Pervin Buldan: Depreme ayrılması gereken kaynaklar savaşa harcandı

  • 13:03 15 Şubat 2023
  • Güncel
AMED - HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar Amed’de depremzedeleri ziyaret ederken, ardından düzenledikleri basın toplantısında, “Depreme ayrılması gereken kaynaklar savaşa ve bombaya harcandı. Dolayısıyla yaptığımız bütün uyarılar dikkate alınmış olsaydı, savaşa değil yaşama, bombaya değil deprem gerçeğiyle karşı karşıya olan ülkemizde bütün bunlara ayrılacak kaynaklar, bizlere bugünleri belki yaşatmayacaktı” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Mereş’te meydana gelen depremlerde etkilenen 10 il arasında bulunan Amed’de depremzedeleri ziyaret etti. Eş Genel Başkanlar, Amedspor Tesisleri’nde ve Mevlana Halit Mahallesi’ndeki depremzedeleri ziyaret ettikten sonrasında HDP Kriz Koordinasyon Merkezi ile birlikte HDP Kayapınar İlçe binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Basın toplantısına HDP’li vekiller, HDP Amed İl Eşbaşkanları Gülistan Atasoy ile Zeyyat Ceylan, HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Tevgera Jinên Azad (TJA), HDP Sözcüsü Ebru Günay ve HDP MYK üyeleri katıldı.
 
Basın toplantısında HDP Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Özlem Gündüz, 3 bin 500’den fazla gönüllü ile kriz koordinasyonlarında çalıştıklarını belirterek, deprem sürecindeki çalışmaların bilgilendirmesini yaptı.
 
‘Ağır bir tablo var’
 
Ardından konuşan Pervin Buldan, depremin 10’uncu gününde dahi hala ağır bir tablo olduğunu söyledi. Pervin, “Öncelikle bir kez daha hepimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bugün depremin 10’uncu günü ve bu 10’uncu günde bile hala ağır bir tablonun olduğunu gittiğimiz her yerde görebiliyoruz. Çok büyük bir yıkım yaşandı, büyük bir acı yaşandı. Bu yıkım ve acıyla birlikte binlerce insanımızı ne yazık ki yitirdik. Yaşamını yitiren bütün insanlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına, sevenlerine, geride kalanlara sabırlar diliyorum. Hastanelerde tedavi olan ve ağır yaralı olan insanlarımıza acil şifalar diliyorum. Umarım en kısa zamanda bu yaralar daha çabuk sarılır, yaralı olan insanlarımız sağlığına kavuşur ve bu yaraların sarılması ile birlikte ülkemizde, Türkiye’de bütün bu yaşananların telafisini hep birlikte sağlayabiliriz diye umut etmek istiyorum” dedi.
 
‘Her yerde feryat var’
 
Pervin, depremin ilk gününden bu yana parti olarak, tüm milletvekillerinin, PM’lerin, MYK’ların, kadın ve gençlik meclisinin ve gönüllü herkesin depremzedelerin yanında olmaya çalıştığını kaydetti. Onların acısını paylaşmaya çalıştıklarını belirten Pervin, “İhtiyaçlarını karşılamaya çalıştık. Ancak şunu gördük, her yerde feryat var. İnsanlar hem yakınlarına ulaşabilmek için, aynı zamanda açlıktan ve soğuktan yaşamlarını yitirmemek için büyük bir feryat içerisindeydi. Bu feryadı 10 gün içerisinde gördük ama bir şey daha gördük; iktidara büyük bir öfke olduğuna da gördük gittiğimiz her yerde. Fakat bütün bunların yanında belki de bizleri en mutlu eden büyük bir dayanışmanın olmasıydı. Siyasi görüşü ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, insanlar büyük bir dayanışma ruhuyla, bir seferberlik ruhuyla bu yaraları hep birlikte sarmak için depremzedelerin yanında olmaya çalıştı, yaralarını sarmaya çalıştı. Bu kıymetli durumu elbette ki Türkiye halkları olarak, Türkiye’de siyaset yapan insanlar olarak yerinde görmek, yerinde incelemek, bizleri bir nebze olsun bütün bu acıların yanında umutlandırdı” sözlerine yer verdi.
 
