ECPMF: Türkiye medya özgürlüğü ihlalinde 2'inci sırada
- 09:01 10 Aralık 2022
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - ECPMF Medya Özgürlüğü Acil Müdahale Koordinatörü Gürkan Özturan basın özgürlüğü ve özgür basına yönelik operasyonlara dair, “Türkiye 2022 yılında savaş koşulları altında çatışmalarda medya özgürlüğü ihlallerinin sıklıkla yaşandığı Ukrayna’dan sonra en çok ihlal yaşanan ülke” değerlendirmesi yaptı.
Ankara cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında 25 Ekim’de 9 kentte yapılan ev baskınları ile gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) ve JINNEWS muhabirlerinden 9’u tutuklandı. 8 Haziran’da da Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı bir soruşturma kapsamında Amed merkezli yapılan ev baskınlarında 16 gazeteci tutuklanmıştı. Gazetecilerin tutuklanma gerekçelerinin arasında, yaptıkları haberler, haber kaynaklarıyla görüşmeleri ve gazetecilik faaliyetleri bulunuyor. Tutuklanan gazetecilerle ilgili şimdiye kadar herhangi bir iddianamenin hazırlanmamış olması ve tutuklamanın keyfi gerekçelerle sürdürülüyor olması kamuoyunda tepkilere neden olmaya devam ediyor.
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (European Centre for Press and Media Freedom - ECPMF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale Koordinatörü Gürkan Özturan, Türkiye'de basın özgürlüğü konusunda yaşanan ihlalleri ve özgür basın üzerindeki baskıya dayalı politikalarla tutuklama operasyonlarını değerlendirdi.
‘Sansür yasası büyük riskler barındırıyor’
ECPMF adına konuşan Gürkan, öncelikle yasalaşan sansür yasasının barındırdığı risklere ilişkin kurum olarak değerlendirmelerini paylaşarak, “Medya üzerinde bir sansür mekanizması işletilmesinin yanı sıra birçok risk daha bulunuyor. Örneğin, torba yasanın bir maddesi, Türkiye yurttaşı olsun ya da olmasın, ülkede bulunan ve dijital bir bağlantıyla etkileşime giren tüm kullanıcıların verilerini gerçek zamanlı olarak izleme olanağına sahip bir yapının, yaz aylarında BTK skandalı ile ortaya çıkan gözetim uygulamalarını yasal dayanak sağlayarak hukuk dışı bu uygulamalara meşruiyet sağlıyor. Daha önce ABD seçimleri sürecinde Facebook’un karışmış olduğu Cambridge Analytica skandalı düşünülecek olursa, aslında bu yasanın ne kadar büyük bir risk barındırdığını görmek mümkün olacak” dedi.
İktidarın trol ağları konuşulmuyor
Gazetecilere ilişkin hapis cezasını öngören yasanın daha Meclis’te tartışılırken gazetecileri hedef gösterdiğini kaydeden Gürkan, “Henüz yasanın meclis genel kurulunda konuşulduğu esnada yayınlanan haberleri hedef alarak başlayan süreçte, iktidarın medyada görünürlüğünü yeniden düzenlemek adına böyle bir yasayı kullanacağı aşikardı. Ardından açılan soruşturmalar, haber merkezlerine gönderilen ve haber içerikleri ile kaynaklarının yeniden yazılmasını emreden tekzip bildirimleri de yine bu yasaya işaret ediyor. Böylesi bir yasanın gerekçesi olarak iletişim kanallarındaki ‘yanlış ve yalan’ bilginin yaygınlığı gösterilirken, siyasi gruplarca yönetilen etki kampanyaları ve buna bağlı olarak dezenformasyona dayalı bilgi yaymaktan çekinmeyen trol ağları dile getirilmiyor. Dezenformasyonun tanımı yapılmayan yasada, ayrıca kimin hakikat bekçiliği yapacağı ya da bu yasanın tam olarak nasıl uygulanabileceğine dair de bir gösterge sunmayarak, yasayı hukuki açıdan muğlak bir yerde konumlandırıyor” ifadelerini kullandı.
‘Basın üzerindeki baskılar kabul edilemez oranda yükseldi’
Basın özgürlüğüne yönelik baskıların Ekim ayında başlamadığını belirten Gürkan, “Uzun yıllara dayanan basın ve medya özgürlüğü ihlalleri, kısa süreli bir azalma göstermişse de son yıllarda kabul edilemez bir hızla yine yükseliş gösterdi ve özellikle de seçim takviminin yaklaşması ile birlikte bağımsız medya kuruluşları ve gazeteciler üzerindeki baskının arttığını görüyoruz. Basın ve medya özgürlüğü ihlallerini izlemek ve raporlamak için oluşturduğumuz MappingMediaFreedom.org üzerindeki verilere bakacak olursak, Türkiye 2022 yılında savaş koşulları altında çatışmalarda medya özgürlüğü ihlallerinin sıklıkla yaşandığı Ukrayna’nın ardından en çok ihlal yaşanan ülke oldu” diye kaydetti.
