HDP: Uluslararası komplo ile yüzleşme zamanıdır

  • 12:19 15 Şubat 2023
  • Güncel
 
ANKARA - 24’üncü yıldönümünde uluslararası komploya ilişkin yazılı açıklama yapan HDP Merkez Yürütme Kurulu, “Çeyrek asır önce gerçekleştirilen bu komplonun amaçları, hedefleri ve yol açtığı yıkımlarla bütün Türkiye toplumu yüzleşmelidir. Çünkü bu politika bütün toplumu esir alıyor” açıklaması yaptı.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 15 Şubat uluslararası komplonun yıldönümünde yazılı açıklama yayınladı. 24 yılını tamamlayan komplo sürecinde hiçbir çözüm üretmeyen Türkiye’nin tecrit politikalarını günden güne ağırlaştırdığı vurgulanan açıklamada, “Kürt halkı ve dostları, demokrasi isteyen çevreler yıllardır bu döngünün kırılması, Türkiye’nin normalleşmesi için büyük bedeller ödeyerek mücadele yürütüyor. Gelinen aşamada, bu döngü kırılmadan, Türkiye’nin kriz ve kaoslardan çıkmasının ve normalleşmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkmıştır” denildi.
 
‘Komplonun ağır sonuçları hala sürüyor’
 
Geçen çeyrek aşırda komplonun tüm halklar üzerinde ağır sonuçlarının hala sürdüğü belirtilen açıklamada, “15 Şubat 1999 tarihinden bu yana, Sayın Abdullah Öcalan İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde, yerel ve uluslararası hukukun ve imzalanmış sözleşmelerin çiğnendiği mutlak tecrit koşullarında tutuluyor. İnsani ve hukuki bütün değerlerin yok sayıldığı ve dünyada böyle bir örneğin olmadığı mutlak tecrit politikasıyla açık bir şekilde suç işleniyor. Bir kez daha belirtelim ki, tecrit sadece avukat ve aile görüşünün yapılmaması değildir. Elbette bunların hepsidir, ama tecrit hukukun da sıfırlandığı bir noktadır. Tecrit aynı zamanda AKP-MHP iktidarının, Kürt halkının mücadeleyle elde ettiği tüm demokratik kazanımları ortadan kaldırma ve çözümsüzlük politikasının uygulamasıdır” ifadeleri kullanıldı.
 
‘Binlerce başvuru, tek bir haber yok’
 
Hem uluslararası hem de Türkiye içinden binlerce başvuruya rağmen 2021 yılından beri tek bir haberin dahi İmralı’dan gelmediği kaydedilen açıklamada, Abdullah Öcalan ile son 11 yılda yalnızca 5 kez avukat, son 8 yılda sadece 5 aile görüşü yapıldığı vurgulanarak, mutlak tecrit haline işaret edildi. Açıklamada, “Bütün bu uygulamalara rağmen, ‘Ayrıcalık değil hukuk istiyorum’ diyen Sayın Öcalan, bulunduğu zor koşullarda komployu boşa çıkarmak; Türk ve Kürt halkı başta olmak üzere Ortadoğu’da yaratılmak istenen halklar arası boğazlaşmayı engellemek için olağanüstü çaba harcıyor. Bulduğu her fırsatta çözüm ve barış için var gücüyle uğraşıyor, her devreye girdiğinde çözüm umudunu büyütüyor. Komplocular ise bu iradenin önüne geçmek için mutlak tecrit uyguluyor. Tecrit politikası Kürt halkı başta olmak üzere bütün topluma karşı kurgulanan bir sistem olarak yaygınlaşıyor” değerlendirmesi yapıldı.
 
‘Tecrit uluslararası bir dayatmadır’
 
Komplo ve tecrit politikalarının Türkiye’yi krizden krize sürüklediğinin belirtilerek, şunlara yer verildi: “Kürt halkının yaşam alanlarına yönelen baskı ve saldırılar, halkların bir arada ve eşit bir şekilde yaşam imkanı bulduğu Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı geliştirilen düşmanlık politikaları mutlak tecridin güncel hamleleridir. Tecrit aynı zamanda, demokratik ve barışçı çözüme, Türkiye’nin kendi iç dinamikleriyle eşit ve özgür koşullarda bir arada yaşama iradesine karşı geliştirilen uluslararası bir dayatmadır. Komplo ve tecrit politikaları ne yazık ki Türkiye’yi krizlere sürüklüyor, toplumu ve kurumları çürütüyor. Savaşla, tecritle, saldırı ve baskılarla, hukuksuzlukla beslenen bu rejim demokrasiyi ve toplumsal adaleti yerle bir ediyor.
 
Bu politika bütün toplumu esir alıyor
 
Kürt halkı ve dostları, demokrasi isteyen çevreler yıllardır bu döngünün kırılması, Türkiye’nin normalleşmesi için büyük bedeller ödeyerek mücadele yürütüyor. Gelinen aşamada, bu döngü kırılmadan, Türkiye’nin kriz ve kaoslardan çıkmasının ve normalleşmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkmıştır. Çeyrek asır önce gerçekleştirilen bu komplonun amaçları, hedefleri ve yol açtığı yıkımlarla bütün Türkiye toplumu, ülkenin geleceği konusunda kaygı duyan bütün güçler yüzleşmelidir. Çünkü bu politika bütün toplumu esir alıyor, büyük kayıplara ve yıkımlara yol açıyor. Topluma bir kez daha çağrı yapıyoruz; gelin bu ülkede büyük barışı gerçekleştirelim. Düşmanlıkları bir kenara bırakıp, bütün sorunlarımızı el ele vererek, diyalogla, konuşarak bizler çözelim. Gelin eşit ve özgür koşullarda bir arada ve güvenle yaşayacağımız koşulları yaratalım.”