sorunlarının had safhada olduğunu kaydeden Tuğçe, “Kampa gidip kadınlarla konuştuğumuzda, temiz iç çamaşırlarının dahi olmadığını ama bunu ifade edemediklerini de gördük. Tek tek kadınlarla konuştuk ve ne ihtiyaçları olduğunu öğrenmeye çalıştık. Pedlerinin olmadığını söylemek dahi ciddi anlamda bir cesaret gerektiriyordu. Kadın arkadaşlarımızın kulağına pede ihtiyaçları olduğunu söylüyorlardı. Başka türlü de ifade edemiyorlardı” ifadeleriyle kadınların yaşadığı sorunları aktardı. Kadın arama kurtarma ekibinde olmalarının zorluklarına da değinen Tuğçe, “Bir yandan enkaz bölgesinde arama kurtarmacı kadın olmak, orada erkek işi olarak görülen şeyleri yaparken erkeklerin bakışlarıyla mücadele etmek, bir yandan da işleri yapabilmek için savaş veriyorduk. Öte yandan da o bölgedeki kadınlara nasıl dayanışma ve destek gösterebileceğimizi düşünüp duruyorduk” dedi.
Yurttaşlardan jandarmaya: Bugüne kadar neredeydiniz!
Bölgede yaşadıklarının kendisine büyük bir tecrübe kazandırdığını belirten Tuğçe, “Kadınlar için hayatın her alanı, enkazın altı, dışı, çadır kentler veyahut afet olmasa bile gündelik hayatımızın her fırsatta patriarka tarafından nasıl zapt edildiğini, patriarkanın altında nasıl ezildiğimizi bir kez daha görme şansım olmuş oldu” şeklinde konuştu. Bölgedeki yurttaşların ilk 72 saat içerisinde herhangi bir kurumun doğrudan, hızlıca müdahale edememesinden ve yine hızlıca enkazların kaldırılmamasından şikayetçi olduğunu ifade eden Tuğçe, “Ki Antep aslında en fazla yardımın ve ekibin gittiği yerlerden bir tanesi. Antep’te jandarma, arama kurtarma ekipmanlarıyla birlikte geldiğinde AFAD’a bile gösterilmeyen tepki onlara gösterildi. ‘Bugüne kadar neredeydiniz’ diye sorup üzerlerine yürüdüler. Çünkü her saniye çok önemli enkazda. Bizler de herhangi bir yerde bir hata yaptığımızda, bir dakika eksik bıraktığımızda, bir insanın canlı olarak çıkarılmasına bir adım daha uzaklaşmış olmanın ağırlığını hissediyorduk” sözlerini kullandı.
‘Sorumlular hesap vermeli’
İnsanların hayatta kalmaya mücadelesi verdiğinin altını çizen Tuğçe, “Su yok, alt yapı yok, yıkanamıyorlardı. Temiz içme suyunu kendi arama kurtarma ekiplerine dahi tahsis edememişlerdi ilk gün, yine yiyecek yoktu. Derneğimize gelen krakerleri dağıttık, çünkü hiçbir şey yoktu. Ve bir kez daha gördük ki hiç kimse bize yardım edemez. Böyle büyük çaplı bir depremin ilk anında ancak ve ancak biz birbirimize yardım edebiliriz. Bugün de bunun önemini görüyoruz. Bu önemi devlet de görüyor, o yüzden Maraş’ı boşaltıyor. Fakat tercih edilmesi gereken şey insanların birbiriyle olan dayanışmasının engellenmesi değil, herkesin dört bir koldan bu yaraları sarması, bu dayanışmayı örmesi, sorumluların hesap vermesi için çaba sarf etmesi. Öyle göstermelik soruşturmalarla değil, çok doğrudan. Bugüne kadar bu ülke nasıl dev bir şantiyeye çevrildiyse, nasıl alt üst oyulduysa, bunların oyulmasına izin verenler, İstanbul’u bu kadar konuta, yapıya boğanların engellenmesi ve hesap vermesi için mücadele edilmesi gerekiyor. İnsanların beklentisi de bu” diye konuştu.
‘İnsanlar dev mezarların içerisine hapsediliyor’
Antep’te bir binanın duvarları için “un gibi ellerimizde kalıyordu” diyen Tuğçe, “Bu bir kooperatif tarafından yapılmış bina. Bu, insanların doğrudan malzemelerini kendilerinin aldığı bir bina. Bu binayı yapan müteahhide sormak lazım, bu bina nasıl böyle eriyor insanların elinde. İnsanlar şunu söylüyor, ‘Biz kendimize mezar satın almışız.’ Bugün konut krizini de düşündüğümüzde insanları dev mezarların içerisine hapsetmeye hiç kimsenin hakkı yok. Sağlıklı, yaşanabilir, afetlere karşı güvenli konutlarda yaşamak herkesin hakkı. Bunun sağlanması için de mücadele edilmesi gerekir. Oradaki insanlar ve Türkiye’deki herkes buna daha çok dikkat edecek. Ama ilk 72 saat komşunuzdan ve sizden başka hiç kimsenin orada olmayacağını da bilin” cümlelerini kullandı.
Hedef feminist arama kurtarma ekibi kurmak
Bölgede çalıştıkları yaklaşık 10 gün boyunca, kadınlar olarak feminist bir arama kurtarma ekibine ihtiyaçlarının olduğunu fark ettiklerini aktaran Tuğçe, “Oradan çıktığımızda ilk hedeflerimizden bir tanesi, kadınlarla bir arama kurtarma ekibi kurmak. Zaten oraya Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği ekibiyle birlikte gittik. Onların bünyesinde eğitimler alacağız. Bu anlamda tüm kadınları ve herkesi Mahalle Afet Gönüllü eğitimleri almaya, temel ilk yardım bilgisi öğrenmeye çağırıyoruz. Bunlar çok önemli, hayat kurtarıyor, hızlıca müdahale etmenizi sağlıyor. Basit temel kurtarma araçlarını kullanabilmenizi, bunların kullanımını becerebilmenizi, nerede ne yapmanız gerektiğini bilmenizi sağlıyor. Bizler hem dernek hem de kadınlar olarak, İstanbul’un her yerinde gönüllülük çalışma eğitimlerine başlayacağız. Herkesi de Mahalle Afet Gönüllüsü ve afete karşı hazırlıklı olmaya çağırıyoruz” sözleriyle seslendi.