Meral Danış Beştaş: Türklük, Sünnilik ve erkeklik devam ettiriliyor
- 09:04 8 Aralık 2022
- Siyaset
Melek Avcı
ANKARA - HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Altılı Masa’nın anayasa taslak metnini “Türklük, Sünnilik ve erkeklik devam ettiriliyor. ‘Türk’ yerine ‘Türkler’ yazmasının hiçbir karşılığı yok, bu yenilik değil, bir tadilat ve restorasyondur” sözleriyle değerlendirdi.
CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi koalisyonundan oluşan Altılı Masa, 28 Kasım’da üzerinde uzlaştıkları bir anayasa taslağını kamuoyuyla paylaştı. Açıklanan taslakta, 1982 Anayasası’nın 84 maddesinde ve 9 bölüm başlığı, alt başlık ve madde başlığında değişiklik önerileri yapılmış, eşitlik ve özgürlük iddiası taşıyan ittifak Kürt sorununu, toplumsal cinsiyet, kadın, din ve ifade özgürlüğüne ilişkin kelime değişikleri ve kelimelere çoğul eki getirmek dışında köklü bir değişiklik sunmadı. Muğlak ifadelerin bu yasa taslağında da yer almasının yanında, sadece odağa ‘Parlamenter Sistem’in güçlendirilmesi fikrini alan Altılı Masa’nın taslağına, “Hangi değişikliği yaptınız” eleştirileri geldi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Altılı Masa’nın yayınladığı anayasa taslağını dair, “pozitif bir adım” değerlendirmesi yaparken taslağın çok eksik ve Kürt sorunu, kadın hakları, din özgürlüğü adına bir yenilik ve çözüm sunmadığını belirterek, “Mevcut Anayasanın restore edilmiş hali” dedi. Meral, taslak metnine ilişkin ajansımıza konuştu.
‘Toplum sözleşmesi niteliği taşımıyor’
Meral, Altılı Masa’nın “toplumsal sözleşme taslağı” olarak adlandırdığı anayasa taslağının tam olarak bir toplumsal sözleşme niteliği taşımadığını belirtti. Meral, “Her şeyden önce Türkiye’de yaşayan yurttaşların, farklı partilerin, değişik sivil toplum örgütlerinin ve bir bütün olarak da demokratik kamuoyunun, demokrasi güçlerinin katılmadığı, tartışılmayan bir metin olarak ortaya çıktı. Sadece Altılı Masa’da görevlendirilen sorumlular ve hukukçular tarafından oluşturulan bir metin, bu nedenle tartışılarak, olgunlaştırılarak, katılımcılığı sağlayarak şeffaf yöntemle bu metnin tartışıldığını ve nihai şeklinin verildiğini söyleyemeyiz. Zaten kendilerinin de bu yönde bir iddiası yok. Toplumsal sözleşmenin her şeyden önce toplumla olması ve bunu tartışabilecek bir demokratik, siyasal ortamın da olması gerekiyor. Şu anda Türkiye’de ne düşünce ve ifade özgürlüğü var ne basın yayın özgürlüğü var ne de insanların özgürce örgütlenebildikleri, görüşlerini bu örgütlendikleri kurumlar vasıtasıyla aktarabildikleri bir zemin söz konusu değil. Altılı Masa’nın da ‘bunu herkese soracağız’ ya da ‘sorduk ve tartıştık’ iddiası da gördüğüm kadarıyla bugüne kadar olmadı. Sadece Altı Parti arasında yapılan görüş alışverişleri, uzlaşı ve kendilerince oluşturdukları bir metin” diye açıkladı.
‘Tekçilik devam ettiriliyor’
Oluşturulan metinde, “Türklük, Sünnilik ve erkeklik devam ettiriliyor” diyen Meral, 1982 Anayasası’nda aynı bakışın geçerli olduğunu kaydetti. Meral şu ifadeleri kullandı: “82 Anayasası’nda da bu yeni metinde de kadın, farklı etnik kimlikler, farklı inançlar söz konusu değil. Tekçilik aynen devam ettiriliyor, yeni metinde de farklı, çoğulcu bir yapı tanınmıyor, 82 Anayasası’nda da aynı şekilde. En önemlisi kadınlar yok, toplumsal cinsiyet rolleri açısından eski sisteme devam ediliyor. Objektif olarak baktığımızda ‘Türk’ yerine ‘Türkler’ yazmasının hiçbir karşılığı yok. 42. Madde’de, anadilde eğitim, yine Alevilerin inanç özgürlüğüne dair hiçbir değişiklik yok. Yine dillere, kültürlere, kimliklere ilişkin olarak bir çoğulcu, kapsayıcı bir yaklaşım olmadığı gibi aslında eski metinler, sistem restore ediliyor. Ama bu alanda bir restorasyon fikri de yok iddiası da yok, metinde de böyle bir yansıma yok. O sistem aynen devam ettiriliyor.”