‘Delillerin karartılmaması için büyük çaba sarf ediliyor’
 
“Halen enkazın altında binlerce insan olduğu gerçekliğini unutmamak gerekiyor” diyen Pervin, “Yaşamını yitiren insanların sayısı, bugün 35 binlerle ifade ediliyor ancak bu sayının çok fazla olduğu gerçeğini de unutmamak lazım. Çünkü enkaz altında hala insanlar yakınlarını bekliyor, enkazdan çıkarılmasını bekliyor. Dolayısıyla enkaz kaldırma çalışmalarının titizlikle yapılmasının altını bir kez daha çizmek isterim. Çünkü enkaz kaldırma çalışmaları sırasında insanların vücut bütünlüğünün zarar görmeyecek şekilde çıkmasının büyük bir önemi var. Özellikle cenazeler çıktıktan sonra enkazın kaldırılmasının gerekli olduğunu ifade etmek istiyorum. İhtiyaçlar çok fazla, özellikle soba, çadır, battaniye ihtiyacı ve hijyen malzemelerine ihtiyaç var. Her yerde ihtiyaç var. Bütün bu konularda ifade ettiğim ihtiyaçların bir an önce depremzedelere ulaştırılması gerekiyor. Çünkü insanların depremde yaşamını yitirmemiş olsa bile, soğuktan ve başka nedenlerle hayatını kaybetme riskleri olduğunu unutmamak gerekiyor. Hukuki hazırlık yapılmadan cenazelerin enkaz altından çıkarılmasının, özellikle delillerin karartılmasına yol açacağı için buna da hazırlıklı olmak gerekiyor. Hukuk Komisyonumuz da bu anlamda büyük bir titizlikle çalışıyor ve hukuki hazırlıklar yapılmadan enkazların kaldırılmaması ve delillerin karartılmaması için de büyük bir çaba sarf ediyorlar” şeklinde konuştu. 
 
‘Kimsesiz çocuklara yönelik bir çalışma başlatılmalı’
 
Bir başka konuya dikkat çeken Pervin, “Kimsesiz çocuklarla ilgili, özellikle sosyal medyada ortaya atılan kimi iddialar var. Bunların bir an önce araştırılması ve kamuoyunun bu anlamda aydınlatılması gerektiğini düşünüyorum. Kimsesiz çocukların nerelere gönderildiği, nerelerde kaldığı, bunların kimlik tespitlerinin bir an önce yapılmasına yönelik bir çalışma da mutlaka başlatılmalıdır. Ayrıca 10 gündür organize olmayan bir iktidar var. Maalesef bu 10 günlük süreç içerisinde iktidarın olumsuz anlamda yaptıklarını ve yapamadıklarını bir kez daha gördük. Özellikle ilk 2 gün, gittiğimiz yerlerde, ben Adıyaman’da, Sayın Sancar Hatay’da, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, iktidarın bu konudaki eksikliklerini, yetmezliklerini, organize olamama durumunu yerinde tespit ettik. Şuna inanıyoruz elbette, zamanında bir kurtarma çalışması olsaydı, belki bugün kayıplarımız bu kadar olmayacaktı! 10 binlerce insanımızı kaybetmiş olmayacaktık. Biz iktidarın zihniyetinin halk olmadığını onların anlayışında halkın geleceğinin olmadığını biliyoruz. Onların kendilerini iktidarlarını kendi geleceklerini düşündüğünü her zaman ifade ettik. 10 günlük süreç içerisinde de bir kez daha buna tanıklık ettik. Bütün bunlarla birlikte STK ve siyasi partilerin yaptığı çalışmaların engellendiğini görüyoruz. İktidar yapamıyor depremzedelerin yanında olamıyor ama yaptığı tek şey ilk günden beri yardım yapanlara engel olmak hem de bunların karşısında farklı bir algı yaratmak oldu. Biz ne pahasına olursa olsun bütün şartlarımızı zorlayarak depremzedelerin yanında olmaya çalıştık bundan sonra da olmaya çalışacağız ne kadar zorlukla karşı karşıya olsak bile. İktidara seslenmek istiyoruz. Yapamadığınız yardım yollamadığınız ve depremzedelerin yanında olmadığınız bir süreç yaşattınız. Ama yardım yapanlara engel olmayın diye kendilerini uyarmak istiyoruz. Bütün bu yardımların depremzedelere ulaşması gerekiyor. İnsanlar yakınlarını kaybetti psikolojik olarak zor durumdalar aynı zamanda açlıktan soğuktan ve farklı sebeplerden dolayı büyük bir risk taşıdıklarını biraz önce ifade etmiştim bu uyarıyı bir kez daha yapmanın gerekli olduğunu ifade etmek isterim” sözlerini kullandı.
 