‘Gazetecilerin yaşadıklarını kabul etmek mümkün değil’
Raporlamalarında 25 Kürt gazetecinin tutuklanarak hak ihlaline uğradığını söyleyen Gürkan, “Raporlanan 116 ihlalde, en az 282 farklı gazeteci, medya çalışanı ya da yayın organının bu baskılardan etkilendiğini görülebilir. Türkiye’deki ihlallerin daha detaylı bir incelemesini yaptığımızda ise, bu ihlallerin %56,9’u yani 66 tanesinin hukuksuz olduğu, yani ev baskınları, gözaltı ve tutuklamalar ile hapis cezalarının öne çıktığını görmek mümkün. Türkiye’de yayın yapan Kürt basınına yönelik ihlaller bu ihlallerin 25 tanesini oluşturuyor ve 89 kişi ya da yayın organı bu ihlallerden etkilenenler arasında. Haziran ayından bu yana gerçekleştirilen baskınlarda gözaltına alınan gazeteciler göz önünde bulundurulursa, durumun vehametini görebiliriz. Gazetecilik yaptığı için bu muameleye maruz bırakılan muhabirlerin yaşadıklarını kabul etmek mümkün değil. Medya Özgürlüğü Acil Müdahale’nin (MFRR) bir parçası olarak Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) her bir medya özgürlüğü ihlalini yakından izleyerek kınıyor ve hakları ihlal edilen gazeteciler ve medya çalışanlarına dayanışmasını ilan ediyor” şeklinde konuştu.
‘Türkiye medya özgürlüğü sıralamasında hızlı bir düşüş sergiliyor’
Sadece ülkelerdeki basın özgürlüğü verilerinin yer aldığı listelere bakarak bir özgürlük değerlendirmesi yapmanın eksik olacağını söyleyen Gürkan şöyle devam etti: “Haklar ve hürriyetler alanında yapılan değerlendirmelerde sıralama kullanmak, izleme ve değerlendirme yapan kurumlar için büyük bir yanlışlığı da beraberinde getiriyor. Türkiye’nin ne kadar aşağıda olduğundan ziyade, haklar ve hürriyetler alanındaki eğilimlerin ne yönde olduğuna bakmak gerekir. Son on yılda, Türkiye hem demokrasi sıralamalarında, hem hukukun üstünlüğünde, hem internet özgürlüklerinde hem de medya özgürlüğü sıralamalarında hızlı bir düşüş sergiliyor ve son aylardaki gidişat bu sürecin yakın zamanda hızlı bir iyileşme göstermeyeceğini kanıtlar nitelikte. Umuyoruz ki önümüzdeki dönemde haklar ve hürriyetler odaklı bir yaklaşımla toplumun en acil sorunlarına bir çare üretecek süreçlerle karşılaşabiliriz. Bizler ECPMF olarak basın ve medya özgürlüğü ihlalleri devam ettiği sürece Türkiye’yi yakından takip etmeye, yaşanan ihlalleri raporlamaya ve her yıl gerçekleştirdiğimiz medya özgürlüğü misyonu kapsamındaki toplantılarımızda ilgili kurumlara raporlarımızı ileterek, bu ihlalleri dile getirmeye devam edeceğiz.”
‘Kurumlar ihlalleri raporlamakta yetersiz kalıyor’
Gazetecilere ve medyaya yönelik ihlallerin doğru ve yeterli raporlanması konusunda da sıkıntı yaşandığını dile getiren Gürkan, “Genel itibariyle ülkede yaşanan medya özgürlüğü ihlallerine bakıldığında da yaygın olarak yeterli izleme, raporlama faaliyetleri olduğunu söylemek mümkün değil. Elbette çok etkin çalışan kurumlar bulunuyor, ancak genel itibariyle bu alanda faaliyet gösteren kurumların çabalarının karşılaşılan devasa ihlal tablosu karşısında yeterli kaldığını söylemek mümkün değil. Örneğin, TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu başkanı ile gerçekleştirdiğimiz medya özgürlüğü misyonu toplantımızda kendisine, komisyona bildirilen medya özgürlüğü ihlallerinin durumunu sorduğumuzda, kendisi bize böyle bir raporlamanın ya da ihlalin yapılmadığını aktardı. Bu noktada bizde medya ve ifade hürriyeti alanında çalışma gösteren kurumlara açık bir çağrı yaparak, izleyip raporladıkları bu ihlalleri aynı zamanda komisyona bildirmeleri çağrısı yapıyoruz. Nihayetinde, bildirimi yapılmayan bir ihlale dair resmi makamlardan çözüm beklemek yersiz ve içinde bulunulan bol ihlalli süreçten bir çıkış bulabilmek adına öncelikle ilkeler çerçevesinde ihlallerin raporlanması gerekiyor” değerlendirmesi yaptı.
Dayanışmayı yaygınlaştırın çağrısı
Gürkan, ECPMF olarak dayanışma çağrısında bulunarak, “Herhangi bir ayrışma çerçevesinde ilkelerden taviz verildiği bir ortamda ihlallerin kaynağı olan kişi ve kurumlar bunu bir fırsat bilerek hedeflerini tekilleştirip, baskıyı sırayla toplumun genelinde yaygınlaştırmaktan çekinmiyorlar. Bu nedenle, biz basın ve medya özgürlüğü ihlalleri karşısında gazeteciler ve medya çalışanları ile dayanışma halindeyiz ve Türkiye’de, Macaristan’da, Polonya’da, Letonya’da ve ihlallerin yaşandığı tüm ülkelerde sivil toplum kuruluşları ve basın meslek örgütlerine de çağrımız ilkeler çerçevesinde dayanışmanın yaygınlaştırılmasıdır” dedi.