‘Kelimelerin değişmesi dönüşümü sağlayamaz’
Özgürlük yerine hürriyet kavramının kullanılmasıyla hiçbir şeyin değişmeyeceğini vurgulayan Meral, ifade özgürlüğüne dair maddede olduğu gibi başka maddelerde de küçük kelime değişikliklerinin olduğunu söyledi. Meral, “Halkın ödevleri yerine, hürriyet kavramı getirilmiş bir maddede, tamam halkın özgürlüğü öncelenmiş pozitif bir değişiklik ama bunun haricinde; milli güvenlik kurulu, kamu düzeni ve benzeri genel geçer soyut kavramlarla özgürlüklerin kısıtlanmasını kesinlikle kabul edilemez buluyoruz. Bir anayasa taslağına bu kadar soyut genel kavramların konulması halinde, yasa koyucunun iradesi uygulayıcılar tarafından çok geniş yorumlanabiliyor, bilim insanları da bu şekilde tutuklanabiliyor, cezaevine alınabiliyor, gazeteciler, akademisyenler aynı şekilde. Şu anda Türkiye’de yaşadığımız tam da bu. Birçok tutuklama olayında ya da cezalandırma olayında, gösteri hakkının engellenmesinde, örgütlenme hakkının engellenmesinde her zaman genel geçer bir milli güvenlik, bir kamu düzeni kavramı kullanılır. Oysaki gerçekte söz konusu olan, toplumun düzeni, toplumun genel güvenliği değildir; iktidarın özgürlüğüdür, sınırlarıdır ve iktidara eleştiri yöneltilmemesidir yani muhalefet edilmemesidir. Bu şekilde mevcut iktidar da kendisine yönelik eleştirileri kısıtlamak için bütün muhalifleri susturmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu değişiklikte de esasta bir değişim dönüşüm olduğunu ifade etmek zor” değerlendirmesi yaptı.
2002 öncesi restorasyonu
Bu taslağın bir restore etme çalışması olduğunu özellikle vurgulayan Meral, “Erdoğan’dan önceki döneme geçiş” diye tanımladı. Meral, “Düzenledikleri birçok maddede 2002’den önceki döneme bir dönüş özlemi, bir dönüş iddiası görebiliyoruz. Deyim yerindeyse, her şey Erdoğan öncesi 2002 öncesi güllük gülistanlıktı, bu ülkede hiçbir sorun yoktu; tek adam rejiminin ortaya çıkardığı sonuçları düzeltme, makyaj yapma ve öncesine dönme gibi bir iddiayı içeriyor. ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ dedikleri demokratik cumhuriyeti yakalama ya da o yolda ilerleme noktasında bir söylem göremiyoruz” dedi.
‘Devlet esas alırken mevcut sorunlar çözümsüz’
Taslağın “iyi niyet” taşıdığını belirten Meral, mevcut sorunlara ise çözüm sunmadığını dile getirdi. Meral şöyle konuştu: “Hakkını teslim etmek lazım, bazı düzenlemelerin pozitif olduğunu iyi niyetle bir demokratikleşme yolunda mevcut zararları giderme noktasında bir adım olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Burada tartışılan, ‘yeterli mi değil mi’; Türkiye’deki sorunları, Kürt meselesini, Alevilerin inanç meselesini, kadınların eşit ve özgür yaşam meselesini, gençlerin özgürlüğünü, Türkiye toplumunun çoğulculuğunu karşılayabilecek mi karşılayamayacak mı? Biz bunları karşılamadığı görüşündeyiz. Burada radikal demokrasi anlayışıyla, cumhuriyetin demokratikleşmesi perspektifiyle yaklaşıyoruz parti olarak. Özetle, Erdoğan öncesine dönüp tamirat yapmaya çalışıyorlar, bir tadilat işlemi yapıyorlar ama esasta kolonlara, çatılara karışmıyor. Mesela MGK olduğu gibi duruyor, OHAL rejimi devam edecek, seçimlerdeki anti demokratik sonuçlar tekrar çıkabilir. Devletin resmi ideolojisi ve kurumlar olduğu yerde duruyor. Bunlara bir dokunuş bir değiştirme meselesi söz konusu değil. Yine devlet esas alınıyor, yurttaş değil, toplum değil, birey değil, kolektif haklar değil. Yeni gelmeyecekse, perspektifte bir farklılık yoksa sorunlar da çözülmeyecektir.”