Pervin, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
 
“10 binlerce insanın enkaz altında can vermesi elbette bir cinayettir. İmar affı çıkaranların, denetim yapmayanların, önlemleri almayanların, bundan birebir sorumlu olduğunu da belirtmek istiyorum. Biz Meclis’te bütün bunlara karşı özelikle imar affına karşı, 2018’de çıkarılan imar affına karşı muhalefet eden tek partiydik, dolayısıyla bugün bunların sonuçlarının ne kadar ağır olduğunu, insanlara ne kadar büyük zarar verdiğini hep birlikte gördük. O yüzden halkın vergilerinden oluşan bütçeyi, yandaşa, betona ve savaşa karşı kullananları bir kez daha uyarmak istiyoruz. Evet depremin ayrılması gereken kaynakların savaşa ve bombaya ayrıldığını, harcandığını, dolayısıyla yaptığımız bütün uyarılar dikkate alınmış olsaydı, savaşa değil yaşama, bombaya değil, deprem gerçeğiyle karşı karşıya olan ülkemizde bütün bunlara ayrılacak kaynaklar, bizlere bugünleri belki yaşatmayacaktı. Ama ne yazık ki ‘bir mermi kaç para’ diyen zihniyetin insanların çadırsız kaldığını, insanların açlıktan ve soğuktan sokaklarda kaldığını hep birlikte gördük ve deneyimledik.
 
Yaşatan bir düzene ihtiyacımız var
 
Savaşla ülkenin ekonomisini çökerttikleri gerçeğini bir kez daha ifade etmekte fayda var. Biz ısrarla barış politikasını savunduk hala barışı savunmaya devam ediyoruz. Bugün 15 Şubat uluslararası komplonun yıldönümü bu komployu kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Savaş ve tecrit politikalarıyla bu ülkenin yüzleşmesi gerektiğini bu ülkeyi yönetenlerin savaş ve tecrit politikalarıyla yüzleşmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bu politikaların tarihin gerisinde bırakılması gerekiyor. Bu ülkenin daha fazla acıyı ve ölümleri yaşamaya takati kalmadı bunu hepimiz görüyoruz. Parti olarak insanları ölüme terk değil yaşatan bir düzene olan ihtiyaç için bundan sonraki mücadelemizi titizlikle belirtmek isterim. Bir enkaz düzeni değil bir yaşam düzenine ihtiyaç var bu ülkede. Bütün bunların oluşabilmesi için Türkiye’deki muhalif kesimlerin barış isteyenlerin aydınların yazarlardın hepimizin el ele omuz omuza bu mücadeleyi yürütmeye ne kadar ihtiyacı olduğunun bugün daha fazla farkında olmalıyız. Her koşulda bizler bu mücadeleyi yürüteceğiz bütün dost kurumlarla STK’larla barış için demokrasi için bu talan düzenine son vermek için bütün mücadelemizi yürüteceğimizi belirtmek istiyorum. Bir kez daha halkımıza, Türkiye halklarına başsağlığı dileklerimizi iletiyorum. Halkımızın yanında olmaya devam edeceğiz, onların acısı bizim acımız, onların yası bizim yasımız, onların sesi bizim sesimizdir. Bu mücadeleye bu inanç ve anlayışla devam edeceğiz.”
 
‘Rant ve sömürü planı söz konusudur’
 
Son olarak konuşan Mithat Sancar, “Depremin bir doğa olayı olduğu, hepimiz biliyoruz. Felaket ise siyasi sonuçtur, siyasetin, yönetimin yarattığı bir sonuçtur. Deprem kendi başına bir felaket değildir, sonuçları felaketin kendisidir. Bu felaketi de yaratan esas olarak, iktidarların, devletlerin politikalardır. Bu depremde de aynı gerçekliği bir kez daha yaşadık. Şiddetli bir deprem meydana geldi on binlerce bina yıkıldı ama bu binaların yıkılması bir kaçınılmaz durum değildi. Bu felaket daha önce izlenen rant yolsuzluk ve denetimsizlik politikalarının bir sonucudur. Bundan siyasi iktidar doğrudan doğruya sorumludur. Can kayıplarının artmasında da acil müdahale ve yardım çalışmalarının fazlasıyla gecikmesi önemli rol oynamıştır. Bu da felaketin sebebinin iktidar tercihleri olduğunu bizlere gösteriyor. O nedenle sadece bu olayı asrın felaketi olarak nitelemek sorumluluktan kaçıştır. Kader planı sözleriyle sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmak herhangi bir inandırıcı bir tarafı yoktur. Toplum tarafından da bu gerçek görünmektedir. Ortada bir kader planı değil bir talan rant ve sömürü planı söz konusudur” dedi.
 
Toplantı, basına kapalı bir şekilde devam etti.