Tutuklu kadın gazetecilerden mesaj var: Asla biat etmedik!

  • 10:54 29 Kasım 2022
  • Güncel
 
ANKARA - Gazetecilere yönelik saldırıların AKP-MHP iktidarının Kürt sorununun çözümsüzlüğündeki ısrarından bağımsız olmadığını dile getiren tutsak kadın gazeteciler, “Asla biat etmedik. Susturamayacaklar” mesajı gönderdi.
 
Ankara merkezli soruşturma kapsamında 25 Ekim’de işkenceyle gözaltına alınan ve gazetecilik faaliyetleri gerekçesiyle 29 Ekim’de çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan muhabirlerimiz Habibe Eren ve Öznur Değer ile Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan ve Ceylan Şahinli tutuklanmalarının birinci ayında Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden mesaj gönderdi.
 
‘Toplum sesini yükseltmeli’
 
“29 Ekim’de Cumhuriyetin 99’uncu yılında sabaha karşı 9 gazeteci tutuklandık” vurgusu yapan Habibe Eren, gazetecilere dönük tutuklama operasyonun sembolik bir mesaj içerdiğine dikkat çekti. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra gelişen OHAL sürecinde JINHA ve DİHA’nın da aralarında bulunduğu birçok basın kurumunun KHK ile kapatıldığını hatırlatan Habibe, “Her dönemde açığa çıkan bu baskının sadece bir kesimi ilgilendirmediği gibi, yine sadece bir kesimin itiraz etmesiyle sınırlı kalamaz. Bu yüzden toplumun ve tüm kesimlerin yarın her şey olağanlaşmadan sesini yükseltmesi lazım” mesajı verdi.
 
Diren Yurtsever: Asla biat etmedik
 
Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandıklarının altını çizen ve “Asla biat etmedik” diyen Diren Yurtsever, gazeteciliğin gereğini yerine getirmekten bir an bile geri durmadıklarını ekledi. Diren, “Her seferinde gazeteci olduğumuzu söylemekten yorulduk ama gazetecilik yapmaktan yorulmadık. Özgür basın geleneğinin sürdürücüleri olan bizler, geri adım atmayacağımızı, biat etmeyeceğimizi, basının özgürlüğünü savunmaya ve bunun için mücadele etmeye devam edeceğimizi söylüyoruz. Adil, özgür ve eşit bir gelecek isteyen herkes için basının özgürlüğünü savunmak, ilkesel bir tutum ve sorumluluktur” dedi.
 
‘Öfke ve kin gazetecilik ve Kürt kimliğimize dönük’
 
Tutuklanma sürecinde kamuoyuna yansıyan hak ihlalleri ve mizansenlere dikkat çeken Ceylan Şahinli de tutuklama kararının açıklanmasının ardından TEM amirinin sevinçten “hüngür hüngür ağladığını” ifade ederek, “Sadece bu detay bile bize gözaltına alınışımızdan tutuklanışımıza kadar gelişen mizansenin nasıl bir siyasi ve nefretin yansıması olduğunu tek başına gösteriyor. Biz bu öfke ve kinin gazetecilik kimliğimizin yanı sıra Kürt kimliğimize dönük olduğunu iyi biliyoruz. Dışarıda susturamadıkları bizleri, cezaevi ile terbiye etmeye çalışıyorlar. Ancak unutulmasın ki bizler katlederek susturamadıkları özgür basın geleneğinden geliyoruz ve susmayacağız” mesaj verdi.
 
‘Başım dik, mesleğimi savundum’
 
“Kürt ve kadın bir gazeteci olarak gözaltı sırasında başımı eğdirmeye çalışmalarına karşı başım dik ve alnım açık mesleğimi savunmaya devam ettim” diyen Berivan Altan, özgür basına yönelik 90’lı yıllardan bu yana sürdürülen baskının bir parçası olarak tutuklandıklarını ifade etti. Berivan, şu mesajı gönderdi: “Onlar her dönmede  ‘Efendi benim’ mesajı vermeye çalışsa da boyun eğmeyen bir halk gerçekliğiyle karşı karşıya kaldılar. Bizde sesi kısılan Kürt’ün, Çerkes’in ve Alevi’nin ve tüm ötekilerin sesi olarak, bu baskı politikalarına boyun eğmeyeceğimizin ve mesleğimizi her alanda sürdüreceğimizin sözünü veriyoruz. Onlar bizi dört duvar arasına koymuş olabilir ama kalemimizi susturamayacaklar.”
 
Öznur Değer: Gurbetelli’nin mirasını sahipleneceğiz
 
Seçime doğru giderken 9 gazetecinin tutuklanmasının, ülkenin içine sürüklendiği “kaos sarmalının” bir parçası olduğunu dile getiren Öznur Değer ise, gazetecilere yönelik saldırıların ülkeyi çözümsüzlüğe iten iktidarın Kürt sorununun çözümsüzlüğündeki ısrarı ve Kürtlere yönelik artan baskı ve saldırıdan bağımsız olmadığını aktardı. Her anlamda tıkanma yaşayan iktidarın, çözümü özgür basını susturmakta aradığına işaret eden Öznur, şunları söyledi: “25 Ekim’ de iktidar talimatıyla Ankara Emniyeti’nin ortak edildiği siyasi bir mizansen oynandı. Ancak tutuklanma kararımızın ardından Ankara Adliyesi’nde yankılanan ‘Özgür Basın Susturulamaz’ sloganı, çizilen mizanseni boşa düşürdüğü gibi basının sesinin kelepçe ile susturulamayacağını bir kez daha göstermiş oldu. Hakikati haykırmamız, yazılmaya cesaret edilmeyen konulara dikkat çekmemiz ve halkın doğru haber alma hakkını savunmamız yargılamamıza konu olsa da bulunduğumuz her alanda yazmaya devem edecek, Apê Musa ve Gurbetelli Ersözlerden aldığımız özgür basın mirasını sahipleneceğiz.”