‘Altılı Masa köklü bir perspektif sunmalı’
Yeni bir şeyin gelmediğini özellikle kaydeden Meral, “2002 öncesine gidersek, yine anadilde eğitim yok, anadil üzerinde baskılar var, yine kadın kırımı, kadın haklarına yönelik eşitlik özgürlük talepleri karşılanmıyordu ya da din ve vicdan özgürlüğü toplumun önemli bir kesimi tarafından kullanılamıyordu. Bu toplum, yine çatışmalı bir ortamda ve kutuplaştırmanın, bugüne göre düşmanlaştırmanın daha az olduğu ama sorunların temel itibari ile çözülmediği bir odaktan hareket ediliyor. Bu sebeple zaten Altılı Masa’nın daha köklü çözümleri ve geçmişteki sorunları da ortadan kaldıracak perspektifle yaklaşması gerekiyor. Sadece Altılı Masa değil, muhalefetin bir bütün olarak, cumhurbaşkanı dönemindeki zararları tabii ki ortadan kaldıralım, biz de bu iddiadayız. Taraflı ve bağımlı yargı tarafından muhalif olan herkesin tehdit altında olduğu, demokrasinin kılıcı gibi yargılamaların, cezalandırılmaların, tutuklamaların olduğu bir iklimden çıkalım ama bu iklimden çıkalım derken yeni bir iktidarın tekrar bu iklimi yaratma olanaklarının da enstrümanlarının da olmaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘Demokratikleşmenin turnusolü Kürt meselesidir’
Muhalefetin ve tüm partilerin Kürtlere ve Kürt sorununa yaklaşımlarını netleştirmesi gerektiğini dile getiren Meral şöyle devam etti: “O masada oturanların hepsi farklı dünya görüşlerini temsil ediyor ve meselelere aynı yerden bakmıyorlar. Bunu bir sonucu da olabilir ama çok net ifade etmek isterim ki Türkiye’de demokratikleşmenin turnusolü Kürt meselesidir, kadın meselesidir, din ve vicdan özgürlüğüdür. Kürt düşmanlığı dünyanın her yerine ihraç edilirken, Türkiye’deki iktidar Kuzey Doğu Suriye’den tutalım, Federal Kürdistan Bölgesine ve daha birçok Avrupa ülkesine kadar Kürt düşmanlığı üzerinden dış politikasını şekillendiriyorsa Türkiye’deki bütün partilerin bu meseleye yaklaşımını ortaya koyması gerekiyor. Demokratik bir çözüm diyalog ve eşit yurttaşlık talebinde bu meseleyi ortaya koymamız gerekiyor ve yaklaşımlarını şeffaflaştırmalılar. Tecride, savaşa yaklaşım da, anadilde eğitime yaklaşım da çok hayati meselelerdir, özellikle bir toplumsal sözleşmede. Türkiye artık tek ırk, tek dil, tek kimlik üzerinden yürütülebilecek kimliklere ve topluluğa sahip değil.”
‘Devleti değil vatandaşı koruyan yaklaşım’
Meral, HDP olarak muhalefet partilerinin, aynı şeyleri farklı yöntemlerle söylemek yerine; daha özgüvenli, istikrarlı ve iktidardan daha cesur bir yaklaşımla çıkarak çözüm önerilerini ortaya koyması gerektiğini dile getirdi. HDP olarak yaklaşımlarını net ortaya koyduklarını ve çözüm odaklı yaklaştıklarını ifade eden Meral, “Her şeyden önce bir yol temizliği olması gerektiğini söyledik ve söylemeye devam ediyoruz. Anayasanın herkes tarafından özgürce tartışılabiliyor olması ya da ifade özgürlüğünü her yönüyle güvenceye alınması gerektiğini söylüyoruz. Basın yayın özgürlüğünün de kesinlikle sansürsüz ve özgürce yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Tüm başlıklarda tutumumuz demokrasinin bütün kurum ve kurullarıyla işletilmesi gerektiği yönünde 3’ünücü yolu temsil ediyoruz. Biz sorunlara yaklaşırken devlet aygıtını vatandaş karşısında koruyan, tahkim eden bir anlayışla değil, vatandaşı devlet karşısında güvenceye alan, hak ve özgürlükleri sağlamlaştıran bir yerden yaklaşıyoruz. Çözümü sunan bir yerde duruyoruz. Kürt meselesinde artık imha, inkâr, savaş, asimilasyon kesinlikle bir çözüm değil” diye vurguladı.
‘Taslak çok büyük eksiklikler taşıyor’
Altılı Masa’nın çok tartışılan anayasa taslağının bu konularda çok büyük eksiklikler taşıdığını belirten Meral, “Bu metinler toplumla görüşülmeden, tartışmadan oluşturulmamalı en azından tartışmaya açılması gerektiğini, herkesin görüşünü söyleyerek bu düzenlemelerin kamuoyunda görünür olması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Olumlu adımları barındırmakla birlikte böyle bir restorasyon yani sadece tadilat ve tamirat fikri ile Türkiye’deki sorunların çözülemeyeceğini tekrar söylemek isterim” dedi.